Cumhuriyet
Dönemi Türkiye İktisat Tarihi Ders Notları
Cumhuriyet'in kuruluşundan günümüze kadar uzanan
dönemi, 24.Ocak. 1980 Ekonomik İstikrar Kararları
ekseninde iki ana bölüm halinde incelemek anlamlı ve
yeterli görülmekle birlikte bu dönem iktisat
politikalarına ilişkin incelemeleri, akademik
çevrelerde genelde (geleneksel olarak) yapıldığı
gibi 7 bölüme ayrılarak incelenmesi uygun
bulunmuştur.
MÜDAHALECİ LİBERAL EKONOMİK POLİTİKALAR DÖNEMİ(
1923-1980)
Bu dönem, devletin ekonomiye etkin müdahalelerin
bulunduğu liberal bir dönemdir. Özel sektör yaratma,
özel sektör ile piyasa ekonomisinin güçlendirilmesi
ve geliştirilmesi dönemi olarak da
nitelendirilebilecek yaklaşık 60 yıllık bu süreçte,
ekonomiye zaman zaman etkin devlet müdahaleleri
yapılmış ancak, temelde piyasa ekonomisinin ve özel
sektörün öncülüğü ve belirleyiciliği, kollanıp
geliştirilmeye çalışılmıştır.
Temelde liberal felsefe çerçeveli bu dönemi,
zorunluluklar nedeniyle zaman zaman uygulanan farklı
ekonomik felsefe ve sanayileşme politikaları
nedeniyle altı alt başlık altında incelemek
mümkündür.
a) 1923 - 1929 Dönemi:
Bu dönem, Kapitalist Sistemin Oluşturulması Dönemi
olarak nitelendirilebilir (Devletin, ekonomiye
sınırlı ve dolaylı müdahaleleri söz konusudur).
Bilindiği gibi Lozan görüşmeleri 21.Kasım. 1922'de
başlamış ve 24.Temmuz.l923'de anlaşma ile
sonuçlanmıştır. Bu arada, henüz Cumhuriyet ilan
edilmeden ve Lozan görüşmelerinin sürdüğü bir sırada
İzmir'de İzmir İktisat Kongresi toplanmıştır (Daha
sonra 1981 ve 1992 yıllarında toplanan 2'nci ve
3'üncü Türkiye İktisat Kongreleri de kritik ekonomik
dönemeçlerde gerçekleştirilen geniş katılımlı
tartışma platformları olmuştur).
Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasından hemen
sonra, daha Cumhuriyet ilan edilmeden sanayileşme
alanında yapılan ilk önemli hareket, 17.Şubat - 4.
Mart. 1923 tarihleri arasında 1135 delegenin
katılımıyla İzmir'de toplanmış olan Türkiye İktisat
Kongresi'dir.
Bu Kongre'de ekonomik veriler kıt olduğundan
kullanılamamış, gerek teklifler, gerekse kararlar
belirli durumlara çözüm getirmeyi amaç edinmemiş,
sadece temenni niteliğini taşıyan genel istekler
belirlenmiştir. Buna rağmen, Cumhuriyet
Türkiyesi'nde sanayileşme alanında atılan ilk
adımlar bu Kongrede alınan kararların sonucu
olmuştur. Bu nedenle Kongre'nin Türk Sanayi
tarihinde ayrı ve önemli bir yeri vardır. Kongrede
alınan kararların önemlileri şöylece sıralanabilir:
Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen
sanayi dalları kurulmalıdır.
Yabancı sermayeye karşı çıkılmamalıdır.
El işçiliğinden ve küçük imalattan süratle büyük
fabrikaya ve büyük işletmeye geçilmelidir.
Devlet, yavaş yavaş iktisadi görevleri de olan bir
organ haline gelmeli ve özel sektör tarafından
kurulamayan teşebbüsler devletçe ele alınmalıdır.
Sanayicilere kredi vermek üzere bir sanayi bankası
kurulmalı, Ziraat Bankası yeniden
yapılandırılmalıdır.
Lüks dışalımdan kaçınılmalıdır.
Ameleye işçi denilmeli, madenlerde altı saatten
fazla ve 18 yaşından küçük işçi çalıştırılmamalıdır.
Çizilen bu çerçeveye göre, iktisadi hayat özel
teşebbüsün liderlik ve hakimiyetinde yürüyecek,
Devlet ancak teşvik ve himaye edici, düzenleyici
olarak ekonomiye müdahale edecektir. Kamu
görevlilerinin temel görevi, milli ekonomiye
toparlanma imkanı vermek, kendine yeten otarşik bir
yoldan sanayileşmek ve kalkınmayı sağlamaktır.
Birbiri ile çelişir görünen özel sektör eliyle
kalkınma politikası ile otarşik Millileştirme
politikası, bu dönemin temel eğilimleridir.
Kongrede alınan kararların gerçekleşmesi için
çalışmalara başlanmış, 1924 yılında İş Bankası ve
1925 yılında Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuş,
1927'de Sanayi Teşvik Kanunu çıkarılmıştır.
- İş Bankası:
İş Bankası bir özel sektör kuruluş olarak
kurulmuştur. Kurucuları başta Atatürk olmak üzere
devrin ileri gelen politikacıları ile bazı tüccar ve
sanayicilerdir. İş Bankası'nın en önemli görevi
milli kuruluşların kredi ihtiyaçlarını karşılamak,
ülkede tasarruf ve mevduatın gelişmesine yardımcı
olmaktır.
- Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası :
Sanayin geliştirilmesi konusunda devletin ilk
önderliği, 1925 yılında Türkiye Sanayi ve Maadin
Bankası Kanunu'nun çıkarılması ile olmuştur. Bu
Kanunla Bankanın görevleri :
Osmanlı İmparatorluğu'ndan intikal eden fabrikaları
idare etmek, Yeni kurulacak özel kuruluşlara
katılmak, Sanayi ve maden işletmelerine kredi
vermek, olarak belirlenmiştir.
Kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülmesi sırasındaki genel eğilim, devletin
devamlı şekilde işletmeciliğe girişmemesi gerektiği
şeklinde olmuştur. Bu nedenle Banka, devlet
tarafından devredilecek tesisleri geçici olarak
işletecek, zamanla bunları birer anonim şirket
haline getirecek ve hisse senetlerini şahıslara
satacaktır.
1932 yılına kadar faaliyette bulunan Banka, tüm
çabalara rağmen kendisine devredilen devlete ait
fabrikaları anonim şirket haline getirip özel
sektöre aktaramamıştır.
1932 yılında, Bankanın işletmecilik ve bankacılık
fonksiyonlarının ayrılmasına karar verilerek, Devlet
Sanayi Ofisi ile Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası
kurulmuştur.
- Sanayi Teşvik Kanunu :
Bu dönemin ekonomik alandaki en önemli hukuki
düzenlemesi, özel sanayi işletmelerine geniş çapta
muafiyet ve imtiyazlar veren Teşvik-i Sanayi Kanunu
olmuştur. 1913 yılında kabul edilmiş bulunan geçici
Kanunun genişletilmiş hali olan bu Kanun, 1942
yılına kadar uygulamada kalmak üzere 1927 yılında
yürürlüğe konulmuştur.
Genel amacı, sermaye birikimini artırmak ve özel
girişimcilik eliyle sanayileşmeyi sağlamak olan bu
kanunla, sanayiciye;
Fabrika arazisi verme,
Vergi muafiyetleri sağlama,
Taşıma indirimleri,
Üretim primleri (Bakanlar Kurulu Kararı ile sınai
kuruluşlara, yıllık imalat değerlerinin %10'una
kadar prim verilmesi),
Devlet kurumlarını zorunlu alıcı kılma (İthal malına
oranla %10 pahalıda olsa devlet kuruluşlarının ve
belediyelerin, yurtiçi üretim kullanma
zorunlulukları)
gibi teşvikler getirilmiştir.
İzmir İktisat Kongresi'nin aldığı kararların
gerçekleştirilme çabalan devam ederken, reel ekonomi
hakkında bilgi edinebilmek için 1927 yılı Aralık
ayında Belçikalı bir uzmanın yönetiminde sanayi
sayımı yapılmıştır.
1927 yılında yürürlüğe giren İstatistik Kanunu
uyarınca yapılan bu sayım, Cumhuriyet döneminde
yapılan ilk sayım olup, 1921 tarihli sayıma oranla
çok daha güvenilir bilgileri kapsamaktadır.
1927 yılında faaliyette bulunan işletmeler ile
çalıştırılan işçilerin sanayi dallarına göre
dağılımı şöyledir:
Sanayi Sınıfları |
İşletme Sayısı |
% |
İşçi Sayısı |
% |
istihraç (İmalat) Sanayii |
556 |
0.85 |
18.932 |
7.37 |
Tarım Sanayii |
28.439 |
43.59 |
110.480 |
43.01 |
Dokuma Sanayi |
9.353 |
14.34 |
48.025 |
18.70 |
Kereste ve Mamul Sanayii |
7.896 |
12.10 |
24.264 |
9.45 |
Kağıt ve Karton Sanayii |
348 |
0.53 |
2.792 |
1.09 |
Makine Tamir ve imal Sanayi |
14.752 |
22.61 |
33,866 |
13.18 |
Ebniye (Binalar-Yapılar) İnş.San. |
2.877 |
4.41 |
12.345 |
4.81 |
Kimya Sanayii |
687 |
1.07 |
3.107 |
1.21 |
Elektrik Sanayii |
90 |
0.14 |
1.350 |
0.52 |
Sair Muht. San. |
237 |
0.36 |
1.694 |
0.66 |
Toplam |
65.245 |
100.00 |
256.855 |
100.00 |
Görüldüğü gibi, gerek işletme sayısı gerekse
işletmelerde çalışan insan sayısı itibariyle tarım
ile ilgilenen sanayi grubu ilk sırayı almaktadır.
Ayrıca, diğer bir gerçek de, mevcut olan sınai
kuruluşların genelde az sayıda işçi istihdam eden
küçük atölyelerden ibaret olduğudur. 65.245
işletmeden %35.7'sinde sadece birer kişi
çalışmaktadır. 50'den fazla işçi çalıştıran işletme
sayısı 321'dir.
Bu nedenle o dönemde el emeğine dayalı bir üretim
düzeni mevcuttur ve makineleşme ve modern üretim
düzeyi Türkiye için bu dönemde henüz söz konusu
değildir.
- Gümrük Tarife Kanunu :
1916 yılında yürürlüğe girmiş olan gümrük tarifesi,
1923 Lozan Anlaşması ile 5 yıl daha uzatılmış ve
1929 yılında Türkiye gümrük bağımsızlığına
kavuşmuştur.
1929 yılında, milli sanayiyi ve üretimi yabancı
ülkelerin rekabetinden koruyabilmek için,
Cumhuriyet'in ilk yıllarında girişilen sanayileşme
çabaları arasında önemli bir yeri olan Gümrük Tarife
Kanunu çıkarılmıştır.
- Devlet Sanayi Ofisi ve Türkiye Sanayi Kredi
Bankası:
Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası 1932 yılında
Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası'na dönüştürülmüş ve
kendisine bağlı olan fabrikalar da yeni kurulan
Devlet Sanayi Ofisine bağlanmıştır. Ancak bu
kuruluşlar da başarılı olamamışlar ve 1933 tarihinde
Sümerbank Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile
kapatılmışlardır.
1923-1929 döneminin en önemli özelliği
Devletçilikten mümkün olduğu kadar kaçınılması,
ekonomik kalkınma sorununun çözümünün özel sektörde
aranmış olmasıdır.
Bu dönemde, zayıf bir özel sektörün teşvikle
kalkınamayacağı gerçeği ortaya çıkmıştır. Sonucun
böyle olmasında 1928'de Osmanlı borçlarının ödenmesi
ve 1929 yılında başlayan ve 1931 yılına kadar etkili
olan dünya ekonomik buhranının da büyük rolü
olmuştur.
Buhran sonucu dünya pazarlarında tahıl ve hammadde
fiyatlarının düşmesi Türkiye'nin ihracat gelirlerini
azaltmış, sanayileşme ümitlerini kısa bir süre için
de olsa kırmış, sanayileşme çabalarının
yavaşlamasına ve hatta durmasına neden olmuştur.
Ekonomik buhranın zararları özellikle özel sektör
üzerinde hissedilmiş, sermaye bakımından tam bir
yoklukla karşılaşan özel kesim sanayileşme
faaliyetlerini durdurmuş ve mevcut işletmeleri ise
güçlükle ayakta tutabilmiştir.
Bu gelişmeler sonuçta, 1923 İzmir İktisat
Kongresi'nden beri uygulanmakta olan sanayileşme
politikasının değişmesine, devletin sanayi
alanındaki faaliyetlerinin genişlemesine ve sınai
kalkınma görevinin devletin omuzlarına yüklenmesine
neden olmuştur.
Devletçilik uygulamasının ilk dönemi sayılan 1930
yılında, müdahaleci yasalar peşpeşe çıkartılmış ve
devlet kesimi hızla yayılmıştır. Özel sektör devlet
kontrolü altına alınmış, kalkınma devlet sermayesine
dayandırılmıştır.
Yine bu yıllarda ekonomide planlamanın gereği ve
önemi giderek hissedilmeye başlanmıştır.
M.Kemal Atatürk'ün bu dönemdeki (1923-1929) ekonomik
görüş ve değerlendirmeleri:
• Bir millet sanatsız yaşayamaz. Mazide belki büyük
fabrikalar halinde değil, fakat her evde bir tezgah
veya birkaç tezgah vardı. Milletimizin gayet ince
sanatları vardır. Bunların da hepsi bitti. Çünkü
yabancılara verilen imtiyazlar, bu küçük
tezgahların yaşamasına mani oluyordu. Yabancı
mallarına rekabet etmek ihtimali yoktu. İmtiyazlı
ithalat neticesinde sanayimiz söndü. Bunları da
canlandırmak lazımdır. Artık yeni hükümette harici
imtiyazlar söz konusu olamaz. Ancak küçük
tezgahlarda da umumi ihtiyaçlar temn edilemez. Onun
için memlekette fabrikalar tesisine, sanayin
gelişmesini kolaylaştırmaya mecburuz.
Yollarımızı, demiryollarımızı yapmak için, limanlar
vücuda getirmek için ne kadar para, ne kadar ihtisas
lazımdır ! Bunu biraz düşünmek insanı hüzne ve
umutsuzluğa sevk eder. Bununla beraber asla umutsuz
olmak lazım gelmez. Biz bu kadar geniş, kıymetli ve
sonsuz hazinelere malik olan bu memleketin sahibi
oldukça ve milletimiz gayet kıskanç bir surette
milli egemenliğini elinde tutarak mukadderatını
bizzat idareye devam ettikçe sermaye de, kurumlar
da, ihtisas da bulur, her şey bulur !
1923 (Gazi ve İnkilap, Mahmut Soydan, Milliyet
Gazetesi, 8.9.1930)
• Muhtelif meslek sahiplerinin menfaatleri
diğerlerine karışmış olduğundan, onları sınıflara
ayırmak imkanı yoktur ve bütünü halktan ibarettir.
1923 (Atatürk'ün S.D.
II,
s.97)
• Memleketimizi bugünkü medeniyetin gerektirdiği
dereceye bir an evvel eriştirmek için yalnız
milletin sermayesi, milletin ilmi ve fenni
teşebbüsleri kafi gelmez. Haricin sermayesine,
ihtisasına da ihtiyacımız vardır. Bu noktada dar bir
milliyetperverlikten çıkıyoruz; biraz daha geniş
milliyetperver oluyoruz. Yabancı sermayesinden
istifade edeceğiz.
Ancak benliğimize ve mevcudiyetimize hiçbir zarar
vermeksizin haricin sermayesi memleketimize
girebilir. Demek ki memlekete yabancı sermayesinin
girmesi bir takım kayıtlara, şartlara tabidir.
1923 (Gazi ve İnkilap, Mahmut Soydan, Milliyet
Gazetesi, 2-3.2.1930)
• Ekonomi sahasında düşünürken ve konuşurken
zannolunmasın ki, biz yabancı sermayesine karşı
bulunuyoruz. Hayır, bizim memleketimiz geniştir. Çok
çalışmaya ve sermayeye ihtiyacımız vardır. Bundan
ötürü kanunlarımıza saygılı olmak şartı ile yabancı
sermayelerine gereken teminatı vermeye her zaman
hazırız ve arzuya değer ki yabancı sermayesi bizim
çalışmamıza ve sabit servetimize katılsın.1923
(Atatürk'ün S.D.II, s. 109)
b) 1930-1939 Dönemi:
Bu dönem, Müdahaleci Kapitalizm veya Kapitalist
Devletçilik dönemi olarak nitelendirilebilir
(Devletin müdahalelerine rağmen özel kesimde ve
özellikle ticaret alanında küçümsenemez gelişmeler
sağlanmıştır).
Lozan anlaşmasının dış ticaret politikası bakımından
hükümeti kısıtlayıcı hükümlerinin de katkısıyla
1929'a kadar süregelen dış ticaret açığı Türk
parasının dış değerinde tedrici bir düşmeye sebep
olmuş, 1929 sonunda yeni etkenlerin (Örneğin :
Osmanlı dış borçlarının ödenmeye başlaması, uluslar
arası ekonomik buhran) de eklenmesiyle bu düşme
hızlanmıştır.
Lozan Antlaşmasının bazı devletlere tanıdığı beşyıl
süreli gümrük imtiyazları son bulduğundan, Gümrük
Rejimi bağımsız olarak Cumhuriyet hükümetlerince
belirlenmeye başlanmış ve artık bu konuda etkili
tedbirler alınması mümkün olabilmiştir.
Bu gelişmelerin etkisi ile, 1930 ve 1931 yıllarında,
Türk parasının dış değerini korumak amacıyla ve dış
ticaretin denetimiyle ilgili 4 önemli kanun kabul
edilmiştir.
• 20.2.1930 gün ve 1567 sayılı TPKKHK (Türk
Parasının Kıymetinin Korunması Hakkında Kanun)
• 10.6.1930 gün ve 1705 sayılı TTMİMHK (10.6.1930
gün ve 1705 sayılı Ticarette Tahsisin Men'i ve
İhracatın Murakabesi Hakkında Kanun ile bu Kanunda
değişiklik yapan ve 1936 yılında yürürlüğe konulan
3018 sayılı Kanun)
• 22.7.1931 gün ve 1873 sayılı Ticaret Mukavelesi
ve Modus Vivendi Akdetmeyen Devletlerden Türkiye'ye
Yapılacak İthalata Memnuiyetler veya Tahdit veyahut
Takyitler Tatbikine Dair Kanun (Bu kanun Türk Dış
Ticaret Politikasının belkemiği olan Miktar
sınırlandırmalarının da kaynağıdır.)
• Ayrıca, 1930 yılının haziran'ında çıkarılan
Merkez Bankası Kanunu, sadece müdahaleci bir iktisat
politikasının, para-kredi sorunlarında başvuracağı
zorunlu bir araç olmasından değil, Bankanın bir
devlet Bankası olarak kurulabilmesi için bazı
çevrelere karşı çetin bir mücadele verilmesinden
ötürü de ilgi çekicidir.
Bu dönemde piyasa mekanizmasına müdahaleleri temsil
eden Kanunlar da yürürlüğe konulmuştur. Bunlar;
• 3.7.1932 gün ve 2056 sayılı, Hükümetçe Ziraat
Bankasına Mübayaa Ettirilecek Buğday Hakkında Kanun
• 8.6.1933 gün ve 2279 sayılı, Ödünç Para Verme
İşleri Kanunu
• 21.10.1935 gün ve 2834 sayılı Tarım Satış
Kooperatifleri ve Birlikleri Hakkında Kanun
• 8.6.1936 gün ve 3003 sayılı Endüstriyel Mamulatın
Maliyet ve Satış Fiatlarının Kontrolü veTesbiti
Hakkında Kanun (Tüzüğü; 30.3.1940 gün ve 2/13147
noludur)
Bu dönemde ve 1931 yılında, "Devletçilik" İlkesi CHP
Parti Programına girmiştir.
Kapitalist sistem içinde yer alıp da, sadece sanayi
dalını içermekle de yetinse, (sektörel) bir kalkınma
planı uygulayan, bu dönemin ilk devleti Türkiye'dir
(Yıl: 1934).
Daha süratli bir kalkınma sağlamak üzere devletin
sermaye birikimini, gerekli teknik kadronun
yetiştirilmesini ve sanayileşme hareketini üzerine
alması, başlıca temel endüstrileri bizzat koruması
ve işletmesi, gerektiği inancı bu dönemde hakim
olmuştur.
Yine bu yıllarda ekonomide planlamanın gereği ve
önemi hissedilmeye başlanmıştır. Devletin özellikle
plan ya da program niteliğindeki araçlarla ekonomiye
yön vermeye 1934 yılında başlaması, bu dönemi
öncekilerden ayırmaktadır. Planın amacı, hammaddesi
memleket içinde üretilen sanayii Türkiye'de
kurmaktır. Bunlar arasında dokuma, kağıt, toprak,
demir çelik sanayileri, üzerinde özellikle durulan
sektörlerdir. Bu dönemde sanayileşme yolunda ilk
hareket, Devlet Sanayi Ofisi ve Türkiye Sanayi Kredi
Bankası'nın kapatılması ile bunların yerine sınai
kalkınmanın motoru olarak ve planın
gerçekleştirilmesi için tasarlanan Sümerbank'ın 1933
yılında Kanunla kurulmasıdır. Planın madencilik ve
enerji kesimini uygulamak üzere Etibank
kurulmuştur. Maden Tetkik Arama Enstitüsü ile
Elektrik İşleri Etüd İdaresi de bu dönemde araştırma
işlerini yürütmek amacıyla kurulmuş müesseselerdir.
Sümerbank'ın Görevleri:
Önceden Sanayi ve Maadin Bankası'nın yönetiminde
olan kuruluşları işletmek,
Özel kuruluşlardaki devlet katılımlarını yönetmek,
Kurulmasına karar verilen devletin bütün sanayi
kuruluşlarının planlarını hazırlayıp kurmak ve
yönetmek,
Sermayesinin izin verdiği ölçüde ülkenin kalkınması
için gerekli olan öteki kuruluşlara katılmak,
Her türlü bankacılık hizmetlerini görmek, Teknik
elemanların yetiştirilmesine katkıda bulunmak,
olarak belirlenmiştir.
- Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı :
Devletin Cumhuriyet döneminde bir program dahilinde
sanayileşme girişimi ilk olarak 1931 yılında
hazırlanıp 1934 yılında uygulanmasına başlanılan
Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı'yla olmuştur.
Birinci Sanayi Planı, bugünkü anlamda bir plan
olmaktan çok, beş yıllık bir süre içinde sektörel
alanlara ne tür yatırım yapılacağını ve bu
yatırımlarla ilgili çeşitli ekonomik hesaplamaları
kapsayan bir program niteliğindedir. Planda yabancı
kaynaklardan da yararlanılması yoluna gidilmiştir.
Birinci Plan döneminde, dokuma, maden (özellikle
demir), kağıt, seramik, cam, kimya gibi sanayi
dallarında önemli yatırımlara gidilerek 20 kadar
fabrika kurulması mümkün olmuştur. Şeker sanayi
hızlı bir gelişme halinde olduğu için plan çerçevesi
dışında bırakılmıştır.
Bu dönemde kurulan Fabrikalar şunlardır:
Kimya sanayii dalında: Suni ipek (Gemlik), Gülyağı (İsparta),
Kibrit asidi (İzmit)
Toprak sanayii dalında: Seramik (Zonguldak), Şişe ve
Cam (Paşabahçe)
Demir Sanayi dalında : Demir Çelik İşletmeleri
(Karabük)
Kağıt ve Selüloz dalında : (İzmit)
Tekstil sanayi dalında : (Merinos-Bursa, Bakırköy,
Kayseri, Ereğli, Nazilli, Malatya, İğdır)
Kükürt sanayi dalında : (Keçiborlu)
Süngercilik dalında: (Bodrum)
Kendir Sanayi dalında : (Kastamonu)
Yatırımların dış finansmanı, Sovyetler Birliği,
Almanya ve İngiltere'den sağlanmıştır.
Bu dönem, sürekli bir sanayileşme ve inşa dönemidir.
Devletin fabrika kurmak ve işletmek suretiyle
ekonomik hayata aktif bir şekilde müdahale etmesi
ekonomimizde ilk kalkışı sağlamıştır.
Bu dönemde, imalat sanayinde katma değer yaklaşık üç
misli artmış, şeker ve çimento sanayinin kurulması
ile ekonomi iki önemli ürüne kavuşmuştur. 1923
yılında Nuri Şeker öncülüğünde yapımına başlanan
Uşak Şeker Fabrikası, Cumhuriyet döneminin ilk
fabrikası ve yöresel özel teşebbüsün başarıya ulaşan
ilk ciddi örneğini oluşturmuştur.
Ayrıca yine bu dönemde, demiryolları başta olmak
üzere hemen hemen tüm kamu malı ve hizmet üreten
yabancı şirketler satın alınmış, reorganize edilerek
yatırımlarla desteklenmiştir.
- İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı:
Birinci Sanayi Planı'nın uygulanmasında elde edilen
başarı, daha plan döneminin sonuna varmadan 1936
yılında İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı'nın
hazırlanmasına yol açmıştır.
Bu planda öncekinin aksine, yatırım mallan üretimine
öncelik verilmiştir. Özel girişime yer verilmemiş
ancak gerçekleştirilecek yatırımlarla özel kesimin
gelişiminin de sağlanacağı uygun koşulların
yaratılması amaçlanmıştır.
Bu Plan çerçevesinde madencilik, taş kömürü, bölge
elektrik santralleri, yakacak sanayi, toprak
sanayi, gıda sanayi, kimya sanayi, makine sanayi ve
denizcilik olmak üzere 9 sanayi dalında 100'den
fazla fabrikanın kurulması hedef olarak alınmıştır.
Plan ihracata yönelmeyi de hedef olarak belirlemiş
ve bu amaçla ihracat sanayinin de kurulmasını
öngörmüştür.
Tüm bu gelişmelere rağmen, bu dönemin genel
değerlendirilmesi yapıldığında, büyük yatırımların
gerçekleştirilmesine karşın, ağır sanayin
kurulamadığı, gelişmemiş tarım ekonomisi niteliğinin
sürdüğü görülmektedir.
1936 yılında hazırlanan 1939-1943 yılları arasında
uygulanması gereken İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı
daha çok, enerji ve madenciliği esas almış, ancak
uygulanmasına, İkinci Dünya Savaşı nedeniyle 1939
yılında başlanılamamıştır.
|