Türkiye Tarımı, Darboğazları ve Çözüm Önerileri
Giriş
Türkiye ekonomisinde meydana gelen ekonomik
dalgalanmalar tüm sektörlerde olduğu gibi, tarım
sektöründe de etkilerini göstermiştir. Ancak, bu
durumu tarımda kriz vardır şeklinde nitelemek de
doğru bir yaklaşım değildir.
Krizin var olduğunu söyleyebilmek için o malın
piyasada bulunmaması, yokluğunun çekilmesi
gereklidir. Çevremize bakacak olursak büyük
mağazaların tarımla ilgili reyonlarında, semt ve hal
pazarlarında, 4 mevsimi iç içe yaşayabiliyor,
meyvesinden sebzesine kadar her ürünün çeşidini
mevsim farkı olmadan görebiliyoruz. Diğer taraftan
ülkemizde başta buğday olmak üzere hububat, tütün,
şeker pancarı, fındık, çay gibi ürünlerde ihtiyacın
çok üstünde üretim sağlayabiliyor ve hatta bu
ürünlerde stoklara gitme mecburiyetinde bile
kalıyoruz.
Ürünsel zenginliğin yanında; çiftçilerin tarımsal
girdi fiyatlarındaki artışlarla ilgili sorunları,
zirai kredi faizlerindeki aşırı artışlar nedeniyle
ödenemeyecek duruma gelen zirai kredi borçları, yine
son zamanlarda yaşanan tavukçuluk sektöründeki
problemler, aynı şekilde ekim zamanı bulunmayan
tohumluk temini gibi hususlar nedeniyle yaşanan
sıkıntılı süreci tarımdaki darboğazlar olarak ifade
edebiliriz. Diğer taraftan kuraklık ve su baskını gibi afetler
de tarımımızda verimin düşmesine neden olmuştur.
Bu
arada spekülatif faaliyetler sonucu suni olarak
yaratılan un, yağ ve bazı tarım ürünleri
fiyatlarında beklenmedik artışlarla
"karşılaşılmaktadır.
Ancak Hükümetçe; anılan darboğazların pek çoğu Çözüme
kavuşturulmuştur. Ziraat Bankasınca zirai kredi
borçlarının tahsiline belli koşulları içeren 3 yıl
vadeli ödeme planı hazırlanmış; bütün imkanlar
zorlanarak tarım ürünlerine verilen taban fiyatlar
ile çiftçimiz üstündeki yük mümkün olduğu kadar
hafifletilmiştir. Örneğin son yıllarda buğday ve
şeker pancarına verilen fiyatlar aşağıda
gösterilmiştir. Tavukçulukta yaşanan dar boğazlarda
ilgili tedbirler alınarak sektör yeniden
canlandırılmıştır.
Bu
ürünler ile ilgili ekim alanlarının daraltılması ve
kalitenin yükseltilmesinin yanında, bu alanlardaki
çiftçi gelirlerinin azalmaması için ekimden
vazgeçilen alanlarda uygun alternatif ürün ekiminin
sağlanması için çalışmalar sürdürülmektedir.
Böylece şekerde ve tütünde oluşan fazlalığın ülke
ekonomisine getireceği yükte ortadan kalkacak ve
aynı zamanda ihtiyaç duyulan diğer ürünlerin ekim ve
dikimi yapılmış olacaktır.
A. Tarımın Önemi
Tarım sektörü, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze
kadar ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde
önemli görevler üstlenmiştir.
Tarımın GSMH içindeki payı %15'ler seviyesine
düşmesine karşılık halen Tarım sektörü nüfusumuzun
%35'i, aktif iş gücünün %45'inin istihdam kaynağı
olarak büyük önemini korumaya devam etmektedir.
Tarım sektörü ülke nüfusumuzun beslenmesi, istihdama
katkı sağlaması, sanayi sektörünün hammadde
ihtiyacını karşılaması, ihracata dolaylı ve doğrudan
katkı yapması gibi nedenlerden dolayı ekonomimize
büyük yararlar sağlamaktadır.
Ülkemizin, sanayileşmede önemli mesafeler kat etmiş
olduğu bir gerçektir. Ancak, tüm bunlara karşılık
istihdam yapısı ve sektörel Üretim ilişkileri
dikkate alındığında tipik bir tarım ülkesi
olduğumuzu ifade etmekte mümkündür. Diğer taraftan,
Türkiye tarımının ekonomimiz içindeki önemini
muhafaza etmesine karşılık sektörün mevcut
potansiyelinden yeterince yararlanıldığı
söylenemez. Ülkemizin, geniş ve farklı özelliklere
sahip coğrafi yapısı, aynı anda değişik iklim
özelliklerini yaşayabilmesi, geniş ürün çeşitliliği
ve halen kullanılamayan geniş potansiyeli ile tarım,
ülkemiz için büyük bir şans olma niteliğini halen
sürdürmektedir. Bir aletsiz, ekipmansız
yaşayabilirsiniz, ama bir tarım ürünü olan ekmeği
yemeden yaşayamazsınız.
Ülkemiz sahip olduğu arazi varlığı ve iklim
çeşitliliği bakımından büyük tarım potansiyelinden
dolayı dünya tarımında da önemli bir paya sahiptir.
Bilhassa buğday, tütün, fındık, şeker pancarı
üretiminde dünyanın sayılı ülkeleri içinde yer
almaktayız (1-10 arası).
Türkiye, toplam 77,9 milyon hektar alana sahip olup,
bunun yaklaşık %26'sını ormanlar, %16'sını çayır ve
meralar, %35'ini tarım alanları oluşturmaktadır.
Bu
yapının yanında ülkemizde uygulanan tarım
politikaları nedeni ile üreticiler serbest pazarda
oluşacak fiyatları bilmedikleri için genel olarak
alım garantisi olan (devlet tarafından desteklenen)
ürünlere yönelmişlerdir. Uygulanmış olan tarımsal
destek politikaları üzerinde büyük eleştiriler olmuş
ve bu kapsamdaki ürünlerin alımlarının bütçemiz
üzerindeki etkileri günbegün artmıştır. Diğer
taraftan, bu ürünler için yapılan depolama ve imha
masrafları ürün toplam maliyetlerini de artırmıştır.
Dünya fiyatları üzerinde uygulanan yüksek fiyat
politikaları sonucu; tütün, çay, fındık, şeker
pancarı gibi ürünlerde üretim fazlası oluşurken
ayçiçeği, soya, mısır, çeltik, yem bitkileri gibi
ürünlerde ise üretim açığı ortaya çıkmıştır. Bu
ürünlerin eksikliğinden dolayı yağ ve yem üretiminde
ithalat zorunluluğu doğmaktadır.
Bu
politikalar sonucu, Devlet bütçesi önemli bir yük
altına girmiş, tarım ürünleri ithalatına önemli
ölçüde döviz ödenmek mecburiyetinde kalınmış ve en
önemlisi pazar dengeleri bozularak tarımda plansız
bir üretim yapısı oluşmuştur. Fiyat desteği, girdi
desteği gibi uygulanan yanlış destekleme
politikaları ile ülke ekonomisi ve tanımamız olumsuz
yönde etkilenmiştir. Özellikle AB ile yapılan Gümrük
Birliği Sözleşmesi tek taraflı olarak tarım
ürünlerinde Türkiye aleyhine çalışmakta ve tamamen
ithalata açık hale gelmektedir.
AB'ye resmen aday olmuş olan ülkemizde serbest
piyasa ekonomisi kurallarına uygun ve AB ortak tarım
politikalarına uyum sağlayacak yeni politikalar
oluşturmak ve üretimi planlamak ülkemiz için
kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Geliştirilecek yeni politikalarla tarımsal üretimin,
serbest rekabet koşullarında, pazar sinyallerine
uygun ve ülke ihtiyaçları da dikkate alınarak
planlanması mutlak ve kaçınılmaz zaruret haline
gelmiştir.
B. Tarım Sektörünün Darboğazları
Tarım sektöründe yaşanan darboğazları tarımsal
politika, üretim ve pazarlama boyutlarında
irdeleyebiliriz.
-
Uygulanan Tarımsal Politikalarda Yaşanan
Darboğazlar ve Nedenleri
-
Uygulanan politikaların popülist yaklaşımlı ve kısa
vadeli oluşu,
- Yapısal önlemlerin alınmaması,
- Destekleme politikalarının tarımsal yapıya uygun
olarak belirlenememesi,
- Bilgi ve teknolojinin yeterince ilgili yerlere
ulaştırılmaması,
- Avrupa Birliği açısından ortak tarım politikasının
ve stratejilerin halen belirlenmemiş olması,
- Orta ve uzun vadeli tarım politika planlamalarının
yapılamamış olması,
- Üretim planlamasına geçilememesi,
- Çiftçinin örgütlenemeyişi ve gerekli
kooperatiflerin oluşturulmaması,
- Tarımla ilgili kuruluşlar, üniversiteler ve
üreticiler arasında koordinasyonun yeterince
sağlanamaması şeklinde özetlenebilir.
b. Üretimle İlgili Darboğazlar
-
Üretim yapılan tarımsal arazilerin nüfus artışı ve
miras hukuku gereği hızla küçülmesi,
- Gübre, tohum, ilaç, damızlık hayvan gibi önemli
girdilerde dışa bağımlı kalınması,
- Tarımsal üretimin piyasaya yönelik bir ekonomik
faaliyet olarak geliştirilememesi,
- Tarımsal üretimde doğal koşullara bağımlı olunması
ve bunu giderecek sigorta sistemlerinin
oluşturulamaması,
- Hayvancılığın dışa bağımlı hale getirilmesi,
- Modern girdi ve teknolojilerin yeterince
kullanılamaması,
- Ortalama verimlerin düşük seviyelerde
bulunması,
- Tarımsal potansiyelin yerinde ve yeterince
kullanılamaması,
- Üreticilerin kooperatifler ve Üretici Birlikleri
şeklinde yeterince örgütlenememeleri,
- Tarım alanlarının amacı dışında kullanılmasının
önlenememesi,
- Toprak, su ve gen kaynakları gibi doğal
kaynakların yeterince korunamaması,
- Tarımsal bilgi, üretim, eğitim-yayım sistemindeki
aksaklıklar,
- Tarıma ilişkin yetki ve sorumlulukların çeşitli
kurumlara dağıtılmış olması,
- Sadece tarıma yönelik bir finans kuruluşunun
oluşturulamamasıdır.
-
Pazarlama ile İlgili Darboğazlar
-
Arz ve talep dengesinin kurulamaması ve bu nedenle
ürün kayıplarının büyük boyutlara ulaşması,
- Modern pazarlama tekniklerinin uygulanamaması,
- Mamul madde yerine, yarı mamul madde ihraç
edilerek diğer ülkelere avantaj sağlanması,
- Ülkemize özgü ağırlıklı ürünlerimizin dış
piyasalarda yeterince tanıtılamaması,
- Pazarlama organizasyonlarımızın yeterli olmayışı,
- Getirisi yüksek olan ürün ihracatına gereken ve
yeterli önemin verilmemesi,
- Ürün bazında ihtisas kooperatiflerinin
oluşturulamaması, şeklinde özetleyebiliriz.
Sektörün yaşamakta olduğu bu sorunları ele alarak
tarım politikalarını değiştirmek ve bunların
önlemlerini almak durumundayız.
C. Mevcut
Darboğazların Aşılması İçin Gerekli çözüm Önerileri
Tarımdaki mevcut sorunları aşmak için aşağıdaki
konularda önlemlerin alınmasına acilen zaruret
bulunmaktadır.
Yapılacak orta ve uzun vadeli politikaların ve
stratejilerin belirlenmesinin yanı sıra üretim,
pazarlamada belli hususların yerine getirilerek alt
sektör ve ürün bazında yeni politikalar
oluşturulmalıdır.
- Çiftçi ile ilgili sadece tarıma kredi veren,
destekleyen bir finans kuruluşuna veya bankaya
acilen ihtiyaç bulunmaktadır. Bu çerçevede Ziraat
Bankası'nın kurulacak olan çiftçi birliklerine
verilmesi uygundur.
- Üreticilerin hayvancılık da dahil olmak üzere,
ürettikleri malları üretimden tüketime kadar
güvence altına alabilmesi, pazarlayabilmesi için
ürün bazında üretici birlikleri kuruluşlarına olanak
sağlanmalı ve bu yönde üreticilerin ilgi alanına
giren ürünlerin üretim ve pazarlanması komisyonda
Üretici Birlikleri yasası vakit geçirilmeden
çıkarılmalıdır.
-
Tarımda plansız bir üretim yapısı vakit
geçirilmeden terk edilmeli, AB ortak tarım
politikalarına uygun oluşturulacak yeni
politikalarla üretim planlamasına geçilmelidir.
-
Destekleme politikaları üretimin yönlendirilmesi
üreticinin üretime devam etmesi ve ihtiyaç duyulan
ürünlere yönelmesi şeklinde yeniden
düzenlenmelidir.
- Ürün borsalarının geliştirilmesi sağlanmalıdır. Bu
sayede destekleme alımlarının Devlet bütçesi
üzerindeki olumsuz etkileri azalacak, teknik ve
uygulamaya yönelik altyapı mekanizmalarının
kurulması sağlanacak ve tarımsal ürün ticareti ile
ilgili tüm tarafların yararlanabileceği sistemler
ortaya konabilecektir.
-
Ülkemizde çeşitli doğal afetler ile hayvan
hastalıklarının bitkisel ve hayvansal üretimde
meydana gelen zararların karşılanması bakımından
geniş kapsamlı bir tarımsal hasar sigorta sistemine
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sistemin finansmanı doğal
afetler için ayrılan kaynaklardan karşılanmalı ve
sigorta hizmetleri üreticilere sunularak işleyişi
konusunda bilgi verilmeli, bununla ilgili Tarım
Ürünleri Sigorta Kanunu bir an önce çıkarılmalıdır,
- Sektörün daha iyi işleyebilmesi açısından, tarımsal
politikaların belirlenmesi sırasında uygulayıcılara
en doğru bilgilerin sunulabilmesi için "Tarımsal
Veri Tabanı" oluşturulmalıdır.
- Tarımsal ürün ithalatı kontrollü bir şekilde
yapılmalı, üreticiler ithalat nedeniyle mağdur
edilmemelidir.
Bu
itibarla, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kuruluş
kanunu bir an önce çıkarılarak, muhtelif kurum ve
kuruluşlara verilmiş bulunan tarımla ilgili yetki ve
sorumluluklar Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
bünyesinde toplanmalıdır. Bilhassa, Toprak-su,
pamuk, yağlı tohumlar ve kooperatiflere ilişkin
çalışmaları yapma yetkisi (Panko Birlik, Tariş,
Antbirlik, Çukobirlik ve Fiskobirlik vb.) Sanayi
Bakanlığı'ndan alınarak Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı'na bağlanması gerekmektedir. Tarım
alanlarının amacı dışında kullanılmasını önleme
yetkisi ve tarımla yakın ilgisi bulunan Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü de yine bu Bakanlığa
verilmelidir.
- Tarımın önemli girdilerinden olan gübre, Tarım
Köyişleri Bakanlığı'nın denetim ve gözetimi altına
alınmalı, politikası belirlenmeli ve temini özel
ithalatçı şirketlere verilerek, fiyatları ve kalite
durumu kontrol altına alınmalı, tekelcilik
yaratılmamalı ve zamanında temin edilmelidir.
- Ekolojik tarımın (doğal şartlarda üretim)
geliştirilmesi için her türlü tedbir alınmalı, pilot
bölgeler seçilerek buralarda yapılan çalışmalar ve
sonuçlar daha sonra yurt genelinde genişletilerek
uygulanmalıdır.
- Ülkemiz hayvancılığını geliştirmek ve içinde
bulunduğu darboğazlardan kurtarmak için;
Hayvancılık işletmeleri optimum büyüklüğe
ulaştırılmalı,
Sun'i ve tabii tohumlama gibi hayvan ıslah
çalışmalarına önem verilmeli ve embriyo nakline
başlanmalı,
Yem bitkisi üretimi ve staj yapımı teşvik edilmeli,
Hayvan hastalık ve zararlıları ile mücadeleye önem
verilmeli,
Yurt içi hayvan hareketleri kontrol altına alınmalı,
Kaçak hayvan ve et girişi kesinlikle önlenmelidir.
GAP gibi daha pek çok projenin tarım alanlarına
uygulanması gerekmektedir. Yeni projeler
yapılabildiğinde ülkemiz tarımda Dünyanın nadir ve
rekabet edilemeyecek bir tarım potansiyelini
kullanabilecek bir güce ulaşacaktır. Türkiye'miz
Atalarımızdan bizlere bırakılan en büyük mirastır.
Onun tarımsal verimi bizleri hiçbir zaman aç
bırakmayacak ve ilelebet müreffeh kılacaktır.
Kaynak: Mahmut Erdir
|