Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye’de Otomotiv Endüstrisi

Türk Otomotiv Endüstrisi, ihracat performansı açısından Türkiye Ekonomisi’nin ilk üç büyük endüstrisi arasında yer almaktadır. Talebin, ithalat yoluyla karşılandığı bir endüstri olarak doğan ve daha sonraları ithal ikameci dış ticaret stratejileriyle gelişmesi öngörülen Türk Otomotiv Endüstrisi, bugün uluslararası piyasalara üretim yapabilen bir endüstri seviyesine ulaşabilmiştir. Türkiye’nin 1 Ocak 1996 tarihiyle birlikte Avrupa Birliği üyesi ülkeler ile Gümrük birliği’ne dahil olması, endüstrinin hitap ettiği piyasanın genişlemesini beraberinde getirmiş ve buna bağlı olarak endüstride faaliyet gösteren firma sayısı artmıştır. 

Türkiye’de 1950’li yıllarda montaj sanayi şeklinde yapılanmaya başlayan otomotiv endüstrisi, 1964 yılında çıkarılan Montaj İmal Tadil Talimatnamesi ile gelişmeye başlamıştır (Çoban, 2005: 53). Küreselleşme eğilimine de bağlı olarak hızlı bir gelişme gösteren otomotiv endüstrisi, 1996 yılında Gümrük Birliği’ne girilmesi ile yeni bir yapılanmanın içerisine girmiştir. Endüstrinin kurulduğu ilk yıllarda gündeme gelen Montaj Sanayi Talimatı ve 20. yüzyılın sonlarına doğru söz konusu olan Gümrük Birliği oluşumu endüstrideki firma sayısının ve buna paralel olarak üretim kapasitesinin hızlı bir şekilde artmasını beraberinde getirmiştir. 

Türkiye’deki Otomotiv Ana Sanayi Firmaları Hakkında Genel Bilgiler (2009)

Firrmalar

Üretim Yeri

Üretime

Başlama

Tarihi

Sermaye (Bin Lira)

Yabancı Sermaye Payı (%)

Toplam

Alan (Bin m2)

A.I.O.S.

Kocaeli

1966

25.419

29,74

299

BMC

İzmir

1966

500.000

0

826

FORD OTOSAN

Eskişehir

1983

350.910

41

1.105

 

Kocaeli

2001

 

 

1.600

HATTAT TARIM

Tekirdağ

2002

40.000

0

172

HONDA TÜRKİYE

Kocaeli

1997

100.000

100

292

HYUNDAI

ASSAN

Kocaeli

1997

206.220

70

1.000

KARSAN

Bursa

1966

150.000

0

200

MAN TÜRKİYE

Ankara

1966

65.000

99,9

315

M. BENZ TÜRK

İstanbul

1968

275.000

85

511

 

Aksaray

1985

 

 

558

OTOKAR

Sakarya

1963

24.000

0

552

OYAK RENAULT

Bursa

1971

323.300

51

510

TEMSA

Adana

1987

210.000

0

555

 

Sakarya

2008

 

 

153

TOFAŞ

Bursa

1971

500.000

37,8

935

TOYOTA

Sakarya

1994

150.165

100

917

TÜRK TRAKTÖR

Ankara

1954

53.370

37,5

282

Kaynak: OSD, 2010a: 1. 

Tablo’da Türk Otomotiv Endüstrisi’nde faaliyet gösteren firmalara ait coğrafi ve ticari bilgiler yer almaktadır. Tablo incelendiğinde söz konusu endüstride 15 firmanın 18 üretim tesisiyle faaliyet gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Üretim tesislerinin büyük bir kısmının Marmara özellikle de Güney Marmara Bölgesi’nde yer aldığı, bununla birlikte Ankara’da iki; İzmir, Eskişehir, Adana ve Aksaray’da ise birer üretim tesisinsin bulunduğu görülmektedir. Diğer taraftan endüstrinin yaklaşık 3 milyar liralık bir sermayeye sahip olduğu dikkat çekmektedir. Ayrıca endüstrinin sahip  olduğu  sermayenin  büyük  bir  kısmının  yabancı  sermayeden  oluştuğu görülmektedir. 

Türk Otomotiv Endüstrisi’nde faaliyet gösteren firmalar, sanayi kuruluşları içerisinde önemli bir yere sahiptir. İstanbul Sanayi Odası tarafından her yıl açıklanan en büyük 500 sanayi kuruluşu içerisinde Türk Otomotiv Endüstrisi firmaları ilk sıralarda yer almaktadır. 2008 yılına ait verilere dayanılarak yapılan sıralamada Türk Otomotiv Endüstrisi’nde faaliyet gösteren firmaların tamamı yer almaktadır. Yapılan sıralamada ilk üçte 1 firma, ilk onda ise 3 firma yer almaktadır. Bunun dışında en çok kazanç elde eden ilk 50 şirket arasında 5 otomotiv firması yer almaktadır (OSD, 2009: 2). 

Türk Otomotiv Endüstrisinin Tarihsel Gelişimi 

Türk insanının otomobille tanışması, 1900’lü yılların başlarında olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, American Foreign Trade şirketi vasıtasıyla ABD’nin Ford ve Chevrolet otomobil ve kamyonları; Torino’ya bağlı olarak İstanbul’da faaliyet gösteren özel bir büro vasıtasıyla da İtalyan Fiat marka otomobiller piyasaya sunulmuştur. Diğer taraftan 1929 yılında Ford firması, İstanbul’da ilk montaj denemesine başlamış ve kurulan montaj fabrikasında yapılan üretimin bir kısmının Sovyetler Birliği’ne ihraç edilmesi öngörülmüştür. 450 işçinin çalıştığı üretim tesisinde günlük 48 adet kamyon ve otomobil üretim kapasitesine ulaşılmış; ancak 1930’larda yaşanan Dünya ekonomik krizinin olumsuz etkileri nedeniyle hedeflenen ihracat gerçekleştirilememiştir. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı 1934 yılında fabrikada üretim durdurulmuş ve ilk montaj üretim denemesi başarısızlıkla sonuçlanmıştır (Bilgin, 1999: 15). 

Endüstride yaşanan bu olumsuz gelişmeye bağlı olarak, 20. yüzyılın ortalarına kadar otomotiv firmaları Türkiye’ye üretim tesisi kurma konusunda çekingen davranmışlardır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin Marshall yardımlarından faydalanması ve demiryolu taşımacılığı yerine karayolu taşımacılığına önem verilmesi; ulaşımda karayolunun seçilmesine ve şehirleşmeye geçilmesine ortam hazırlamıştır. Bu çerçevede otomotiv ürünlerine talep artmış, 1950’li yıllarda bazı otomotiv üreticileri ithalat yoluyla Türkiye piyasasına girmeye başlamışlardır (Ayoğlu ve Seyfettinoğlu, 2008: 395). 

Türkiye’de 1950 yılında 13 bin 405 adet olan otomobil sayısı, 1960 yılında 45 bin 467’ye yükselmiştir. Aynı dönemde otobüs-minibüs parkı, 3 bin 755 adetten 10 bin 981 adete; kamyon-kamyonet parkı da 15 bin 406’dan 57 bin 460’a yükselmiştir (DPT, 2007: 9). Böyle bir ortamda Türk ordusunun jip ve kamyon ihtiyacını gidermeye yönelik olarak 1954 yılında Tuzla’da denizyolu ulaşımına da elverişli bir alanda kurulan Türk-Willys Owerland Anonim Ortaklığı şirketi ve Ankara’da kurulan Türk Traktör montaj fabrikası, Türk Otomotiv Endüstrisinin kurucu firmaları olarak belirtilebilir (Azcanlı, 1999: 79). 1955 yılında Türk Otomotiv Endüstrisi A.Ş.’nin kamyon fabrikası ve daha sonra da Otosan ve Çiftçiler A.Ş.’nin ikinci ve üçüncü kamyon fabrikaları, sektörel yatırımların hızlı bir şekilde ilerlediğini göstermektedir (Bedir, 1999: 79). 

Otomotiv endüstrisi üretiminde en büyük paya sahip olan otomobil üretimi anlamında ilk girişim ise, Koç Ticaret Şirketi’nin Ford Motor’un Türkiye genel temsilciliğini alması ile başlamıştır. Koç Ticaret A.Ş., 1956 yılında almış olduğu Montaj Hakkına Sahip Bayi statüsüne bağlı olarak kurduğu montaj fabrikasında günde 8 adet kamyon ve 4 adet otomobil üretim kapasitesi ile faaliyete başlamıştır (Bilgin, 1999: 15). Bunu takiben yerli otomobil üretimi için girişimlere başlanmış ve 1961 yılında Eskişehir Devlet Demiryolları fabrikasının bir bölümünde Devrim isimli 4 adet prototip otomobil üretilmiştir (Azcanlı, 1999: 109). 1962 yılında Uzel, Massey Ferguson lisansı ile İstanbul’da kurmuş olduğu fabrikasında traktör üretimine başlamıştır (Çoban, 2007: 20). Türk Otomotiv Endüstrisinin kurulmuş olduğu bu ilk yıllarda Türk Traktör firmasının ardından Uzel firmasının da traktör üretimi gerçekleştiren bir tesis kurması, söz konusu yıllarda Türk sanayisinin tarım sektörü ağırlıklı yapısının devam ettiğini göstermektedir. 

Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yer alan Otomotiv Endüstrisinin Sanayileşmedeki İtici Gücünden Yaralanma ilkesine uygun olarak yerli katkı oranını artırmaya yönelik Montaj Sanayi Talimatı hazırlanmış ve 1964 yılında yürürlüğe girmiştir. Nitekim 1963 yılında 8 adet olan montaj sanayi kuruluşu, 1967 yılının sonunda 20’ye yükselmiştir (DPT, 2007: 10). 1964 yılında çıkartılan Montaj Sanayi Talimatı ile birlikte ilk kayda değer otomobil üretimi, 1966 yılında Anadol marka otomobilin üretimi ile gerçekleşmiştir. Yıllık üretimi maksimum 7 bin 200 adet olan Anadol marka otomobilin üretimi 1982 yılına kadar devam etmiş ve toplam 87 bin adet üretim gerçekleştirilmiştir (Bedir, 2002: 26). 

1968 yılında Koç Ticaret Şirketi ile İtalyan kökenli Fiat firmasının ortaklığında Tofaş, 1969 yılında ise yine otomobil üretmek amacıyla Oyak Grubu ile Fransız Renault firması ortaklığında Oyak Renault firmaları kurulmuştur. Her iki firma da 1971 yılında Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nde üretim hatlarını kurmuşlardır (Sönmez ve Sarı, 2009: 1). 1970’li yıllarda otomobil üretimi için küçük ölçekli yatırımlara girişilmiştir. Söz konusu dönemde gerek hammadde ve gerekse yan sanayi ürünlerinde üretim düzeyi yetersiz kalmıştır. Özellikle otomobil için ilgili yıllardaki piyasa talebi, büyük ölçekli üretim tesislerinin kurulması için yetersiz seviyede kalmıştır (İSO, 2009: 2). 

1980’li yıllara kadar sürdürülen ithal ikamesine dayalı politikalar nedeniyle Türk Otomotiv Endüstrisi, sadece iç piyasaya yönelik olarak üretim faaliyetini sürdürmüştür. 1980’li yıllarla birlikte benimsenen liberal politikaların da etkisiyle otomotiv endüstrisinin dışa açık, modern teknolojiyi kullanabilen, ekonomik ölçeklerde üretim yapabilen, fiyat ve kalite açısından uluslararası rekabet gücünü sahip bir endüstri konumuna getirilmesi amaçlanmıştır. Fakat ilgili dönemde uygulanmakta olan yüksek gümrük vergileri ve tarifeleri, üretimde istikrar sağlanmasına fırsat vermekle birlikte, endüstrinin rekabet gücünü artıramamasına neden olmuştur (Çoban, 2007: 20). 

1990’lı yıllara gelindiğinde 1994 yılında yaşanan kriz ve 1996 yılında söz konusu olan Gümrük Birliği, endüstri için önemli gelişmeler meydana getirmiştir. 1994 yılında yaşanan ekonomik krizle otomotiv endüstrisinde kapasite kullanım oranı yüzde 30’un altına inmiş, nitelikli işgücünün üçte biri kaybedilmiş ve sonuç olarak yatırımların ertelenmesi gibi olumsuzluklarla karşı karşıya kalınmıştır. Söz konusu kriz sonucunda ilgili endüstride yüzde 50 dolaylarında bir küçülme meydana gelmiştir (Orhan, 1997: 12). Diğer taraftan 1 Ocak 1996 yılında Gümrük Birliği’ne girilmesi, endüstrinin dışa açık bir yapı kazanmasına ortam hazırlamıştır. Gümrük Birliği ile Türk Otomotiv Endüstrisinin hitap etmiş olduğu piyasanın genişlediğini gören özellikle Uzak Doğu kökenli firmalar, Türkiye’de üretim tesisi yatırımlarına yönelmişlerdir. Bununla birlikte 1996 ve 1997 yıllarında artan yurtiçi talebe bağlı olarak da otomotiv endüstrisi üretiminde önemli artışlar yaşanmıştır (Görener ve Görener: 2008: 1219). 

20. yüzyılın sonuna doğru Türk Otomotiv Endüstrisi’nde çağdaş üretim teknikleri uygulanmaya başlanmış, kalite yönetim sistemleri kurulmuş ve firmalar uluslararası kuruluşlar tarafından belgelendirilmiştir. Otomotiv endüstrisi bu dönemde tam rekabet ortamına geçiş için radikal değişimler yaşamış ve neticesinde ihracata yönelik ve küresel piyasalarda rekabetçi bir endüstri haline gelmiştir (İKV, 2007: 10). 

2000’li yıllara gelindiğinde de endüstrideki firma sayısı artmış, endüstri daha kurumsal bir yapı kazanmış ve küresel piyasalara hitap edebilen araçlar üretilmeye başlanmıştır. Diğer bir taraftan da 2002 yılından sonra tüketicilere daha düşük faiz oranlarıyla daha esnek bir şekilde taşıt kredisi sunulması, otomotiv endüstrisine yönelik talebin artmasına ortam hazırlamıştır. Artan talebin karşılanması anlamında da sektörel üretim artmış ve endüstri, Türkiye ekonomisinin ilk üç büyük sektörü içerisinde yerini almıştır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005