Vergilendirme,
Vergi Yükü ve Teşviki Üzerine
Kamu
kesimine kaynak aktaran bir araç olan vergi,
kaçınılmaz olarak özel kesimi kısar. Bu nedenle,
hiçbir vergi teşvik edici değildir. Her vergi özel
kesim üzerinde kısıcı bir etkiye sahiptir. Hatta
vergilerin transformasyon etkisi olarak bilinen,
faktör arzını artırma etkisi de, özünde, gelirlerin
azaltılması sonucunda ve çok özel koşullarda
oluşur.
Vergi teşvik önlemleri, ekonomide bazı kesimlerde
vergi yükünü hafifletip, göreli fiyat değişikliği
yaratarak oluşturulan etki mekanizmasına dayanır.
Her vergi teşvik önlemi sonucunda, öngörülen etkinin
mutlaka ve otomatik olarak ortaya çıkması söz konusu
değildir. Ciddi vergi ayrıcalıkları sağlandığı
halde, öngörülen etkilerin oluşmaması durumunda,
belirli kesimlere açıktan rant aktarılmış olur.
Türkiye'de 1980'ler vergi politikası, maalesef,
böyle bir işlev görmüştür. Hatta bu süreçle özel
kesime aktarılan rantlar, KİT açıklarını fersah
fersah geçmiş, ne var ki, kamuoyu hâlâ KİT açıkları
ile uğraşıyor, daha doğrusu kasıtlı' olarak
uğraştırılıyor.
Devlet kanalı ile, halkın sırtından palazlanmış olan
bu kuruluşlar, siyasilere, özel mektup da dahil,
her kanaldan nüfuz ederek, haksız vergi avantajı
sağlamaktadır.
Bu avantajlar haksızdır; çünkü, 1980 uygulaması,
vergi avantajlarının nasıl har vurulup, harman
savrulduğunu göstermiştir. Hatta sadece vergi
avantajı değil, inanılmaz ücret bastırmaları, önemli
boyutta dış kaynak ve yüksek bir enflasyon da heba
edilmiştir.
Bu avantajlar haksızdır; çünkü, her vergi avantajı,
özel kesimde ciddi bir atılım sağlamadan, ya vergi
yükünü diğer kesimlere kaydırmakta ve/veya gerçek
kamu harcamalarının çağ-dışı boyutlarda
küçültülmesine neden olmaktadır. Bir anlamda devlet
çökertilmektedir.
Bu avantaj haksızdır; çünkü, eğer toplumsal kararlar
sonucunda belirli hizmetler yapılacaksa, bunun
maliyeti de iki kritere göre toplumda
bölüştürülebilir. Bu maliyetlere ya bu hizmetlerden
yararlananların, ya da refah düzeyi yüksek olanlara
katlanması gerekir. Vergi ayrıcalıkları her iki
kritere de uymamaktadır.
Ne var ki, ekonomik güç, kriter tanımaz. Büyük
üretim gücünü elinde tutanlar veya hareket
kabiliyeti yüksek faktör geliri sahipleri, kendi
kurallarını kendileri dayatır. Bu durum çok net
olarak anlaşılmaktadır. Anlaşılmayan ise, siyasi
sorumluluk taşıyanların, niçin "çok kazanandan çok,
az kazanandan az vergi" diyerek halkı
umutlandırdıkları, neden ellerindeki son kaleler
olan büyük KİT'leri devretmek yarısında oldukları,
hepsinden hazin olanı da, nasıl oluyor da tüm bu
kadroların ekonomik tabanları dışında hâlâ belirli
bir oy potansiyeli sağlıyor olduklarıdır!..
Her şeye rağmen, umalım ki, Yeni Yıl'da ve tüm
yaşantımızda, güzel günler hepimize huzur verir!
Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi
Maliye Bölümü
|