Ticaret ve Sanayi Odaları: Gidiş Nereye?
25 Nisan 1986 günlü resmi gazetede, doğrudan ilgili
olanlarımız hariç genellikle dikkatlerden kaçan bir
kanun yayımladı.Kanunun adı, "8 Mart 1950 Tarihli ve
5590 Sayılı Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Ek ve Geçici Maddeler
Eklenmesine Dair Kanun". Açık söyleyişle, Ticaret ve
Sanayi Odaları ile Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği Kanunu'nda Değişiklik Yapan Kanun.
5 Geçici, 2 Ek ve 26 asıl olmak üzere toplam 33
maddeden oluşan bu Kanunun incelenmesinde ilk
bakışta göze çarpan önemli noktalar şunlar;
Kanunun 33 maddesinden 20'si seçimlerle ilgili olup
diğerleri siyaset yapma yasağı, tanım ve deyim
değişiklikleri gibi önemsiz teknik konular ile
kanunun yürütülme hükümlerine ilişkindir.
Kanun, daha önce Millet meclisince reddedilen aynı
amaçlı tasarının yerine ikame edilmek gerekçesiyle
getirilmiş ancak, reddedilen tasarıda yer alan 9
madde dışındaki hükümlerin tümü (ki bunlar
seçimlerle ilgilidir) metne sonradan dahil
edilmiştir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, Kanun değişikliği,
Odalar ve Borsalar Birliği seçim sisteminin
bütünüyle değiştirilmesi amacını yeterince açık bir
şekilde ortaya koymakta, seçimlerle ilgili olanlar
dışındaki diğer değişiklik ve ilaveler, bu amacı
kamufle edebilecek önem, özen ve nitelikte
bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, değişiklikten önce, Odalar ve
Borsalar Birliği Genel Kurulu, her Oda ve Borsadan
gelen birer delegeden oluşurdu. Oda ve Borsalar, bir
önceki yıl gelirlerinin her bir milyon liralık kısmı
için ayrıca birer delegeyi de genel kurula
gönderirlerdi. Ancak, bu suretle gönderilen ilave
delege sayısı onbeşi geçmezdi. Oda ve borsaların,
Birlik Genel Kuruluna gelir düzeylerine göre
gönderecekleri ilave delege sayısının azami 15
olarak belirlenmesi ,özellikle gelir düzeyi yüksek
büyük odaların yönetimde etkinlik sağlamalarına
engel, önemli ve etkili bir sınırlama idi.
Açıktır ki bu sistem, büyük sermaye çevrelerinin
yönetimindeki gelir düzeyi yüksek İstanbul, Ankara,
İzmir, Adana Ticaret ve Sanayi Odalarının birlik
genel kurul seçimlerinde etkinlik sağlamalarına
imkan vermemekteydi. İnsiyatif
tamamiyle
sayıca fazla gelirce düşük, küçük oda ve borsa
temsilcilerindeydi.
Anadolu'dan gelen ve çoğunlukla Doğru Yol Partisi
ile Hür Demokrat Partisi siyasi eğilimine sahip
küçük sermayeli ticaret erbabı ile sanayicilerin
Odalar Borsalar Birliği yönetimini ele geçireceğini
tespit eden Özal Hükümeti, büyük sanayici ve ticaret
erbabının, birlik yönetiminde etkin olabileceği yeni
bir seçim sistemi geliştirmiş ve bunu kanun
değişikliği suretiyle uygulamaya intikal
ettirmiştir.
Söz konusu yeni sistemde; Ticaret odası Konseyi,
Sanayi odası Konseyi, Ticaret ve Sanayi Odası
Konseyi, Deniz Ticaret Odası Konseyi, Ticaret
Borsası Konseyi olmak üzere 5 ayrı konsey ihdas
etilmekte, bu konseylerin kendi üyeleri arasından 2
yıl için seçecekleri 15 üye de birlik yönetim
kurulunu oluşturmaktadır. Ayrıca bu yönetim
kurulunun da, kendi üyeleri arasından 2 yıl için
Odalar ve Borsalar birliği Başkanını ve 4 Başkan
vekilini seçmesi hükme bağlanmaktadır.
Böylece, küçük tacir ve sanayicilerin oluşturduğu
200'e yakın Ticaret ve Sanayi Odası ile sayılan 9'u
geçmeyen Sanayi Odaları, seçimlerde aynı güç ve
etkinlikte rol oynayabilecek şekilde 30'ar kişilik
Konseyler halinde organize edilmiş olmaktadır. Bir
diğer anlatımla, binlerce küçük tacir ve sanayici
ile sayıları ancak yüzlerle ifade edilebilecek kadar
az olan büyük sanayici, birlik yönetim kurulu
seçimlerinde eş etkinliğe sahip kılınmaktadır. 54
Ticaret Odasının oluşturduğu Ticaret Odaları Konseyi
ile 1 Deniz Ticaret Odası'nın oluşturduğu Deniz
Ticaret Odaları Konseyinin de Anavatan iktidarını
destekleyen büyük sermaye gruplarınca teşkil
edildiği düşünüldüğünde, Odalar ve Borsalar Birliği
seçimlerinin sonucu tereddüde yer vermeyecek ölçüde
açıklıkla tahmin edilebilmektedir.
Olay açıktır. Özal hükümeti, odalar ve Borsalar
Birliği yönetimini ele geçirebilmek amacıyla, 6 Mart
1950 tarihinden bu yana sürdürülmekte olan bir
sistemi tümüyle yürürlükten kaldırmış ve sırf seçim
kazanma kaygısına yönelik bir kanun çıkarmıştır.
Kuşkusuz, Odalar ve Borsalar Birliği yönetiminin şu
veya bu sermaye grubunda bulunmasında, geçimini
sermayesiyle değil emeğiyle kazananlar açısından
temelde esaslı bir fark yoktur. Ancak olay, sırf
Odalar ve Borsalar Birliği yönetimini kendi
yandaşlarından oluşturabilme amacıyla Özal
Hükümetinin neler yapabileceğini ortaya koyması
bakımından ilginçtir.
|