Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Tüketicinin Korunması ve İade Hakkı

Tüketicinin korunması gerekliliği üzerine bugüne dek yazılıp çizilenlerin çeşitliliği, konunun önem ve ciddiyetini vurgulayabilecek yeni ifade biçimleri bulmayı güçleştiriyor. Güçlük yalnızca uygun ifade arayışında değil. Anavatan iktidarının, tüketicinin korunmasının yasalarla değil serbest piyasa ekonomisinin kurallarıyla sağlanabileceği şeklindeki görüşü, bu konuda radikal çözümler ve öneriler üretmeyi de pratik açıdan gereksiz kılıyor. Ancak bu, tüketicinin korunması için yeni yaklaşımlara ve önerilere engel oluşturmuyor. Aksine, mevcut koşullarda ve yürürlükteki yasalarla çerçevelenmiş alan içerisinde yeni çözüm arayışlarına yönelmenin gerekliliğini ortaya koyuyor. 

Ülkemiz kamuoyunda, Tüketicinin Korunması denilince akla ilk gelen çözüm, Tüketici Dernekleri veya Birlikleri şeklinde organize olan Kıta Avrupası modeli. Avrupa'da yaygın olan ve tüketicilerin (özellikle ev kadınlarının) oluşturdukları dernek veya birliklerin kitle haberleşme araçlarından yararlanarak yine tüketicileri yönlendirmeye çalıştıkları bir model bu. Modelin özü "Üretimin olduğu gibi tüketimin de kapitalist sis­temin kendi iç dinamikleriyle yönlendirilip denetlenmesi gerektiği" görüşüne dayanmakta. Bugün bir kısım işçi kuruluşları ile tüketim kooper­atiflerinin, ülkemizde tüketicinin korunması için savundukları görüşler de bu modele uygun. Nitekim, bazı dernek ve vakıfların yayımlamaya başladıkları "Tüketici" dergileri, savunulan önerilerin ilk uygulama girişimleri. 

Bu modele karşı olan görüş, ülkemizin bugünkü gelişmişlik düzeyinde, yukarıda savunulan modelin suistimale açık niteliği dolayısıyla uygulan­abilirliğinin bulunmadığı doğrultusunda. Bu ikinci görüş sahiplerinin (ki çoğunluğunu sosyal demokrat çizgideki sendikacılar oluşturmakta), tüketi­cilerin etkin oldukları model yerine kamu görevlilerinin ağırlıkta bulunduk­ları bir model arayışı içerisinde oldukları biliniyor. 

Kuşkusuzdur ki, tüketicinin gerçek anlamda korunabilmesi, Kartel ve Tröstlere karşı alınacak yasal önlemlerden başlayarak kalite ve maliyet kontrollerine kadar uzanan ayrıntılı bir dizi yasal önlemin alınmasını gerektirmekte. 

Ancak, radikal sayılabilecek bu tür ayrıntılı çalışmalara girişmeden, cari hukuki yapı içerisinde de sorunun çözümüne katkı imkanı mevcut gözükmekte. 

Nitekim, bu yazımızın amacının; tüketicinin korunması olayına radikal çözümler arayışı değil, veri kapitalist-liberal sistemin kurallarıyla sınırlandırılmış hukuki yapı içerisinde geçerli ve pratik bir çözüm arayışı oluşturmakta. 

Ülkemizde tüketicinin korunması için yürürlükte bulunan hukuki metinlerin çeşitli yasalarda dağınık bir biçimde yer aldığı biliniyor. Ölçüler ve Ayar Kanunu, Ticarette Tahsisin Men'i ve ihracatın Murakabesine Dair Kanun, Belediyeler Kanunu, Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu, Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu bu konudaki ana hukuki metinleri oluşturuyor. Bu yasalardan özellikle Türk Ceza Kanununun 363'ncü maddesi ile Türk Ticaret Kanunu'nun 58 ve 64'ncü maddeleri, tüketicilerin korunması açısından etkin hükümler içeriyor. 

Ceza Kanunu'nun söz konusu 363'ncü Maddesi aynen şöyle;

"Bir kimse ticaret yaptığı sırada müşterisine bir şey yerine aynı şey olmak üzere diğer bir şey veya menşe ve evsafı ve miktarı beyan veya mukaveleye aykırı olarak bir şey verirse altı aydan bir yıla kadar hapis ve onbin liradan ellibin liraya kadar ağır para cezasına mahkum olur."

Daha açık söyleyişle, satıcının müşterisine verdiği malın, marka, nitelik ve miktar olarak belirtilenden farklı olması halinde müşteri, doğrudan doğruya savcılığa başvurabilmekte ve bu eylemi satıcının altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasına neden olabilmekte. 

Türk Ticaret Kanunu'nun 64'ncü maddesinin ikinci fıkrası da benzer bir şekilde;

"... kendi icap ve tekliflerinin rakiplerininkine tercih edilmesi için şahsi durumu, emtiası, iş mahsulleri, ticari faaliyeti ve işleri hakkında kas­ten yanlış veya yanıltıcı malumat verenlerin, müşterilerin talebi halinde bir aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı" hükmünü içermekte. 

Burada da, müşterinin satiri aldığı bir malın tanıtma broşüründe veya reklamında belirtilen niteliklere (kalite özelliklerine) sahip bulunmaması halinde, firma yetkililerinin bir aydan bir yıla kadar hapsi söz konusu. 

Örneği somutlaştırmak gerekirse, 1 kaşık bulaşık deterjanıyla 100 tabak yıkanabilir şeklindeki reklamın gerçeği yansıtmadığının tesbiti halinde, bu deterjanı satın alanların başvurusu üzerine firma yetkililerinin bir aydan bir yıla kadar hapse mahkum edilmeleri mümkün. 

Aynı şekilde örneğin, 4 kilo yerine 3 kilo mal satanlar ile belirli bir marka yerine taklitlerini satanlar ise Türk Ceza Kanununun 363'ncü mad­desi hükmü çerçevesinde cezalandırılabilmekte. 

Görüldüğü üzere, tüketicinin korunabilmesi için yasalarda yer alan cezai hükümler oldukça yeterli düzeylerde. Eksiklik sadece bu hükümlerin işletilmelerinde karşılaşılan bazı sorunlarla ilgili. Kanımızca değinilen bu eksikliğin de kamuoyu aydınlatma ve eğitim çalışmalarıyla kısa sürede giderilebilmesi imkan dahilinde gözükmekte. 

Bu durumda geriye, tüketicinin satıcıya karşı yalnızca fiyat açısından korunması olayı kalmaktadır ki, tek maddelik bir yasayla fiyat korunmasının kısmen de olsa sağlanarak sorunun çözümüne önemli düzeyde katkıda bulunulabilir. 

Bir malın satın alınmasından itibaren geçecek belirli bir süre içerisinde (ki bu süre 3 ila 7 gün olarak belirlenebilir) iadesinin uygun görülmesi ve bunun yasal zorunluluk olarak öngörülmesi halinde; ne tüketicinin fiyat açısından korunması için yeni yasalar çıkarılmasına gerek kalacak, ne de pek çok yasada dağınık halde bulunan fiyat tesbit hükümleri ile cezai müeyyidelerin uygulanmasına ihtiyaç hissedilecektir. 

Kesilmek, biçilmek ve parçalanmak suretiyle bütünlüğünü yitirecek mallar ile süratle bozulması mümkün gıda maddeleri dışındaki tüm mallar için getirilecek bu imkan tüketiciyi, öngörülen iade süresi içerisinde fark edilebilecek fahiş fiyat taleplerine karşı koruyacak, tüketici ayrıca, beğeni değişimi nedeniyle de satın aldığı malı iade hakkına kavuşmuş olacaktır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005