|
Uzayda Uydu Yarışı, İnternet ve Veri
İletişimi
Doç. Dr. Ahmet Şahinkaya
Uzaya uydu yerleştirmek isteyen ülke ve kuruluşlar
son yıllarda çok yoğun olarak artmıştır. Talepler
daha çok ekvatordan 36.000 km. uzaklıkta bulunan
Jeostasyoner Uydu Yörüngesine olmaktadır. Bu
yörünge göreceli sabit iletişim uydularının
yerleştirildiği tek yörüngedir ve sınırlı
kapasiteye sahiptir. O nedenle bu yörüngenin
uluslararası paylaşımı Birleşmiş Milletlerin bir
kuruluşu olan Uluslararası İletişim Birliği (ITU)
tarafından hakkaniyetle yapılmaya çalışılmaktadır.
Uydu projesine sahip ülke ve kuruluşlar, ITU'ya
kendi ulusal Radyo-Televizyon yayınlarını düzenleyen
kurul aracılığı ile başvurarak, jeostasyoner
yörüngede uydu pozisyon (koordinat) ve frekans
talebinde bulunurlar. ITU bu başvuruyu o pozisyona
yakın çalışmakta olan veya daha önce başvurmuş olan
projeleri dikkate alarak değerlendirir ve başvuru
sahibine tavsiye niteliğinde bu projenin gerçekleşip
gerçekleşemiyeceği yönünde kararını bildirir.
İTO'nun kararları teknik ve idari bazda tavsiye (recomondation)
niteliğindedir ve yaptırım gücü yoktur. İTO'nun
yaptırım gücü olmamasına rağmen kararlan çok ciddi
teknik çalışmalar sonucu alındığından tüm ülkelerce
saygı ile kabul edilmektedir.
Uydu fırlatma projesi ITU tarafından onaylanan
kuruluşa uydu pozisyonu ve frekansları bildirilir ve
bunlar adlarına tescil edilir. Bu projenin
gerçekleştirilmesi, yeni uydunun uzayda çalışır
duruma gelmesi için proje sahibine 9 yıl süre
verilir. Bu süre içinde projesini gerçekleş-tirmeyen
kuruluş için tahsis edilen pozisyon ve frekanslar
iptal edilir ve sırada bekleyen başka bir kuruluşa
verilir. Zaten bir uydunun imal edilmesi,
fırlatılması ve çalıştırılması 5 yıl almaktadır.
Uydu fırlatmak isteyen her başvuru sahibinin
amacmdaki ciddiyeti başta kestirmek mümkün değildir,
yani hakikaten uydu fırlatmayı amaçlamakta mıdır
yoksa başvuaıda bulunup alacağı pozisyon ve
frekansları spekülatif amaçlamı elde tutmak
istemektedir.
iletişim uydularının yayınlarında kullanılan
frekans bandları da yayın amacına göre farklılık
göstermektedir. Uydu başvuaı formlarında yoğunluğun
en yüksek olduğu frekans bandlan L, C ve Ku bandları
olup, VSAT iletişim hizmetleri amaçlı kullanılan Ka
bandında bile son birkaç yıldır aşırı başvuru söz
konusu olmaktadır. Jeostasyoner yörüngede yer alan
radyo-televizyon yayını ve telefon haberleşme amacı
için kullanılan modern uydular yoğunlukla Ku
frekans bandını kullanmaktalar ve yeni projeler de
bu bandda frekans talep etmektedirler. Teknolojik
gelişim sonucu, çalışılması güç bir band Ka(20-30
GHz) bandında da VSAT ileşimi dışında Radyo-TV
yayını yapma olanağı da doğmakta ve bu yönde de
talepler artmaktadır.
İTO'nun Uluslararası Uydu Frekans Ala-kasyonu
(Dağıtım) yöntemi haddinden fazla başvuru nedeniyle
kötüye kullanılmaktadır. Uluslararası iletişim
Birliğine (ITU) 1000'den fazla uydu kuruluşu
jeostasyoner pozisyon için başvuruda bulunarak form
doldurmuş ve artık sistem yeni başvuru formlarını
değerlendiremez duruma gelmiştir. Bir uydu
kuruluşunun pozisyon (koordinasyon) ve frekans (APB)
tahsisi için başvurusunun ITU tarafın-dan
değerlendirilmesi iki yıldan fazla zaman alır duruma
gelmiştir. Bu başvunı formu kağıtları olarak
biriken henüz realize edilememiş uydu projelerine
"KAĞIT UYDULAR" denmektedir. Sistemin tekrar
çalışır dunıma getirilebilmesi için bir yol
bulunması şarttır. Bu da ancak çok sayıdaki "Kağıt
Uyduların" miktarını azaltmakla, bir kısmını iptal
etmekle mümkün olacaktır. Bu uydu başvurularının
içinde "öncelikli" olanların ITU tarafından tespit
edilmesi gerekmektedir. Bu anlaşmazlığın devamı
duru-muda, ITU sınırlı doğal kaynak olan yörünge
pozisyonları ve spektrum frekanslarının hakkaniyet
içinde pay edilmesi için yeni yöntemler bulmak
zorundadır. Buna örnek olarak aynı coğrafik bölgeye
hizmet verecek ve ayrı frekansları kullanan
uyduların aynı pozisyona COLOCATED olarak
yerleştirilmesi mümkündür. Uzayda herbir kenarı 64
km olan bir küp hacim içine maksimum 8 adet uyduyu
coloca-ted olarak yerleştirmek mümkündür (jeostasyoner
yörüngede). Ancak aynı pozisyona aynı frekansları
kullanan uyduların yerleştirilmeye çalışılması ise
teknik olarak mümkün olmadığından, idari anlamda
uluslararası sorunlar yaratacaktır. Diğer taraftan,
çok sayıda kağıt üzerinde görünen fakat
gerçekleşmeyen uydular nedeniyle başvunı formunu
daha önce doldurmuş kuruluşa uydu işletme hakkının
tanınması ne derece doğru olacaktır?
ITU, bir RTÜK (Türkiye), bir FCC (ABD) veya bir CSA
(Fransa) gibi ulusal kuruluş olmayıp, uydu
operatörlerine frekans tahsisi konusunda ancak
teknik önerilerde bulunabilmekte, belirli bir uydu
projesinin kabul veya reddedilmesi gibi karar
verememektedir. ITU, her ülkenin kendi egemenliği
içinde kendi telekomünikasyon kurallarım kendisi
düzenleme hakkına saygılı davranma prensibi içinde
üye ülkeleri serbest bırakmıştır. Ve bu amaçla ITU,
tavsiye kararları niteliğinde Telsiz Tüzüğü (Radio
Regulation) yayınlamıştır. ITU Radyo Komünikasyon
Bürosu, Telsiz Tüzüğünde belirtilmiş minimum
şartlara uyduğu sürece tüm başvurulan kabul eder.
Uydu kuruluşu da, belirli teknik parametrelere
uymak zorundadır ve ayrıca seçilen frekans bandının
da o hizmet için ayrılmış olması gerekmektedir.
ITU'ya başvunıyu da uydu operatörü değil, onun bağlı
olduğu ulusal otorite yapmalıdır. ITU Radyo
Komünikasyon Bürosu, yeni uydu başvunısu-nun
parametreleri, daha önce başvuran uyduların ve
hatta çalışmakta olan uydulann parametreleri ile
çakışırsa ve enterferansa neden bile olsa, başvuruyu
reddetme yetkisine sahip değildir.
Aşırı başvuruların iki ana nedeni vardır. Birinci
neden, ilerde kullanmak amacıyla bir uydu posizyonu
ve frekans kapmak. Böylece bu parametreleri dokuz
yıl kapatmış oluyor. Yani uydu, kağıt üzerinde
görünüyor ama kısa vadede gerçekleşecek bir proje
değil, ikinci neden, uydu operatörlerinin mevcut
pozisyon ve koordinatların ihtiyaçlarına cevap
verememe ve yeni yayın alanlarının çıkması
endişesine karşı, fazla miktarda pozisyon ve
frekansı yedek olarak elde tutmak istemeleri. Bu
nedenle "Kağıt Uydular" deyimi sübjektif bir
deyim. Çünkü realize olmuş, çalışan uydular için de
projenin başlangıcında başvuru formu doldurmaları
gerekmektedir. Dolayısıyla, hangi proje Kağıt
Uydudur, hangisi değildir, bunu kestirmek çok güç.
Fakat tüm başvuruların teknik olarak gerçekleşmesi
de imkansız olduğuna göre ITU zor durumda
kalmaktadır.
Uzaydaki bu uydu pozisyonu ve frekans kapma yansı
şu soruyu akla getirmektedir. Mevcut uydu frekans
tayfı ne kadardır? Başvuran uydular için ne kadar
frekans tayfına gerek vardır? Mevcut frekans tayfı,
yani band-lar bilinmektedir. Ancak bir uydunun
kullanacağı frekans miktarı çok değişkendir. Bu
uydunun yayın gücüne (EIRP) ve yeryüzünde yayın
yapacağı alanın büyüklüğüne bağlıdır. Avrupa yapısı
uyduların Uplink ve Downlik bağlanü-larda
kullandıkları toplam frekans tayfı, aynı amaçla
Amerikan uydulanmn kullandığı toplam frekans
tayfından daha azdır. Bu da göstermektedir ki aynı
büyüklükte bir alana aynı güçte yayın yapan iki uydu
kuruluşu farklı miktarlarda frekans tayfı
kullanmaktadırlar. Diğer bir farklılık da Ka bandı
yayınlarında görülür. Ka Bandından yayın yapan
uyduların küçük izdüşümleri olduğundan aynı
frekansı tekrar kullanabilirler. Buna örnek olarak
aynı uyduda aynı frekans altı defa kullanılarak
altı değişik coğrafik bölgeye yayın
yapılabilmektedir.
Buraya kadar açıklanmaya çalışılan sorunlar
Jeostasyoner (veya jeosenkron) yörünge ile
ilgilidir. Bu yörünge astronot veya kozmonotların
ulaşamadığı, dünyadan 36.000 km mesafede yer
almaktadır. Şimdi değinilecek konular ise "Alçak
Yörünge" de (LEO) yer alan uydularla ilgilidir.
Alçak yörünge uyduları dünyadan 300 ilâ 400 km
uzaklıkta yer alırlar ve sürekli hareket
halindedirler. Dünyada bir nokta ile ancak bir buçuk
saat iletişim kurabilirler ve sonra yer
değiştirirler. O nedenle dünyada aynı noktanın uydu
ile iletişimi için birden fazla uyduya gerek
vardır. Matematiksel hesaplamalara göre tüm dünya
Jeostasyoner olarak konuşlanmış 3 adet uydu ile
kapsana-bilmektedir. Fakat tüm dünyayı Alçak
Yörüngede yer alan uydulardan 66 adet kullanarak
ancak kapsayabiliyoaız. Yani yörünge alçal-dıkça
uydunun izdüşümü küçülmekte ve bu izdüşümü sürekli
hareket etmektedir. O nedenle tüm dünyanın
birbirine elektronik olarak bağlanabilmesi için
MOTOROLA'nm IRI-DIUM projesine göre 66 adet uyduya
gerek vardır.
Her iki yörüngenin de avantajları ve dezavantajları
vardır. Jeostasyoner yörüngedeki uyduların (Türksat
da bu yörüngededir) göreceli olarak sabit olmaları,
Radyo ve Televizyon yayıncılığı için ve telekom
kurumları arası telefon bağlantıları için çok
uygundur. Ancak dünyaya çok uzak olmaları nedeniyle
cep telefonu bağlantısı yapılması imkansızdır. Yani
elimizdeki cep telefonunun maksimum 3W gücündeki
anten çıkışındaki sinyalin o uzaklıkta bulunan
uyduya ulaşması mümkün değildir. O nedenle cep
telefonlarının dünya çapında uydular üzerinden
birbirine bağlanabilmesi ancak hücresel yöntemle
çalışan onlarca Alçak Yörünge uyduları ile mümkün
olabilecektir.
Günümüzde Internet bağlantıları genellikle mevcut
tel hatlan ile yapılmaktadır. 19. Yüzyıldan kalma
bir teknoloji olan bu çift telli telefon hatları
bilindiği gibi yüksek miktarda
verinin iletilmesine elverişli değildir. O nedenle
İnternette özellikle görsel materyallerin
alınmasında yavaşlık söz konusudur. İnternette çok
yüksek süratlerle veri iletişimi için
kullanılabilecek yöntemlerden biri de uydu
bağlantısıdır. Ama hangi uydu sistemi ile bağlantı
yapılmalı? Jeostasyoner uydularla mı? Yoksa Alçak
yörünge uydularıyla mı? Her ikisi için de çalışmalar
yapılmakta ve uydu üreticisi firmalar bazında her
ikisi için de lobiler oluşturulmuş dummdadır.
Jeostasyoner uydu üreticileri, çok az sayıda uydu
ile tüm dünya kapsana-bildiğine göre bu tip uyduyla
İnternet iletişiminin alt yapısı daha ucuz
olacaktır ve enformasyonun iletilmesi daha kolay
olacaktır tezini savunmaktadırlar. Ancak burada
teknik bir sorun ortaya çıkmaktadır. Bu uydular
dünyadan 36.000 km uzaklıkta olduğundan, buna
elektromanyetik sinyalin gidip-gelmesi yaklaşık
yarım saniye almaktadır. Bilgisayar teknolojisinde
veri iletişiminde yarım saniye oldukça uzun bir
süredir. Bu yarım saniyelik süre, internette
Transmisyon Kontrol Protokolü (TCP) ile
jeostasyoner uydu üzerinden iletişim kurmada
uyumsuzluklara neden olmaktadır. Transmisyon
Kontrol Protokolü (TCP) internette verinin (Data)
paketler halinde akışını sağlayacak düzenlemeyi
yapar. Bu veri paketleri alıcı terminallere
bilgisayar tabanlı olarak gönderilir ve her paketin
iyi durumda ulaştığını belirten alındı mesajı
ulaşana kadar bir buffer de paketlerin bir kısmı
depolanır. Bu işlemler nanosali-seler mertebesinde
yapılarak, veri paketlerinin peşpeşe ilerleyen
(kayan) pencereler serisi şeklinde hareketi
sağlanır. İşte bu noktada jeostasyoner uydulardaki
yarım saniyelik sinyal gecikmesi veri iletişimindeki
bu paket kaymalarını olumsuz yönde etkilemekte ve
teknik sorunlar yaratarak, verinin kaybolmasına
neden olmaktadır. "Latency" denilen bu uydu iletişim
gecikmesinin İnternette neden olduğu protokol
problemini giderecek, "overlay" protokol denilen
kesintisiz veri akışını sağlayacak özgün bir
protokol üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Kısa
zamanda geliştirileceği düşünülen bu protokol ile
tüm veri paketlerinin hatasız olan jeostanyoner
uydularla iletilmesi sağlanacaktır. Overlay
protokolü ile veri akışı
doğru bir hız ile sağlanacak ve iletişim sonunda
paketlerdeki hasarlı veriler kontrol edilecektir.
Gerektiğinde, tekrar iletim (retransmis-yon) yoluyla
yeni bir hatasız paket, hatalının yerine tekrar
iletilerek, TCP'yi hiç bir sinyal gecikmesi
etkilememiş gibi iletişim kesintisiz sağlanacaktır.
Diğer taraftan Alçak Yörünge uyduları üreten
firmalar karşıt bir görüşle, internetin uydu
üzerinden veri iletişimini en başarılı yapabilecek
sistemin dünyadan 300-400 km uzaklıktaki Alçak
Yörünge uyduları ile olacağını savunmaktadırlar. Bu
görüşün başını ünlü bilgisayar duayeni Bili Gates
çekmektedir. Bili Ga-tes'inde ortağı olduğu
Teledesic uydu firması Alçak Yörünge (LEO)
uydularında daha önce bahsettiğimiz somnların
yaşanmayacağını ve İnternette veri iletişiminde, bu
uydularla ve yerde de fiber optik şebekelerle
enterkonnek-te bir sistemle optimum bir sonuç
alınacağını savunmaktadırlar. Teledesic uydularının
dünyaya yakınlığı, geniş band interaktif
(etkileşimli) yayın yapmaya elverişli olmaları ve
onlarca-sının dünyanın tümünü kapsaması Internet
için aranan şartları yerine getirmektedir. Üstelik
bu projenin karada da (terristria olarak) fi-beroptik
bir iletişim şebekesi ile desteklenmesi, sadece
Internet olayında değil, interaktif TV ve Radyo,
görüntülü telefon, VSAT ve daha birçok bilgisayar
tabanlı telekonferans, hiper-medya, hipertext veri
iletişimi konularında çığır açacak nitelikte
sonuçlar doğuracaktır. Alçak Yörünge savunucuları,
Jeostasyoner'cile-rin latency problemini
çözeceklerine inanmamaktadırlar. Teledesic'in
"Beyaz Raporu"na göre, Jeostasyoner Internet veri
iletişiminde, TCP'de sinyal gecikmesi dikkate
alındığında maksimum veri iletimi saniyede 128
kilobits olmaktadır. Bu da Ka-Band uydu şebekesinin
saniyedeki 2 megabit kapasitesinin %7'si
olmaktadır. Ayrıca Teledesic'in yetkililerine göre
bir Web Sayfası düzinelerce işlem görmektedir ve
kullanılan TCP'de sinyal gecikmeleri yavaşlamaya
neden olmaktadır. Fiber optik ağlara göre,
Jeostasyoner iletişimde Web sayfalarının yüklenmesi
on ila yüz defa daha fazla zaman almaktadır. Bu da
Alçak Yörünge uydularıyla veri iletişimini daha
olanaklı hale getirmektedir. Ancak Alçak Yörünge de
dikensiz bahçe değil tabi, burada da en büyük soran
"Gürültü". Bu yörüngede yapılan iletişimde, Uplink-Downlink
bağlantıları da gürültü faktörü yüksek olmaktadır.
Tüm bunlar göstermektedir ki, ister Jeostasyoner
ister Alçak Yörünge uyduları olsun, hepsinin
İnternet veri iletişiminde değişik soranları
vardır. Günümüz teknolojileri içinde bu iletişimi en
sorunsuz ve en yüksek kapasite ile
gerçekleştirebilecek yöntem Fiber optiktir. Dünya
çapında fiber optik ağının kuralmasına değişik
projeler bazında başlanmış olup, bunun tüm dünyayı
kapsıyacak hale gelmesi daha uzun yıllar ve büyük
meblağlar alacaktır. Fiber optik projesinin
gerçekleşmesi durumunda tüm uydu sistemleri, bu
şebekenin önemli birer destekleyici olacaklardır.
Bu makalede Internet sorununa en kısa vadede çözüm
getirebilecek olan değişik uydu sistemleri ele
alınmış ve bu uydu sistemlerinin kendi soranlarına
değinilmiştir. Ancak uzun vadede İnternet veri
iletişiminin en mükemmel bir iletişim ağına sahip
olması dünya çapında bir fiber optik ağının
tamamlanması ile mümkün olacaktır. Avrupa ve Asya
ülkelerini Fiber optik ağ ile birbirine bağlayan
FLAG projesi tamamlanmak üzeredir. Aynca Amerika,
Avrupa, Asya bağlantıları da yapılmaktadır. Bundan
sonraki aşama ülkelerin kendi içlerinde ulusal
fiber optik ağlarını kurmalarıdır. Bu konu başka bir
makalede ele alınabilecek kapsamda olduğundan
burada detayına girilmemişür.
|