| 
				Türkiye - Çin Ticari ve 
				Ekonomik İlişkileri Dış Ticaret 
				  Çin Halk 
				Cumhuriyeti,  2003 yılı Ocak –  Haziran dönemi itibarı ile japonya 
				ve G.Kore’yi geçerek Asya – Pasifik Ülkeleri arasında 
				Türkiye'nin en büyük  ticari  partneri haline  gelmiştir.  Ancak 
				aşağıda verilen  rakamlardan  da  anlaşılacağı üzere Türkiye’nin 
				yıllar itibarı ile Çin’e  ihracatı demir-çelik   ürünleri başta 
				olmak üzere bir kaç kalemle sınırlı kalmış, Çin bu kalemlerde 
				üretici konuma geçtikçe de ihracat rakamları giderek düşmüştür. 
				Son yıllarda mermer başta olmak üzere inşaat malzemeleri, gıda, 
				deri ve ağaç ürünleri gibi kalemlerde ihracat rakamları giderek 
				yükselmekle birlikte ihracatımız hala potansiyelin çok 
				altındadır. Oysa Çin’den ithal edilen ürünlere bakıldığında 
				ithal kalemlerinin büyük bir çeşitlilik gösterdiği ve 2001 yılı 
				hariç yıllar itibarı ile sürekli arttığı gözlemlenmektedir. 
				Özellikle küçük ve orta ölçekli firmalar tarafından yapılan 
				ithalatta düşük fatura kullanımı, açıktan ödeme, vb. yöntemler 
				kullanıldığı, dolayısıyla gerçek ithalat rakamının resmi 
				rakamların çok daha üzerinde olduğu düşünülmektedir.
				 Türkiye ile Çin 
				arasındaki ticaret hacminin sürekli Türkiye aleyhine büyümesi ve 
				Türk firmalarının Çin'e ihracatının bu düzeylerde kalmasının 
				nedenlerini araştırmak üzere firmalar arasında yapılan bir 
				araştırma sonucunda Türkiye’nin Çin’e ihracatındaki 
				başarısızlığın önemli nedenlerinden biri Çin tarafınca bugüne 
				kadar uygulanan tarife ve tarife dışı engeller olarak ortaya 
				çıkmaktadır. Ancak 2001 yılı sonu itibarı ile Çin’in Dünya 
				Ticaret Örgütü’ne girişi bu açıdan oldukça önemli bir 
				gelişmedir. Kısa vadede tüm sorunların çözülmesi beklenmemekle 
				birlikte gümrük tarifelerinde başlayan indirimler, Çin 
				mevzuatında DTÖ kurallarına uyum çerçevesinde yasal 
				düzenlemelerin hızlandırılması önümüzdeki dönemde daha olumlu 
				bir ortamın oluşacağına ilişkin işaretler olarak kabul 
				edilmektedir. Bunların yanında Türk firmalarınca muhabir 
				bankacılık ilişkilerindeki eksiklikler, taşımacılık sorunları, 
				standartlar ve telif haklarında yaşanan sıkıntılar, Türk 
				firmalarının Çin’i uzak bir pazar olarak addetmesi, pazara 
				yönelik bilgi eksikliği gibi sorunlar da dile getirilmektedir. 
				Ancak bugüne kadar yapılan temaslardan yüksek riskler olduğuna 
				yönelik Türk işadamlarında bulunan önyargıların da bu pazara 
				yönelik ciddi bir çalışma yapılmasını engellediği 
				anlaşılmaktadır. Ticaret rakamlarındaki dengesizliğin iki ülke 
				arasında gerçekleştirilen tüm resmi ve gayriresmi görüşmeler 
				sırasında Türk tarafınca dile getirilmesi neticesinde son iki 
				yılda Çin’den birtakım alım heyetlerinin Türkiye’ye gelmesi bu 
				dengesizliğin giderilmesi amacıyla yapılan çalışmalara örnek 
				teşkil etmektedir.    
				
				YATIRIM İLİŞKİLERİ 
				Çin’deki 
				Türk Yatırımları 
				Türk 
				firmalarının ise Çin’de daha ziyade gıda ve tekstil alanında 
				toplam altı adet kayıtlı girişimi bulunmaktadır. Bu yatırımların 
				toplam değeri 15 milyon dolardır. Bunlardan en önemlisi ENKA 
				Holding’e bağlı Çimtaş firmasının Ningbo’da enerji sektorunde 
				kullanilan yuksek muhendislik urunu celik komponentlerin üretimi 
				amacı ile kurduğu ve yatırım tutarı 10 milyon ABD Doları olan 
				tesistir. Ancak doğrudan yatırım olmamakla birlikte özellikle 
				elektronik, gıda ve tekstil sektörlerinde pekçok Türk firması 
				üretimlerinin bir bölümünü Çin’de gerçekleştirmektedir. 
				Geçtiğimiz yıllarda Baycan firmasının Çinli ortağı ile 
				gerçekleştirdiği sakız üretimine yönelik yatırımın ortaklar 
				arası anlaşmazlık nedeniyle başarıya ulaşamaması bu konuda ilk 
				örneklerden biri olması ve kamuoyuna yansıması nedeni ile Türk 
				firmalarını yeni yatırımlara ve ortaklıklara temkinli bakmaya 
				itmiştir.   
				İŞBİRLİĞİ 
				OLANAKLARI  2001 yılı Aralık ayında 
				Türkiye ile Çin arasında imzalanan mutabakat zaptı çerçevesinde 
				Türkiye Çin tarafından tanınan 23. resmi turist güzergahı 
				olmuştur. Bu anlaşma ile gerekli prosedürel işlemler 
				tamamlandığında Çin vatandaşlarının Türkiye’ye grup turizmi 
				gerçekleştirmesi mümkün olacaktır. 2002 yılı içinde yaklaşık 
				25.000 Çinli turist Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Bilindiği üzere 2008 
				yılında düzenlenecek Olimpiyat Oyunları'na Çin’in başkenti Pekin 
				evsahipliği yapacaktır. Bu nedenle kentin şehrin çevre ve 
				altyapısındaki yenilenmeler için düğmeye basılmıştır. Pekin 
				Olimpiyat Oyunları Organizasyon Komitesi ve Pekin Belediyesi 
				tarafından yapılan açıklamaya göre, olimpiyat oyunları 
				organizasyonu ile hızlı gelişme dönemine giren Pekin'de oyunlar 
				için 19 yeni stadyum ve spor salonu inşa edilecek ve mevcutlar 
				yenilenecektir Türk inşaat ve müteahhitlik firmaları çeşitli 
				nedenlerle bugüne kadar bu ülkede pazara girememişlerdir. Ancak 
				2008 olimpiyat oyunları bu açıdan hem inşaat – müteahhitlik hem 
				de inşaat malzemeleri firmaları için önemli bir potansiyel 
				oluşturmaktadır.    Bunun dışında Irak’ın 
				yeniden inşaası sırasında ve diğer pazarlarda Türk firmaları ile 
				işbirliği yapmak isteyen Çinli inşaat ve müteahhitlik 
				firmalarından oluşan bir heyet Ağustos 2003’de Türkiye’ye 
				gelerek Türk firmaları ile görüşmeler gerçekleştirmiştir.
				 
				 SORUNLAR Bankacılık  Çin’de dış 
				ticaret-finans bağlantısının büyük bir bölümü Bank of China 
				tarafından kontrol edilmekle birlikte son dönemde İnşaat Bankası 
				(People’s Construction Bank of China),  Sanayi ve Ticaret 
				Bankası (Industrial and Commercial Bank of China), Tarım Bankası 
				(Agricultural Bank of China) ve CITIC Sanayi Bankası (CITIC 
				Industrial Bank) gibi bankalar da giderek artan oranda akreditif 
				düzenlemektedir. DTÖ üyeliğinden sonra Çin’de faaliyet gösteren 
				yabancı bankaların şubeleri de akreditif düzenleyebilmekte, bazı 
				bankalar Çin vatandaşlarına da döviz cinsinden hesap açabilmekte 
				ve işlem yapabilmektedir.     Türk firmaları tarafından 
				dile getirilen en önemli sorun Çin bankalarının teyidli 
				akteditif açmaması, Çin veya diğer ülke bankalarınca açılan 
				akreditiflere teyid eklememesi veya dünya bankalarının Çin 
				bankaları tarafından açılan akreditiflere teyid eklemesini 
				engellemesidir. İkinci olarak dış ticaret ödemelerine ilişkin 
				kuralların henüz yeterince standart olmaması ve olay bazında 
				değerlendirilebilmesidir. Bu sorunların DTÖ üyeliğinin ardından 
				zaman içinde çözülmesi beklenmekle birlikte uzun süreli ticari 
				ilişki kurulmadan ve firmalar arası güven ortamı oluşmadan 
				herhangi bir firmanın bu ülke firmaları ile teyidli akreditif 
				olmadan alım-satım ilişkisine girmesi riskli kabul edilmektedir. 
				Zira pazar koşullarındaki değişiklikler sözkonusu olduğunda 
				Çinli firmaların daha önce üzerinde anlaşılmış alım-satım 
				koşulları üzerinde değişiklikler yapmak istemesi, Türk 
				firmalarını, ürünlerini gümrüklerden çekmeyecekleri baskısı ile 
				yeni koşullar üzerinde anlaşmaya zorlamaları zaman zaman 
				karşılaşılan durumlar arasındadır.    Türk ve Çin bankacılık 
				sektörleri arasında gelişmiş bir muhabir banka ilişkisinin 
				mevcut olmaması firmaların bu ülke ile ilgili işlemleri 
				sırasında ciddi sorunlarla karşılaşmalarına neden 
				olabilmektedir. Uluslararası bankacılık uygulamalarına göre çok 
				daha kısa sürelerde çözülebilecek bazı sorunların giderilmesi  
				bu nedenle uzamakta, firmalar için zaman ve maddi kayıplara 
				neden olmaktadır.    İlk kez bir Türk 
				bankasının (Garanti Bankası) Şanghay’da bir temsilcilik ofisi 
				açması bu konuda atılan en somut ve umut vadedici adımdır. Ülke 
				bankacılık sektörünü ve işleyişini daha yakından tanıma fırsatı 
				yaratan bu ofis henüz bankacılık işlemleri yapamamakla birlikte 
				Türk firmalarına mevzuat, işleyiş ve pazar koşulları konusunda 
				daha detaylı bilgileri sağlaması açısından yararlıdır.  
				  Standartlar
				  DTÖ üyeliğinden önce 
				Çin, standartları ve malın içermesi istenen asgari teknik 
				özellikleri ithalatı engelleyici bir unsur olarak 
				uygulayabilmektedir. Sanayi ürünleri için ithalat öncesi istenen 
				kalite ve standart belgeleri pekçok kalemde dünyanın en yüksek 
				standartları olarak addedilen Japon standartlarına tekabül 
				etmektedir. Kalite onay işlemleri uzun sürebilmekte ve yeterince 
				şeffaf olmayabilmektedir. İç piyasayı korumayı ve bazı ürünlerin 
				ithalini önlemeyi amaçlayan bu uygulama pratikte ithalatı 
				engelleyebilmektedir. Standartlar ulusal düzeyde aynı olmayıp, 
				pek çok ürün için farklı eyaletlerde farklı olabilmektedir. Bu 
				standartlar kamuya duyurulmadan kısa aralıklarla 
				değiştirilebilmekte, önceki standarda göre hazırlık yapan 
				firmalar öncede planlanmayan maliyet kalemleri ile karşı karşıya 
				kalmakta, ciddi zararlara uğrayabilmektedir. Bu konuda da DTÖ 
				üyeliğinin ardından olumlu yönde değişiklikler beklenmektedir.   Mevzuatlardan 
				Kaynaklanan Sorunlar  Çin hala genel anlamda 
				mevzuatı özellikle yabancılar ve ticaret ile ilgili konularda 
				şeffaf olmayan bir ülke olarak kabul edilmektedir. Bir ithalat 
				ya da yatırım söz konusu olduğunda daha önce maliyete dahil 
				edilmeyen,  zaman zaman yerel yönetimlerden de kaynaklanan bazı 
				masraf kalemlerinin ortaya çıkması, yeni yasal düzenlemelerin 
				zaman zaman geriye doğru işletilmesi özellikle DTÖ üyeliğinden 
				önce sık rastlanan durumlardır. Ancak Çin makamları bir genelge 
				yayınlayarak bundan sonra MOFTEC Gazette (Wengao)’nun 
				uluslararası dış ticaretle ilgili alınan bütün kararları 
				yayınlayacağını ve sadece yayınlanmış kararların uygulamaya 
				konacağını açıklamıştır. Ancak zaman zaman şeffaflık konusu ile 
				ilgili şikayetler devam etmektedir.   Genel Durum 
				 Dış ticaretimizdeki 
				makasın giderek Çin lehine açılmasında Çin tarafından 
				kaynaklandığı gibi Türk tarafından da kaynaklanan bazı nedenler 
				mevcuttur. Türk firmaları özellikle geleneksel pazarlarda sorun 
				olmadığı, ekonomik sıkıntıların yaşanmadığı dönemlerde yeni 
				pazar arayışı konusunda istekli davranmamakta, geleneksel 
				pazarların alışılmış ve kabul gören dolayısı ile kolay 
				alım-satım koşullarının dışına çıkmak istememektedirler. Yeni 
				pazarlara açılmanın  aynı zamanda ciddi bir finansal kaynak 
				gerektirebilecek bir konu olması firmaları bu tür faaliyetlerden 
				uzak tutmaktadır. Öte yandan Çin dünyanın en büyük firmaları 
				için bile kolay ve kapıları açık bir pazar değildir. Bölgeler 
				arası ciddi gelir ve kültür farklılıkları bulunan, tüketim 
				alışkanlıkları  ve mentalitesi tamamen farklı bir toplumdur. Çin 
				pazarına girmek  ve kalıcı olmak uzun vadeli ve ısrarlı 
				çalışmalar sonucu mümkün olabilmektedir. Bu nedenle özellikle 
				küçük ve orta ölçekli firmalar başta olmak üzere Türk firmaları 
				Çin pazarının, sektörler itibarı ile mevcut durumu, dağıtım 
				kanalları, vb. gibi pazar ile ilgili her tür bilginin 
				sağlanabileceği kurumsal desteğe kavuşturulması 
				gerekmektedir.       Kültür ve iş yapma 
				mantığındaki farklılıklar, altyapı sorunları nedeni ile Çin 
				pazarına girebilmek için firmalar Hong Kong, Tayvan, Singapur ve 
				hatta Almanya ve İtalya’yı kullanmak, bunun getirdiği artı 
				maliyetlere katlanmak zorunda kalmaktadırlar. Kısa vadede bu 
				pazarlara girmek için katlanılabilecek bu maliyet, uzun vadede 
				aracılara bağlı kalınması ve kar maksimizasyonunun mümkün 
				olamamasına neden olmaktadır.  Firmalara yönelik bu tür 
				desteklerin dışında en önemli nokta Çin’de Türkiye ve Türk 
				ürünlerinin tanıtımına yönelik faaliyetlerin 
				yoğunlaştırılmasıdır. Çin’de Türkiye’ye ve Türk mallarına 
				ilişkin  başka bazı ülkelerde olduğu gibi, ilk anda tüketicinin 
				aklına gelen olumsuz bir imaj bulunmadığı, daha çok bir bilgi 
				eksikliğinin olduğu dile getirilmektedir. Bu faktör bu ülkede 
				yapılacak iyi hazırlanmış tanıtım ve imaj faaliyetlerinin, Türk 
				ürünlerine ve Türkiye’ye karşı yerleşik olumsuz bir imaj bulunan 
				ülkelerde yapılabileceklerden, çok daha fazla getiri getirmesine 
				neden olacaktır. 
							  |