Türkiye’de Dış
Borçlanmanın Gelişim Süreci
Çalışmanın bu bölümünde
Türkiye’de dış borçların gelişimi, kısaca Cumhuriyet
öncesi dönem ve ilk borçlanmadan bahsedilerek, 1980
öncesi dönem ve 1980 sonrası dönem olarak
sınıflandırılarak incelenecektir. Böyle bir ayrıma
gidilmesinin temel sebebi, Türkiye’de uygulanan
ekonomik politikalarda 1980 yılında köklü bir
değişikliğe gidilmiş olmasıdır. 1980 yılında
uygulamaya geçen 24 Ocak kararlarıyla, Türkiye bu
tarihe kadar izlemiş olduğu ithal ikameci
sanayileşme politikalarından vazgeçmiş, ihracata
açık sanayileşme politikalarını uygulamaya
geçmiştir. Bu politika değişikliği, cari işlem
açıklarının ve dolayısıyla kamu finansman sorununun
büyümesiyle sonuçlanmıştır. Finansman yetersizliği
ise, dış borç artışına sebep olmuştur.
Cumhuriyet öncesi dönem
Siyasi sınırları ve bu
sınırlara hakimiyeti nedeniyle tarihçilerin ‘cihan
devleti’ olarak tanımladıkları Osmanlı Devleti’nin
dış borca muhtaç hale gelmesi mutlak olarak basit
temellere dayandırılamaz. Bu nedenle Osmanlı
Devleti’nin borçlanması incelenirken, hem ülke
sınırları içinde hem de dışında yaşanan değişimlere
ve bu değişimlerin yarattığı etkilere bakılmalıdır.
Osmanlı Devleti’nin 19.
yüzyılda borç çıkmazına doğru ilerlemesini etkileyen
birkaç faktör sayılabilir. 16. yüzyılın ortalarından
başlayıp 17. ve 18. yüzyılda ağırlaşan bunalım
koşulları, yenilgiyle sonuçlanan savaşlar,
kapitülasyonlar, sömürgeleşmeyi amaçlayan
anlaşmalar, elde edilemeyen vergiler ve Avrupa
ülkelerinde oluşan aşırı sermaye birikimi bu
faktörler arasında sayılabilmektedir. Osmanlı
Devleti’nin ilk borçlanması, Kırım Savaşı’nın
(1853-1856) finansmanında kullanılmak amacıyla,
Mısır Eyaleti’nin vergi gelirlerini karşılık
göstererek, İngiliz ve Fransız piyasalarına tahvil
ihraç etmesiyle gerçekleşmiştir.33 1854
yılında başlayan dış borçlanma, 1876 yılında Osmanlı
Devleti’nin moratoryum ilan etmesine kadar hemen her
yıl yeni borçlanmalarla devam etmiştir. Alınan
borçlar ekonomik kalkınmaya yönelik yatırımlara
ayrılmadığı için 1876 yılında moratoryumla
sonuçlanmıştır.
Osmanlı Devleti'nin Dış
Borç Yapısı
Yıllar |
İtibari Değer ( Milyon Sterlin) |
Faiz Oranı (%) |
Emisyon Kuru (%) |
Hazineye Giren (Milyon Sterlin) |
1854 |
3 |
6 |
80 |
2.29 |
1860 |
18 |
6 |
62.5 |
1.23 |
1865 |
38.9 |
5 |
60 |
23.3 |
1870 |
31.68 |
3 |
32.125 |
9.54 |
1873 |
48.01 |
6 |
54 |
25.40 |
1903 |
32.06 |
4 |
100 |
2.63 |
1913 |
14.25 |
5.5 |
100 |
2.10 |
1914 |
20 |
5 |
88.75 |
7.75 |
Kaynak:
Kıray E.,
Age:200-222.
Kırım
Savaşı’nın finansmanı için alınan borçlardan sonra
1862 yılında kağıt parayı piyasadan çekmek ve kısa
vadeli borçların ödenmesi için 8 milyon Sterlin borç
alınmıştır. Alınan borcun 3.6 milyon Sterlini kağıt
paranın tamamının piyasadan çekilmesinde, kalan
kısım ise borçların ödenmesinde kullanılmıştır.
1863’te alınan borç madeni para basımı ve borç geri
ödemeleri için alınmıştır. 1897’de alınan borç
Rumeli Demiryolu’nun yapımı için kullanılmıştır.
1877 yılında alınan borç Rusya ile yapılan savaşın
finansmanı için alınmıştır. 1888 yılındaki borç
Almanya’dan alınan mühimmatın bedelinin ödenmesinde
kullanılmıştır. 1874 yılında alınan borç ise Libya
ve Balkan Savaşları sonucu ortaya çıkan kısa vadeli
borçların konsolidasyonu için alınmıştır. Bütün bu
sebepleri sıralanan borçların dışında alınmış olan
borçlarda sebep, kısa vadeli borçların kapatılması
ve bütçe açıklarının finansmanıdır.
1980 öncesi dönem
Türkiye Cumhuriyeti,
Osmanlı Devleti’nden oldukça büyük miktarda dış borç
devralmıştır. Osmanlı Duyun-u Umumiyesi adını alan
borcun kesin miktarı 79.820.563 TL. o zamanki
pariteye göre 65 milyon Dolar’dır. Bu kesin miktar
22 Nisan 1933 yılında Paris Cumhuriyet Hükümeti ile
alacaklı devletlerarasında imzalanan anlaşma ile
belirlenmiş ve ödeme planına bağlanmıştır. Türkiye
Cumhuriyeti 1912 yılından önceki borçların %
62.54’ünü, bu tarihten sonraki borçların % 73.59’unu
ödemekle yükümlü tutulmuştur.36 Bu
anlaşma sonrasında yapılan erken ödemeler sonucunda
borç tam 100 yıl sonra 1954 yılında sona ermiştir.
Cumhuriyetin ilk
dönemlerinde ne iç ne de dış borçlanmaya
başvurulmamıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nden
devralınan bazı özel statülü şirketlerin
millileştirilmesi yoluna gidilmiş ve borç stokunda
oldukça fazla bir artış olmuştur. Bunun dışında
Türkiye Cumhuriyeti’nin farklı bir amaç için ilk
borç alımı 14 Haziran 1930 tarihinde
gerçekleşmiştir. Bu borç ‘iktisadi cihazlanma’
amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’nden 10 milyon
dolar tutarında alınmıştır. Bunun yanında 1934
yılında Sovyetler Birliği’nden Birinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı dahilinde 8 milyon dolar
borç alınmıştır. 1938 yılında İngiltere’den 16
milyon İngiliz Sterlin’i tutarında bir borç alımı
olmuş ve bu borcun 10 milyon sterlini iç borçların
geri ödenmesinde 6 milyon sterlini ise askeri
ihtiyaçların giderilmesinde kullanılmıştır. İkinci
Dünya Savaşı’na kadar bunlardan başka herhangi bir
uzun vadeli borç alınmamıştır. 1937 yılı sonunda
uzun vadeli borç toplamı 134 milyon TL. kısa vadeli
borç toplamı ise 68 milyon TL’dir.
Savaş yıllarına
gelindiğinde özellikle askeri ihtiyaçların artması
sebebiyle Türkiye, savaş öncesi yıllara nazaran daha
fazla dış kaynak kullanımına gitmiştir. İkinci Dünya
Savaşı’nın ilk yıllarında alınan dış krediler şu
şekilde sıralanabilir: İngiltere’den 17 milyon
sterlini ticari kredi, 29.5 milyon sterlini askeri
kredi olmak üzeri toplam 46.5 milyon sterlin kredi
alınmıştır. 1940 yılında Fransa’dan 1.5 milyon
sterlin kredi alınmıştır ve bu kredi Fransa
piyasasında birikmiş olan borçların ödenmesinde
kullanılmıştır. 1942 yılında ise Almanya’dan 45
milyon $ tutarında bir kaynak girişi olmuştur.
1938-1945 yılları arasında 187 milyon doları hibe ve
askeri kredi, 127 milyon doları ise ticari kredi
olmak üzere toplam 314 milyon dolar tutarında bir
kaynak girişi olmuştur.38 Tam olarak
savaş öncesi dönemde verilen bu krediler savaşa
katılmış olan ülkelerin Türkiye’yi yanlarına
çekebilme çabalarının bir sonucudur.
İkinci Dünya Savaşı
sonrasında Türkiye, Truman Doktrini ve Marshall
Yardım Programı çerçevesinde ABD başta olmak üzere
dış yardım kullanmaya başlamıştır. Bu dönemdeki
kalkınmaya yönelik krediler ise; 1947 yılında
IMF’ten alınan 5 milyon dolarlık, 1948’de
Amerika’dan alınan 24 milyon dolarlık ve 1950’de
Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (IBRD)
alınan 25.4 milyon dolarlık üç kredidir.
1950 yılına
gelindiğinde göreve geçen yeni hükümetin
liberalleşme politikalarına ağırlık vermesiyle
Türkiye daha fazla dışa açılmıştır ve asıl dışa
bağımlılık süreci bu dönemde başlamıştır. Bu
dönemden itibaren Türkiye borçlanma yapısında
meydana gelen iki önemli farklılık göze
çarpmaktadır.
Bunlardan
ilki dış borçlarda meydana gelen misli artışlar,
diğeri ise borçlanmada meydana gelen çeşitliliktir.
Bu farklılaşmada hem iç hem de dış faktörler etkili
olmuştur. En büyük etkiyi ülke içinde uygulanan dışa
açık politika uygulamaları yapmıştır. Bunun yanında
gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerin
kalkınmalarına yardım etme fikirleri etkili
olmuştur.40 Bu dönemde özellikle 1950’li
yılların ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan
ödemeler dengesi açıklarındaki aşırı artışlar
borçlanmayı arttırmış, ülkelerin yanında
uluslararası mali kurumlara da borçlanılmıştır.
1950’lerin sonlarında 277 milyon dolar olan dış borç
1960’lı yılların sonlarında 690 milyon dolara kadar
yükselmiştir. 1956 yılından sonra dış ticaret
açıklarının finansmanında karşılaşılan büyük
güçlükler sebebiyle ilk önemli borç ertelemesi
yaşanmış ve Türkiye ekonomisinin yeniden
düzenlenmesi şartı ile Paris’te taraflar arasında
yapılan anlaşma gereğince Türkiye’ye 359 milyon
dolarlık yeni bir kredi açılmıştır. Bunun üzerine 4
Ağustos istikrar kararları doğrultusunda TL’nin dış
değeri 1 dolar = 280 kuruştan, 1 dolar = 900 kuruşa
düşürülmüştür.
1960-1969 Döneminde Dış
Borçlar
Alınan Dış Krediler |
(Milyon $) |
Ödenen Dış Borçlar |
(Milyon $) |
Proje Kredileri |
653 |
Faiz |
330 |
Program Kredileri |
1.301 |
Anapara |
1.105 |
İthalatçı Kredileri |
91 |
Toplam |
1.435 |
Uluslar arası Kuruluş Kredileri |
314 |
Kar
Transferleri |
126 |
US.PL.480 |
364 |
|
|
Toplam |
2.723 |
Toplam |
1.561 |
Kaynak:
Maliye
Bakanlığı Yıllık Ekonomik Rapor (1977).
Planlı
döneme gelindiğinde ise ülke gelirlerinin
yetersizliği nedeniyle dış borçlanma kalkınma
planlarının bir parçası durumuna gelmiştir. Aslında
kalkınma
planlarının temel amaçlarından biride
dışa olan bağımlılığın azaltılması olarak
belirlenmiştir. Bu dönemde işçi döviz gelirlerinin
artmasına rağmen tasarrufların azlığı ve ihracat
gelirlerinin yetersizliği ülkeyi dış borca bağımlı
hale getirmiştir. Bu dönemde patlak veren 1971 ve
1973 petrol krizleri de yine ülkenin amaçları
doğrultusunda hareket etmesini engellemiştir. En
fazla dış kaynak kamu kesimi tarafından
kullanılmıştır. 1963-1977 döneminde toplam olarak
7.288 milyon dolar dış kaynak kullanılmıştır. Bu
kaynakların ödeme güçlükleri sebebiyle hükümet kur
garantili kısa vadeli ticari kredi kullanmak zorunda
kalmıştır. Borç ertelemeleri sebebiyle de 1977 ve
1978 yıllarında proje ve program kredilerinde büyük
artışlar olmuştur.
1980
sonrası dönem ve günümüzdeki durum
1980’e kadar olan dönem
tamamen istikrarsızlıklar dönemi olarak
adlandırılabilir. Bu tarihe kadar TL yabancı para
karşısında 13 kez devalüe edilmiştir. Sonuç olarak
24 Ocak 1980 kararlarıyla dışa kapalı ithal-ikameci
politika uygulamalarında Türkiye için bir dönüm
noktası olan dışa açık ihracat-ikameci politika
uygulamalarına geçilmiştir.
Türkiye
ekonomisinin 1980’den bu güne kadar olan dış borç
gelişmeleri incelendiğinde önemli noktalarda
birbirinden ayrılan 1980-1989 dönemi, 1990-1999
dönemi ve 2000 sonrası dönem olmak üzere üç dönem
belirlemek mümkündür. Türkiye ekonomisinin temel
dinamikleri, göstergeleri ve dış borç dinamiklerinde
değişikliğe neden olacak kadar önem arz eden bu üç
dönemin belirlenmesinde 24 Ocak Kararları, 32 Sayılı
Karar ve 9 Aralık 1999 yılında imzalanmış olan stand-by
anlaşması etkili olmuştur.
Türkiye’nin
1980 Sonrası Dış Borç Stoku ve Borç Servisi
Yıllar |
Dış Borç
Stoku/GSMH
(%) |
Dış Borç
Stoku (Milyon $) |
Artış (%) |
Dış Borç Servisi (Milyon $) |
Anapara |
Faiz |
1980 |
22.5 |
15.7 |
- |
1.8 |
1.1 |
1983 |
30.2 |
18.8 |
6.94 |
1.7 |
1.1 |
1986 |
40.3 |
34.3 |
24.73 |
2.6 |
1.6 |
1989 |
40.2 |
43.7 |
2.94 |
4.5 |
2.3 |
1992 |
36.4 |
58.6 |
9.36 |
5.2 |
3.4 |
1995 |
44.0 |
75.7 |
10.31 |
7.5 |
4.3 |
1998 |
46.6 |
96.4 |
14.49 |
11.6 |
4.8 |
2001 |
77.9 |
113.5 |
-4.13 |
17.4 |
7.4 |
2004 |
60.7 |
161.7 |
11.21 |
23.3 |
7.1 |
2006 |
61.0 |
207.4 |
13.3 |
30.3 |
8.0 |
Kaynak:
HDTM.
TCMB
Bu dönemde yapılan en
büyük yenilik ihracatın teşvik edilerek ülkenin dışa
açılımını arttırmaktır. Bu amaç doğrultusunda
ekonomi üzerinde hükümet etkisi en aza indirilerek,
ekonominin idaresi piyasa güçlerinin eline
bırakılmıştır. Yapılan bütün değişikliklere rağmen
borç yükünde artış yaşanmıştır. Yaşanan artışlar
sebebiyle bazı düzenlemeler yapma gereği
duyulmuştur. Bu düzenlemeler şu şekilde
özetlenebilir:
Garantisiz ticari
borçlarla ilgili ayarlama:
Türkiye
1970’lı yıllarda yaşadığı güçlükler sonucunda bir
çıkış noktası olarak yaptığı ithalatları mal
mukabili şeklinde gerçekleştirmiş ancak bedellerini
ödeyememiştir. Garantilenmiş olan borçlar Paris’te
yapılan anlaşma çerçevesinde bir ödeme planına
bağlanırken garantilenmemiş olan borçların çözümü
Türkiye’ye bırakılmıştır. Türkiye ise yaklaşık
olarak 1.4 milyon dolar olan bu borçları 24 Ocak
karaları dahilinde hazırlanan bir kararname ile
ödemiştir. Bu ödeme borç/hisse senedi değişimi
sisteminin benimsenmesiyle 1980 yılında 600, 1981’de
200 ve 1982’de de 250 milyon dolar
olarak ödenmiştir. Dolayısıyla dış borç stok
miktarlarında da bu miktarlar kadar azaltma
yapılarak düzenlenmesi gereği doğmuştur.
Dış borç stoklarında
1984 yılında yapılan düzenlemeler:
1978, 1979 ve 1980
yıllarında yapılan borç ertelemeleri sebebiyle
serilerde sapma meydana gelmiş ve düzenlemeler bir
yılda yapılmak zorunda kalınmıştır. Yapılan
anlaşmalar sonucunda 1.325 milyon dolarlık
uyumsuzluk 1984 yılı hesaplarına diğer yıllara da
dağıtılarak geçilmiştir. Bu husus 1986 yılı
bütçesinde de açıklanmıştır.
Dünya Bankası pool
farkları: Dünya
Bankası kendi kaynağı yetersiz kalınca üye ülkelere
borçları diğer piyasalara AAA rating yoluyla
borçlanarak vermektedir. Bu borçlanmalar ülkelerin
kendi paraları cinsinden olmaktadır. Dünya
Bankası’nın üye ülkelerle yaptığı kredi anlaşmaları
ise ABD doları cinsinden yapılmaktadır. Ödeme günü
banka elindeki paraları dolara çevirerek ödemesini
yapmakta ve geri ödemeleri ödemesi yapılan para
cinsinden talep etmektedir. Böylece risk borçlu
ülkeye yıkılmaktadır. Bu durum ülkeler arasında bir
uyumsuzluğa sebep olmuştur ve bunun üzerine Dünya
Bankası borçlanma tekniklerini değiştirmiştir.
Türkiye 1987 yılında bu
sorunla karşılaşmış, yaklaşık olarak 44 milyon dolar
olarak hesapladığı borçları Dünya Bankası
kayıtlarında 65 milyon dolar olarak gösterilmiştir.
Bankanın borçlanma tekniklerinde yaptığı
değişikliklerle ilgili rakamlar değiştirilmiş ve
düzenlemeler yapılmıştır.
FMS (foreign military
sales) kredilerinin refinansmanı:
Bilindiği gibi askeri
kredilerin dış borç adı altında değerlendirilip
değerlendirilemeyeceği bir tartışma konusudur. Ancak
genellikle dış borç olmadığı yönündeki görüşler daha
fazladır. ABD hükümeti bir dönem uluslararası
piyasalardan borçlandığı fonları üzerine yaptığı
ilave ile isteyen ülkelere sunmuştur. Özellikle
1980’lerde bu borç türü oldukça yüksek bir ilgi
görmüştür. Daha sonraki yıllarda ABD hükümeti bu
kredileri hibe şekline dönüştürmüştür. Ancak önceki
kredilerin ödenmesinde uluslararası piyasalara
borçlanılarak ödeme yapılması yöntemi ortaya
çıkmıştır. Türkiye’de İsrail’den sonra ikinci ülke
olarak FMS kredilerinin maliyetini azaltmak için
piyasaya başvurmuştur. 1988 yılında 1503 milyon
dolar, 1989 yılında ise 403 milyon dolar kredinin
%90’ı ABD garantisinde piyasadan borçlanılmıştır.
Böylece Türkiye’nin borç yükünde bir değişme olmamış
ancak borçları ticari borç niteliği kazanmıştır.
Döviz Tevdiat
Hesapları’nda (DTH) yapılan düzenlemeler:
Yukarıda sayılan
değişikliklerin dışında ayrıca, hazine 1990 yılında
veri tabanında ve DTH’da çokta önemli sayılamayacak
düzenlemeler yapmıştır. Böylece Türkiye’nin dış
borçları 1980 yıl sonunda 16.2 milyar dolar, 1990
yılı itibariyle de 49 milyar dolar olarak
belirlenmiştir.
Bu dönemde
yaşanan en önemli olay, 11 Ağustos 1989 tarih ve
20249 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
girmiş olan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında
32 Sayılı Karar’dır. 32 sayılı karar milli
ekonominin işleyişini temelden değiştiren bir
karardır. Bu karar sonrasında büyümeyi tetikleyen
ithalat talebi ve ithalatın daha çok kısa vadeli
sermaye akımlarıyla finanse edilmesi büyüme
dinamiklerinin en önemli mekanizması haline
gelmiştir. İşte bu durum ülkenin büyüme
perspektiflerini dış kaynaklara bağlama anlamına
gelmektedir. Bu dönemde izlenen özendirici
politikalar nedeniyle borç stoku 1993 yılına kadar
%61.3 oranında artmıştır.
|