|
Türk
Mafyası; Avrupa’nın En Çok Ciro Yapan Suç Örgütü
Türk mafyası, günümüzde İstanbul'dan yönetilen bir örgütlenme
içinde, bir çok bölgesel, yerel yasadışı örgütle
işbirliği yaparak elli bine yakın elamanı ve
militanıyla ve yılda kırk milyar dolarlık cirosuyla
uluslararası organize suç örgütleri arasında ön
sıralarda yer almaktadır. Bu örgüt içinde bulunan
PKK'nın uyuşturucu madde kaçakçılığında yılda iki
buçuk milyar dolar kazandığı, bu parayla silah
aldığı, ayrıca uyuşturucu ve silah kaçakçılığından
elde edilen paranın her üye için ortalama bir
milyon dolarlık bir ciro sağladığı hatırlanırsa,
Mafyanın etkinliği, bireysel ve toplumsal alanda
yaptığı zarar daha kolay anlaşılır.
İtalya da yayınlanan haftalık ekonomi dergisi "11
Monda", 1997 yılı mayıs ayında "Avrupa Mafyası"nı
kapak konusu yapmış ve yürüttüğü araştırmalar
sonucunda Türk Mafyası'nın, Avrupa mafyası içinde
ikinci sırada yer aldığını.durumunun gittikçe
yükseldiğini belirtmiştir. Derginin yaptığı
araştırmaya göre, özellikle uyuşturucu madde ve
silah kaçakçılığı yapan Türk Mafyası, Avrupa
Mafyasında en çok ciro yarjan suç örgütü olarak ilk
sırada bulunmakta, ancak etkinlik alanı olarak Rus
Mafyasından sonra ikinci sırada yer almaktadır.
Dergiye göre, Türk Mafyası başta eroin
işleme,eroin,sentetik uyuşturucu madde ve silah
kaçakçılığı olmak üze-re.çalınmış oto, haraç gasp,
terörizm ve kadın ticareti alanlarında da iş
görmektedir. Ayrıca, ABD.Güney Amerika.yakın ve orta
ve uzak doğu ülkelerindeki diğer mafya örgütleri ile
işbirliği içinde olması etkinliğini arttırmaktadır.
Maillard, Türk Mafyasının, Bulgaristan, Macaristan, Polonya,
Almanya, Hollanda, Belçika, İspanya, Portekiz,
isviçre ve Çek cumhuriyetinde etkin olduğunu
belirtmektedir.
Ancak Ülkemizde ki çıkar amaçlı örgütlü suçluluğun hangi
biçimlerde ve ne ölçüde var olduğu konusunda
şimdiye dek geniş kapsamlı bilimsel bir araştırmaya
rastlayamamaktayız. Bu konuda, özellikle terörizm ve
uyuşturucu madde kaçakçılığı konusu ülke gündemini
işgal etmekte, bunun yanında ayrıca ekonomik suçlar
ve yolsuzlukla ilgili olarak kamuoyunda yoğun
tartışmanın varlığına tanık olunmaktadır. Ancak,
özellikle ekonomik suçlar alanında, örgütlü olarak
işlenen suç türleri ile yapılan mücadele de mevcut
yasalar çerçevesinde ne ölçüde başarı sağlandığı
belli değildir. Ayrıca bu tür suçluluğun siyasi,
sosyal, ekonomik alanlarda doğurduğu zararın
boyutları hakkında da elimizde sağlam veriler
bulunmamaktadır. Bu nedenle konunun Parlâmento
tarafından bir Meclis Araştırma Komisyonu
marifetiyle araştırılması yararlı olur.
Türkiye'nin, Asya ve Avrupa kıtalarının birleştiği yerde kesişim
noktası olması, Doğusunda üretim bölgelerinin,
Batısında ise tüketim bölgelerinin bulunması ve
Balkan yolu üzerinde yeralması nedeniyle uyuşturucu
trafiğinde transit nokta niteliğine sahip olduğu
bilinen bir husustur. Eroin bakımından yurdumuz
üzerinden Doğudan Batıya bir seyir sözkonusu iken
kokain, sentetik uyuşturucular ve eroin imalinde
kullanılan kimyasal maddelerin kaçakçılığında ise
Batı-Doğu yönlü bir seyir sözkonusudur.
İnterpol istatistiklerine göre, Avrupa da yakalanan uyuşturucu
maddenin üçte ikisi Türkiye üzerinden gelmektedir.
Türk vatandaşları eroin kaçakçılığı ve yasadışı
ithalinden şüpheli şahısların arasında en büyük
oranı oluşturmaktadırlar. Bunlar hemen hemen
istisnasız aile bağları üzerine kurulu özel bir suç
gurubuna mensuptur. Bu gruplar yaygın bir şebeke
oluşturmaktadır. Ortadoğu'dan gelen eroinin nakli
için en önemli güzergah Balkanlar yoludur. İstanbul
coğrafi konumu nedeniyle önemli bir transit
merkezidir.
Yabancı kaynaklar, Türkiye'de örgütlü suçluluğun geçmişini
Osmanlının son dönemindeki mahalle kabadayılarına
kadar dayandırmaktadır.
Modern anlamda örgütlü suçluluk, Türkiye'de 70'li yıllarda başlar.
Yurtiçindeki uzantıları ile sıkı bağlar kurarak
Avrupa'da kendisine partnerler bulan Türk Mafyası,
terörün dünyada yükselen trendine uygun olarak silah
kaçakçılığına girişmiştir. Bu dönemde, diğer
faaliyetleri ise, yabancı içki ve sigara, döviz
kaçakçılığı, haraç toplama ile sınırlı idi. 1980'den
sonraki yıllarda ihracatın arttırılması için verilen
teşvikler sayesinde suç örgütleri yurt dışında
bulundurduğu dövizleri, ihracat karşılığı kazanılmış
gibi gösterip ülkeye getirmeye başlamıştır. Bu arada
silah kaçakçılığının yerini altın kaçakçılığı
almıştır.
80'li yılların ortalarından itibaren ülkedeki
ekonomik kriz nedeniyle, birçok işadamının
borçlarını ödeyemez duruma düşmesiyle birlikte,
yasal yollardan tahsil edilmesi çok zaman alan,
hatta bazen de imkansız olan alacaklarım biran önce
elde edebilmek için çıkar amaçlı suç örgütleri
devreye girmeye başlamıştır. Böylece çek senet
tahsilatı sektör haline gelmiştir. Örgütlenen
gruplar, kamuya ait arazileri işgal ederek
satılmasına aracılık etme, ihaleye giren kişileri
tehdit ve baskı altında tutarak çıkar sağlama,
gelir düzeyi yüksek olan insanları tehdit ve baskı
altında tutarak haraç alma gibi olayları
gerçekleştirmeye başlamıştır.
1990'li yıllarda, çek-senet, ihale, hırsızlık mal pazarlama, okul
çeteleri, kasa hırsızlığı, oto hırsızlığı, fuhuş,
göçmen kaçakçılığı, işçi simsarlığı, karapara aklama
konuları örgütlü hale gelmişti.
1998 ve 1999 ise, örgütlü suçun gündemden düşmediği, ekonomik ve
politik hayattaki etkinliğini net olarak ortaya
çıkaran skandal ve olaylarla dolu yıllar olmuştur.
TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu raporu ve Dönemin Başbakanlık
Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş tarafından
Başbakana sunulmak üzere hazırlanan ve büyük bölümü
basında da yayınlanan susurluk raporu, Türkiye'de
örgütlü suçun boyutlarını ve etkisini ortaya koyan
ilginç bilgi ve tespitler içermektedir.
İtalyan İçişleri Bakanlığı'nın "İtalya'da Güvenlik Durumu Raporu"
başlığıyla yayımladığı 475 sayfalık raporda, Türk
mafyasının faaliyetlerine 4 sayfalık yer
ayrılmıştır. Uyuşturucu kaçakçılığıyla uğraşan Türk
suç örgütlerinin her zaman diğer ülkelerdeki suç
örgütleriyle işbirliği içinde oldukları belirtilen
raporda, "Türk mafyasının, farklı örgütlerle
işbirliği yaptığından, ortaya çıkarılması her zaman
zor oldu. Türk mafyası artık uyuşturucuyu taşımakla
ilgilenmiyor. Türkiye'ye yakın olan Bulgaristan,
Romanya ve Macaristan gibi uyuşturucu üretimi
yapılan ülkelerden uyuşturucuyu alarak Arnavutlara
ve Nijeryalılara satıyor. Onlar da uyuşturucuyu
Avrupa pazarına götürüyor" ifadelerine yer verildi.
İçişleri Bakanlığı'nın raporunda, Türk mafyasının
Avrupa'ya iki yolla uyuşturucu getirdiği
kaydedilirken, karayoluyla Bulgaristan, Romanya ve
Macaristan'ı geçerek Almanya'ya uzanan güzergahın
birinci yol, son zamanlarda daha sık kullanılan
Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya ve Arnavutluk
üzerinden deniz yoluyla İtalya güzergahının ikinci
yol olduğu belirtildi. İtalya'nın büyük mafya
örgütlerinin uyuşturucu trafiğinde hiçbir zaman Türk
suç örgütleriyle bağlantıyı kesmedikleri kaydedilen
raporda, özellikle Calabria ve Sicilya mafyasının
büyük miktarda uyuşturucu kaçakçılığı için Türk
mafyasını kullandığı iddia edildi. Raporda, insan
kaçakçılığına değinilirken de, bu alandaki
kaçakçılığın olması için uluslararası organize suç
örgütleri arasında işbirliğinin şart olduğu,
Türkiye, İtalya ve Arnavutluk'ta bulunan suç
örgütleri arasında bağlantılar olduğu belirtildi.
|