Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye'de İdarenin Yeniden Yapılanması 

T. Ziyaeddin Akbulut 

Ülkemizde yönetimin yeniden yapılan­masına ihtiyaç olup olmadığını öncelikle orta­ya koymak gerekmektedir. Şöyleki; eğer bu­gün yönetim, halkın ihtiyaçlarına zamanında ve süratle cevap veremiyorsa, eğer bugün so­runları Ankara'ya taşımak ve oradan çözüm aramak gerekiyorsa ve yine bazı çıkarların sağlanmasıyla işler görülebiliyorsa, kuşkusuz orada yönetimin yeniden yapılanmasına ihti­yaç duyuluyor demektir.

Yukarıda çerçevesini çizdiğimiz ve yö­netimin her kademesinde şikayetlerin sürekli devam ettiği noktasından hareketle, ülkemiz­de idarenin yeniden yapılanmasına çoğu kere ihtiyaç duyulmuştur. Osmanlı döneminden sonra, Cumhuriyet döneminde de sık sık ida­renin her kademesinde yenilik yapma, halkın beklentilerine daha süratle cevap verebilme, gelişen dünya şartlarını ve beşer ihtiyaçlarını dikkate alarak ülke yönetiminin yeniden dü­zenlenmesi konuları hep gündeme gelmiş, ge­rek politikacılar tarafından çözüm yollan üreti­lerek ve gerekse teknokratlar tarafından konu bilimsel yaklaşımlarla ele alına gelmiştir. Tan­zimat Fermanı bu anlayıştan kaynaklanarak ortaya konulmuş, Cumhuriyet döneminde MEHTAP (1) projesi adıyla daha sonra İÇDÜ-ZEN adıyla ve daha bir çok araştırmayla or­taya konulan ve 1984'lü yıllarda yapılan kısmi iyileştirme çalışmaları hep sözünü ettiğimi; idarenin yeniden yapılandırılması anlayışın dan kaynaklanmıştır. Bu ihtiyaç çok doğaldır Zira değişen ve gelişen yaşam ve dünya şartla rina göre idarenin kendini yenilemesi gerek­mektedir. 

İdarenin yeniden yapılanmasının gereği üzerinde durduktan sonra bu yazımızda mülki idarenin çeşitli kademelerinde görev almış ve mesleğinin son yıllarına kadar ulaşmış bir ida­reci olarak, özellikle mülki idare amiri açısın­dan Ülkemizde merkezi idarenin genel yapısı­nı değerlendirmek istiyorum. 

Merkezi İdarede Ele Alınması Gerekli Konular 

1- Merkezi İdarenin Taşra Uzantılarına ve Mahalli İdarelere Yetki Devri 

Bize göre merkezi yönetim; Ülkemizde taşranın, yerinden yönetim idarelerinin bir çok yetkilerini çeşitli zamanlarda Ankara'ya toplamış ve böylece yönetimin genel bir çık­maza girmesine yol açmıştır. Bu öylesine artık ülke geneline yerleşmiştir ki, bazı örnekler ve­rerek bu konudaki yetki gaspının hangi bo­yutlarda olduğunu anlatmak istiyorum. İllerde Bakanlık Memuru sayılan bir çok müdür ve memurun bir ilçeden başka bir ilçeye veya il merkezine alınması Bakanlık Makamının yet­kisindedir. (İlk, orta, lise öğretmenlerinin gö­reve alınmaları Milli Eğitim Müdür Yardımcıla­rı, Şube Müdürleri ile Milli Eğitim Müdürleri, Hastane Başhekim ve Yardımcıları, Sivil Sa­vunma Memurlarının atanma ve nakilleri vb.) 

Köy hizmetlerinin görülmesinde bütün köy içme sulan sondajları ve köye yönelik tüm hizmetlerde Bakanlık katında, merkezi yönetimde karar verilip programlanmakta ve gönderilmektedir. 11 Genel Meclisinde görüşü­len teklifler çoğu zaman tamamına yakın bir biçimde değiştirilmektedir. 

Peki çözüm nedir? Her zaman söylen­diği gibi sorunun çözümü, merkezi yönetimin yetkilerinin süratle taşraya devredilmesidir. Böylelikle sorunların mahallinde çözüldüğü, gereksiz zaman kayıplarının önleneceği ve idareye dinamizm geleceği düşüncesindeyim. 

2- Memurların Liyakat ve Yetişme Seviyeleri 

Genelde Devlet kademelerinde çeşitli görevlere atanan personelin, bütün iyileştirme çabalarına rağmen liyakat yerine çeşitli kayır­malarla ve işe-adam değil, adama-iş düşünce­sinden hareketle alınmakta olduğu bir gerçek­tir. Hal böyle olunca, göreve alınan memur, kendisini o göreve getiren kişi veya çıkar gruplarının arzusuna göre hareket etmektedir. Dolayısıyla halkla ilişkiler, kamu hizmeti, her­kese tarafsız davranma gibi Devlet Memuru­nun ilkeleri bir tarafta kalmaktadır. 

Devlet memurlarının kalitesini yükselt­mek, onların daha becerili hale gelmesini sağ­lamak ve hizmetin gereklerine göre çalışması­nı sağlayarak, halka daha iyi hizmet sunmak için; işe alma ve atamalar ile terfilerde liyakat esasını mutlaka uygulamak gerekmektedir. Di­ğer yandan sözleşmeli personel esasını yay­gınlaştırarak, belli bir süre sonra hizmetinden yeterince istifade edilemediği anlaşılan ve kendini kabul ettirememiş personelin işine son verilmesi ile memurların genel yetenek ve becerileri yükseltilebilir. 

İllerde üst görevlere getirilen ve çeşitli kayırmalarla görev verilen yerli memurlar ile hizmet şartlarının, çok ağırlaştığını görmekte­yiz. Bununla, yerli memurlar genelde verimsiz demek istemiyorum. Ancak çeşitli baskı grup­larının ricaları ile yapılan memur atamalarında işte verim düşmektedir. 

Çalışan, hizmetinden istifade edilen, gö­revine devam edecek, ülkeye yaran olmayan, hizmette kusurlu davranan kişi ise ayrılacak, dolayısıyla çalışanla çalışmayanın farkı ortaya çıkacaktır. Personel konusunda yeniden ele alınıp değerlendirilmesi gereken bir başka hu­sus ise; bugün Devlet kademelerinde görülen gizli işsizlik konusudur. Devlet kadrolan o kadar şişkin bir hale getirilmiştir ki bugün binler­ce Devlet Memuru çok az iş görmekte veya adeta sadece istihdam kapısı olarak görülen Devlet hizmetleri nedeniyle hiç iş yapmadan maaş alabilmekte iken çok az sayıda memur ise gücünün üzerinde çalışmaktadır. Bu iki grup da sonuçta aynı maaşı almakta ve aynı şekilde terfi ve nakilde değerlendirilmektedir. Bu adaletsiz durum bir yandan kamu giderle­rini artırmakta, öte yandan da çalışmayana prim vermektedir. 

3- Kırtasiyeciliğin Azaltılması ve Bürokratik Engellerin Kaldırılması 

Bugün sadece bir vergi uygulamasında herhangi bir kuruluş, katma değer vergisinden tutunuz gelir vergisine, mali denge vergisin­den kurumlar vergisine varıncaya kadar bir çok vergiyi ayrı ayrı zamanlarda vermek zo­rundadır hatta bazı işyerlerinde 8-10 ayrı vergi verilmektedir. Bu kadar ağır ve çeşitli vergi karşısında adeta mükellefler isyan edecek du­ruma gelmektedir. Bunların tek bir veya iki vergi altında toplanmaması mükellef vatanda­şı adeta hayatından bezdirmektedir. İş ve imar ruhsatlarında olduğu gibi daha bir çok ruhsat işlemlerinde kırtasiyeciliğin çok fazla olması günlerce, haftalarca bir ruhsatın verilebilmesi için zamana ihtiyaç duyulması alabildiğine kır­tasiyeciliğe bir kaç örnektir.

Çözüm ne olmalıdır? Bütün işlemleri­mizde plakadan ehliyet işine, ehliyet işinden silah ruhsatına, dükkan açmadan iskan ruhsa­tına varıncaya kadar, işlerin zamanında süratle halledilmesi için, istenilen belgelerin azaltıl­ması, beyan esaslarına bağlı kalınması ve bu konuda büyük zihniyet değişikliğine gidilmesi gerekmektedir. 1000 vatandaştan bir veya üçünün yanlış ve gerçek dışr beyanı olabilir düşüncesiyle 999'nu mağdur etmek haksızlık olmaktadır. 

4- Kamunun, Halkın İhtiyaçlarını Karşılamada Genelde Geride Kalması 

Bunu şöylece açıklayabilirim. Yönetim­lerde bilgisayar ortamı dünya çapında oluşmuştur. Oysa Kamu Yönetimi, bugün bilgisa­yara adapte olmada özel sektörün çok gerisin­dedir. Bir başka örnek Basında önemli geliş­meler olmuş özel radyo ve televizyonlar olayı ortaya çıkmış uzun süre gerek mevzuat bakı­mından gerekse kuruluşların denetlenmesi ve­ya kuruluşlann hizmet alanları bakımından ka­mu ihtiyaca cevap verememiştir. Çağın getirdi­ği teknolojiyi yakalamada sağlık, eğitim, sana­yide Devlet sektörü uygulamanın gerisinde kalmakta ve dolayısıyla kamunun hantallığı değişen ve gelişen şartlara göre hemen uyarla-namaması hizmetlerin görülmesinde önemli bir noksanlık meydana getirmektedir. Özel sektör anlayışının, çağdaş gelişmelerin süratle Devlet sektöründe yerleştirilmesi bakımından personel yetiştirme şartlarının yeniden ele alınması ve danışma birimlerinin oluşturulma­sı büyük önem arzetmektedir. Devlet sektörü, ağır işleyen çarkı ile, değişen şartlara gecike­rek cevap verme zorunda kalmakta; vergi, elektrik, su, paralarının tahsilatı gibi konulann çok ağır çalışan yöntemlerle yapılabilir olması, pratik olarak konuya çözüm getirilememesi, kamu hizmetlerinin ağır görülmesini ortaya koymaktadır. Bu konuda yeniden yapılanma söz konusu olduğunda, uzman birimlere yer verilmesi ve özellikle bir oryantasyon birimi­nin oluşturulması, değişen ve gelişen şartlara göre idarenin, hem alet-ekipman bakımından hem de kafa yapısı, düşünce tarzı bakımından süratle uydurulması büyük önem taşımaktadır. Özel sektör ilgi alanına giren iş ve işlemlerin hemen özel sektöre devredilmesi gerekmekte­dir. 

5- idarenin Yasak ve Teftiş Esası Üzerine Bina Edilmesi 

Devlet denince, vatandaşımızın kafasın­da yasak koyan, çalışmaları engelleyen, zorluk çıkaran ve güvensizlik duyan, bir kuruluş algı­lanmaktadır. Vatandaşa güven duymak yerine kuşku duyan, yapılan işin mutlaka bir teftişi­nin olması gerektiğini vurgulayan bir anlayışla idare adeta kendini şartlandırmıştır. 

Vatandaşa güven duyan, yasaklamaktan ziyade vatandaşın önünü açan, vatandaşın önünde giden ve herhalükârda vatandaşa yol gösteren ona şekil veren kurum olmaktan ida­re uzak kalmaktadır. Taşrada bu konuda bü­yük sıkıntı çekilmektedir. Danışmanlık hiz­metlerinin bulunmayışı, Valinin kendisine da­nışman olarak herhangi bir profesörü veya bu konuda uzman kişiyi atayamaması, böyle bir birimin oluşturulmaması önemli bir noksanlık­tır. Vali öylesine farklı işlerle uğraşmaktadır ki, her konuyu bilmek zorunda kalmaktadır. Doktorla doktor olmak, ziraat mühendisi ile ziraat mühendisi olmak, nüfusçu ile nüfus müdürü olmak ve konuyu bilerek onlara gere­ğinde müdahale etmek zorunda kalmaktadır. İl'in genel yönetiminde yalnız kalmaktadır. Kendisine yatırım konularında ekonomik ge­lişmelerde ve halkla olan ilişkilerde veya çeşit­li kamuoyu araştırmaları ile ilgili gerçek bilgi­lerin verilmesinde önemli tıkanıklıklar vardır. Vilayette bütün işlerin çözümü adeta Valinin üzerinde kalmaktadır. 

6- Devlet Hizmetlerine Halkın Katılımı 

Devlet ülke genelinde bir çok hizmet vermiştir ve vermeye devam etmektedir. İşte elektrik, yol, su, altyapı hizmetlerinde bu ko­nuda Türkiye genelinde büyük mesafeler alın­mıştır. Buna karşılık vatandaşın bu altyapı hiz­metlerinde bir katkısı söz konusu olmamakta­dır. Normal vergilerin dışında hatta zirai gelir­lerinde önemli kısmının muaf olduğu (Çiftçi­nin vergisinin çok düşük olduğu) dikkate alın­dığında, hemen hemen hiç vergi alınmadan köyün yolu, elektriği, suyu, okulu yapılmakta ve vatandaşın bu konuda hiç bir katkısı kanu­nen olmamaktadır. Yapılan hizmetlerde katkı­sının ve yardımının bulunmaması hizmetlerin yeterince geliştirilmesini önlemekte, yapılan­lara sahip çıkılması ve korunması ise sorun ol­maktadır. Bugün Şanlıurfa'da DSİ'nin sulama hizmetlerinden 110 milyar civarında vatandaş­tan alacağı bulunmaktadır. Diğer yandan ka­çak elektrik kullanımı yaygınlaşmış olup, elektrik kurumu sadece vatandaşlardan alaca­ğının % 50'sini alabilmektedir. Belediyelerin emlak vergileri ve su paralarını toplamaların­da önemli sıkıntılar vardır, Vatandaşlarımızın devlet malının kullanımında, Devlete vergi ve borç ödemede, kullandığı suyun ve elektriğin bedelini ödemedeki alışkanlıklarını yerli yeri­ne oturtmak için idarenin yeniden yapılanması gerekmektedir.

Sonuç 

İdarenin yeniden yapılanmasına ihtiyaç vardır. Kamu Hizmetlerinin mümkün olduğu kadar önemli bir kısmının Adalet hariç özelleştirilmesi sağlanmalıdır. 

Özel Sektör anlayışı ile Devletin yeni­den yapılanmasına gerek olduğunu ifade et mek istiyorum. Devlet yönetimi Devleti alabil­diğine küçülten yeni bir anlayışla ve bir dü­zenleme ile işlemlerin çok basitleştirildiği, bü­rokratik engellerin kaldırıldığı, süratli iş görül­düğü, kararlı ve inançlı uzman kadrolara daha fazla yer verildiği bir anlayışla idare yapılan­malıdır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005