Vergilemede
Global Eğilimler
i- Dünya üzerinde entegre oldukça, sermaye ve
işgücü, vergi oranı düşük ülkelere daha serbest
hareket ettikçe, ülkelerin diğer ülkelere daha
yüksek oranda vergi koyma imkanı
sınırlandırılmaktadır. Çünkü; firmalar için
küreselleşme ve teknolojik gelişmelere paralel
olarak (telefon-fax modem vb.) iş faaliyetleri için
merkezlerin kuruluş yeri önemli olmamaktadır.
Küreselleşme ile meydana gelen bu gelişme nedeniyle,
şirketlerin nerede vergi ödeyecekleri karar almaları
zorlaşmakta ve vergilemenin en az olduğu ülkelere
yönelinmektedir. Ayrıca küreselleşme ile işgücünün
vergilendirilmesinde çeşitli güçlükler ortaya
çıkabilecektir. Küreselleşme ile kaliteli işgücü
vergileme açısından en az vergilendirilen ülkelere
doğru yönelme tehlikesi vardır. Özellikle serbest
meslek faaliyetleri ve kaliteli işgücü açısından
böyle bir tehlike işletmelerin kuruluş yerlerinde
işgücüne en az vergi olan ülkeleri seçmelerine neden
olmaktadır.
ii- internet üzerinden yapılan ticaretin sürekli
olarak artması sonucu bu işlemlerin izlenmesi ve
vergilendirilmesi daha güç olmaktadır. Teoride,
elektronik araçlar aracılığıyla satış yapanlar diğer
işlemlere olduğu gibi vergiye tabidirler. Fakat,
vergi kanunlarında elektronik araçlar aracılığıyla
yapılan ticaret nasıl uygulanacağı belli değildir.
İnternetin belli bir yerleşim yeri olmadığı için,
hangi devletin vergi hakkına sahip olduğunu
belirlemek güç olmaktadır. İnternet aracılığıyla
ticaretin 2000'li yıllarda 7 milyar dolar olacağı
gelecek 30 yıl içinde ticaretin yüzde 30'unun
elektronik araçlar aracılığıyla yapılacağı tahmin
edilmektedir. Bu tahminlerin gerçekleşmesi halinde
vergi egemenliği sorunu çözülmezse internet
üzerinden yapılan kaçakçılık büyük boyutlara
ulaşacaktır. Örneğin, küçük işletmelerin
müşterilerinden Katma Değer Vergisi toplayıp bunları
ilgili ülkelerin vergi dairelerine göndermeleri ya
da internet üzerinden alış-veriş yapan tüketicilerin
Katma Değer Vergisini kendilerinin hesaplayıp vergi
dairelerine yatırmaları beklenemez.
Ekonomik küreselleşmeye paralel olarak , ticari ve
sınai karlar üzerinden alınan vergilerin öneminin
kaybolabileceği ve bunun yerine muamele, tüketim ve
ücretler üzerinden alınan vergilerin alabileceği,
tüketim vergilerinde ise gayrimaddi malların
vergilendirilmesinin zor olacağı konusu uluslar
arası toplantıların gündemine gelmeye başlamıştır.
Ekonomik bütünleşme, vergi oranlarını
yeknesaklaştırmakla birlikte; bazı vergileri
yaklaştırmayı teşvik etmektedir.
Modern vergicilikte adalet, verimlilik, etkinlik
gibi klasik ilkeler yetersiz kalmaktadır. Çağımızın
karmaşıklaşan ve globalleşen dünyasında vergi
sisteminde yer alması gereken öğelerle sistemin
tamamlanması gerekmektedir. Günümüzde küreselleşme
ile birlikte 'Vergilemede Uluslar arası Uyum',
'Vergilemede Uluslar arası Rekabete Dayanıklılık',
'Vergilemede Saydamlık' ve 'Vergilemenin Kamu
Borçları için Güvenilir Bir teminat Teşkil Etrne'si
ön plana çıkmıştır (Gökbunan, 1998:38-40).
Sermeyenin tam anlamıyla mobiliteye gittiği uluslar
arası sermaye hareketlerinin tamamen liberalleştiği
bir ortamda uluslar arası işletmelerin çifte
vergileme yoluyla engellenmemesi, vergi
sistemlerinin birbirlerini bütünler tarzda
geliştirilmesi gereği vardır.
Son yıllarda artan ülkeler arası entegrasyon süreci
ile ortaya çıkan Avrupa Birliği, NAFTA gibi ekonomik
bloklar, ayrıca GATT anlaşmaları çerçevesinde
ülkeler vergi sistemlerini diğer ülkelerle ve
ekonomik entegrasyona dahil olduğu ülkelerle uyum
sağlayacak şekilde yeniden düzenlemek zorundadırlar,
örneğin, Avrupa Birliği'nde, Roma Anlaşmasının
25'inci maddesi gereğince 'Hiçbir üye devlet, diğer
üye devletlerin benzer ürünlerine, kendi ürünlerine
uyguladığı dolaylı ve dolaysız vergi dışında
fazladan vergi uygulamaz' denilmektedir. Anlaşmanın
220'inci maddesinde ise, 'Birlik içinde çifte
vergilendirme kaldırılmıştır' hükmü yer almaktadır.
Çağımızda üretimin büyük bir kısmı çok uluslu
şirketler tarafından sağlanmaktadır. Üretimin elde
edilme amaçları uluslar arası bir önem kazanmıştır.
Bir ürünün imal edilmesi esnasında, dünyanın değişik
bölgelerinden gelen hammadde, sermaye, iş gücü,
ihtira beratı ve enerjinin bir araya toplanmasıyla
üretim evrenselleşmiştir. Ekonominin bu
evrenselleşme olgusu vergilendirme alanında çok
önemli sonuçlar doğurmaktadır.
Vergicilik açısından bakıldığında, halihazırda
dünyanın, ülkelerin vergi özerkliklerinin
birbirleriyle çatıştığı bir ortamda bulunduğu
görülmektedir. Bu durum, vergi politikaları ve
yasaları arasında zorunlu olarak, farklılıklar
meydana getirmektedir. Böylece uluslar arası
ekonomik müesseselerin ve tamamıyla özerk milli
vergilendirmelerin çatışmasından uluslar arası vergi
sorunları doğmaktadır.
Vergilendirmede uluslar arası rekabete dayanıklılık
ilkesi gereği, vergi sistemleri sermaye, emek ve bir
bütün olarak ekonomik aktiviteyi cezbedici olmalı,
caydırıcı ve kaçındırıcı olmaktan uzaklaşmalıdır.
Özellikle son yıllardaki gelişmeler sonucunda iki
ülkede iki defa vergi alınması ülkelerarası sermaye
hareketlerini engelleyici rol oynamaktadır. Çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşmalarıyla sermaye
hareketlerinin önündeki vergisel engeller
kaldırılmaya çalışılmaktadır. Ancak daha çok sermaye
çekmek isteyen ya da ülkelerinin bir finans merkezi
olmasının isteyen bir kısım ülkeler, düşük oranlarda
vergileme ya da hiç vergi almama yolunu
benimsemektedirler (Bermuda, Cayman Adaları, Hong
Kong, İrlanda, Panama, isviçre, Malta, Lüksemburg
...). Vergilendirmede sağlanan bu avantajlar
nedeniyle sermaye bu ülkelere doğru yönelmektedir.
Özellikle birden çok ülkede faaliyet gösteren
işletmeler, vergisel yükümlülüklerini en aza
indirmek için, ülkelerin vergi mevzuatlarını iyi
incelemeleri gerekmektedir.
Günümüzde kamu sektöründe yaşanan kriz sonucu
kişiler ve vergi ödemekte kaçarak etkinsizleşen ve
kalitesizleşen kamu hizmetlerine tepki göstermekte
bu da kamu hizmetlerinden daha fazla bozulmaya neden
olmaktadır. Vergilemede saydamlık gereği, vergilerin
kim tarafından ve ne kadar ödendiği mükellefler
tarafından görünebilmektedir. Vergilerin kamu
harcamalarına uygun bir demokratik denetimi ve
yönetimi için saydamlık ön koşul haline gelmiştir.
Vergi mükellefleri kamunun ne kadar gelir elde edip,
ne kadar harcama yaptığını, sonuç olarak devlete
ödediği paraların nerede harcandığını bilmek
istemektedirler. Vergilerin kimlerden ve nasıl
alınacağı ayrıntılı biçimde düzenlendiği halde, kamu
harcamalarının kimler için ve nasıl yapılacağına
dair bir düzenlemeler yoktur. Vergi mükellefinde,
toplanan vergilerin 'hastane, okul, köprü v.s'
olarak geri ödenmediği ve israf edildiği izlenimi
uyandığında, vergi ödeme fedakarlığının siyasal ve
kamusal ilişkilerdeki karşılığının alınmaması
sonucu, mükellef vergi ödemede titizleşerek, vergi
kaçırmaya çalışabilmektedir. Verginin amacı
bilindiğinde ve bu amaç toplum tarafından
benimsendiğinde vergiye karşı direnç azalmaktadır.
Günümüzde etkin bir vergilemede, verginin
toplanmasından ziyade vergilerin harcanması konusu
ön plana çıkmaktadır. Artık kamu harcamalarının
nedeni olan kamu hizmetlerinden yararlanma talepleri
giderek artmakta, bu talebin etkin bir şekilde
karşılanmaması durumunda vergi ödemenin gerekçesi
sorgulanmaktadır. Bir çok kamu hizmetinin
özelleştirilmesiyle özellikle dolaysız vergilerdeki
sorgulama derinleşmektedir.
Son zamanlarda, vergi mükelleflerinin kamu
harcamalarını denetlemek üzere örgütlenme eğilimleri
gözlenmektedir. İsveç'te başlayan Batıdaki pek çok
ülkeye de yansıyan bu hareketle kamu harcamalarında
şeffaflık, bilgilendirme, tasarruf ve etkinlik
yönünde talepte bulunulmakta ve bu amaçla politik ve
bürokratik mekanizmalar üzerinde kamuoyu baskısı
kurularak kamuoyunun mali bilincinin geliştirilmesi,
devlete de maliyet bilinci kazandırılarak mali
kültürün geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
Devletlerin özellikle uluslar arası piyasalardan
borçlanmalarında vergi sisteminin teminat işlevi
vardır. Vergi toplama erkinin kullanımında başarı,
yedek vergi kapasiteleri devletin mali itibarlarının
öneli göstergelerinden biridir.
Çağımızda devletin kamu harcamaları ve bunların
finansmanı konusunda stratejileri ve stratejiyle
uyumlu orta ve uzun vadeli planlarının olması gereği
kabul edilmektedir. Aksi halde, kararlan olaylar
belirlemekte, çözümler kısa vadeli olmakta ve uyum
ve tutarlılık kaybolabilmektedir.
|