Türkiye ve Yakın Çevresi
Prof. Dr. Erol Manisalı
1. Türkiye'nin Bölgesel Konumu ve Avrasya
Türkiye ve Türkiye'nin içinde
bulunduğu bölge, tarih boyunca, Asya, Avrupa ve
Afrika kıtaları arasındaki ekonomik, sosyal,
kültürel ve politik gelişmelerin hem merkezinde
bulunmuş, hem de üç kıta arasındaki ilişkilerde bir
köprü görevi üstlenmiştir. Bin yıldır bu coğrafyanın
merkezinde ve geçiş noktalan üzerinde bulunan
Anadolu; Akdeniz, Balkanlar, Orta Doğu ve Kafkasya
gibi yakın çevresi ile, özellikle Asya ve Avrupa
arasındaki ilişkilerde, "kaçınılmaz olarak, bir
katalizör bölge" konumunda olmuştur.
Türkiye'nin bu jeoekonomik ve jeopolitik gerçeği
bugün yeniden, hayata geçmektedir. Türkiye'de ve
Dünya'daki gelişmeler, Türkiye'ye yeniden, çok
önemli bir misyon vermektedir. Bu misyon içinde
Türkiye, özellikle Avrupa ve Asya arasındaki
ekonomik yakınlaşma ve bütünleşme faaliyetlerinde,
tarihi misyonunu yemden üstlenmiş ve yarının
potansiyel Asya ekonomik gücünü, Avrupa ile
kaynaştıran bir işlev içine girmiştir.
Türkiye, Çanakkale'den İskenderun'a kadar olan uzun
kıyıları ile Ege ve Akdeniz'e hakimdir ve bütün
Akdeniz ülkeleri ila hem yakın, hem de yoğun
ekonomik işbirliği içindedir. Karadeniz'de en uzun
kıyı şeridi olan bir ülke olarak Karadeniz ülkeleri
ile ilişkilerini hızla geliştirmektedir. Karadeniz
çevresindeki ülkelerde Karadeniz Ekonomik İşbirliği
projesi, Türkiye'nin girişimi ve önderliği ile son
yıllarda devreye sokulmuştur.
Türkiye ayrıca, Karadeniz çevresi ülkelerinin,
Akdeniz'e çıkış yolu olan İstanbul ve Çanakkale
boğazlarma hakim olan bir ülkedir. Boğazların Avrupa
yakasındaki 16 milyon nüfusu ile, Avrupa'da
Balkanların en kalabalık sosyal ve ekonomik gücüne
sahiptir.
Türkiye Avrupa ile, son iki yüzyıl içinde,
ekonomik, sosyal, politik ve kültürel ilişkilerini
kademe kademe geliştirmiş, bugün Avrupa'nın aynlmaz
bir parçası olmuştur. Özellikle son elli yıl içinde
Avrupa'da kurulan bütün ekonomik, sosyal, politik,
kültürel ve askeri organizasyonlar içinde yer
almıştır. Kurumsal ilişkiler yanında, Türkiye'nin
ticari, sınaî, mali firmaları ile ulaştırma ve
turizm gibi hizmet sektörleri Avrupa ile çok yoğun
ve yakın işbirliği ve bütünleşme içindedirler. Türk
özel sektörü, bütün faaliyet alanlarında Avrupa
ülkeleri ekonomileri ile yakınlaşma ve işbirliği
içinde bulunmaktadırlar. Karşılıklı yatırımlar,
ortaklıklar yanında, Avrupa'da 42.000 irili ufaklı
Türk girişimcisinin faaliyette bulunması Türkiye ile
Avrupa arasındaki, "aşağıdan yukarı olarak, mikro
dinamiklerin" bu bütünleşme ve yakınlaşmadaki
etkinliğini ortaya koymaktadır.
Türkiye aynı zamanda, Avrupa Birli-ği'nin gümrük
birliği sistemi içine dahil olmuş bir ülkedir.
Türkiye Karadeniz çevresi ülkelerinde, Bulgaristan,
Romanya, Ukrayna ve Rusya Federasyonu ile de
ekonomik ilişkilerini hızla geliştirmektedir. Halen
Romanya ve Bulgaristan'da 2500 Türk girişimcisi
faaliyette bulunmaktadırlar. Türk inşaat sektörü
Ukrayna ve Rusya Federasyonu'nda faaliyetlerini
hızla büyütmektedirler. Rusya Federasyonu ile doğal
gaz anlaşmaları ve 1987'den beri ithal edilmekte
olan doğal gaz, bu ülke ile ticari ilişkileri de
geliştirmektedir.
Asya ülkeleri ile Türkiye arasındaki ekonomik
ilişkiler, özellikle 1990 sonrasında hızla büyümeye
başlamıştır. Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye
arasında bulunan özel yakınlık, 1990 sonrasında
kendisini, ticari ve ekonomik alanlarda da hızla
hissettirmeye başlamıştır. Ticari ilişkiler, ortak
yatırımlar, ulaşım, haberleşme ve enerji alanındaki
girişimler, Kafkasya bölgesi ile Türkiye arasında
hızlı bir yakınlaşmaya neden olmuştur. Sovyetler
Birliği döneminde Asya'daki Türk toplulukları ile
ekonomik ilişki kuramayan Türkiye, 1990
sonrasında, bağımsızlıklarını kazanan Türk
Cumhuriyetleri ile ticaret, sanayi, ulaştırma,
haberleşme, turizm, bankacılık ve eğitim
alanlarında ilişkilerini hızla geliştirmeğe
başlamıştır. Burada önemli olan, devletler arası
ilişkilerden çok, özel sektörün bütün bu
faaliyetleri yürütmekte oluşudur. Bu durum,
ilişkilerin gelişmesinde, "aşağıdan yukarı"
dinamiklerin gelişmeye öncelik etmesi bakımından
önem taşımaktadır. Hadise, yukarıdan aşağıya
yaratılan yapay bir gelişme değildir. Devletler
arası ilişkilerde hükümetler ikili ve çok taraflı
anlaşmalar yapmakta ve bazı alt-yapı yatırımlannın
gelişmesine katkıda bulunmaktadırlar. Ancak,
gelişmelerde lokomatif rolünü, özel sektör
üstlenmiş bulunmaktadır. Bu durum, yarın, Türkiye
ile bu ülkeler arasındaki ilişkilerin, ekonominin
doğal kuralları doğrultusunda gelişeceğinin de
habercisidir.
Doğu Akdeniz-Körfez-lran hattının oluşturduğu Orta
Doğu bölgesi ile Türkiye, tarih boyunca iç içe
geçmiş bir bütün oluştururlar. Türkiye demokratik ve
piyasa ekonomisine dayalı, gelişmiş ekonomik yapıya
sahip bir ülke olarak, bölgede, örnek bir konumda
olduğu kadar, Avrupa ve Orta Doğu arasında,
bütünleştirici bir role de sahiptir. Türk özel
sektörünün ticari, sınaî ve malî potansiyeli,
ülkenin, yalnız Avrupa ve Orta Doğu arasında bir
katalizör rol oynamasına değil, Asya ile Orta Doğu
arasında da bir misyon üstlenmesine neden
olmaktadır.
Sovyetler Birliği sonrasındaki değişim sonucu
Asya'da bağımsız devletlerin meydana gelmesi, petrol
ve doğal gaz bölgesinin, "Körfezden Kazakistan'a
kadar geniş bir alan içinde algılanmasına" yol
açmıştır. Artık bugün, bölgenin petrol ve doğal gaz
kaynaklan, Körfezden, Hazar ve Kazakistan'a kadar
uzanan bir bölge içinde değerlendirilmektedir.
Kafkasya ve Körfez ülkeleri, Türkiye'nin sınır
komşusu olan ülkelerdir. Türkiye'nin bu ülkelerle
yoğun ticari ve ekonomik ilişkileri vardır. Diğer
taraftan Türkiye, Orta Doğu ve Hazar bölgesi petrol
ve doğal gazının, fiili ve potansiyel "geçiş alanı"
üzerinde bulunmaktadır. Mevcut olan ve çalışmakta
bulunan Kerkük-tskende-run boru hattına ilâve olarak
Türkiye, Katar, İran ve Türkmenistan ile yeni
anlaşmalar yapmış bulunmaktadır. Hazar bölgesinden
petrol ve doğal gazın Akdeniz'e ulaştınlması
konusunda da, görüşmeler devam etmektedir.
Önümüzdeki yıllarda Türkiye, Asya ve Orta Doğu
petrol ve doğal gazının Akdeniz'e ulaşacağı yol
üzerinde yer alıyor. Bu durum Türkiye'nin Asya ile
Avrupa arasındaki ekonomik ve stratejik rolünü
güçlendiren bir gelişmedir.
Türkiye'nin coğrafyası, bölgesel konumu, iç
ekonomik dinamikleri ve dış ekonomik ilişkileri Asya
ile Avrupa arasında yalnız bir köprü değil, bir
katalizör ülke olduğunu da ortaya koymaktadır.
Türkiye bugün dış ticaretinin (%50)sini Avnıpa,
(%25)ini Asya ve Orta Doğu ile yapmaktadır. Dış
ücareti yanında ortak yatırımlar, finansal
ilişkiler, ulaşım ve haberleşme ağı bakımından ise
Avrasya'nın payı (%80) dolayındadır. Bu sayılar
bile, Türkiye'nin daha bugünden, Avrasya içinde
misyonunu açık bir biçimde ortaya koyuyor.
2. Türkiye'nin iç Dinamikleri ve Avrasya
Türk ekonomisi bugün (1997), iç dinamikleri
olağanüstü yüksek, birçok ekonomik
soruna rağmen, bu dinamiklerini, ekonominin doğal
gelişme süreci içinde kanalize edebilen bir yapıya
sahiptir. 74 yılı bulan Cumhuriyet dönemi içinde,
kademe kademe, değişik gelişme dönemlerini geçiren
ekonomik yapı bugünkü dinamizmine ulaşmıştır.
Özellikle, 1980'li yıllarda başlayan dışa açılma,
son 15 yıllık dönem içinde, iç ekonomik
dinamiklerin, dış ekonomik ilişkilere yansımasına
neden olmuştur.
Bugünkü yapısı ile Türk ekonomisi, yüksek enflasyon
oranına ve bazı makro ekonomik dengesizliklere
rağmen şu özelliklere sahiptir:
Çok dinamik bir özel sektör yapısı vardır ve Türk
girişimcileri çok aktif bir tutum içindedirler.
Yeni ve genç bir girişimci sınıfı, hem küçük hem de
büyük ölçekli işletmelerde hakim durumdadırlar.
Özel sektör Türkiye'de, belirli bazı bölgelerle
sınırlı kalmamış, Anadolu'nun ve Trakya'nın birçok
yöresine yayılmışlardır.
Türk özel sektörü çevre ekonomilere ve dış dünyaya
"çok açık" ve işbirliği kararlılığı içinde faaliyet
göstermektedir. Türkiye'de ve dışanda ortak
yatırımlar, dış ticarete, dış ulaşıma, uluslararası
haberleşmeye, dış inşaat ve bankacılık
faaliyetlerine yönelik çok yoğun bir faaliyet
vardır.
Dış ticaretin milli gelire oranı %40'dır.
Müteahhitlik şirketlerinin dış taahhütleri 8 milyar
dolardır.
Yurt dışındaki Türk girişimci sayısı (küçük ve
büyük) 45.000 dolayındadır.
Yabancı sermayeye çok açık bir yapı vardır.
Jf-ve dış para ve sermaye piyasaları arasındaki
ilişki düzeni ile, "dünyanın en liberal" ülkeleri
arasındaki yer almaktadır.
Dünyanın en liberal dış ticaret politikasını
uygulayan ülkeler arasında yer almaktadır.
Türk girişimcisi ve sermayesi, Avrupa, Karadeniz
Çevresi, Asya ve Orta Dogu'da yatırım yapmış,
ortaklıklar kurmuştur.
Siyasal yelpazenin değişik noktalarında yer alan
siyasal partiler, büyük çoğunlukla, bu yapılanmayı
desteklemektedirler.
Türkiye, demokratik bir toplum olarak, yalnız Türk
Halkı ile değil, Parlamentosu ve diğer demokratik
kurumları ile serbest ve dışa açık yapılanmayı
desteklemektedir.
Dolayısıyla, hem halkın ve özel sektörün dinamik
yapısı, hem de böyle bir yapılanmaya destek veren
demokratik kurumsallaşma', Türkiye'de ortak bir
toplumsal görüşün (konsensüsün) doğmasına neden
olmuştur. 65 rhilyonluk büyük nüfusu, iç dinamikleri
ve dışa açık yapısı ile Türkiye, Avrupa-Asya
bütünleşmesinde, coğrafyasının ve tarihi bağlarının
getirmiş olduğu avantajları kullanarak, bu misyonu
yürütecek güce ve altyapıya sahiptir.
Bunun somut örneklerini, 1990 sonrasında, yukandan
aşağı büyük dürtüler olmadan, "aşağıdan yukarı
meydana gelen doğal hareketlerle" ortaya koymuştur.
Sadece son 90 yılda değil, yüzyıllardır yaşanmakta
olan "nüfus hareketleri", Anadolu insanının,
Kafkasya, İç Asya, Orta Doğu, Akdeniz ve
Balkanlarla, sosyal ve kültürel bağ ve
yakınlıklannın bulunmasına yol açmıştır. Bugün
Anadolu Halkı, Balkanları, Kafkasya ve îç Asya'yı,
Orta Doğu'yu, Anadolu'nun sosyal ve kültürel
uzantısı olarak görmektedir.
Türkiye dünyada, bu konumu ve yapısı ile, istisnai
bir özellik göstermektedir. Türkiye'nin bu
özelliği, Avrupa-Asya bütünleşmesinde çok önemli
bir ayrıcalıktır.
3. Türkiye-Avrupa İlişkileri
3-1. Genel Olarak Türkiye-Avrupa İlişkileri
Türkiye'nin Avrupa ile ilişkileri ve Avrupa içinde
yer alması, Osmanlı İmparatorluğunun Balkanlar ve
Orta ve Doğu Avrupa'ya yerleşmesi ile başlar.
Türkiye'nin bu alanda, 400 yıllık bir geçmişi
bulunmaktadır. Zaten Doğu Avrupa, Balkanlar ve
Akdeniz'in Afrika kıyılan Osmanlı İmparatorluğu'nun
bir parçası iken, doğal olarak, İmparatorluk da
Avrupa içinde geniş bir alanda, ekonomik, sosyal,
kültürel ve siyasal varlığını sürdürüyordu. Kanuni
Sultan Süleyman döneminde bu ilişkilerin güçlü bir
biçimde başladığına şahit oluyoruz.
19. Yüzyılın ilk yarısında başlayan Tanzimat
Hareketi ise, Türkiye'nin Batılılaşan hareketinin
başlangıcını oluşturur. Türkiye Cum-huriyeti'nin
1923'de kurulması ile, Türkiye-Avrupa ilişkileri,
yeni bir ivme kazanmıştır. Balkanlardan İran'a
kadar olan bölgenin 1920'li yıllardan 1990'a kadar
Komünist rejim altında "kapalı" tutulması,
Türkiye-Avrupa ilişkilerinde, kısmi bir coğrafi
engelleme yaratmış ise de, Türkiye, özellikle II.
Dünya Savaşı sonrasında, Batı Avrupa'da kurulan
bütün ekonomik, sosyal, kültürel ve politik
kurumlar içinde yer alarak, Avrupa'nın siyasî ve
ekonomik coğrafyası içinde yer aldığını ortaya
koymuştur.
1957 yılında G.B. Avrupa ülkesinin kurmuş olduğu
European Economic Community (bugün E.U.) ile 1963
yılında anlaşma imzalayarak, ortak üye (associate
member) statüsüne girdi. 1.1.1996'dan itibaren de
E.U.'nun Gümrük Birliğine (Customs Union) dahil
oldu.
Türkiye Avmpa ile, özellikle 1960'lı yıllardan
itibaren, doğal bir entegrasyon içine girmiş
bululmuyor. Bu doğal entegrasyonun göstergeleri
şunlardır:
a) Türkiye'nin dış ticaretinin (%50)'si Avrupa
ülkeleri ile yapılmaktadır.
b)Türk Turizm sektörünün gelirinin (%80)'ini
Avrupalı turistler oluşturmaktadır.
c) Türkiye'ye gelen yabancı sermayenin, değer
olarak (%60)'ı, Avrupa orijinlidir.
d) Türk ve Avrupa para piyasaları ve borsaları büyük
ölçüde entegre olmuşlardır.
e) Avrupa ülkelerinde 42.000 Türk girişimcisi
(küçük, orta ve büyük ölçekte) faaliyette
bulunmaktadırlar.
f) Türkiye içinde ve Avrupa ülkelerinde çok sayıda
ortak firma kurulmuştur. Bunlar; Ticaret, sanayi,
tanm, turizm, ulaştırma, bankacılık, sigortacılık,
halkla ilişkiler, inşaat ve yüksek eğitim
(üniversite) alanlarındadır.
gJAvaıpa ülkelerinde (başta Almanya) 2.5 milyon Türk
işçisi, uzmanı ve girişimcisi sürekli olarak
yaşamakta ve çalışmaktadırlar.
h) Türkiye, Avrupa'nın güneydoğusunda işgal ettiği
büyük coğrafi bölge ile, Avrupa-nın Orta Doğu,
Kafkasya ve îç Asya'ya olan ticari ve ekonomik
geçiş yolları üzerinde bulunmaktadır. Kara, hava,
deniz ve demiryolu olarak Avrupa bu bölgelere
ulaşımda, büyük ölçüde Türkiye'den
yararlanmaktadır. Bu durum, ulaştırma sistemlerinin
bütünleşmesine yol açmıştır.
i) Çok sayıda Avrupa orijinli firma, Orta Doğu ve
Kafkasya'ya yönelik olarak Türkiye'nin değişik kent
ve bölgelerinde ya şube aç-mış, veya bağımsız firma
kurmuştur. Bunlar, ticaret, sanayi, bankacılık ve
sigortacılık, tarım ve ulaştırma alanlarındadır.
Yukarıda adı geçen fiili gelişmeler, Türkiye ve
Avrupa'mn, "ekonomilerin doğal yapısı içinde"
entegrasyon halinde olduklarım ortaya koymaktadır.
Türkiye ile Avrupa arasında, doğal ve aşağıdan
yukarı entegrasyon hareketleri dışında, kurumsal
olarak da yakınlaşma ve bütünleşmelerin bulunduğunu
görmekteyiz. Özellikle, II. Dünya Savaşı
sonrasında, Batı Bloku ve Batı Avrupa içinde yer
alan Türkiye, Avrupa'da kurulan, hemen hemen bütün
ekonomik, sosyal ve siyasal uluslararası kurumlar
içinde yer almıştır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa ülkelerinin
kurmuş olduğu siyasal ağırlıklı en önemli kuruluş
Avrupa Konseyi (council of Europea) idi. Türkiye,
diğer Batı Avrupa ülkeleri ile bu kuruluş içinde,
üye olarak yer aldı.
1957 yılında ise G. Batı Avrupa ülkesinin kurmuş
olduğu Avrupa Economic Topluluğu'na, 1963'te ortak
üye (associate member) oldu.
3-2. Türkiye-Avrupa Birliği (E.U.) İlişkileri
1963'de ortak üye olan Türkiye 1970 yılında
imzalanan Katma Protokol (Additional Protocal) ile
geçiş dönemine başladı. Bu süre 1973'de uygulamaya
kondu. 22 yıl sonra (1995'de), bu geçiş dönemi
tamamlanacak ve Türkiye A.B.ye tam üye olacaktır.
Mallann, işgücünün, sermayenin ve hizmetlerin tam
dolaşımı bu 22 yıl içinde yavaş yavaş tamamlanmış
olacaktı. Ancak, Avrupa Birliği içindeki değişmeler
bazı aksamalara yol açtı. 1996'da Türkiye, sadece
sınai malların serbest dolaşımını içeren gümrük
birliğine dahil oldu.
|