Uluslar arası İlişkiler ve Ekonomi
Türkiye'de etnik ve mezhep kökenli
çatışmalar alevlendirilme yolunda. Kıbrıs sorunu
Türkiye üzerinde sallanıyor. Türkiye, Ortadoğu'da
söz sahibi, hatta lider olmak istiyor. Türkiye'nin
Bağımsız Devletler Topluluğuna ve İslâm ülkelerine
açılımı var. Bir Bosna-Hersek meselesi var. Bir
Azerbeycan-Ermenistan çatışması var. Bunlar,
Türkiye'nin içinde ve çevresindeki ana ve
uluslararası nitelikteki sorunlardır.
Böyle bir havuzda yüzen Türkiye, durmadan dövizini
eritiyor, sanayini, neredeyse, durma noktasına
getirircesine faizleri yükseltiyor ve giderek
yükselen faizlerle dışarıdan borçlanıyor, ihracatı
yerinde sayarken, ithalatı yükseliyor.
Dışarıdan alınan borçlarla bir yandan günlük işler
yürütülüyor, diğer yandan da güçlü finans kesiminin
enflâsyon karşısında erimesi önlenmeye çalışılıyor.
Türkiye'nin bu sorunları nasıl algıladığına
baktığımızda, inanılmaz bir rahatlık içinde
olduğunu görüyoruz. O kadar durumdan memnunuz ki,
ne sanayi ve üretimde bir hamle yaparak, ne
ekonomideki akıl almaz israfı (sadece kamu kesiminde
değil, tüm ekonomide) önleyerek, ne de finans
kurumlan yolu ile dışarıya yönelik kanamayı
azaltarak, önümüze konacak olan faturayı, biraz da
olsa hafifletme yoluna gitme gereksinmesi
duymaktayız. Böyle bir şey akıl ve mantıkla
açıklanamaz!
Öte yandan, yükü yine hangi kesimlerin çekeceği de
belli; kâr, faiz ve rant geliri elde edenlerin
dışında kalan kesimler. Bu ücretleri ekonominin
kaldıramayacağını ileri sürenler, repo faizine
salınan % 5 vergiyi bile çok görmektedir. Kamu
kesimine vergi yerine borç vermeyi daha uygun
görenlere olan borçları erteleme düşüncesine, sade
kaşlarını değil, kafalarını da kaldırarak olumsuz
yanıt verenler, ücretli ve düşük gelirlilerin
bastırılması tezinde efendiliklerini hiç
bozmamaktadırlar. Anlaşılan, ahlâkları başka türlü
davranmaya müsait değil!
İşler sıkıştıkça, siyasette yüklenilen görevlerin
yerine getirilmesi de kolaylaşıyor. Örneğin,
özelleştirme hızlanma eğilimi kazanıyor ve belki de
yoğun fiili uygulamalara geçilebilir. Kimse de fazla
bir şey söyleyemiyor. Türkiye'nin önünde, yukarıda
da sadece birkaçını belirterek ifade ettiğim gibi,
daha bir dizi çok ciddi ve hayati sorunlar var. Bu
sorunların üzerinde ise, şahinler uçuyor.
Bu ülkeyi Ortadoğu liderliğinden Lâtin Amerika
konumuna işçiler getirmedi. Çünkü kaynaklar onların
tasarrufu altında değil idi. "O halde bu ülkeyi bu
sonuca kim itti?" diye sorduğumuzda, cevap çok
açıktır: Hakim güçler! Dış güçleri burada, hemen
devreye sokarsak, iç güçlerin hakkını yemiş oluruz.
Bu güzide iç güçler ki, kendilerine inanılmaz
kaynaklar aktarıldı, arkalarına inanılmaz destekler
koyuldu. Onlar da işte bu eserlerini yarattı! Bu
durum karşısında dış güçlere zaten fazla iş kalmadı.
Dış güçler, iktisattaki "en düşük emek kuralı"na
uyarak, fazla çaba sarf etmeden, meyvalarını
toplamaya koyuldu. Umalım ki, işler bu kadarla
kapanır!
Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi
Maliye Bölümü
|