Türkiye'de İdarenin Yeniden Yapılanması
T. Ziyaeddin Akbulut
Ülkemizde yönetimin yeniden yapılanmasına ihtiyaç
olup olmadığını öncelikle ortaya koymak
gerekmektedir. Şöyleki; eğer bugün yönetim, halkın
ihtiyaçlarına zamanında ve süratle cevap
veremiyorsa, eğer bugün sorunları Ankara'ya taşımak
ve oradan çözüm aramak gerekiyorsa ve yine bazı
çıkarların sağlanmasıyla işler görülebiliyorsa,
kuşkusuz orada yönetimin yeniden yapılanmasına
ihtiyaç duyuluyor demektir.
Yukarıda çerçevesini çizdiğimiz ve yönetimin her
kademesinde şikayetlerin sürekli devam ettiği
noktasından hareketle, ülkemizde idarenin yeniden
yapılanmasına çoğu kere ihtiyaç duyulmuştur. Osmanlı
döneminden sonra, Cumhuriyet döneminde de sık sık
idarenin her kademesinde yenilik yapma, halkın
beklentilerine daha süratle cevap verebilme, gelişen
dünya şartlarını ve beşer ihtiyaçlarını dikkate
alarak ülke yönetiminin yeniden düzenlenmesi
konuları hep gündeme gelmiş, gerek politikacılar
tarafından çözüm yollan üretilerek ve gerekse
teknokratlar tarafından konu bilimsel yaklaşımlarla
ele alına gelmiştir. Tanzimat Fermanı bu anlayıştan
kaynaklanarak ortaya konulmuş, Cumhuriyet döneminde
MEHTAP (1) projesi adıyla daha sonra İÇDÜ-ZEN
adıyla ve daha bir çok araştırmayla ortaya konulan
ve 1984'lü yıllarda yapılan kısmi iyileştirme
çalışmaları hep sözünü ettiğimi; idarenin yeniden
yapılandırılması anlayışın dan kaynaklanmıştır. Bu
ihtiyaç çok doğaldır Zira değişen ve gelişen yaşam
ve dünya şartla rina göre idarenin kendini
yenilemesi gerekmektedir.
İdarenin yeniden yapılanmasının gereği üzerinde
durduktan sonra bu yazımızda mülki idarenin çeşitli
kademelerinde görev almış ve mesleğinin son
yıllarına kadar ulaşmış bir idareci olarak,
özellikle mülki idare amiri açısından Ülkemizde
merkezi idarenin genel yapısını değerlendirmek
istiyorum.
Merkezi İdarede Ele Alınması Gerekli Konular
1- Merkezi İdarenin Taşra Uzantılarına ve Mahalli İdarelere Yetki
Devri
Bize göre merkezi yönetim; Ülkemizde taşranın,
yerinden yönetim idarelerinin bir çok yetkilerini
çeşitli zamanlarda Ankara'ya toplamış ve böylece
yönetimin genel bir çıkmaza girmesine yol açmıştır.
Bu öylesine artık ülke geneline yerleşmiştir ki,
bazı örnekler vererek bu konudaki yetki gaspının
hangi boyutlarda olduğunu anlatmak istiyorum.
İllerde Bakanlık Memuru sayılan bir çok müdür ve
memurun bir ilçeden başka bir ilçeye veya il
merkezine alınması Bakanlık Makamının
yetkisindedir. (İlk, orta, lise öğretmenlerinin
göreve alınmaları Milli Eğitim Müdür Yardımcıları,
Şube Müdürleri ile Milli Eğitim Müdürleri, Hastane
Başhekim ve Yardımcıları, Sivil Savunma
Memurlarının atanma ve nakilleri vb.)
Köy hizmetlerinin görülmesinde bütün köy içme sulan
sondajları ve köye yönelik tüm hizmetlerde Bakanlık
katında, merkezi yönetimde karar verilip
programlanmakta ve gönderilmektedir. 11 Genel
Meclisinde görüşülen teklifler çoğu zaman tamamına
yakın bir biçimde değiştirilmektedir.
Peki çözüm nedir? Her zaman söylendiği gibi sorunun
çözümü, merkezi yönetimin yetkilerinin süratle
taşraya devredilmesidir. Böylelikle sorunların
mahallinde çözüldüğü, gereksiz zaman kayıplarının
önleneceği ve idareye dinamizm geleceği
düşüncesindeyim.
2- Memurların Liyakat ve Yetişme Seviyeleri
Genelde Devlet kademelerinde çeşitli görevlere
atanan personelin, bütün iyileştirme çabalarına
rağmen liyakat yerine çeşitli kayırmalarla ve
işe-adam değil, adama-iş düşüncesinden hareketle
alınmakta olduğu bir gerçektir. Hal böyle olunca,
göreve alınan memur, kendisini o göreve getiren kişi
veya çıkar gruplarının arzusuna göre hareket
etmektedir. Dolayısıyla halkla ilişkiler, kamu
hizmeti, herkese tarafsız davranma gibi Devlet
Memurunun ilkeleri bir tarafta kalmaktadır.
Devlet memurlarının kalitesini yükseltmek, onların
daha becerili hale gelmesini sağlamak ve hizmetin
gereklerine göre çalışmasını sağlayarak, halka daha
iyi hizmet sunmak için; işe alma ve atamalar ile
terfilerde liyakat esasını mutlaka uygulamak
gerekmektedir. Diğer yandan sözleşmeli personel
esasını yaygınlaştırarak, belli bir süre sonra
hizmetinden yeterince istifade edilemediği anlaşılan
ve kendini kabul ettirememiş personelin işine son
verilmesi ile memurların genel yetenek ve becerileri
yükseltilebilir.
İllerde üst görevlere getirilen ve çeşitli
kayırmalarla görev verilen yerli memurlar ile hizmet
şartlarının, çok ağırlaştığını görmekteyiz.
Bununla, yerli memurlar genelde verimsiz demek
istemiyorum. Ancak çeşitli baskı gruplarının
ricaları ile yapılan memur atamalarında işte verim
düşmektedir.
Çalışan, hizmetinden istifade edilen, görevine
devam edecek, ülkeye yaran olmayan, hizmette kusurlu
davranan kişi ise ayrılacak, dolayısıyla çalışanla
çalışmayanın farkı ortaya çıkacaktır. Personel
konusunda yeniden ele alınıp değerlendirilmesi
gereken bir başka husus ise; bugün Devlet
kademelerinde görülen gizli işsizlik konusudur.
Devlet kadrolan o kadar şişkin bir hale
getirilmiştir ki bugün binlerce Devlet Memuru çok
az iş görmekte veya adeta sadece istihdam kapısı
olarak görülen Devlet hizmetleri nedeniyle hiç iş
yapmadan maaş alabilmekte iken çok az sayıda memur
ise gücünün üzerinde çalışmaktadır. Bu iki grup da
sonuçta aynı maaşı almakta ve aynı şekilde terfi ve
nakilde değerlendirilmektedir. Bu adaletsiz durum
bir yandan kamu giderlerini artırmakta, öte yandan
da çalışmayana prim vermektedir.
3- Kırtasiyeciliğin Azaltılması ve Bürokratik Engellerin
Kaldırılması
Bugün sadece bir vergi uygulamasında herhangi bir
kuruluş, katma değer vergisinden tutunuz gelir
vergisine, mali denge vergisinden kurumlar
vergisine varıncaya kadar bir çok vergiyi ayrı ayrı
zamanlarda vermek zorundadır hatta bazı
işyerlerinde 8-10 ayrı vergi verilmektedir. Bu kadar
ağır ve çeşitli vergi karşısında adeta mükellefler
isyan edecek duruma gelmektedir. Bunların tek bir
veya iki vergi altında toplanmaması mükellef
vatandaşı adeta hayatından bezdirmektedir. İş ve
imar ruhsatlarında olduğu gibi daha bir çok ruhsat
işlemlerinde kırtasiyeciliğin çok fazla olması
günlerce, haftalarca bir ruhsatın verilebilmesi için
zamana ihtiyaç duyulması alabildiğine
kırtasiyeciliğe bir kaç örnektir.
Çözüm ne olmalıdır? Bütün işlemlerimizde plakadan
ehliyet işine, ehliyet işinden silah ruhsatına,
dükkan açmadan iskan ruhsatına varıncaya kadar,
işlerin zamanında süratle halledilmesi için,
istenilen belgelerin azaltılması, beyan esaslarına
bağlı kalınması ve bu konuda büyük zihniyet
değişikliğine gidilmesi gerekmektedir. 1000
vatandaştan bir veya üçünün yanlış ve gerçek dışr
beyanı olabilir düşüncesiyle 999'nu mağdur etmek
haksızlık olmaktadır.
4- Kamunun, Halkın İhtiyaçlarını Karşılamada Genelde Geride Kalması
Bunu şöylece açıklayabilirim. Yönetimlerde
bilgisayar ortamı dünya çapında oluşmuştur. Oysa
Kamu Yönetimi, bugün bilgisayara adapte olmada özel
sektörün çok gerisindedir. Bir başka örnek Basında
önemli gelişmeler olmuş özel radyo ve televizyonlar
olayı ortaya çıkmış uzun süre gerek mevzuat
bakımından gerekse kuruluşların denetlenmesi veya
kuruluşlann hizmet alanları bakımından kamu
ihtiyaca cevap verememiştir. Çağın getirdiği
teknolojiyi yakalamada sağlık, eğitim, sanayide
Devlet sektörü uygulamanın gerisinde kalmakta ve
dolayısıyla kamunun hantallığı değişen ve gelişen
şartlara göre hemen uyarla-namaması hizmetlerin
görülmesinde önemli bir noksanlık meydana
getirmektedir. Özel sektör anlayışının, çağdaş
gelişmelerin süratle Devlet sektöründe
yerleştirilmesi bakımından personel yetiştirme
şartlarının yeniden ele alınması ve danışma
birimlerinin oluşturulması büyük önem arzetmektedir.
Devlet sektörü, ağır işleyen çarkı ile, değişen
şartlara gecikerek cevap verme zorunda kalmakta;
vergi, elektrik, su, paralarının tahsilatı gibi
konulann çok ağır çalışan yöntemlerle yapılabilir
olması, pratik olarak konuya çözüm getirilememesi,
kamu hizmetlerinin ağır görülmesini ortaya
koymaktadır. Bu konuda yeniden yapılanma söz konusu
olduğunda, uzman birimlere yer verilmesi ve
özellikle bir oryantasyon biriminin oluşturulması,
değişen ve gelişen şartlara göre idarenin, hem
alet-ekipman bakımından hem de kafa yapısı, düşünce
tarzı bakımından süratle uydurulması büyük önem
taşımaktadır. Özel sektör ilgi alanına giren iş ve
işlemlerin hemen özel sektöre devredilmesi
gerekmektedir.
5- idarenin Yasak ve Teftiş Esası Üzerine Bina Edilmesi
Devlet denince, vatandaşımızın kafasında yasak
koyan, çalışmaları engelleyen, zorluk çıkaran ve
güvensizlik duyan, bir kuruluş algılanmaktadır.
Vatandaşa güven duymak yerine kuşku duyan, yapılan
işin mutlaka bir teftişinin olması gerektiğini
vurgulayan bir anlayışla idare adeta kendini
şartlandırmıştır.
Vatandaşa güven duyan, yasaklamaktan ziyade
vatandaşın önünü açan, vatandaşın önünde giden ve
herhalükârda vatandaşa yol
gösteren ona şekil veren kurum olmaktan idare uzak
kalmaktadır. Taşrada bu konuda büyük sıkıntı
çekilmektedir. Danışmanlık hizmetlerinin
bulunmayışı, Valinin kendisine danışman olarak
herhangi bir profesörü veya bu konuda uzman kişiyi
atayamaması, böyle bir birimin oluşturulmaması
önemli bir noksanlıktır. Vali öylesine farklı
işlerle uğraşmaktadır ki, her konuyu bilmek zorunda
kalmaktadır. Doktorla doktor olmak, ziraat mühendisi
ile ziraat mühendisi olmak, nüfusçu ile nüfus müdürü
olmak ve konuyu bilerek onlara gereğinde müdahale
etmek zorunda kalmaktadır. İl'in genel yönetiminde
yalnız kalmaktadır. Kendisine yatırım konularında
ekonomik gelişmelerde ve halkla olan ilişkilerde
veya çeşitli kamuoyu araştırmaları ile ilgili
gerçek bilgilerin verilmesinde önemli tıkanıklıklar
vardır. Vilayette bütün işlerin çözümü adeta Valinin
üzerinde kalmaktadır.
6- Devlet Hizmetlerine Halkın Katılımı
Devlet ülke genelinde bir çok hizmet vermiştir ve
vermeye devam etmektedir. İşte elektrik, yol, su,
altyapı hizmetlerinde bu konuda Türkiye genelinde
büyük mesafeler alınmıştır. Buna karşılık
vatandaşın bu altyapı hizmetlerinde bir katkısı söz
konusu olmamaktadır. Normal vergilerin dışında
hatta zirai gelirlerinde önemli kısmının muaf
olduğu (Çiftçinin vergisinin çok düşük olduğu)
dikkate alındığında, hemen hemen hiç vergi
alınmadan köyün yolu, elektriği, suyu, okulu
yapılmakta ve vatandaşın bu konuda hiç bir katkısı
kanunen olmamaktadır. Yapılan hizmetlerde
katkısının ve yardımının bulunmaması hizmetlerin
yeterince geliştirilmesini önlemekte, yapılanlara
sahip çıkılması ve korunması ise sorun olmaktadır.
Bugün Şanlıurfa'da DSİ'nin sulama hizmetlerinden 110
milyar civarında vatandaştan alacağı bulunmaktadır.
Diğer yandan kaçak elektrik kullanımı yaygınlaşmış
olup, elektrik kurumu sadece vatandaşlardan
alacağının % 50'sini alabilmektedir. Belediyelerin
emlak vergileri ve su paralarını toplamalarında
önemli sıkıntılar vardır, Vatandaşlarımızın devlet
malının kullanımında, Devlete vergi ve
borç ödemede, kullandığı suyun ve elektriğin
bedelini ödemedeki alışkanlıklarını yerli yerine
oturtmak için idarenin yeniden yapılanması
gerekmektedir.
Sonuç
İdarenin yeniden yapılanmasına ihtiyaç vardır. Kamu
Hizmetlerinin mümkün olduğu kadar önemli bir
kısmının Adalet hariç özelleştirilmesi
sağlanmalıdır.
Özel Sektör anlayışı ile Devletin yeniden
yapılanmasına gerek olduğunu ifade et mek istiyorum.
Devlet yönetimi Devleti alabildiğine küçülten yeni
bir anlayışla ve bir düzenleme ile işlemlerin çok
basitleştirildiği, bürokratik engellerin
kaldırıldığı, süratli iş görüldüğü, kararlı ve
inançlı uzman kadrolara daha fazla yer verildiği bir
anlayışla idare yapılanmalıdır.
|