Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye - Avrupa Birliği İlişkileri ve Gümrük Birliğinin Sonuçları 

Giriş 

Türkiye - Avrupa Birliği (AB) ekonomik ilişkilerini daha iyi anlatabil­mek için önce dünya ticaretindeki mevzuat değişikliklerini, son 50 yıldaki diğer gelişmeleri ve Gümrük Birliği (GB) sonrası iktisadi gelişmeleri özetlemek gerekir.

Son yıllarda uluslararası iktisat literatüründe ve iktisadi tartışmalarda en çok sözü edilen konular globalleşme veya küreselleşme ile iktisadi entegrasyonlar (bütünleşmeler) veya bölgesel bütünleşmelerdir. 

Küreselleşme, "özellikle 20. asrın son çeyreğinde teknoloji ve haber­leşmedeki baş döndürücü gelişmeler sonucu dünyanın iyice küçülmesi, ekonomik ve siyasal sınırların giderek ortadan kalkma eğilimine gir­mesi ve neticede maddî ve manevî değerlerin millî sınırları aşarak dünya çapında yayılması ile, ülkeler ve milletler arasında iktisadî, siyasî, sosyal ve kültürel temas ve etkilerin giderek artmasıdır" diye tarif edilir. Ancak, kültür hala millidir. Mesela Avrupa Birliği'ne girmiş olmalarına rağ­men Fransız, İngiliz ve İtalyanlar kültürlerini ve kimliklerini koruma­ya devam etmektedirler. 

Bu gelişmeler sonucu iktisadî liberalleşme (ekonominin iç ve dış rekabete açılması), serbest pazar ekonomisi, Batı anlamında demok­ratikleşme, hukukun üstünlüğü gibi kavramlar insanlığın ortak değer­leri haline gelmiştir. Bu noktada, liberalizm ile liberalleşmeyi (ekono­miyi iç ve dış rekabete açmayı) karıştırmamak gerekir. Liberalizm devleti yok sayan bir felsefedir ve liberalleşmeyle aynı şey değildir. Türki­ye'de bu iki kavram karıştırılmaktadır. Oysa, modern ekonomilerde libe­ralleşmeye ilaveten devlet piyasadaki haksız ve eksik rekabeti gider­mek için her türlü ekonomik tedbiri almaktadır. Türkiye'nin en önemli eksikliği de buradadır.

II. Dünya Savaşı sona erdiğinde dünyanın tekrar siyasî ve iktisadî bir kaosa sürüklenmemesi için ABD'nin insiyatifi ile Birleşmiş Milletler (BM), İMF, Dünya Bankası ve GATT gibi kuruluşlar kuruldu. Bu kü luşların amacı dünya ekonomisinde ve dış ticaretinde piyasa kurallar daha iyi işlemesini sağlamak suretiyle bir yandan iktisadî küreselleşm hareketine hız vermek, öte yandan ülkeler arasında iktisadî ve siyasî dayanışmayı güçlendirerek her safhada küreselleşme hareketine hız vermekti. 

GATT, URUGUAY TURU ve WTO 

Uluslararası ticaretin liberalleşmesi veya serbestleştirilmesi yönünde hizmet veren Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Antlaşması (GATT) 

1947'de kurulmuş ve 1948'de faaliyete geçmiştir. Dünya sanayi malları ti­caretinde ithalat yasaklarının ve kotalarının kaldırılması ve gümrük duvar­larının kademeli olarak indirilmesi dünya ticaretinin liberalleşmesi veya serbestleşmesi için 1949'dan 1993'e GATT yönetiminde sekiz tarife indi­rim turları yapıldı. Bu turların sonuncusu olan Uruguay Turu Eylü 1986'dan Aralık 1993'e kadar sürdü. Tur'un nihaî senedi 15 Nisan 1994'de Fas'ın Marakeş şehrinde, Türkiye dahil 121 ülke tarafından imzalandı. Senedi im­zalayan ülke sayısı 2000 yılı sonunda 134'e ulaşmıştır.

Tur sonucu GATT'ın yerine geçmek ve görevlerini üstlenmek üzere Dünya Ticaret Örgütü (WTO-DTÖ) kurulmuş olup bu teşkilât 1 Ocak 1995'te İsviçre'de faaliyete geçmiştir. DTÖ ülkelerin dış ticaretinin serbestleştirilme politikalarını denetleyecek, ticarî uyuşmazlıkların çözümünde, IMF gibi, yaptırım gücüne sahip olacaktır. 

Uruguay Turu neticesinde bütün ülkeler 10 yıl içinde (1996'dan 2005 yılına kadar DTÖ'ye üye 134 ülke); 

-  Mevcut gümrük vergilerini üçte-bir oranında indirecekler.

-  Tekstil ve giyim sektöründe kotalar gümrük tarifelerine dönüştürüle­cek.

-  Tarımsal ürünlerde kotalar tarifeye dönüştürülecek, devlet bütçesin­den tarım kesimine ayrılan destekler ve ihracat sübvansiyonları azaltılacak.

-  Fikri mülkiyet haklarının ve patent haklarının korunması güvence al­tına alınması için gerekli yasalar yürürlüğe konacak.

-  Uluslararası hizmet ticaretinin (tele-komünikasyon, bilgi-işlem, ban­kacılık, sigortacılık, ulaştırma, inşaat ve mühendislik hizmetleri, tu­rizm) liberalleşmesi (dış rekabete açılması) sağlanacak.

-  Dumping ve sübvansiyonlu ihracata kısıtlama getirilecektir. Bu taleplerin yerine getirilmesini sağlamak ve uluslararası ticarette haksız rekabeti önlemek veya asgarî düzeye indirmek için DTÖ'nin içinde "Anti-dumping Uygulamaları Komitesi" ve kotalar için "Koruma Tedbirleri Komitesi" kurulmuştur. 

Özetlersek, Uruguay Turu neticesinde imzalanmış olan 25 adet uluslararası Tercihli Ticaret Anlaşması'nin 1 Ocak 1995 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesiyle 128 ülkenin ve ekonomi blokların dışa kapalılığı 10 yıl içinde kademeli olarak azalacaktır. 

Gümrük Birliği çerçevesinde Türkiye'nin yapmakta olduğu dış ticareti serbestleştirmede ve mevzuat değişiklikleri Uruguay Turu taleplerine pa­ralellik arz etmektedir. Bu taleplere daha önce cevap vermenin Türkiye'nin ihracatını müspet yönde etkilemesi beklenmektedir.

Çünkü uluslararası ticarette hedeflenen serbestleşme sonucu 2005 yılına kadar dünya ihracatında % 20'lik bir ek artış beklenmektedir. 1992 yılında dünya ihracatının 3.8 trilyon dolar olduğu hesaba katılırsa önümüz­deki 10 yılda ilâve ihracat artışının 750 milyon dolara ulaşması beklenmek­tedir. Nitekim 1996'da dünya ihracatı 5 trilyon dolara ulaşmıştır. 

Uluslararası ticarette Uruguay Turu'ndan önceki turların gündemi sa­dece sanayi malları ticaretinin liberalleşmesi olduğu hâlde, Uruguay Turu ile hizmetlerin, tarımın ve ticarî mevzuatın liberalleşmesi de uy­gulamaya konmuş oldu. 

Küreselleşme Sahaları 

İktisadî küreselleşmenin en başarılı olduğu sahalar yatırım ve üretim kesimleri ile finans piyasalarıdır. Yatırım ve üretimde küreselleşme şirket­lerin sınır ötesi yatırım, sınır ötesi iştirak, fason imalât ve diğer yöntemlerle mal ve hizmet üretim faaliyetlerini kendi ülkeleri dışında sürdürmektedir.

Ancak, 1999 yılı itibari ile, doğrudan yabancı sermaye yatırımla­rının yaklaşık % 75'inin sanayileşmiş ülkelerde, sadece % 25'inin gelişmekte olan ülkelerde olması, bu sahadaki küreselleşmede daha çok sanayileşmiş ülkelerin kendi aralarındadır. 

Finans piyasalarındaki küreselleşme ise son 40 yıldır giderek artmak­ta olup, fon fazlası olan ülkelerle bu fonları kullanmak isteyen ülkeler ara­sındadır. 

1980lere gelindiğinde küreselleşmenin önündeki en büyük engel Do­ğu ve Batı blokları arasındaki siyasi ve iktisadi sahalardaki ideolojik ayrılık idi. 1980'li yılların sonuna doğru komünizm ve sosyalist sistemin çökmesi ile şimdilik bu engel ortadan kalkmış görünüyor. 

Kaynak: Prof. Dr. Emin Çarıkcı

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005