Uluslar arası ve Küresel Terörizm
Uluslararası terörizm genellikle iki veya daha fazla ülkenin
vatandaşları tarafından işlenen eylemleri içerir.
Uluslararası terörizm eğer; 1. Yabancılara veya
yabancılara ait hedeflere yöneltilirse, 2.
Hükümetler veya bir devletten fazla devletin
beslediği, desteklediği unsurlarca yapılırsa, 3. Bir
yabancı hükümetin veya milletlerarası örgütlerin
siyasetlerini etkilemek için yapılırsa gerçekleşmiş
olur.
Modern zamanların savaşı olarak adlandırılan uluslara/ası terörizm
dehşet, terör yaratarak kabul edilmiş milletlerarası
diplomasi, savaş kuralları ve usulleri dışında
sonuçlar almak ister.
Günümüzde, çoğu zaman terör eylemleri, uluslararası niteliğinin bir
sonucu olarak, genelde, icra edildiği ülkeden başka
bir ülkede planlanmakta ve eylemlere değişik
ülkelerden insanların karıştığına, hatta çeşitli
terör örgütlerinin birbirleriyle işbölümü ve ittifak
içerisine girdiklerine tanık olunmaktadır.
Yerküreyi adeta bir köye dönüştüren küreselleşme ve
gelişen teknoloji, teröre küresel nitelendirmesini
kazandıran korkunç bir boyut eklemistir. 11 Eylül ve
sonrası uluslararası terör saldırılan artık küresel
terör veya hiper terör olarak adlandırılmaktadır.
Terörizm, günümüzde, büyük malî kaynakları gerektiren,
uluslararası bağlantıları içeren, ticarî bir
faaliyet koluna dönüşmüş gözükmektedir. Bu dönüşüm,
yeni bazı terörizm tiplemelerini de beraberinde
getirmiştir. Narko-Terörizm, kimyasal ve biyolojik
unsurlar üzerinden yapılan terör ve siber terörü bu
çerçevede belirtmek mümkündür.
Terörün Finansmanının Önlenmesi
Terörün mali kaynakları kurutulmadan bu alandaki mücadelede mesafe
alınmasının mümkün olmadığı, artık tüm uzmanların
ortak kanaati halini almıştır. Uluslararası toplum,
nasıl örgütlü suçlarla mücadele alanında karapara
aklamanın önlenmesi ve cezalandırılmasını temel bir
strateji olarak görüyorsa, aynı görüş terörle savaş
açısından terörün finansmanı için de geçerlidir.
11 Eylül saldırılarının ardından, kara para aklama ve terörün
finansmanıyla mücadele birlikte anılır olmuştur.
Terör örgütleri de tıpkı mafyalar gibi,
faaliyetlerini finanse edecek fonları sağlayacak suç
gelirlerini özellikle uluslararası malî dolaşımlar
içinde aklamaktadırlar. Bu noktada kara para
aklamanın önlenmesi ve cezalandırılması, terörün
finansmanının engellenmesine de yaramaktadır. Ancak
terör örgütlerinin bir kısım gelirleri yasal ticarî
faaliyetlerin gelirleri ile yardım kampanyalarında
sağlanan paralara ya da bireysel bağışlara
dayanmaktadır. Kaynağı meşru, dolayısıyla kara para
olarak nitelendirilemeyecek sözkonusu gelirler,
gizli dolaşımlara sokularak silah satın almaları ya
da eylemcilerin maaşını verme gibi amaçlarla, örgüt
hücrelerine tahsis edilmektedir.Görüldüğü gibi,
burada aklamanın tam tersi bir işlem söz konusu
olup, yabancı literatürde "tersine aklama" ya da
"temiz parayı kirletme" işleminden
bahsedilmektedir. Dolayısıyla, karapara aklamada
gelirin nereden geldiği, terörün finansmanında ise
gelirin nereye gittiği soruşturulmaktadır.
Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan ve ülkemiz tarafından 10
Ocak 2002' 4738 sayılı yasa ile onaylanan 9 Aralık
1999 tarihli "Terörizmin Finansmanının Önlenmesine
Dair Uluslararası Sözleşme"; terör eylemlerini
finanse etmeye yönelik fiilleri ayrı bir suç olarak,
öngörerek, terörün finansmanında kullanıldığından
şüphelenilen malvarlığı üzerine tedbir konulmasına
ilişkin hükümler getirmiştir. Sözleşmenin 18 inci
maddesi ile terörün finansmanını engellemeye yönelik
olarak banka gizliliği ilkesi sınırlandırılmış,
bankalar ve finansal kuruluşlara kimlik tespiti,
olağandışı ve şüpheli işlem bildirimlerini yapma
yükümlülüğü getirilmiştir.
11 Eylül saldırılarının ardından 29-30 Ekim 2001'de
Waşington'da toplanan Uluslararası Mali Eylem Gücü
(FATF) kara para aklama ile mücadele görevini
terörizmin finansmanına da genişletmiş ve bu alanda
8 özel tavsiye kararı almıştır.
FATF'in sekiz tavsiyesi başlıklar halinde şöyle sıralanabilir:
Birleşmiş Milletler Belgelerinin onaylanması ve
yürürlüğe konması; Terörizmin, terörist eylemlerin
ve terör örgütlerinin finansmanının suç haline
getirilmesi;Terörist malvarlıklarının dondurulması
ve müsaderesi;Terörizmle ügüı şüpheli işlemlerin
bildirimi;Uluslar arası iş birliği; Alternatif
havale yöntemleri; Elektronik transfer; Kar amacı
gütmeyen kuruluşların terörün finansmanı amacıyla
kullanılmaısının önlenmesi konusunda alınması
gereken önlemler.
ÜLKEMİZE YÖNELİK TERÖR BELASI
Çağdaş dünyada Türkiye kadar çok yönlü bir terör saldırısına maruz
kalmış başka bir toplum bulmak kolay değildir.
İlk olarak dış terör bağlamında ASALA terörü pek çok dış
temsilcimizin canını almıştır.
İç terör bağlamında 70'li yıllardan 1980 yılına kadar sağ ve sol
çatışması şeklinde bir terör dalgasında pek çok
vatan evladı kaybedilmiştir.
1980 yılı sonrasında bir de dış destekli bölücü terörle
tanışmıştır. Bu son terör dalgasında Türkiye, 30 bin
insanını kaybederek ve 5 bin evlâdını şehit vererek
terör acısını en derin şekilde yaşamış ve bu alanda
zor bir mücadeleyi vermiş bir ülkedir.
Son olarak 15 ve 20 Kasım 2003 tarihlerinde İstanbul'da
gerçekleştirilen kanlı eylemler uluslararası
terörün küresel kisvesiyle Ülkemizi de hedef
aldığını ortaya koymaktadır.
Türkiye'nin daha önce küresel teröre hedef olan ülkelerin
deneyimlerinden, insanlığın da Türkiye'nin terörle
mücadele konusundaki büyük tecrübe birikiminden
yararlanacağı çok şey vardır.
TERÖRLE MÜCADELE YÖNTEMİ
Demokratik ortamın terörist eylemlerle yok edilmesinin mümkün
olmadığı açıktır. Bu nedenle, terörün en önemli
hedefi Devleti sert tedbirler almaya zorlamaktır.
Çünkü, özgürlükleri kısıtlanmış bir potansiyeli
terörist amaçlar için kullanabilmek terörizm için
önemli bir aşamadır.
Teröristler, adî suçlulardan farklı olarak kendilerini suşlu
görmezler, dirençleri daha fazla ve motivasyonları
daha güçlüdür. Dolayısıyla terörle mücadele hem
hukuk yönünden, hem de güvenlik birimleri bakımından
özel bir ihtisas alanıdır.
Hukuk, kolluk için bağlayıcıdır. Terörist için bir
şey ifade etmez. Başka bir deyişle mücadele eden
taraflardan biri kayıtlı, sınırlı ve denetim altında
olmak durumundadır, diğeri ise hiçbir kayıt ve
kuralla bağlı değildir. Bu durum, en azından ilk
anda kolluk için bir dezavantaj teşkil edebilir ve
kolluğu hukuku şu veya bu şekilde delme düşüncesine
itebilir. Bununla beraber, uzun vadede hukuka
bağlılığı, güvenlik güçlerini asıl güçlü kılan şey
olacaktır.
Terörün sihirli değnekle birden çözümü hiçbir yerde yoktur. Ancak,
terörizmin kucağına düşmemek için demokrasinin
tepkileri demokrasinin dayandığı ilkelere sadık
olmalıdır. Terörizm ancak halk iradesi ile mağlup
edilebilir. Böyle bir iradeyi vatandaşlar kurdukları
demokrasi ümitlerine uygun işlediği zaman ortaya
koyarlar.
Unutulmamalıdır ki, bu mücadelede, düşmanın adresi,
üniforması ve bayrağı yoktur.
|