|
Türkiye Doğulu Mu, Batılı Mı?
Eski kara kütlelerinin yani Afrika, Asya ve Avrupa
kıtalarının birbirlerine iyice yaklaştığı kesimde,
kesişme noktasını oluşturan Türkiye'nin kimliği
yıllardır tartışma konusu olagelmiştir. Kimileri
çıkmış; "Türkiye bir Asya ülkesidir.Tüm
ilişkilerini Asya ülkeleriyle kurmalıdır."demiş.
Kimileri de; "Yok, Türkiye Asya'lı değil, Avrupa
ülkesidir."tezini hararetle savunagelmiş. Öte yandan
az da olsa bir başka grup da; "Türkiye, Ortadoğu
ülkesidir. Bu özelliği ile, Afrika ülkelerine daha
yakındır. Bu sebeble Türkiye, Afrika ülkeleriyle
ilişki kurmalıdır, "gibi iddialar ortaya
atmışlardır. Dolaysıyla, Türk halkı; yaşadığı
toprakların nerede olduğunu? Kendisinin kim
olduğu-nu?tartışır hale gelmiştir. İşte bu kimlik
tartışmasında, arzulanmayan bir sonuç ortaya çıkmış
ve ülke insanı; "Bir Kimlik Bunalımı'na"
itilivermiştir. Sahi, Türkiye insanı nerelidir?
Doğulu mu, Batılı mı? Yoksa Güneyli mi?
Coğrafî anlamda mekân adı olarak "Türkiye" kelimesi,
ilk defa Bizans kaynaklarında kullanılmıştır.
6.yüzyılda, Bizanslılar; Orta Asya'ya "Türkiye"
adını vermişlerdir. Büyük Türk göçleriyle birlikte,
Türkiye sınırları hayli genişlemiştir. 10. yüzyıla
gelindiğinde, İdil (Volga) ırmağından Orta Asya'ya
kadar olan geniş topraklar, Türklerin yaşadığı
bölgeler olmuştur. Bu nedenle bu bölgeler de,
Türkiye sınırları içine alınmıştır. İdil (Volga)
ırmağının batısında kalan bölüme "Batı Türkiye";
doğusunda kalan tapraklara da "Doğu Türkiye"
denilmiştir. 13. yüzyılda Mısır ve Suriye
topraklarında Türk Devleti kurulunca , Türkiye
sınırları içine Mısır ve Suriye de ilave
edilmiştir. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra,
Anadolu Yarımadası da Türkiye sınırları içine
girmeye başlamıştır. Ve nihayet Selçuklu ve Osmanlı
İmparatorlukları zamanlarında, Türkiye sınırları
hayli genişlemiştir. 20. yüzyıl başlarında, Birinci
Dünya Savaşı sonunda, Osmanlı İmparatorluğu'nun
Anadolu yarımadası toprakları üzerinde yeni bir Türk
devleti kurulmuş; ve adına "Türkiye Cumhuriyeti"
denmiştir. Bizim sözkonusu ettiğimiz Türkiye ise,
bugünkü Türkiye'dir.
Bir toprak parçasının, nereye ait olduğu, o toprak
üzerinde yapılan çeşitli araştırmalar sonucunda
ortaya çıkar. Bu araştırmalarda, tarih ve coğrafya
daima ön plandadır. Türkiye'nin nereli olduğunu
anlamak için de, Türkiye'yi Tarih ve Coğrafya
ilminin süzgecinden geçirmek gerekiyor. Başta adı,
Türkler'in yaşadığı ülke anlamını taşıması
bakımından, Türkiye; oldukça eskilere dayanan bir
tarih kültürü olan bir ülkedir. Öyleki bu kültür,
taa 1071'lere yani yaklaşık 1000 yıllık bir zaman
dilimine tekabül eder. Sözkonusu bu uzun süreç
içersinde, bu topraklar üzerinde yaşayanlar;
kendine özgü ayrı bir tarihî kültür ortaya
koymuşlardır.
Jeopolitik açıdan ele alındığında, Türkiye;
Avrupa-Asya ve Afrika kıtalarının kesişme noktasında
yeralmaktadır. Bugün bu üç kıta; gelişmişlik
açısından, üç farklı boyutu simgelerler.
Sanayileşmenin hemen hemen zirvesini yakalamış
Avrupa, geleneksel ekonominin hakim olduğu Asya,
zengin kaynaklara sahip olmasına rağmen
kalkınamamış, sömürülen Afrika ve kesişme
noktasında, her üç kıtadan nasibini almış bir ülke;
Türkiye. Coğrafî açıdan Türkiye incelendiğinde
görülür ki, çok farklı özellikler gösterir. Ortalama
1132 m. yükseltisiyle Asya kıtasından (1010 m.) daha
yüksektir. 7 ayrı coğrafî bölgeye ayrılan ülkenin
her bir coğrafî bölgesi, oldukça farklı özellikler
gösterir. Kars'dan Muğla'ya, ya da Diyarbakır'dan
İstanbul'a seyahat eden bir insan, kısa mesafeler
içinde; iklimlerin, bitki örtüsünün, insanların,
tarım şekillerinin ve gelişme düzeyinin çok farklı
özellikler gösterdiğini rahatlıkla görebilir. İnsan,
sanki Anadolu'yu gezerken küçük bir kara parçasını
değil, çok büyük kıtaları geziyormuş hissine
kapılır. Doğu Anadolu'da Asya'nın Sibiryası'nı,
Güneydoğu Anadolu'da Afrika'nın çöllerini, İç
Anadolu'da Orta Asya steplerini, Akdeniz ve Ege
kıyılarında ise, Avrupa'nın Akdeniz ülkelerini
hatırlar, insan Anadolu yarımadası üzerinde,
ötedenberi yapılan araştırmaların hemen hepsi, bu
yarımadanın adeta üç kıtanın bir mo-zayiği olduğunu
ortaya koymuştur. Bu yüzden, şoğu coğrafyacılar,
Anadolu yarımadasına "Küçük Asya (İngilizcesi; Minör
Asia)" adını vermişlerdir.
Türkiye'yi mutlaka bir platforma oturtmak
isteyenler, işte bu yüzden hep yanılmışlardır. Doğu
ve Güneydoğu bölgelerine bakarak, "Türkiye
doğuludur" demek ne kadar yanlış ise, Marmara ve
Ege bölgelerine bakarak, "Türkiye batılıdır" demek
de o kadar yanlış bir yargıdır.
Bizce, Türkiye; ne doğuludur, ne de batılı. Türkiye,
kendi başına apayrı bir toprak parçasıdır. Üzerinde
yaşayan insanlar da, kendine özgü bir kültürü olan
bir millettir. Sözü edilen bu kültür, MÜSLÜMAN
TÜRK KÜLTÜRÜ'dür. Her yönüyle övgüyle sözedilen bu
kültürün insanlarını, Batı Kültürü içine itmek,
bilimsel yaklaşımdan çok uzak bir yaklaşımdır. Öte
yandan, kalkınma sürecinde de, sömürülmüş doğunun
gerikalmış-lığım yakıştırmak büyük haksızlık olur.
Bu bağlamda, Türk İnsanı, kimliğini; Avrupa
Birliği, NATO, BDT gibi sadece kurucu ülkelerin
hakimiyetinin sözkonusu olduğu siyasi oluşumlarda
aramamalıdır. Çünkü bu ülkenin insanları,
kimliklerini Avrupa'da veya Asya'da kaybetmediler.
Bilakis Anadolu yarımadası üzerinde kaybettiler.
Kaybedilen bir şey, yine kaybedildiği yerde aranır
ve bulunur, değil mi?
Doç. Dr. Ramazan OZEY
|