Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye ve Yakın Çevresi

Prof. Dr. Erol Manisalı 

1. Türkiye'nin Bölgesel Konumu ve Avrasya 

Türkiye ve Türkiye'nin içinde bulundu­ğu bölge, tarih boyunca, Asya, Avrupa ve Afri­ka kıtaları arasındaki ekonomik, sosyal, kültü­rel ve politik gelişmelerin hem merkezinde bu­lunmuş, hem de üç kıta arasındaki ilişkilerde bir köprü görevi üstlenmiştir. Bin yıldır bu coğrafyanın merkezinde ve geçiş noktalan üzerinde bulunan Anadolu; Akdeniz, Balkan­lar, Orta Doğu ve Kafkasya gibi yakın çevresi ile, özellikle Asya ve Avrupa arasındaki ilişki­lerde, "kaçınılmaz olarak, bir katalizör bölge" konumunda olmuştur.

Türkiye'nin bu jeoekonomik ve jeopoli­tik gerçeği bugün yeniden, hayata geçmekte­dir. Türkiye'de ve Dünya'daki gelişmeler, Tür­kiye'ye yeniden, çok önemli bir misyon ver­mektedir. Bu misyon içinde Türkiye, özellikle Avrupa ve Asya arasındaki ekonomik yakınlaş­ma ve bütünleşme faaliyetlerinde, tarihi misyo­nunu yemden üstlenmiş ve yarının potansiyel Asya ekonomik gücünü, Avrupa ile kaynaştı­ran bir işlev içine girmiştir. 

Türkiye, Çanakkale'den İskenderun'a kadar olan uzun kıyıları ile Ege ve Akdeniz'e hakimdir ve bütün Akdeniz ülkeleri ila hem yakın, hem de yoğun ekonomik işbirliği için­dedir. Karadeniz'de en uzun kıyı şeridi olan bir ülke olarak Karadeniz ülkeleri ile ilişkilerini hızla geliştirmektedir. Karadeniz çevresindeki ülkelerde Karadeniz Ekonomik İşbirliği proje­si, Türkiye'nin girişimi ve önderliği ile son yıl­larda devreye sokulmuştur.

Türkiye ayrıca, Karadeniz çevresi ülke­lerinin, Akdeniz'e çıkış yolu olan İstanbul ve Çanakkale boğazlarma hakim olan bir ülkedir. Boğazların Avrupa yakasındaki 16 milyon nü­fusu ile, Avrupa'da Balkanların en kalabalık sosyal ve ekonomik gücüne sahiptir.

Türkiye Avrupa ile, son iki yüzyıl için­de, ekonomik, sosyal, politik ve kültürel ilişki­lerini kademe kademe geliştirmiş, bugün Av­rupa'nın aynlmaz bir parçası olmuştur. Özel­likle son elli yıl içinde Avrupa'da kurulan bü­tün ekonomik, sosyal, politik, kültürel ve aske­ri organizasyonlar içinde yer almıştır. Kurum­sal ilişkiler yanında, Türkiye'nin ticari, sınaî, mali firmaları ile ulaştırma ve turizm gibi hiz­met sektörleri Avrupa ile çok yoğun ve yakın işbirliği ve bütünleşme içindedirler. Türk özel sektörü, bütün faaliyet alanlarında Avrupa ül­keleri ekonomileri ile yakınlaşma ve işbirliği içinde bulunmaktadırlar. Karşılıklı yatırımlar, ortaklıklar yanında, Avrupa'da 42.000 irili ufaklı Türk girişimcisinin faaliyette bulunması Türkiye ile Avrupa arasındaki, "aşağıdan yuka­rı olarak, mikro dinamiklerin" bu bütünleşme ve yakınlaşmadaki etkinliğini ortaya koymak­tadır.

Türkiye aynı zamanda, Avrupa Birli-ği'nin gümrük birliği sistemi içine dahil olmuş bir ülkedir. Türkiye Karadeniz çevresi ülkele­rinde, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Rus­ya Federasyonu ile de ekonomik ilişkilerini hızla geliştirmektedir. Halen Romanya ve Bul­garistan'da 2500 Türk girişimcisi faaliyette bu­lunmaktadırlar. Türk inşaat sektörü Ukrayna ve Rusya Federasyonu'nda faaliyetlerini hızla büyütmektedirler. Rusya Federasyonu ile do­ğal gaz anlaşmaları ve 1987'den beri ithal edilmekte olan doğal gaz, bu ülke ile ticari ilişkile­ri de geliştirmektedir. 

Asya ülkeleri ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler, özellikle 1990 sonrasında hızla büyümeye başlamıştır. Türk Cumhuriyet­leri ile Türkiye arasında bulunan özel yakınlık, 1990 sonrasında kendisini, ticari ve ekonomik alanlarda da hızla hissettirmeye başlamıştır. Ti­cari ilişkiler, ortak yatırımlar, ulaşım, haberleş­me ve enerji alanındaki girişimler, Kafkasya bölgesi ile Türkiye arasında hızlı bir yakınlaş­maya neden olmuştur. Sovyetler Birliği döne­minde Asya'daki Türk toplulukları ile ekono­mik ilişki kuramayan Türkiye, 1990 sonrasın­da, bağımsızlıklarını kazanan Türk Cumhuri­yetleri ile ticaret, sanayi, ulaştırma, haberleş­me, turizm, bankacılık ve eğitim alanlarında ilişkilerini hızla geliştirmeğe başlamıştır. Bura­da önemli olan, devletler arası ilişkilerden çok, özel sektörün bütün bu faaliyetleri yürütmekte oluşudur. Bu durum, ilişkilerin gelişmesinde, "aşağıdan yukarı" dinamiklerin gelişmeye ön­celik etmesi bakımından önem taşımaktadır. Hadise, yukarıdan aşağıya yaratılan yapay bir gelişme değildir. Devletler arası ilişkilerde hü­kümetler ikili ve çok taraflı anlaşmalar yap­makta ve bazı alt-yapı yatırımlannın gelişmesi­ne katkıda bulunmaktadırlar. Ancak, gelişme­lerde lokomatif rolünü, özel sektör üstlenmiş bulunmaktadır. Bu durum, yarın, Türkiye ile bu ülkeler arasındaki ilişkilerin, ekonominin doğal kuralları doğrultusunda gelişeceğinin de habercisidir.

Doğu Akdeniz-Körfez-lran hattının oluş­turduğu Orta Doğu bölgesi ile Türkiye, tarih boyunca iç içe geçmiş bir bütün oluştururlar. Türkiye demokratik ve piyasa ekonomisine dayalı, gelişmiş ekonomik yapıya sahip bir ül­ke olarak, bölgede, örnek bir konumda oldu­ğu kadar, Avrupa ve Orta Doğu arasında, bü­tünleştirici bir role de sahiptir. Türk özel sektö­rünün ticari, sınaî ve malî potansiyeli, ülkenin, yalnız Avrupa ve Orta Doğu arasında bir kata­lizör rol oynamasına değil, Asya ile Orta Doğu arasında da bir misyon üstlenmesine neden ol­maktadır. 

Sovyetler Birliği sonrasındaki değişim sonucu Asya'da bağımsız devletlerin meydana gelmesi, petrol ve doğal gaz bölgesinin, "Kör­fezden Kazakistan'a kadar geniş bir alan içinde algılanmasına" yol açmıştır. Artık bugün, böl­genin petrol ve doğal gaz kaynaklan, Körfez­den, Hazar ve Kazakistan'a kadar uzanan bir bölge içinde değerlendirilmektedir. Kafkasya ve Körfez ülkeleri, Türkiye'nin sınır komşusu olan ülkelerdir. Türkiye'nin bu ülkelerle yo­ğun ticari ve ekonomik ilişkileri vardır. Diğer taraftan Türkiye, Orta Doğu ve Hazar bölgesi petrol ve doğal gazının, fiili ve potansiyel "ge­çiş alanı" üzerinde bulunmaktadır. Mevcut olan ve çalışmakta bulunan Kerkük-tskende-run boru hattına ilâve olarak Türkiye, Katar, İran ve Türkmenistan ile yeni anlaşmalar yap­mış bulunmaktadır. Hazar bölgesinden petrol ve doğal gazın Akdeniz'e ulaştınlması konu­sunda da, görüşmeler devam etmektedir. 

Önümüzdeki yıllarda Türkiye, Asya ve Orta Doğu petrol ve doğal gazının Akdeniz'e ulaşacağı yol üzerinde yer alıyor. Bu durum Türkiye'nin Asya ile Avrupa arasındaki ekono­mik ve stratejik rolünü güçlendiren bir geliş­medir. 

Türkiye'nin coğrafyası, bölgesel konu­mu, iç ekonomik dinamikleri ve dış ekonomik ilişkileri Asya ile Avrupa arasında yalnız bir köprü değil, bir katalizör ülke olduğunu da or­taya koymaktadır. 

Türkiye bugün dış ticaretinin (%50)sini Avnıpa, (%25)ini Asya ve Orta Doğu ile yap­maktadır. Dış ücareti yanında ortak yatırımlar, finansal ilişkiler, ulaşım ve haberleşme ağı ba­kımından ise Avrasya'nın payı (%80) dolayın­dadır. Bu sayılar bile, Türkiye'nin daha bugün­den, Avrasya içinde misyonunu açık bir biçim­de ortaya koyuyor. 

2. Türkiye'nin iç Dinamikleri ve Avrasya 

Türk ekonomisi bugün (1997), iç dina­mikleri olağanüstü yüksek, birçok ekonomik soruna rağmen, bu dinamiklerini, ekonominin doğal gelişme süreci içinde kanalize edebilen bir yapıya sahiptir. 74 yılı bulan Cumhuriyet dönemi içinde, kademe kademe, değişik geliş­me dönemlerini geçiren ekonomik yapı bu­günkü dinamizmine ulaşmıştır. 

Özellikle, 1980'li yıllarda başlayan dışa açılma, son 15 yıllık dönem içinde, iç ekono­mik dinamiklerin, dış ekonomik ilişkilere yan­sımasına neden olmuştur. 

Bugünkü yapısı ile Türk ekonomisi, yüksek enflasyon oranına ve bazı makro eko­nomik dengesizliklere rağmen şu özelliklere sahiptir:

Çok dinamik bir özel sektör yapısı var­dır ve Türk girişimcileri çok aktif bir tutum içindedirler.

Yeni ve genç bir girişimci sınıfı, hem kü­çük hem de büyük ölçekli işletmelerde hakim durumdadırlar.

Özel sektör Türkiye'de, belirli bazı böl­gelerle sınırlı kalmamış, Anadolu'nun ve Trak­ya'nın birçok yöresine yayılmışlardır.

Türk özel sektörü çevre ekonomilere ve dış dünyaya "çok açık" ve işbirliği kararlılığı içinde faaliyet göstermektedir. Türkiye'de ve dışanda ortak yatırımlar, dış ticarete, dış ulaşı­ma, uluslararası haberleşmeye, dış inşaat ve bankacılık faaliyetlerine yönelik çok yoğun bir faaliyet vardır.

Dış ticaretin milli gelire oranı %40'dır.

Müteahhitlik şirketlerinin dış taahhütleri 8 milyar dolardır.

Yurt dışındaki Türk girişimci sayısı (küçük ve büyük) 45.000 dolayındadır.

Yabancı sermayeye çok açık bir yapı vardır.

Jf-ve dış para ve sermaye piyasaları arasın­daki ilişki düzeni ile, "dünyanın en liberal" ülkeleri arasındaki yer almaktadır.

Dünyanın en liberal dış ticaret politikasını uygulayan ülkeler arasında yer almaktadır. 

Türk girişimcisi ve sermayesi, Avrupa, Kara­deniz Çevresi, Asya ve Orta Dogu'da yatırım yapmış, ortaklıklar kurmuştur.

Siyasal yelpazenin değişik noktalarında yer alan siyasal partiler, büyük çoğunlukla, bu yapılanmayı desteklemektedirler.

Türkiye, demokratik bir toplum olarak, yal­nız Türk Halkı ile değil, Parlamentosu ve di­ğer demokratik kurumları ile serbest ve dışa açık yapılanmayı desteklemektedir. 

Dolayısıyla, hem halkın ve özel sektö­rün dinamik yapısı, hem de böyle bir yapılan­maya destek veren demokratik kurumsallaş­ma', Türkiye'de ortak bir toplumsal görüşün (konsensüsün) doğmasına neden olmuştur. 65 rhilyonluk büyük nüfusu, iç dinamikleri ve dı­şa açık yapısı ile Türkiye, Avrupa-Asya bütün­leşmesinde, coğrafyasının ve tarihi bağlarının getirmiş olduğu avantajları kullanarak, bu mis­yonu yürütecek güce ve altyapıya sahiptir. 

Bunun somut örneklerini, 1990 sonra­sında, yukandan aşağı büyük dürtüler olma­dan, "aşağıdan yukarı meydana gelen doğal hareketlerle" ortaya koymuştur. 

Sadece son 90 yılda değil, yüzyıllardır yaşanmakta olan "nüfus hareketleri", Anadolu insanının, Kafkasya, İç Asya, Orta Doğu, Akde­niz ve Balkanlarla, sosyal ve kültürel bağ ve yakınlıklannın bulunmasına yol açmıştır. Bu­gün Anadolu Halkı, Balkanları, Kafkasya ve îç Asya'yı, Orta Doğu'yu, Anadolu'nun sosyal ve kültürel uzantısı olarak görmektedir.

Türkiye dünyada, bu konumu ve yapısı ile, istisnai bir özellik göstermektedir. Türki­ye'nin bu özelliği, Avrupa-Asya bütünleşme­sinde çok önemli bir ayrıcalıktır. 

3. Türkiye-Avrupa İlişkileri 

3-1. Genel Olarak Türkiye-Avrupa İlişkileri

Türkiye'nin Avrupa ile ilişkileri ve Avru­pa içinde yer alması, Osmanlı İmparatorluğunun Balkanlar ve Orta ve Doğu Avrupa'ya yer­leşmesi ile başlar. Türkiye'nin bu alanda, 400 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır. Zaten Doğu Avrupa, Balkanlar ve Akdeniz'in Afrika kıyılan Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası iken, doğal olarak, İmparatorluk da Avrupa içinde geniş bir alanda, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal varlığını sürdürüyordu. Kanuni Sultan Süleyman döneminde bu ilişkilerin güçlü bir biçimde başladığına şahit oluyoruz. 

19. Yüzyılın ilk yarısında başlayan Tan­zimat Hareketi ise, Türkiye'nin Batılılaşan ha­reketinin başlangıcını oluşturur. Türkiye Cum-huriyeti'nin 1923'de kurulması ile, Türkiye-Av­rupa ilişkileri, yeni bir ivme kazanmıştır. Bal­kanlardan İran'a kadar olan bölgenin 1920'li yıllardan 1990'a kadar Komünist rejim altında "kapalı" tutulması, Türkiye-Avrupa ilişkilerin­de, kısmi bir coğrafi engelleme yaratmış ise de, Türkiye, özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında, Batı Avrupa'da kurulan bütün ekonomik, sos­yal, kültürel ve politik kurumlar içinde yer ala­rak, Avrupa'nın siyasî ve ekonomik coğrafyası içinde yer aldığını ortaya koymuştur. 

1957 yılında G.B. Avrupa ülkesinin kur­muş olduğu European Economic Community (bugün E.U.) ile 1963 yılında anlaşma imzala­yarak, ortak üye (associate member) statüsüne girdi. 1.1.1996'dan itibaren de E.U.'nun Güm­rük Birliğine (Customs Union) dahil oldu.

Türkiye Avmpa ile, özellikle 1960'lı yıl­lardan itibaren, doğal bir entegrasyon içine gir­miş bululmuyor. Bu doğal entegrasyonun gös­tergeleri şunlardır: 

a) Türkiye'nin dış ticaretinin (%50)'si Avrupa ülkeleri ile yapılmaktadır.

b)Türk Turizm sektörünün gelirinin (%80)'ini Avrupalı turistler oluşturmaktadır.

c) Türkiye'ye gelen yabancı sermaye­nin, değer olarak (%60)'ı, Avrupa orijinlidir.

d) Türk ve Avrupa para piyasaları ve borsaları büyük ölçüde entegre olmuşlardır.

e) Avrupa ülkelerinde 42.000 Türk giri­şimcisi (küçük, orta ve büyük ölçekte) faaliyet­te bulunmaktadırlar.

f) Türkiye içinde ve Avrupa ülkelerinde çok sayıda ortak firma kurulmuştur. Bunlar; Ti­caret, sanayi, tanm, turizm, ulaştırma, bankacı­lık, sigortacılık, halkla ilişkiler, inşaat ve yük­sek eğitim (üniversite) alanlarındadır.

gJAvaıpa ülkelerinde (başta Almanya) 2.5 milyon Türk işçisi, uzmanı ve girişimcisi sü­rekli olarak yaşamakta ve çalışmaktadırlar.

h) Türkiye, Avrupa'nın güneydoğusun­da işgal ettiği büyük coğrafi bölge ile, Avrupa-nın Orta Doğu, Kafkasya ve îç Asya'ya olan ti­cari ve ekonomik geçiş yolları üzerinde bulun­maktadır. Kara, hava, deniz ve demiryolu ola­rak Avrupa bu bölgelere ulaşımda, büyük öl­çüde Türkiye'den yararlanmaktadır. Bu du­rum, ulaştırma sistemlerinin bütünleşmesine yol açmıştır.

i) Çok sayıda Avrupa orijinli firma, Orta Doğu ve Kafkasya'ya yönelik olarak Türki­ye'nin değişik kent ve bölgelerinde ya şube aç-mış, veya bağımsız firma kurmuştur. Bunlar, ti­caret, sanayi, bankacılık ve sigortacılık, tarım ve ulaştırma alanlarındadır.

Yukarıda adı geçen fiili gelişmeler, Tür­kiye ve Avrupa'mn, "ekonomilerin doğal yapı­sı içinde" entegrasyon halinde olduklarım orta­ya koymaktadır. 

Türkiye ile Avrupa arasında, doğal ve aşağıdan yukarı entegrasyon hareketleri dışın­da, kurumsal olarak da yakınlaşma ve bütün­leşmelerin bulunduğunu görmekteyiz. Özel­likle, II. Dünya Savaşı sonrasında, Batı Bloku ve Batı Avrupa içinde yer alan Türkiye, Avru­pa'da kurulan, hemen hemen bütün ekono­mik, sosyal ve siyasal uluslararası kurumlar içinde yer almıştır.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa ülkelerinin kurmuş olduğu siyasal ağırlıklı en önemli kuruluş Avrupa Konseyi (council of Europea) idi. Türkiye, diğer Batı Avrupa ülkeleri ile bu kuruluş içinde, üye olarak yer aldı.

1957 yılında ise G. Batı Avrupa ülkesi­nin kurmuş olduğu Avrupa Economic Toplulu­ğu'na, 1963'te ortak üye (associate member) oldu.

3-2. Türkiye-Avrupa Birliği (E.U.) İlişkileri

1963'de ortak üye olan Türkiye 1970 yı­lında imzalanan Katma Protokol (Additional Protocal) ile geçiş dönemine başladı. Bu süre 1973'de uygulamaya kondu. 22 yıl sonra (1995'de), bu geçiş dönemi tamamlanacak ve Türkiye A.B.ye tam üye olacaktır. Mallann, iş­gücünün, sermayenin ve hizmetlerin tam dola­şımı bu 22 yıl içinde yavaş yavaş tamamlanmış olacaktı. Ancak, Avrupa Birliği içindeki değiş­meler bazı aksamalara yol açtı. 1996'da Türki­ye, sadece sınai malların serbest dolaşımını içeren gümrük birliğine dahil oldu.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005