Ulusaldan Küresel Ekonomiye
Biltekin Özdemir
Her dönem kendisini tammlayan bir düşünce ile
anılır. İçinde bulunduğumuz dönem ise Dünya'da
küreselleşme olarak ifade edilmektedir.
Devletin artan müdahalesi
sonucu 1970'lerin başında dünya pazarlarındaki
paralar, altın ve hammaddeler üzerinde büyük
spekülasyonlarla başlayan sarsıntı, Bretton Woods
para sisteminin çökmesiyle (doların altın döviz
standardında ayrılması) sürmüştür.
Piyasaların süratle uluslararasılaşması-nın önemli
nedenlerinden biri, ulusal finans kaynakları ile
karşılanamayan ve ulusal piyasalarda yeterli
olmayan tasarruf fazlasının olmaması sonucu ortaya
çıkan finansman ihtiyacıdır. Piyasalarda bu tür
dengesizlikler 1973-74 ve 1979-80 yıllarında yaşanan
petrol krizi sonrası petrol fiyatlarının hızla
artması şeklinde gerçekleşmiştir. Petrol ithal etmek
zorunda olan ülkeler kısmen yurtdışından kredi temin
etmek zorunda kalmış, diğer taraftan petrol
ihracatçısı ülkeler ise elde ettikleri gelirleri
plase edebilecek imkan arayışlarına girmişlerdir.
1974'den itibaren göstergelerin olumsuzlaştığı
izlenmektedir. Bir çok gelişmekte olan ülke artan
sermaye ithalatı vasıtasıyla, uluslararası
bankalardan denetimsiz borçlanmışlardır. Petrol
fiyatlarındaki patlamanın yarattığı pazar
daralmasını aşma politikasının, yeni rizikolara yol
açacağı 1978'de başlayan borç kriziyle
anlaşılmıştır. Bir çok ülke borç faizlerini
ödeyemez duruma düşmüştür. OPEC'in 1979-80'de petrol
fiyatlarında yeniden yüksek oranla artış öngörmesi
sonucunda borç faizlerini ödeyemez duruma düşen
ülkelerin başında Latin Amerika'nın dış borcu
yüksek ülkelerini saymak mümkündür.
Yeni Ekonomik Düzen tanımıyla 1970'li yılların sonu
1980'li yılların başı arasında tam serbest piyasa
ekonomisi ve küreselleşme hedefleri bu dönemde
gündeme getirilmiştir. Dönem ABD'de Başkan
Reagan'ın, İngiltere'de Başbakan M. Thatcher'ın,
Türkiye'de de merhum Turgut Özal'ın iktidara
geldikleri yıllardır.
Demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve
liberalizm gibi kavramların tüm ülkeler açısından
ortak değerler olarak önem kazandığı günümüzde
küreselleşme kavramını, ülkelerin maddi ve manevi
değerlerinin ulusal sınırları aşarak dünya çapında
yayılması olarak düşünürsek, küreselleşme
konusunda ülkeler arasındaki iktisadi, siyasi ve
kültürel değerlerin geçişkenlik kazanması ideolojik
ayırımlara dayalı kutuplaşmaların çözülmesi, farklı
kültürel yapıların, inanç ve beklentilerin daha iyi
tanınması ve bu tür ilişkilerin yoğunlaşması
sonucunda farklılıklardan yeknesaklığa doğru
gelişmelerin sağlanması ümit edilmektedir.
ABD öncülüğünde, yeni dünya konjonktüründe yer alan
işbirliği anlayışı ile dün-ya; ekonomik, sosyal ve
siyasi bakımından uluslararası yapılanma sürecine
girerek, Birleşmiş Milletler gibi siyasi, IMF ve
Dünya Bankası gibi iktisadi ve Gümrük Tarifeleri ve
Ticaret Genel Anlaşması (GATT), NAFTA ve APEC gibi
kurumlar aracılığı ile küreselleşmeyi hayata geçiren
araçlar oluşturulmuştur.
Son dönemde iletişimde yaşanan devrim sayılabilecek
nitelikte gelişmeler uluslararası ticaret ve
rekabetin artması, teknolojik gelişmede baş
döndürücü sürat, ulusal ekonomilerin etkisini
azaltmış, uluslararası bütünleşmeyi ve küresel
yapılanmayı ön plana çıkarmıştır.
Dünya bankası ve IMF gibi kurumlar finans
piyasasının uluslararası platformda yaygınlaşmasını
hedef alan fonksiyonlar üstlenmiştir.
Uluslararası finans piyasaları 1980'li yıllara
gelindiğinde bir çok bakımından önemli bir değişim
sürecine girmiştir. Finansal hizmet-
1er en hızlı gelişen sektörlerden biri haline
gelmistir. Uluslararası finansal piyasalar
günümüzde önemli rol oynamaktadır. Bu piyasalar
tasarruf ve yatırım arasındaki aracılık
fonksiyonunu yerine getirebilmekte, bu sayede kıt
olan sermaye daha verimli kullanılabilmektedir.
Uluslararası mali serbestleşme ve iletişim
teknolojisindeki gelişmelerin arttırıcı etkisi ile
yaşadığımız dünyada uluslararası finans olayları
bazılarını az bazılarını çok olsa da hemen tüm
tüzel ve gerçek kişileri yakından etkilemektedir.
Uluslararası finans olaylarının arkasında
uluslararası mal ve hizmetlerin, ticaret ve üretimi
ile sermaye akımları vardır. Bu akımlardan,
gelişmelerle birlikte uluslararası finans
olaylarının boyutları da büyümektedir.
Küreselleşme, finansman ve mali yatırımların
sermaye verimliliğini arttırıcı etki yaratmakta
dünya kaynaklarının etkin kullanımını
sağlanmaktadır. Yatırımcı açısından ise menkulleri
çeşitlendirme, riskin azalmasına buna karşın getiri
oranının yükselmesine neden olmaktadır.
Ekonomik olaylardan siyasal ve doğal olaylara kadar
uzanan çok geniş yelpazedeki bir dizi etken, döviz
kurlarında öngörüleme-yen hareketlere yol
açabilmektedir.
Üretici firmalar uluslararası yatırım maliyetleri
ve iştirakler, fason imalat anlaşmalan ve başka
yöntemlerle mal ve hizmet üretim faaliyetlerini
kendi ülkelerinin dışında yayabilmektedirler.
Üretim örgütlenmesinin mekansal sınırlan azaltan
teknolojik gelişmeler, iletişimi, bilgi saklamayı
ve işlemeyi hızlandınp kolaylaştırdığından, üretimi
daha uzaktan ve daha süratli denetlemek, yönetmek
sipariş alıp vermek mümkün hale gelmiştir.
Ticaret olgusu küreselleşmeyi sağlayacak
belirleyici temel unsurlardan biri olmuştur. Ülkeler
arası ekonomi teorisinde bazı iktisatçılar serbest
ticaret rejiminin ülkelerin refah seviyesini en çok
artıran rejim olduğunu savunurlar.
GATT sistemi içerisinde kodifiye edilen kurallar,
uluslararası mal ticaretini bir disiplin altına
almaya çalışmıştır. 1970 ve 1980'li yıllarda
başlayan mali ve diğer hizmet piyasaları ile
yatırımların entegrasyonu süreci ise yine GATT
Uraguay Round'u çerçevesinde belirli kurallara
bağlanmıştır.
Küreselleşme akımını besleyen kaynaklar ticaret,
seyahat ve iletişim teknolojisi alanında son
yıllarda meydana gelen patlamadır. Dünya çapındaki
liberalleşme, ideolojik blokların yıkılışı
sayesinde kalıcı hale gelme umudu veren barış ve
bir yığın kummsal iyileşme dünya ticaretinde,
ülkelerarası seyahatte ve iletişimde müthiş
sıçramalara yol açmıştır.
Küresel karakteri daha da belirginleşen sermaye
piyasaları bir taraftan düzenlemelerden sıyrılırken
diğer taraftan da liberalleşme yönünde ciddi
gelişmeler kaydetmiştir.
19901ı yıllarda demirperde ülkelerindeki ekonomik
ve siyasal çöküntü, doğu Avrupa ülkelerinin dışa
açılması ve iki Almanya'nın birleşmesi uluslararası
finans piyasasına canlılık kazandırmış, küresel
alanı daha da genişletmiştir.
Dünya Ekonomisinde Gelişmeler
Bazı sonullarına rağmen dünya ekonomisinde olumlu
gelişmeler gözlenmektedir. Dünya'da nüfus, milli
gelir, para ve fiyatlar, dış ticaret, dış borç ve
işgücü piyasalarındaki gelişmeler açısından;
sanayileşmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler ve
Doğu Avrupa ülkeleri gruplaması itibariyle
incelediğimizde dünya ekonomisindeki gelişmeleri
görmek mümkün olmaktadır.
Nüfus
Sanayileşmiş ülkelerde nüfusun artış hızı %0.8,
gelişmekte olan ülkelerde %2.1, Çin' de °/o 1.3 ve
dünya ortalaması da % 1.7 olmuş-aır. Sanayileşmiş
ülkelerdeki nüfus artışı dünya ortalamasının
altında seyretmiştir.
Üretim ve Büyüme
1995 yılında yavaşlayan büyüme 1996 yılında yüzde 4
olmuştur. 1997 yılında yüzde 4.4 olacağı 1998
yılında ise aynı düzeyde kalacağı talimin
edilmektedir. 1995 yılında yavaşlayan dünya
üretimi, gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek büyüme
hızı ve Japon ekonomisinde görülen canlanmanın
etkisi ile yükselmiştir
Para ve Fiyatlar
Dünya genelinde enflasyonun aşağıya çekildiği, kamu
açıklarının çok sayıda ülkede denetim altına
alınarak uzun dönemli faiz hadleri üzerindeki
baskının hafiflediği ve belli başlı paralar
arasındaki çapraz kurların içinde bulunan makro
ekonomik koşullarla tutarlı olduğu görülmektedir.
Dış Ticaret
1996'da dünya ticaretindeki artışın yavaşladığı
görülmektedir. Bunun nedeni, başta gelişmekte olan
ülkelerde olmak üzere, dünya genelinde
serbestleştirilen uluslararası ticaretin başlangıç
etkilerinin giderek azalması olup, bu eğilimin
önümüzdeki yıllarda da devam etmesi beklenmektedir.
Bunun yanında, 1996 yılında, dünya ithal talebinin
yaklaşık 2/3'ünü oluşturan gelişmiş ülkelerin
ithalatında görülen daralma ile gelişmekte olan
ülkeler yönünden önemli olan petrol dışı temel mal
fiyatlarındaki düşüşler de dünya ticaretinin
yavaşlamasında rol oynamıştır.
Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Borçlar
Gelişmekte olan ülkelerin toplam dış borçlan 1996
yılında yüzde 3 artarak 1.783.3 milyar dolara
yükselmiştir. Toplam dış borçlar içinde resmi
kreditörlerden sağlanan borçların payı yüzde 42.5,
ticari bankalardan sağlanan borçların payı yüzde
23.8 ve diğer kreditörlerden sağlanan borçların payı
yüzde 33.7 olmuştur. 1997 ve 1998 yılında gelişmekte
olan ülkelerin toplam borçlarının artacağı 1998
sonunda 1.949.2 milyar dolara ulaşacağı tahmin
edilmektedir.
İşsizlik
Yüksek orandaki işsizlik ülkeler ve bölgelere göre
farklılıklar göstermekle birlikte önemli bir problem
olmaya devam etmektedir. Gelişmiş ekonomilerde
ortalama işsizlik oranı 1996 yılında yüzde 7.3 ile
bir önceki yıl düzeyinde kalmış, sanayileşmiş
ülkelerde. ise 35 milyara ulaşan işsiz sayısı toplam
işgücünün yüzde 6.9'unu oluşturmuştur. 1996 yılında
Avrupa Birliği'nde az da olsa artış gösteren
ortalama işsizlik oranı yüzde 11.3 olmuş, Avrupa
kıtasındaki bir çok ülkede ise 1930 yılından beri en
yüksek düzeyi olan %12'ye ulaşmıştır.
Sonuç ve Değerlendirme
1980'li yıllardan itibaren Dünya iletişim ve
ulaştırma teknolojisinde sağlanan ilerlemenin
sağladığı ivme ile, üretim, ticaret ve finans
alanındaki çok taraflı gelişmeler ile liberal
eğilimin güç kazandığı teknolojik gelişmenin köklü
değişikliklere yol açtığı bir döneme girilmiştir.
Dünya ekonomisinin gündeminde en çok tartışılan konu
haline gelen küreselleşme iyi ve olumlu yönleri ile
sunduğu imkanların yanısıra Güney Doğu Asya
borsalarında olan son dalgalanmalarda yaşandığı
gibi, riskleri de beraberinde getirmektedir.
Ortaya çıkacak etkilerin olumlu veya olumsuz olması
ve ülkelerin global piyasalardaki başarısı, ortaya
çıkacak problemlere karşı gösterecekleri esneklik ve
uyum kabiliyetlerine ve tehlikelerden korunmak için
destekleyici kurumların oluşturulmasına önemli
ölçüde bağlı olacaktır.
|