Türk İdari Sisteminde ve Kamu Personel Rejiminde Yapılması
Gereken Üzerine Birkaç Söz
Şinasi Kuş
Giriş
Halen uygulamakta olduğumuz idari sistemin esası,
bazı ufak değişikliklere rağmen Osmanlı
İmparatorluğunda uygulanan sistem olup, bu yönetim
tarzı ve sistemi, günümüz çağında yetersiz
kalmasının yanında sonradan yapılan eklemelerle de,
Merkezi İdare ile yerel yönetimler arasındaki
çekişmeleri artırarak bir karışıklık ve verimsizlik
sistemine dönüşmüştür.
Öyleki günümüzde; yerel hizmetler de dahil, kamu
hizmetlerinin büyük bir kısmı Merkezi İdarece
planlanmakta, böylece yerel halkın ihtiyaç ve
istekleri, bu halktan, çok uzakta tesbit edilerek
uygulamaya çalışılmakta bu ise, zaman ve para
kaybıyla birlikte Devletle vatandaşı birbirinden
uzaklaştırmaya, yabancılaştırmaya neden olmaktadır
Bu felsefe ile, idaresinde yaşayan insanları,
hizmete katılımdan uzak, herşeyi Devletten
bekleyen, hiçbir şeyi vermeden isteyen bir insan
topluluğu haline getirmiş ve bunu yaparken de
kendisi büyümüş ve hantallaşmıştır. Bunun sonucunda
kaynaklan israf eden, hizmetleri pahalı ve
yavaşlayan bir idari sistem halini almıştır.
Yetki, görev, sorumluluk sözkonusu sistem içinde
birbirine kanşmıştır. Sisteme paralel karışan bir
şey daha varki; oda personel rejimidir. Öyleki aynı
işyerinde aynı görevi yapan, fakat farklı ücret
alan, farklı statüye sahip (Memur, işçi, sözleşmeli
vb.) personel sınıfları oluşmuştur. Sözkonusu
personelin hareketinde, terfi ve naklinde mevcutmuş
gibi görünen düzen ve prensiplerin, fiiliyatta
olmaması ise, başlı başına bir problem yumağı olarak
sistem içinde bulunmaktadır.
Bütün bu gelişmelerden sonra, herkes ve her kurum
mevcut sistemden memnun değildir.
Nitekim, son zamanlarda Türk İdari Sistemi ve bu
idari sistem içinde personel rejimi konusunda,
kapsamlı bir reforma yönelik araştırmalar yapılması
yeniden gündeme gelmiş bulunmaktadır.
Kanaatimce; bizler mevcut sıkıntıları evrensel hukuk
ve demokrasi ilke ve prensiplerini, sistemlerini
başarılı kabul ettiğimiz ülkelerin deneyim ve
tecrübelerini (örnekleri) gözönüne alarak ve her
türlü siyasi, bürokratik ihtiraslardan arınmış,
milletini seven ve ona güven duyan, devletini
yücelten bir zihniyete sahip olarak, bugün
yakındığımız ve hep beraber bir arayış içinde
olduğumuz idari sistemi ve personel rejimini bulmuş
ve kurmuş oluruz.
1- Türk İdari Sistemi Nasıl Olmalı?
2- Devlet Personel Rejimi Nasıl Olmalı?
1- Türk tdari Sisteminde Yeni Yapılanma
Küçülen dünyamızda, diğer ülkelerle gerekli
entegrasyonu sağlamak, Devlet-Vatandaş
ilişkilerini yeniden düzenlemek ve yerel
yönetimlerin daha aktif ve daha verimli bir hale
gelmesini sağlamak için, Türk İdari Sistemi, baştan
başa yeniden düzenlenmeli ve bu amaçla Anayasa ve
kanunlarda köklü değişiklikler
gerçekleştirilmelidir.
Söz konusu köklü değişikliklerin, milletin bütün
katman ve kesimlerinin işbirliği sağlanarak
aşağıdaki prensipler dahilinde yapılabilir
kanaatindeyiz.
1- Türk İdari Sistemi, Merkezi İdare (Merkezi
Hükümet) ve yerel idareler (Mahalli İdareler) olarak
teşkilatlanmalıdır. (Bu teşkilatlanmada özerk
kurumlar, TRT, Üniversiteler, Bankalar vs.'ye ayrı
bir kategori olarak yer verilebileceği gibi, ayrı
yasalarla da bunlar düzenlenebilir.) Bu
teşkilatlanma içinde, Merkez ve Yerel idarelerin
görev yetki ve sorumlulukları objektif olarak
çizilmeli, bu ayırım içinde Merkezi Yönetimin
görevleri, Devletin yapısal ve asli görevlere (İç
Güvenlik, Adalet, Dış İliş-kiler, Ulaştırma,
Haberleşme) yönelmeli, bunun dışında kalanlardan
(Milli Eğitim ve Sağlık gibi) bazıları iki idare
arasında bölüşülmeli, geri kalanlar ise, merkezi
idarece belirlenmiş milli politikalar çerçevesinde
yerel idarelere bırakılmalıdır. Hatta biraz daha
ileri gidilerek, zaman içinde merkezi idarenin
yaptığı bazı görevler de yerel idareye
bırakılabilir. (Sağlık, Milli Eğitim, Ulaştırma vb.)
Bunlar yapılırken Merkezi Hükümet (Bakanlıklar) il
ve ilçe şeklinde yeniden teşki-latlanmalı ve
bakanlıkların sayıları azaltılmalıdır. İl ve ilçe
teşkilatlanmasındaki görev, yetki ve sorumluluk,
Merkezi Hükümetin paralelinde düzenlenmelidir.
Yerel idareler ise; özel idareler, belediyeler ve
birkaç köyü içine alan yada dağınık belediye
birlikleri şeklinde yapılanabilir. Burada en önemli
özellik, yerel idarelerin seçimle oluşacak
organlarının bütçelerinin bulunması ve kendi
başlarına kararlarını Milli Politikalar, halkın
istek ve ihtiyaçları doğ- rultusunda rahatça
alabilmeleri olmalıdır.
2- Merkezi İdare ve yerel idare gelirleri daha
objektif belirlenmeli, paylaşılması daha objektif
olmalıdır. Yerel idarelere gerekirse
vergi koyma hakkı verilmeli ve bundan korkulmamahdır.
Bu şekliyle bölgesel farklılıkların ortadan
kalkacağı gibi, her sıkıntının Merkezi İdarenin
eseri olduğu görüşü de ortadan kalkacak ve yerel
idareler daha sorumlu ve akılcı hareket etmek
durumunda kalacaklardır.
3- Merkezi İdare üst gelirleri (vergi gelirleri)
tesbit etme yetkisini haiz olmalı, alt gelirler
(harçlar, yöresel vergiler, bir takım kanunlardan
doğan cezalar) yerel idarelerce konmalı ve
tahsili sağlanmalıdır. Çünkü gerektiğinde yörenin
özelliğine göre yerel idare gelirleri zamanın
gerisinde kalmaz ve hizmetin özelliğine göre halkın
katılımı, toplumun menfaatleri gözetilerek
sağlanabilir. Yerel idarelerce konacak vergi, harç
İl Genel Meclisinin onayına tabi olmalı, belediye
başkanlıkları İl Genel Meclisinin tabii üyesi
durumunda bulunmalıdır.
4- Devlet üst gelirlerinden belediyelere kesinlikle
para yardımı yapılmamalı, yardım sadece projeye
dayalı ve hizmetin özelliğine göre belirlenecek
oranlara inhisar ettirilmelidir. Bu projeli
yardımlarda Valiliklerin uygun görüşü alınmalıdır.
5- Merkezi İdare personel, araç, gereç ve
ihtiyaçlarını kendi kararlarıyla, buna karşılık
yerel idareler ise aynı şekilde personel, araç,
gereç ve ihtiyaçlannı kendi organlarının kararıyla
oluşturulmalı ve her iki idare kesin çizgilerle
birbirinden ayrılan görevlerini yerine
getirmelidir.
6- Merkezi İdarenin vesayet denetimi, hukuka
uygunluk yönünden var olmalı, ancak bu denetim yargı
denetimine açık olmalıdır.
7- Kamu hizmetlerinin büyük bir kısmının yerel
idarelere devri, Devletin küçülerek daha modern
olmasını sağlayacak ve bu arada günümüzde yaşanan
birçok problem ortadan kalkacaktır.
8- Yurt çapında önem arzeden yatırımlarda, münhasır
birlik veya idare oluşturulmalı, söz konusu hizmet
bitirildikten sonra bu birlik veya idareye son
verilmelidir. (GAP gibi). Kaldı ki idareler yapan
değil yaptıran pozisyonunda olmalıdır.
II- Devlet Personel Rejiminin Yapılanması
Giriş bölümünde de ifade edilmeye çalışıldığı gibi,
günümüzde devlet idaresinde çalışan personelin
statüsünden, unvanına kadar varan birçok kavram
kargaşası yaşanmakta, bunlardan istenen verim ve
hizmet alınamamakta, Devlet hizmet vermekten çok
maaş ödeyen bir işveren durumuna gelmektedir.
Birinci bölümde ifade edilmeye çalışılan idare
sisteminin yeniden yapılanması için personel
rejiminde de büyük bir reforma ihtiyaç vardır. Bu
reformun prensiplerini şöyle sıralamak mümkündür:
1- Devletin küçülmesi prensibi, günümüzde genel
olarak kabul gördüğüne göre öncelikle, personel
çeşitliliğini ortadan kaldır-' mak ve tüm devlet iş
ve hizmetlerinin bir çeşit personel tarafından
yürütülmesi ve bunun adına da Memur denmesi
sağlanmalıdır.
Özellikle memur denmekle birlikte, bunlara gerekli
sendika kurma, siyasi partilere ve mesleki
kuruluşlara üye olmalarına izin verilmeli, bu
hususlardan korkulmamalıdır. Çünkü bizim insanımız
çağdaş kabul edilen ülke çalışanlarından daha
bilinçsiz değildirler. Kaldı ki bugün oy kullanan
memura dönüp "sen sendika kurma ve herhangi bir
siyasi partiye girme, memurun siyasi görüşü olmaz"
demek pek gerçekçi bir yaklaşım da değildir.
2- Merkezi İdare, yerel idare memurları, statü
olarak aynı şartlara tabi, fakat çalışma şartları
ile ücretlendirme olarak tabi oldukları idarelere
göre farklılık göstermesi kabul edilmeli ve
istihdamı mutlak olarak bağlı olduklan idarece
sağlanmalıdır. Bu hususu biraz açmak gerekirse, A
yerel idaresine gerekli memuru ilgili organlarının
kararı ile bu idare, merkezi idareye bağlı
olmaksızın almalıdır.
3- Batıda olduğu gibi profesyonel yöneticilik kabul
edilmeli ve özellikle gerek merkezi idaredeki üst
yönetici kadrolar (Genel Müdür, Genel Müdür
Yardımcıları ve hatta Valiler) sözleşmeli olmalı ve
mevcut hükümetin görev süresi ile birlikte
sözleşmeleri bitirilmelidir. Böylece devlet
kadroları her hükümet değiştiğinde şişmeyeceği gibi,
zaten siyasi kabul edilen bu kadrolar daha ehil ve
profesyonel yöneticilerce doldurulmuş olacaktır.
Aynı şekilde yerel, idarelerde, üst yönetimlerinde
(seçilmişler hariç) sözleşmeli, profesyonel
idarecileri çalıştırmaları, hizmetlerinin daha
verimli yapmalannı sağlayacaktır. Hatta yerel
idarelerin sözleşmeli personel uygulamasını teknik
bir özellik arzeden tüm konulara yaymaları daha
uygun olacaktır. Unutulmamalıdır ki hiç bir
deneyimi olmayan insan, bir anda seçilmekte ve bir
idarenin başına gelmekte, dolayısıyla işe adapte
olana kadar uzunca bir zaman geçmektedir. Halbuki
profesyonel yönetici kullanılsa sözkonusu zaman
kaybı olmayacaktır. Bu nedenle seçilmişleri daima
karar organında, profesyonel yöneticileri ise
icrada kullanmak en doğru çözüm olacaktır.
4- Bugün çalışmayan bir memuru, mevcut teminatlar
sebebiyle çalıştırmak hemen hemen imkansızdır.
Dolayısıyla memur teminatı (işine son verme
hususunda) kaldırılmalı, onun yerine, belli bir süre
ile işine son verilen memura işsizlik tazminatı
ödenerek çalışmayan memur kolayca
ayıklanabilmelidir.
5- Bugün aynı işyerinde statü olarak farklı
personel olduğu gibi, bunların bağlı olduğu değişik
sosyal güvenlik kurumlan (Emekli Sandığı, SSK,
Bağ-Kur gibi) bulunmakta ve aynı kargaşa burada da
devam etmektedir. Farklı sosyal güvenlik
kurumlarının bulunması, aynı yerleşim biriminde,
aynı görevi yapan birden fazla kurum, hastane ve
personelin varlığını doğurmakta, bu ise gerek maddi
kayıplara, gerekse personel fazlalık ve israfına
neden olmaktadır. Kaldıki böyle bir sistem ileri
ülkelerde bulunmamaktadır.
Yeni idari ve personel sisteminde mutİaka sosyal
güvenlik kurumları birleştirilmen, hatta
insanlarımız bilinçlendirilerek, çalışanların
dışındaki insanlarımızın da özel ödemeleri ile aynı
sosyal güvenlik hizmetlerinden yarar-landınlması
sağlanmalıdır.
III- Sonuç
Baştan beri ifade edilmeye çalışılan prensipler
doğrultusunda oluşturulacak idare ve bu idare
içindeki personel rejimi acaba nasıl bir sonuç
getirecektir? Bunu anlayabilmek için, halkın
sıkıntısı çekilen birkaç meseleyi ele alarak, bu
prensipler doğrultusunda ve yeni sistemde nelerle
karşılaşılacağını ortaya koyarsak sanırım daha iyi
bir fikir edinebiliriz.
1- Bugün il ve ilçelerimiz ile bir çok köyümüzde
öğretmen bulunmamakta, buna karşılık bir çok
yerleşim merkezlerimizde ve özellikle büyük
merkezlerde öğretmen fazlalığı olmaktadır. Bunlar
gerek siyasi, gerekse kıdem sebebi ile ihtiyaç
duyulan yerlere gönderile-memektedir. Çünkü bunlar,
Merkezi Hükümetçe işe alınır ve yine merkezden
tayinle yurdumuzun muhtelif yerlerine atanırlar.
Diğer bir ifade ile merkezin memurlarıdırlar.
Halbuki yeni idare sisteminde okullar da, yerel
yönetimlerin elinde ve yönetiminde olacaktır.
Düşünün ki A ücra köyünde bir ilkokul bulunmakta ve
burada 3 öğretmene ihtiyaç vardır. Bu durumda
köyün, bağlı olduğu yerel idare ilan vererek
öğretmen arayacak ve kendisine başvuran öğretmenle
uzlaştığı sözleşmeyi yaparak, buradaki öğrencilerin
Merkezi Hükümetçe belirlenen Milli Eğitim
Politikası doğrultusunda yetiştirilmesini
sağlıyacaktır.
Yeni idare sisteminde Devlet işveren değil, diploma
veren olacağından işi, diplomalı olan öğretmen
arayacak ve bulacaktır. İşi bulacağı yerde de görevi
yapmak zorunda olacaktır. Çünkü her yerel idare
bağımsız bir işveren durumundadır.
Burada Merkezi İdarenin uzantısı olan il veya ilçe
idaresi ise, elindeki memurlarca, eğitimin Milli
Eğitim Politikası doğrultusunda yapılıp
yapılmadığını kontrol ve takip edecektir.
Bu durum tüm sektörler (Sağlık, Tanm vs.) içinde
aynı yararı getirecek, fazla ya da eksik istihdamı
ve verimsizliği ortadan kaldıracaktır. Çünkü
hizmetin istenen vasıfta olmaması, unutulmamalıdır
ki var olan sözleşmenin bitimini getirecektir.
2- Bugün bazı sanayi ilçelerimizde, hiç tarım
arazisi ve hayvancılıkla uğraşan bulunmamasına
rağmen oralardaki tarım teşkilatı bir hayli kabarık
personel istihdamı ile görev yapmaktadır. Hatta aynı
görevi görecek personel, oradaki belediyelerde
istihdam edilebilmektedir.
Yeni sistemde, yerel idareler kendilerine gerekli
ve ihtiyaç duydukları teşkilatları kurarak personel
istihdam edeceğinden, bu gibi yerlerde Merkezi
İdarece ayrıca teşkilat ya da personel istihdamına
gerek olmayacaktır.
3- Bugün aynı dairede üç çeşit personel (memur,
sözleşmeli, işçi) bir arada istihdam edilmekte ve
aynı işi yapan bu personel arasında çok büyük ücret
dengesizlikleri olmaktadır. Hatta o dairenin
müdürü, yanında müs-tahdemlik yapan birinden çok
daha az maaş almaktadır. Takdir edersiniz ki bu
durum, iş barışını bozduğu gibi, iş verimini de
düşürmektedir.
Yeni sistemde, sadece özellik arzeden ve üst
yöneticiler için sözleşmeli, bunun dışındakiler ise
sadece memur statüsü kabul edildiğinden bahsi geçen
sıkıntılar ortadan kalkacaktır.
4- Merkezi veya yerel idarelerde, yapılan her
seçimden sonra bir çok üst yöneticiler merkeze
alınmakta, bunlann yerine yenileri atanmak suretiyle
kadrolar şişirilmekte ve bü- 1 yük maddi kayıplar
meydana gelmektedir.
Yeni sistem, profesyonel yöneticileri sözleşme ile
istihdamı kabul ettiğinden, bu durumlardaki
sözleşmeler seçimle biteceğinden, kadro şişmeleri,
kırgınlıklar ve maddi kayıplar tamamen ortadan
kalkacaktır.
5- Bugün vatandaşlarımız her şeyi devletten
beklemekte ve vermeden almaya alışmış durumdadır.
Vatandaş katılımları ise çoğu zaman yerel idarelerin
yetkisizliği ve mevcut yasalann zamanında çağa
uydunılmaması ne ticesinde sağlanamamaktadır.
Yeni sistemde, bazı vergi ve harçları ya da değişik
gelir kaynaklarını yaratma yetkisini yerel idarelere
verdiğinden, yerel idare A köyünde yapılacak bir
yatırım için salmayı 20 TL. değil icabında 2.000.000
TL. olarak koyabilecek ve hizmeti
gerçekleştirecektir.
Halkın bu şekilde hizmet üretimine katılması ona,
denetleme ve kontrol hakkını oto-matikman
getireceğinden, halktaki oto-kontrol fikrinin
gelişmesine ve toplumun bilinçlenmesine yararlı
olacaktır. Böylece insanlar idareye, dolayısı ile
demokrasiye daha çok katılacaktır.
6- Bugün Merkezi İdare ile yerel idarenin farklı
görüşte olması sebebi ile bir çok çekişmenin
yaşandığı bir gerçektir.
Yeni sistemde, üst gelirlerin her yılbaşında
dağıtımının yapılması ve yerel idarelerin kendi
gelir kaynaklarını tesbitte özerk olması,
bu tür çekişmelere son verecek ve o belde veya
köyde yaşayan insanların cezalandırılması gibi
çağdaş olmayan düşünceler ortadan kalkacaktır.
Yukarıda ifade edilen bîr kaç meselenin hallinde
bile, yeni idare ve personel sisteminin ne yarar
getireceği açıkça görülmektedir. Tabi ki sistem,
illa bizim söylediğimiz gibi olmalıdır demiyoruz.
Ancak bir gerçek var ise, o da gerek idari ve
gerekse personel rejiminin mutlaka büyük bir
reformla yeniden yapılanması gerekmektedir.
Bilinen odur ki;
Ele aldığımız hususlar sınırlı olabilir. Ancak
öncelikle kabulü gereken prensipleri koymak ve başta
sorduğumuz iki soruyu samimiyetle ele aldığımızda
daha çağdaş ve daha yararlı bir sistemi bulup
kuracağımızdır.
|