|
Türkiye’nin Türk Dünyası İçindeki Yeri ve Önemi
Türk Dünyası, yeryüzü üzerinde, Ekvatora göre Kuzey
yarımküresinde, Başmeridyene göre ise doğu yarım
küresinde yer almaktadır. Matematik konum olarak,
yaklaşık 20° Doğu (Balkanlar), 90° Doğu (Turfan
Havzası) boylamları ile 35° Kuzey (K.K.T.C.), 55°
Kuzey (Kazakistan) enlemleri arasında, kabaca bir
dikdörtgeni oluşturur. Dikdörtgenin eni 70 boylam
derecesine eşit olarak, 280 dakikalık (4 saat 40
dakika) bir zaman dilimine tekabül eder.
Kuzey-Güney doğrultusundaki boy farkı ise 20 enlem
derecesidir ki, 2,220 km.lik bir mesafedir. (Türk
Dünyası ve Toplulukları)
Bağımsız Devletler Topluluğu içindeki 6 Türk
ülkesinin (Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan,
Tacikistan, Kazakistan ve Kırgızistan) toplam
yüzölçümü 4,1 milyon km’yi bulmaktadır. Rusya
Federasyonu içindeki Özerk Türk cumhuriyetlerinin
yüzölçümü ise 3,8 milyon km2, kadardır.
Bu yüzölçüme Doğu Türkistan ve Türkiye de (814.578
Km2.) ilave edilirse, Türk Dünyası'nın
toplam nüfusu 10,5 milyon km2.yi bulur.
Bu da, Avrupa kıtasının yüzölçümünden biraz daha
fazladır.
Özel konumu itibariyle, Türk Dünyası; Asya kıtasının
orta ve güneybatısında, adeta Eski Kara kütlelerinin
tam ortasında yer almaktadır. Okyanuslara
bağlantısı, batıda Türkiye üzerinden Karadeniz, Ege
ve Akdeniz aracılığı ile olmakta ve Atlas Okyanusu
bağlantılı denizyolu ulaşımı yapılmaktadır. Türk
ülkeleri birbirleriyle kara sınırı ile bağlantılı
olduğundan, kara ulaşımı kolaylığına sahiptir. Öte
yandan Türk Dünyası, Asya-Avrupa-Afrika ülkeleri
arasındaki havayolu bağlantısını sağladığından
büyük bir önemi vardır. Türkçe Dünyası
Türk Dünyası bir bütün olarak; kuzeyden Rusya
Federasyonu, doğudan Çin, güneyden Pakistan,
Afganistan ve Iran, güneybatıdan Arap ülkeleri ve
batıdan ise Avrupa ülkeleriyle sınırlıdır. Orta
Asya Türk ülkeleri, birbirleriyle sınırı
bulunmaktadır. Ancak Türkiye-Nahçıvan ile diğer Asya
Türk ülkeleri, Ermenistan toprakları ile kesintiye
uğramaktadır.
Türk ülkelerinin tamamı, orta enlemlerde yani orta
kuşakta yeralmaktadır. Bu itibarla tropikal ve
kutup iklimleri görülmez. İklim şartları bakımından
tarım ve hayvancılığa elverişli topraklara sahiptir.
İnsan hayatı için çok iyi bir ortam oluşturan Türk
Dünyası toprakları, öteden beri köklü kültür ve
medeniyetlerin kurulmasına yol açmıştır.
Dağlar, yaylalar ve bozkırlar, Türk Dünyası'nın
vazgeçilmez birer doğal simgesidirler. Gerçekten
dağlar, yaylalar ve bozkırlar, Türkler'in
geçimlerini sağlayan hayvan sürüleri için en ideal
otlak alanlarıdır. Bu sebeble de, geçmişte Türkler;
Dağlı olarak da anılmışlardır. Dağlı kelimesi, çoğu
kez hür yaşayan, boyun eğmeyen, kendine göre
kanunları olan insan anlamına da kullanılmıştır. Bu
anlamlar da, Türk kelimesi ile özdeştirler. Türk
Dünyası Araştırmaları
Tarihin geçmiş dönemlerinde, değişik ve uzun zaman
dilimleri içinde, birlik ve beraberlik içinde
yaşayan Türk Dünyası, kurmuş olduğu medeniyetlerle,
tarihe altın harflerle adını yazdırmıştır.
Göktürkler, Karahanlılar, Selçuklular ve
Osmanlılar, bu devletlerin en tanınmışlarındandır.
Özellikle bugüne göre en son Türk İmparatorluğu
olan Osmanlı, kendine has özellikleriyle, dünya
hakimiyetini tam 600 yıl elinde tutmuştur. Ne yazık
ki, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüyle birlikte,
Türk Dünyası paramparça olmuş ve 20.yüzyıla esaret
altında girmiştir.
20.yüzyılın esaretini, Türk Dünyası içinde ilk kez,
yine Osmanlı İmparatorluğu'nun çekirdeğini oluşturan
Türkiye kırmış ve Anadolu'nun şahlanışı ile
bağımsızlığını kazanmıştır. Diğer Türk Dünyası
ülkeleri ise, Batı ile Doğu blokları arasında tercih
hakkını kullanmaktan başka çıkış yolu
bulamamışlardır. İşte bu tercih hakkı, 20.yüzyılı
Türk Dünyası'nın Esaret Yüzyılı olmasına yol
açmıştır.
Tarihçiler, Osmanlı'nın çöküşü olan Birinci Dünya
Savaşı yıllarını 19.yüzyılın sonu 20.yüzyılın
başlangıcı saymışlardır. Yine günümüz tarihçileri,
Sovyetler Birliği'nin çöküşünün gerçekleştiği, 1989
yılını; 20.yüzyıhn sonu 21.yüzyılın başlangıcı
olarak kabul ederler. Böylece 20. yüzyılı, Türk
Dünyası'nın esaret asrı olarak görmek mümkündür.
Öyle görülüyor ki, tarihten aldığımız bilgiler
ışığında, 21.yüzyılı Türk Dünyası'nın yeniden
şahlanış asrı olacağı beklenmektedir.
Coğrafî anlamda mekân adı olarak "Türkiye" kelimesi,
ilk defa Bizans kaynaklarında kullanılmıştır,
ö.yüzyılda, Bizanslılar; Orta Asya'ya "Türkiye"
adını vermişlerdir. Büyük Türk göçleriyle birlikte,
Türkiye sınırları hayli genişlemiştir. 10. yüzyıla
gelindiğinde, İdil (Volga) ırmağından Orta Asya'ya
kadar olan geniş topraklar, Türklerin yaşadığı
bölgeler olmuştur.Bu nedenle bu bölgeler de, Türkiye
sınırları içine alınmıştır. İdil (Volga) ırmağının
batısında kalan bölüme "Batı Türkiye"; doğusunda
kalan tapraklara da "Doğu Türkiye" denilmiştir. 13.
yüzyılda Mısir ve Suriye topraklarında Türk Devleti
kurulunca , Türkiye sınırları içine Mısır ve Suriye
de ilave edilmiştir. Türk Dünyası Topluluğu
1071 Malazgirt Zaferinden sonra, Anadolu Yarımadası
da Türkiye sınırları içine girmeye başlamıştır. Ve
nihayet Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları
zamanlarında, Türkiye sınırları hayli genişlemiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu Osman Bey, Kayı
boyundan gelmektedir. Kayı'mn mânası "muhkem"
demektir. 20. yüzyıl başlarında, Birinci Dünya
Savaşı sonunda, Osmanlı İmparatorluğu'nun Anadolu
yarımadası toprakları üzerinde yeni bir Türk devleti
kurulmuş; ve adına "Türkiye Cumhuriyeti" denmiştir.
Türkiye, Asya kıtasının güneybatı ucunda, Anadolu
yarımadası üzerinde yeralır. Topraklarının bir
bölümü, Avrupa'nın güneydoğusunda yeralan Balkan
yarımadasının bir kısmını oluşturan Trakya'da
bulunur. Bu yönüyle, Türkiye hem Asya ve hem de
Avrupa ülkesidir. Matematik konum olarak Türkiye,
yaklaşık 26-45 Doğu boylamları ile 36-42(kuzey
enlemleri arasında yeralır. Doğudan batıya 76
dakikalık bir zaman farkı vardır. Yüzölçümü 814.578
Km2.dir.
Ülkenin kuzeyinde; Karadeniz, doğusunda; Bağımsız
Devletler Topluluğu (Gürcistan, Ermenistan, Nahçıvan),
İran, güneyinde; Irak, Suriye ve Akdeniz, batısında;
Adalar Denizi (Ege Denizi), kuzeybatısında ise;
Yunanistan ve Bulgaristan bulunmaktadır.
Topraklarının kuzeybatı kısmının ortasında Marmara
Denizi vardır. Marmara Denizi, Çanakkale boğazı ile
Adalar denizine, istanbul boğazı ile de, Karadeniz'e
bağlıdır. Adalar denizi güneyde, Akdeniz ile
birleşir. Akdeniz ise, batıda Cebel-i Tarık boğazı
ile Atlas Okyanusu'na bağlantılıdır. Bu sebeple,
Türkiye'nin üç tarafını çevreleyen denizler, dünya
okyanuslarına açılmaktadır. Türkiye ve Karadeniz'e
komşu olan ülkeler için boğazların büyük bir önemi
vardır. Ayrıca istanbul boğazı üzerinde yapılan iki
köprü (Boğaziçi ve Fatih) ile karadan Avrupa ile
Asya birbirine bağlanmıştır. Öte yandan güneyde,
Türkiye; Kuzey Afrika ülkelerine çok yakın-dır.
Kısacası Türkiye, Avrupa-Asya ve Afrika kıtalarının
birleştiği konumda yeralmaktadır.
Türkiye'nin yeryüzü şekilleri, çok engebeli ve
dağlıktır. Bu özelliğini, 3.zamanda Doğu Avrupa
Platformu ile Afrika ve Arabistan platformlarının
birbirine yaklaşmaları sonucunda kazanmıştır. Bu
nedenle, Türkiye'de dağlar, doğu-batı
doğrultusunda, birbirine paralel olarak sıralar
halinde uzanır. Kuzeyde Karadeniz, güneyde Toros
dağları yeralır. Bu dağlar, Avru-' pa'daki Alpler
ile Asya'daki Himalaya dağlarını birbirine bağlar.
Ülkenin orta kesiminde nisbeten yüksek ve kapalı bir
havza bulunur. Burada Konya ovası vardır. Doğu
Anadolu bölgesinde ise oldukça yüksek platolar
yeralır. Ülkenin ortalama yükseltisi 1132 m.
kadardır. Bu yükseltisi ile kıtaların en yücesi olan
Asya (1010 m.)'dan bile yüksektir.
Türkiye, -orta kuşakta yeralmakta ve üç tarafı
denizlerle çevrili bulunmaktadır. Konum itibariyle
ülke, Akdeniz iklim alanı içindedir. Sözkonusu bu
iklimin özelliği kışları ılık ve yağışlı, yazlan
sıcak ve kuraktır. Bu iklim şartlan tam olarak
Akdeniz ve Batı Anadolu (Ege) bölgelerinde
görülmektedir. Yükselti, enlem ve yeryüzü şekilleri
iklimi etkilemekte ve ülkenin her tarafında Akdeniz
iklimi görülmemektedir. İç Anadolu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerinde step iklimi, Doğu Anadolu'da
şiddetli karasal iklimi, Karadeniz bölgesinde ise
ılıman okyanus iklimi hüküm sürmektedir. Marmara
bölgesinde ise, Akdeniz, Step ve ılıman okyanus
iklimleri arasında bir geçiş iklimi şartları
yaşanır. Akdeniz bölgesinde yeralan Antalya'da kış
mevsiminde sıcaklık sıfır derecenin altına
düşmezken, Doğu Anadolu'da yeralan Ağrı'da -45°C'ye
kadar düşebilmektedir. Türk Dünyası Tarihi
Akarsular ve göller bakımından ülke, bölge ülkeleri
arasında en zenginidir. Başlıca önemli akarsulannı;
Fırat, Dicle, Kızılırmak, Yeşilırmak, Çoruh,
Sakarya, Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gediz,
Susurluk, Seyhan, Ceyhan ve Göksu oluşturur. Bu
akarsular üzerinde birçok baraj yapılmıştır.
Türkiye; nüfus bakımından hızla artan bir ülkedir.
1927 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, ülkede
13,6 milyon insan yaşamaktayken, 1990'da bu nüfus
56,4 milyona yükselmiştir. Matematik nüfus
yoğunluğu 1990'da Km2.ye 73 kişi
düşmektedir, yine 1990 sayımına göre nüfusunun %
47'sini 0-19 yas grubu yani çocuk nüfus
oluşturmaktadır. % 21'ini 20-34, % 27'sini 35-64 ve
% 5'ini ise 65 ve daha yukarısı yaştakiler teşkil
eder. Diğer bir ifadeyle ülkenin % 68'i çocuk ve
gençlerden meydana gelir. Ülke toplam nüfusunun
(1990), % 41"i kır, % 59'u şehir yerleşmelerinde
yaşamaktadır.
Türkiye'nin eğitim ve öğretim durumu yıl geçtikçe
iyileşmektedir. Nüfus arttıkça okul sayısı hızlı
bir şekilde artış göstermektedir. Buna rağmen okulu
ya da öğretmeni olmayan köy bulunmaktadır. 1989 - 90
öğretim yılında, 51.170 adet ilkokul, 7.185 adet
ortaokul, 2.542 adet meslek ve Öğretmen Lisesi ve
387 adet yüksek okul vardı. Aynı yılda yaklaşık 6,8
milyon ilkokul, 2,8 milyon ortaokul, 830 bin meslek
ve 644 bin ise yüksek öğretimde olmak üzere toplam
öğrenci sayısı 11,1 milyonu buluyordu. Öğretmen
sayısı ise 415.925 idi. Diğer bir ifadeyle ülke
nüfusunun %20'ye yakını eğitim ve öğretim
görmektedir. Kuşkusuz bu durum, ülkenin çok genç bir
nüfus yapısı olduğunu gösterir.
Türkiye'nin en büyük şehri İstanbul'un nüfusu 10
milyonu aşmış durumdadır. İstanbul aynı zamanda
Türk Dünyası'nın
en kalabalık şehridir. Avrupa ile Asya'nın
birleştiği dar bir boğazın her iki yakısında
kurulmuş olan İstanbul, aynı zamanda kıtalararası
bir şehirdir. Başkent Ankara ise, ülkenin ikinci
kalabalık şehridir (2,5 milyon). İzmir, Adana,
Bursa, Konya, Eskişehir, Samsun, Trabzon,
Diyarbakır, Erzurum diğer önemli şehirlerdir. İl
yönetimi bakımından 79 il'e ayrılmıştır. Ülkede, 36
bini aşkın köy yerleşmesi vardır.
Türkiye'nin temel iktisadî yapısını tarım ve
hayvancılık oluşturur. Ülke topraklarının %36.2'sini
Ekili-dikili alanlar, %11.2'sini çayır ve meralar,
%26.2'sini ise ormanlar teşkil eder. Her yıl
ortalama 17-20 milyon ton buğday üretilir. Konya
ovası, aynı zamanda bir tahıl ambarıdır. Buğdaydan
sonra üretimi yapılan tahıl, arpadır. Pamuk, Tütün,
Fındık, Zeytin, Üzüm ve incir önemli tarımsal ihraç
ürünleridir.İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da
koyun, Doğu Anadolu'da sığır yetiştiriciliği
önemlidir. Özellikle son yıllarda Ege ve Marmara
bölgelerinde besi hayvancılığı önem kazanmaktadır.
Türkiye'de tarım arazisinin yüzölçümü 27,6 milyon
hektar kadardır. Bunun 13,5 milyon hektarında
sulamalı tarım yapmak mümkündür. Ancak sulanabilen
mevcut arazi miktarı ise 5,3 milyon hektar
dolayındadır Türk Dünyası Araştırma
Türkiye tarımının en önemli sorunlarından biri de,
sulamadır. Bu konu, daha Osmanlı imparatorluğu
devrinde anlaşılmış ve ele alınmıştır. 19. yüzyıl
ortalarında, sulama kanalları açılarak, tarımda
sulama Vardar Irmağı boylarında (selanik
yakınları), İşkodra Gölü güneydoğusundaki delta
ovasında başlatılmıştır. Musul ve Medine
çevresinde, sulama kanalları açılmıştır. Anadolu'da
ilk sulama tesisi olarak, Beyşehir gölünden Konya
ovasına açılan sulama kanalı, 1914'de hizmete
girmiştir.
Türkiye'nin, yararlanabilir yıllık su potansiyeli,
sadece akarsular olarak, 95 milyon m3,
kadardır. Buna yeraltı su rezervi de eklenirse, 105
milyon m3.'ü bulur. Diğer taraftan
yağış-akış potansiyel su rezervleri ise 500 milyar m3,
olarak tahmin edilmektedir.
Türkiye'de sulama sorununu çözümlemek için, 1955
yılından bugüne baraj yapımına hız verilmiş ve 90'ı
aşkın baraj inşa edilmiştir. Ülke'de, kısa adı
G.A.P. olarak bilinen ve Güneydoğu Anadolu Projesi
anlamına gelen entegre proje tamamlandığında, 27
milyar Kwh tutarında elektrik enerjisi
üretebileceği hesaplanmıştır. Yatırımlarına 1976'da
başlanan ve 2006 yılında bitirebileceği varsayılan
bu proje ile, 15 baraj ve 18 hidrolik santral
yapımı gerçekleştirilecektir. Ayrıca toplam 7,5
milyon hektar arazi daha sulamalı tarıma
açılacaktır.
Türkiye'nin tarım ve hayvancılıktan sonra en önemli
diğer gelir kaynaklarını, madencilik, sanayi ve
turizm oluşturmaktadır. Önemli madenleri, Bor (2
milyon ton), krom(l,4 milyon ton), demir (4,4 milyon
ton), bakır(3,8 milyon ton), taşkömü-rü{2,l milyon
ton), Linyit{AA milyon ton) ve kükürtdür. Petrol
üretimi azdır. Ancak büyük oranda beyaz kömür
(hidroelektrik) rezervine sahiptir. Demir-çelik,
besin, dokuma, giyim, maden, otomobil ve petro-kimya
sanayi kolları gelişmiştir. İç tarafını çevreleyen
denizler, dağlar, akarsu ve göller ile zengin tarihi
ve kültürel zenginlikleriyle Türkiye, adeta bir
turizm cennetidir. Ülkeye ziyaret eden turist
sayısı yıl geçtikçe artmaktadır.
Türkiye'de karayolu, demiryolu, denizyolu ve
havayolu taşımacılığı oldukça gelişmiştir. Ülke içi
ve kıtalararasındaki gelişmiş bir ulaşım ağı
sayesinde, dış ticaret hacmi yıl geçtikçe
artmaktadır. Gıda, dokuma, giyim, maden ürünleri
satarken, makine, elektronik eşya, ulaşım araçları
gibi mamul maddeler ile petrol alır. Ülkenin, diğer
Türk Dünyası ülkeleriyle ticari ilişkisi, son
yıllarda hızlı bir şekilde gelişmektedir. Atatürk
Türk Dünyası
Türkiye'nin kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna
doğru gezi yapılacak olunursa, gerçekten çok
çeşitlilik arzettiği gözlenir. Bu çeşitlilik,
kuzeybatı güneydoğu, güneybatı kuzeydoğu yönünde
yani Edirne'den Hakkari'ye, Muğla'dan Ardahan'a
yapılacak bir seyahat esnasında da belirgin bir
şekilde görülmektedir. Türkiye'yi dolaşan bir kişi,
kısa mesafelerde çok farklı manzaralarla
karşılaşılır. Bu çeşitlilik gerek fiziki gerekse
beşeri ve iktisadi coğrafya özellikleri
bakımındandır.
Ülkenin göstermiş olduğu çeşitlilik gözönünde
tutulursa ve benzetme yapılırsa, kısaca ve özetle
coğrafî özellikler bakımından Türkiye; Asya
kıtasının küçültülmüş halini (minyatürünü) andırır.
İç Anadolu bölgesi Orta Asya'ya, Doğu Anadolu ise
Kuzeydoğu Asya'ya az-çok benzer. Bu özelliği ile
Türkiye'ye "Küçük Asya" denilir.Bu özelliği ile
Türkiye; Türk Dünyası içinde ayrı bir yeri vardır.
Yani Türk Dünyası'ndan gelen bir Türk, Türkiye'de
kendine uygun şartlar arzeden bir mekan bulabilir.
Bu da, siyasal açıdan ülkenin önemini kat kat
artırmaktadır.
Doç. Dr. Ramazan OZEY
|