Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye-Avrupa Birliği Ekonomik İlişkileri

ABSTRACT 

In this article the development of the Turkish-European Union economic reIatiofis with respect to the process of the full membership is examined. it is found that, there is no prob­lem in the Turkish economy as far as Kopenhagen economic criteria are concemed. However, there are serious problems in the Turkish economy as far as the realization of Maastrich criteria are concemed. it is found that the re are potential economic benefıts of both sides that can be exploited since the economies of Turkey and the European Union are complementary. In order to realize this potential it is necessary to accelerate the process of the full membership of Turkey. For this both sides should take certain measures that are disscussed in the article. 

Giriş

Aralık-2002 tarihinde Kopenhagen'da toplanan Avrupa Birliği Konseyi Türkiye'nin Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerini başlatma talebini Aralık 2004 tarihinde toplanacak Avrupa Birliği Konseyi toplantısında ele almayı kararlaştırmıştır. Bu karar Türkiye'nin tam üyelik sürecinin gecikmesine neden olacaktır. Ancak Türkiye ile Avrupa Birliği arasında tam üyelik müzakerelerinin başlaması Türkiye-Avrupa Birliği ekonomik ilişkilerinin gelişimi ile yakından bağlantılıdır. Bu nedenle Türkiye-Avrupa Birliği ekonomik ilişkilerinin kapsamlı bir biçimde analiz edilmesi gereklidir. Türkiye-Avrupa Birliği ekonomik ilişkilerinin bugün geldiği noktayı irdeleyebilmemiz için Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihi gelişimine kısaca bakmamız faydalı olacaktır. 

Avrupa Ekonomik Topluluğu 1 Ocak 1958 tarihinde kurulmuştur. Türkiye Avrupa Ekonomik Topluluğuna katılabilmek için Temmuz 1959 tarihinde bu Toplulukla müzakerelere başlamıştır. Türkiye 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşması ile Avrupa Birliği ile Türkiye'nin zaman içinde başaracağı ekonomik gelişmeye bağlı olarak gerçekleştirilecek tam üyeliği amaçlayan bir ortaklık ilişkisi kurmuştur. Ankara Anlaşması ile ilgili iki hususun altının çizilmesi gereklidir. Birinci olarak Ankara Anlaşmasının amacı Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğuna  Üye olmasıdır. İkinci olarak Türkiye'nin tam Üyeliğinin ne kadar sürede gerçekleşeceği Türkiye'nin göstereceği ekonomik performansa bağlı olacaktır. Türkiye'nin hızlı bir ekonomik gelişme göstermesi ve böylece tam Üyelik sürecinin hızlanması için, Avrupa Birliği, dayanışma ilkesi çerçevesinde gerekli mali yardımları Türkiye'ye yapmayı Üstlenmiştir. 

Türkiye'nin tam üyeliğinin üç aşamada gerçekleşmesini öngören Ankara Anlaşması 1 Ocak 1964 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Hazırlık dönemi olarak nitelendirilen birinci aşama 1964-1972 yıllarını kapsamıştır. Bu dönemde Türk ekonomisinde istikrar içinde hızlı bir ekonomik gelişme sağlanmıştır. Avrupa Ekonomik Topluluğu bu dönemde Türkiye'ye öngörmen mali yardımları yapmış ve tarım ürünlerinde Türkiye'nin Topluluğa ihracatını arttıracak bazı önemli imkanlar sağlamıştır. Avrupa Ekonomik Topluluğunun sağladığı bu imkanlar bu dönemde Türkiye'de hızlı bir ekonomik büyümenin gerçekleşmesine önemli katkı yapmıştır.

Türkiye'nin tam üyeliğinin sağlanmasındaki ikinci aşama Türkiye ile Avrupa Birliği arasında gümrük birliğinin oluşturulması sürecidir. Nitekim, Türkiye ile Avrupa Topluluğu arasında gümrük birliği oluşturulmasını amaçlayan Katma Protokol Anlaşması i Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 

Gümrük Birliği Oluşturulması Süreci

1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe giren Katma Protokol Anlaşması Türkiye ile Avrupa Topluluğu arasında gümrük birliğinin hangi sürede ve ne şekilde gerçekleştirileceğini detaylı bir biçimde belirtmiştir. Buna göre Avrupa Topluluğu tek taraflı olarak Türkiye'den ithal ettiği sanayi mallarında ve işlenmiş tarım ürünlerinde gümrük vergilerini sıfırlamış ve bazı ürünler hariç kotaları kaldırmıştır. Böylece Avrupa Topluluğu piyasası Türk ihracatçılarına açılmış ve Avrupa Topluluğu Türkiye'ye ihracatının gelişmesi ve böylece ekonomik büyümenin hızlanması yönünden tek taraflı olarak önemli bir imkan sağlamıştır. Buna karşılık, Katma Protokol Anlaşmasında Türkiye'nin 22 yıllık bir dönem içinde Avrupa Topluluğundan ithal edeceği sanayi mallarında ve işlenmiş tarım ürünlerinde kademeli olarak gümrük vergilerini sıfırlaması ve kotaları kaldırması öngörülmüştür. Katma Protokol Anlaşması ayrıca işgücü ve sermayenin serbest dolaşımı, rekabet ve teşvik politikasını ve mali yardımları düzenleyen çok önemli hükümleri kapsamaktadır. Nitekim, Katma Protokol Anlaşması çerçevesinde Avrupa Topluluğu 1981 yılına kadar Türkiye'ye taahhüt ettiği mali yardımları yapmıştır. 

Türkiye Katma Protokol Anlaşması ile Avrupa Topluluğuna taahhüt ettiği yükümlülükleri yerine getirmekte ciddi zorlukla karşılaşmıştır. Bunun temel nedeni Türk ekonomisinin uygulanan yetersiz ve yanlış ekonomik politikalar nedeniyle giderek ekonomik krize doğru sürüklenmesi olmuştur.

Bilindiği gibi dünya ekonomisi 1974 yılında birinci petrol krizine girmiştir. Petrol fiyatları bir anda dört misli artmış ve petrolün varil fiyatı üç dolardan 12 dolara yükselmiştir. Türkiye bu gelişmeyi göz önüne alarak para, maliye, döviz kuru ve teşvik politikalarında gerekli düzenlemeleri yapamamıştır. Bunun sonucunda Türk ekonomisinde enflasyon giderek hızlanmaya ve döviz darboğazı ortaya çıkmaya başlamıştır. Türkiye'nin bu dönemde yaptığı diğer bir hata ithal ikamesine dayalı sanayileşme politikasının giderek sınırlarına gelindiğini zamanında algılayamamış olmasıdır. Bilindiği gibi Türkiye 1963 yılı başından itibaren beş yıllık kalkınma planlarını uygulamaya koymaya başlaması ile ithal ikamesine dayalı bir sanayi politikası izlemeye başlanmıştır. Bu politika başarılı olmuş ve Türkiye'de sanayi sektörü hızlı bir gelişme göstermiştir. Ancak, 1975 yılına geldiğinde ithal ikamesine dayalı sanayileşmenin sınırlarına gelinmiş ve sanayi sektöründe darboğazlar ortaya çıkmaya başlamıştır. 1974 yılında ortaya çıkan petrol krizi bu süreci hızlanmıştır. Buna rağmen Türkiye ihracata dönük bir sanayi politikasına geçme eğilimini gösterememiştir. Bilindiği gibi Türkiye ancak ekonomik krize girdikten sonra i 980 yılından itibaren ihracata dönük sanayi politikası uygulamaya başlamıştır.

Bütün bu ekonomik gelişmelere bir de siyasi istikrarsızlığın eklenmesi sonucunda Türkiye Katma Protokol Anlaşması çerçevesinde taahhüt ettiği yükümlülükleri yerine getirmeye zorlanmaya başlamıştır. Türkiye bu zorlukları aşacak iktisat politikalarını uygulamaya koyma yerine tarihi bir hata yaparak 25 Mayıs 1978 tarihinde, 1979- 1983 yılları arasında Avrupa Topluluğuna olan yükümlülüklerinin dondurulmasını talep etmiş ve 1979 yılının başında Katma Protokol Anlaşmasında öngörülen Türkiye-Avrupa Topluluğu ekonomik ilişkileri dondurulmuştur. Ecevit hükümetinin yaptığı bu hatadan 4 Şubat 1980 tarihinde Demirel Hükümetinin Katma Protokol Anlaşması yükümlülüklerinin dondurulması kararını geri çekmesi ile dönülmüştür. Bilindiği gibi Türkiye ekonomisinin içine düştüğü krizden çıkabilmesi için para, maliye, döviz kuru ve yapısal düzenleme tedbirlerini kapsayan bir istikrar programını 24 Ocak 1980 tarihinde uygulamaya koymuştur. Bu çerçevede sanayi politikası değiştirilmiş ve ithal ikamesine dayanan sanayi politikasından dışa açık ve ihracat dayalı sanayi politikasına geçilmiştir. Bütün bu gelişmelere bağlı olarak da Avrupa Topluluğu ile ekonomik ilişkilerin dondurulması kararı kaldırılmıştır.Bu kararların uygulamaya konması ile Türk ekonomisinde görülen düzelme ve gelişmeler Türkiye'nin Avrupa Birliğine olan taahhütlerini kademeli olarak yerine getirmesine imkan vermiştir. 

Bu dönemde Türkiye'nin yaptığı diğer bir tarihi hata, Yunanistan'ın Avrupa Topluluğuna tam üyelik için başvuru yapmasına karşın Türkiye'nin Avrupa Komisyonu'nun istemine rağmen tam üyelik için başvuruda bulunmaması olmuştur. Türkiye'nin o dönemde tam üyelik için başvuruda bulunmasının sonu­cu ne olabilirdi? Bu konuda kesin bir tahmin veya analizde bulunmak pek mümkün değildir. Ancak, Türkiye'nin tam üyelik başvurusu, Yunanistan ile birlikte ele alınacağı için Yunanistan'ın tam üyelik sürecini ciddi bir biçimde etkileyeceğini söyleyebiliriz. Bu gelişmenin Türkiye'ye belli kazanımlar getire­ceğini kabul etmek doğru bir yaklaşım olacaktır. Ancak, bu imkan tam üyelik başvurusu yapmadığı için kaybedilmiştir.

Yunanistan'ın 1981 yılında Avrupa Topluluğuna tam üye olması Türkiye­ - Avrupa Topluluğu ilişkilerini olumsuz yönde etkilemiştir. Nitekim, Avrupa Topluluğuna tam üye olan Yunanistan'ın olumsuz tutumu nedeniyle Avrupa Topluluğu 1981 yılından itibaren Türkiye'ye mali yardımda bulunmamıştır.

Türkiye'de 1980 yılı başından itibaren uygulamaya konan liberal dış ticaret politikası, esnek döviz kuru politikası, giderek serbestleşen kambiyo sistemi ve yapısal düzenleme tedbirleri Türk ekonomisinde ciddi düzelme ve olumlu gelişmeler ortaya çıkarmıştır. Ekonomik büyüme hızlanmış, enflasyon belli ölçüde kontrol altına alınmış ve döviz dengesi büyük ölçüde sağlanmıştır. Türkiye'nin alt yapı imkanları başta haberleşme ve ulaştırma olmak üzere önemli ölçüde geliştirilmiştir. Türk ekonomisinde ortaya çıkan bu olumlu gelişmeler Türkiye'nin Katma Protokol Anlaşmasında üstlendiği yükümlülük­lerini yerine getirmesine imkan vermiştir. Böylece Türkiye Avrupa Topluluğu ekonomik ilişkileri Ankara ve Katma Protokol anlaşmalarında öngörüldüğü biçimde rayına oturmuş ve olumlu bir biçimde gelişmeye başlamıştır. Türk ekonomisinin hızla dış rekabete açılmasına karşın ihracatını geliştirmesi ve dış ödemeler bilançosu dengesini sağlaması Türk ekonomisinin rekabet gücü kazandığı ve Avrupa Topluluğu piyasalarında rekabet edebileceği görüşünü kuvvetlendirmiştir. Bu gelişmelerin sonucunda Türkiye 14 Nisan 1987 tarihinde Avrupa Topluluğuna tam üye olarak kabul edilmesi için başvuruda bulunmuştur. Avrupa Topluluğu Komisyonu Türkiye'nin tam üyelik talebini 2,5 yıl gibi uzun bir süre incelemiş ve 18 Aralık 1989 tarihinde hazırladıkları raporu açık­lamışlardır. Rapor öne sürdüğü ekonomik ve politik gerekçeler nedeniyle Türkiye'nin tam üye olamayacağı sonucunu ortaya koymuştur. Avrupa Topluluğu Konseyi Avrupa Topluluğu Komisyonunun hazırladığı bu raporu kabul ederek Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılmaması kararını vermiştir.

Avrupa Topluluğu Komisyonunun Türkiye'nin tam üyeliğe kabul edilmemesi için öne sürdüğü ekonomik gerekçe bugün yaşanan gelişmelere ışık tutacak niteliktedir.

Avrupa Topluluğu Komisyonunun raporunda, Türkiye'nin tam üye olması halinde Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu, Avrupa Tarımsal Kalkınma Fonu ve Avrupa Sosyal Fonu gibi yapısal fonlardan ve Avrupa Topluluğu bütçesinden Türkiye'ye çok büyük miktarda finansman kaynağı aktarılması gerekliliğinin ortaya çıkacağı belirtilerek, bu miktarda mali kaynağın Avrupa Topluluğu tarafından Türkiye'ye aktarılmasının pek mümkün olmadığı belirtilmektedir. 

Bunun yanında raporda Türkiye'de makroekonomik istikrarın sağlanamaması, Türkiye'nin tam üyeliğini olumsuz yönde etkileyen bir ekonomik faktör olarak belirtilmektedir. 

Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na tam üye olması halinde Türkiye'ye  aktarılacak mali kaynaklarla ilgili olarak ilk kantitatif analiz Londra'da bulunan Ekonomik Politika Araştırma Merkezi (The Center for Economic Policy Research) tarafından 1990 yılı verileri esas alınarak yapılmıştır(l). Bu araştır­ma sonuçlarına göre eğer Türkiye 1990 yılında Avrupa Topluluğu'na tam üye olsaydı Türkiye'ye 1990 yılında net olarak aktarılacak mali kaynak 8 milyar 368 milyon Euro olacaktı. Avrupa Topluluğu bu büyüklükte mali kaynağı Türkiye'ye aktarma eğiliminde olamadığı için Türkiye'nin 1987 yılında yaptığı tam üyelik başvurusuna olumlu bakmamış ve bu hususu temel ekonomik gerekçe olarak göstermiştir.

Avrupa Topluluğu Komisyonu 18 Aralık 1989 tarihli raporunda tam üyeliği ret ettikten sonra Türkiye'nin Avrupa Topluluğu ile olan ilişkilerinin Ankara ve Katma Protokol Anlaşmaları çerçevesinde gümrük birliğinin oluşturulmasının gerçekleştirilmesi şeklinde geliştirilmesini önermiştir. Lizbon'da 26-27 Haziran 1992 tarihinde toplanan Avrupa Birliği Konseyi bu öneriyi yinelemiştir. Böylece Türkiye ile Avrupa Birliği arasında gümrük birliğinin kurulması müzakereleri başlamıştır. 

Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Gümrük Birliğinin Kurulması 

Türkiye ile Avrupa Birliği arasında gümrük birliği kurulması müzakereleri Ankara ve Katma Protokol anlaşmaları çerçevesinde yürütülmüş ve 6 Mart 1995 tarihinde Ortaklık Konseyince gümrük birliği kararı imzalanmıştır. Bu anlaşma Avrupa Parlementosu tarafından onaylandıktan sonra 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Burada öncelikle belirtilmesi gereken husus gümrük birliğinin geniş bir kapsama sahip olduğudur. Bunun temel nedeni Avrupa Birliğinde 1 Temmuz 1987 tarihinde yürürlüğe giren Tek Avrupa Senedi anlaşmasına dayanılarak çıkartılan 282 adet yönetmelik ve direktif ile 1992 yılından itibaren Tek Pazar kurulmuş olmasıdır. Avrupa Birliğinin Tek Avrupa Senedi Anlaşması ile Tek Pazar haline gelmesi Türkiye ile Avrupa Birliği arasında kurulan gümrük birliğinin kapsamını genişletmiştir. Özellikle Türkiye, gümrük birliği çerçevesinde Avrupa Birliğinin uyguladığı rekabet politikasına bütünüyle uyum yapmak yükümlülüğünü üstlenmiştir. 

Gümrük birliğinin ekonomik etkilerini tartışmadan önce kapsamını kısaca incelememiz faydalı olacaktır.

- Türkiye Avrupa Birliğinden ithal ettiği sanayi ürünlerinde ve işlenmiş tarım ürünlerinde gümrük vergilerini, fonları ve miktar kısıtlamalarını kaldırmıştır. Buna karşılık gümrük birliğinin uygulamaya girmesi ile Avrupa Birliği" Türkiye'ye uyguladığı bütün kotaları kaldırmıştır. Bu uygulama Türkiye açısından Avrupa Birliğinin kota uyguladığı tekstil ve konfeksiyon sanayii sektörü için çok önemli olmuştur. 

-  Türkiye gümrük birliği çerçevesinde Avrupa Birliğinin ortak dış ticaret politikasını uygulamaktadır. Bu çerçevede Türkiye üçüncü ülkelere Avrupa Birliği ortak gümrük tarifesini tatbik etmektedir. Böylece Türkiye üçüncü ülkelere uyguladığı ortalama koruma oranını % 18'den Avrupa Birliği ortalama koruma oranı olan % 5'e çekmiştir.Bunun yanında Avrupa Birliğinin serbest ticaret anlaşması yaptığı ülkelerle Türkiye’de serbest ticaret anlaşması imzalamıştır. Türkiye, İsrail, Bulgaristan, Romanya, Slovenya, Macaristan Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Litvanya, Letonya ve Estonya ile serbest ticaret anlaşmaları imzalamıştır. Mısır, Tunus ve Fas gibi ülkelerle müzakereler devam etmektedir. 

-  Türkiye gümrük birliği çerçevesinde Avrupa Birliği ortak rekabet poli­tikasını uygulamaktadır.

Bu çerçevede rekabetin korunması, tüketicinin korunması, sanayi ve, fikri mülkiyet haklarının korunması ile ilgili yasa ve yönetmelikler çıkartılmış ve teşvik sistemi Avrupa Birliği teşvik sistemine uyumlandırılmıştır. Avrupa Birliğinde beş temel amaçla teşvik verilmektedir. 

Araştırma ve teknoloji geliştirmek için verilen teşvikler Çevrenin korunması için verilen teşvikler

Sektörlerin yeniden yapılandırılması için verilen teşvikler Bölgesel gelişmenin sağlanması amacı ile verilen teşvikler 

- Türkiye, Avrupa Birliği ortak standartlar politikasını uygulamaktadır. Türk sanayi ürünlerinin Avrupa Birliği Tek Pazarında teknik engellerle karşılaşmaması için ortak standartlar politikasına uyum yapılması gereklidir. Ortak standartlar politikası sanayi ürünleri standartlarının belirlenmesini, test edilmesini ve belgelendirilmesini kapsamaktadır. Firmaların sanayi ürünlerinin test ve belgelendirme işlemlerini akredite edilmiş ve bu konuda uzmanlaşmış kuruluşlara yaptırması gereklidir.

Avrupa Birliği ortak standartlar politikası çerçevesinde gerekli yasalar ve yönetmelikler çıkartılmış ve Türkiye Akreditasyon Kurumu kurulmuştur. Teknik mevzuat uyumu ile ilgili yapılan düzenlemelerden biri CE uygunluk işareti ile ilgili çıkartılan yönetmeliktir. Bilindiği gibi CE işareti taşıyan bir ürün Avrupa Birliğinde herhangi bir teknik engelle karşılaşmadan serbest dolaşım imkanına sahiptir. 

Gümrük Birliğinin kapsamı ile ilgili bu açıklamalarımızdan sonra gümrük birliğinin ekonomik etkilerini tartışmamız Türkiye Avrupa Birliği ekonomik ilişkilerinin gelişiminin analizi yönünden faydalı olacaktır. 

Gümrük birliğinin temel statik etkisi ticaret saptırıcı ve ticaret yaratıcı etkileridir. Gümrük birliğinin kurulması ile Türkiye gümrük vergilerini ve fonları Avrupa Birliğine üye ülkeler için kaldırdığı için ticaret saptırıcı ve ticaret yaratıcı etkilerin Avrupa Birliği lehine olarak ortaya çıkması beklenen bir gelişme olarak düşünülebilir. Acaba bu etkiler beklenen şekilde ortaya çıkmış mıdır? İstatistiki verilere baktığımızda 1996 yılında Türkiye'nin Avrupa Birliğinden yaptığı ithalatın bir önceki yıla göre % 34,7 oranında arttığını görüyoruz. Avrupa Birliğinin Türkiye'nin toplam ithalatındaki payı 1995 yılında % 47,2'den 1996 yılında % 52,9'a yükselmiştir. Bu veriler gümrük birliğinin ilk yılında Avrupa Birliği lehine çok güçlü ticaret saptırıcı ve ticaret yaratıcı etkilerin ortaya çıktığını göstermektedir. 1996 yılında Türkiye'nin Avrupa Birliğine ihracatı % 3,6 oranında artmıştır. Gümrük birliği ile Avrupa Birliğinin Türkiye'ye uyguladığı kotaları kaldırması çok sınırlı bir ticaret yaratıcı etki ortaya çıkarmıştır. 1996 yılından sonra Türkiye ile Avrupa Birliği arasında dış ticaretin yani ithalatın ve ihracatın dengeli bir biçimde arttığını görüyoruz. 

Sonuç 

Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinin hızlandırılarak, Türkiye Avrupa Birliği ekonomik ve ticari ilişkilerinin, her iki tarafın ekonomik çıkarlarına uygun olarak geliştirilmesi için gerek Türkiye'nin ve gerekse Avrupa Birliğinin atması gereken adımlar vardır. 

Türkiye uygulamaya koyduğu üç yıllık istikrar programını kararlılıkla  uygulayarak ekonomik istikrarı ve Maastrich          

ekonomik kriterlerinin  gerçekleşmesini mutlaka sağlamalıdır. Böylece ekonomide yaşanan belirsizlik ve güvensizlik ortadan kaldırılacaktır Bu durumda Türk ve Avrupa Birliği firmalarının Türkiye'de ortak yatırım yapmasının ve Türkiye'ye yabancı sermaye girişinin önü açılacaktır.

Türkiye piyasa ekonomisinin bütün kurum  ve kuruluşları ile etkin bir şekilde işlemesini sağlayacak yapısal düzenlemeleri yapmaya devam etmelidir. Türk ekonomisinin rekabet gücünü arttıracak teknoloji, eğitim, teşvik politikalarının ve alt-yapının geliştirilmesine birinci öncelik verilmelidir. 

Avrupa Birliği bugüne kadar uyguladığı Türkiye'nin tam üyeliğini geciktirmek politikasına bir son vermelidir. Aralık 2002 tarihinde yapılan Avrupa Konseyi toplantısında Türkiye'nin tam üyeliğini geciktirme politikasının uygulanmasına devam edildiğini ve Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlamasının en erken 2005 yılına bırakıldığını görüyoruz. Bundan önceki bölümlerde yaptığımız analiz ve açıklamalar bu uygulamanın her iki tarafın ekonomik çıkarlarına aykırı olduğunu ortaya koymaktadır. Avrupa Birliği Türkiye'nin taqı üyelik sürecini hızlandıracak biçimde Türk ekonomisinin büyüklüğünü göz önüne alarak Türkiye'ye mali yardım yapmalıdır. Avrupa Birliği 2000-2003 arasında tam üyeliğe uyum için Türkiye'ye yılda 150 milyon Euro yardım yapmıştır. 2004 yılında bu miktar 350 milyon Euro'ya çıkartılacaktır. Ancak, Türk ekonomisinin büyüklüğü göz önüne alındığında bu miktar yetersizdir. Bu konuda Avrupa Birliği dayanışma ilkesine uygun olarak davranmalıdır. 

Kaynak: Orhan MORGİL

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005