Vergi Oranlarındaki
İndirimle Ekonomik Büyümenin İlişkisi
Durgunluk
içine girmiş bir ekonomiyi canlandırabilmek için önemli bir
önlem vergi oranlarında indirime gitmektir. Böylelikle kişi ve
kurumların ellerinde yatırım veya diğer giderleri
gerçekleştirebilmek için daha fazla imkan bırakılmış ve talep
canlanması sonucunda ekonominin durgunluktan çıkarılmasına yol
açılmış olur. Böyle bir maliye politikasının bütçe açığı
verdirmesi olağandır.
ABD'de Başkan
Reagan döneminde ekonominin durgunluktan çıkarılması amacıyla
uygulanan ve adına "arz yönlü iktisat" (supply side economies)
denilen maliye politikasının özü, kamu giderlerinde kısıntı
yapılırken buradan sağlanan tasarruflar kadar vergi
indirimlerine gitmek şeklinde ortaya konulabilir. Arz yönlü
iktisat savunucularına göre özellikle marjinal vergi oranlarında
yapılacak indirimler kaynakların yeniden tahsisi için teşvik
edici olacak ve bu yolla ekonomik büyüme uyarılmış olacaktır.
Vergi indirimleri ağırlıklı arz yönlü iktisat düşüncesi geniş
ölçüde iktisatçı Arthur Laffer'in "Laffer Eğrisi" diye anılan
tezine dayanmaktadır. Laffer'in vardığı sonuç; vergileri
arttırmakla bütçenin denkleştirilemeyeceği, hatta tam tersine
vergi indirimlerinin ekonomik büyüme kanalıyla yol açacağı gelir
artışı sayesinde, toplanan vergide artışa yol açacağı ve bu
artış yoluyla bütçenin denkleştirilmesine katkıda bulunacağı
şeklindedir.
Söz konusu
maliye politikası 1980'li yıllarda ABD'de (Başkan Ronald Reagan
ve Başkan George Bush tarafından) ve Ingiltere'de (Başbakan
Margareth Thatcher tarafından) uygulanmış ve vergi indirimleri
aracılığıyla sağlanan genişlemenin yararı görülmekle birlikte
çoğu iktisatçı, toplanan vergi miktarının, vergi oranlarında
yapılan indirimlerden kaynaklanmadığı görüşünde bir araya
gelmişlerdir. Vergi oranlarıyla vergi gelirleri arasındaki
ilişkiyi ortaya koymaya yönelik olarak yapılan ekonometrik
çalışmalar da ABD'de vergi oranlarının yüksek olmadığını ve
Laffer'in iddia ettiği gibi bu oranların düşürülmesiyle vergi
hasılatı artışı sağlanamayacağını ortaya koymuştur.
ABD'de çeşitli
itirazlara karşın uygulanmış bulunan vergi indirimleri
paralelinde kamu giderlerinin kısılması sağlanamayınca, bu kez
daha yüksek kamu açıkları ortaya çıkmaya başlamış ve ekonomik
dengeler daha büyük tehditler altına girmiştir.
Her ne kadar
vergi oranlarında indirim arz yönlü iktisadın en çok bilinen
uygulanma yöntemi ise de ekonomik büyümeyi uyarmak için
kullanılan başka bazı araçları da vardır. Ulaştırma, haberleşme
ve mali hizmetlerde yapılacak serbestleştirmelerin, gerçek dışı
çevre koruma standartlarının hafifletilmesinin büyüme üzerinde
olumlu etkileri olacağı arz yönlü iktisatçılar tarafından
savunulmaktadır.
ABD'de bütçe
açıklarının rekor düzeylere çıkması sonucunda, bu büyük bütçe
açıklarının kapatılmasına yönelik olarak 1985 yılında iktidar ve
muhalefet partilerinin anlaşmasıyla kısaca Bütçe Dengesi Kanunu
adı verilen ve teklif sahiplerinin soyadlarından hareketle
Gramm - Rudman - Hollings Act (kısaca GRH) diye anılan bir
kanun yürürlüğe konulmuştur. Kanun, 1985' den 1990'a kadar bütçe
açıklarının eşit yıllık dilimler halinde azaltılarak 1990
yılında sıfırlanmasını hedef almış daha sonra nihai hedef yılı,
yapılan yasal bir değişiklikle 1993 yılına ertelenmiştir. Kanun,
bütçe açıklarının gönüllü olarak indirilmemesi halinde otomatik
kesintiler yapılmasını öngören radikal hükümler taşımaktadır.
Pek çok iktisatçının klasik iktisadın etkisinde hazırlandığını
ileri sürerek ağır şekilde eleştirdikleri kanun, uygulamada
başarılı sonuçlar vermemiştir. Aslında kanunun, ABD Anayasa
Mahkemesi'nin (Supreme Court) otomatik kesintileri Anayasa'ya
aykırı bularak iptal etmesi, bütçelerin iyimser tahminlerle
hazırlanarak gerçek olmayan miktarlardan kesintiler yapılması
gibi nedenlerle tam anlamıyla uygulanamadığı iddiası da
mevcuttur.
|