Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Yabancı Bankaların Ulusal Bankacılık Sektörüne Giriş Nedenleri 

Yabancı bankaların ulusal bankacılık sektörüne girişlerini etkileyen pek çok sebep vardır. Bununla birlikte yabancı bankaların GOÜ girişinde belirleyici olarak üç faktör ayrı bir önem taşımaktadır. Bunlar, finansal hizmetlerin küreselleşmesi, yabancı sermayenin ulusal piyasalara girişindeki engellerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemeler ve yaşanan bankacılık krizleri ve yeniden yapılanma çabaları olarak sıralanabilir: 

Finansal Hizmetlerin Globalleşmesi ve Artan Arbitraj İmkanları 

Ulusal ekonomilere yabancı banka girişlerini etkileyen faktörlerin başında, özellikle 1980’li yıllardan sonra dünya genelinde yaşanan finansal küreselleşme çabaları gelmektedir. Finansal küreselleşme kısaca ulusal finans piyasalarını ayıran sınırların ortadan kalkması ve uluslararası sermaye akımlarının ileri boyutlar kazanması sürecini ifade eder. Finansal küreselleşmeye bağlı olarak sermaye artık daha düşük risk ve daha yüksek getiri sağlamak amacıyla, herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmadan sınır ötesi alanlara kolayca yayılmaktadır. Bu anlamda hızla birbirlerine entegre olan finans piyasaları,  uluslararası sermaye  hareketlerinin kaynağının, kanallarının ve hacminin değişmesine neden olmaktadır. Finansal küreselleşmenin sonucu olarak bir taraftan piyasalardaki fon akımlarının boyutlarında, diğer yandan bu piyasalarda işlem yapan finansal kurumların yapısı ve faaliyetlerinde önemli değişmeler ortaya çıkmaktadır. Finansal kurumların en klasik türü olan bankalar bu değişimden önemli ölçüde etkilenmekte ve faaliyetlerini sınır ötesi alanlara taşımaktadır (Afşar, 2004: 96). 

Soussa (2004), gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında artan ekonomik entegrasyonun, gelişmekte olan ülkelerin bankacılık sistemlerinde artan yabancı payını açıklayan nedenlerden birisi olarak ortaya çıktığını belirtmektedir. Bu artışı açıklayan geleneksel görüşlerin başında, “müşteriyi takip etme” ilkesi çerçevesinde gelişmiş ülke bankalarının kendi ülkelerinde çalıştığı şirketlere, gelişmekte olan ülkelerde de hizmet etmek amacıyla bu ülkelere yatırım yapması gelmektedir. Ekonomik entegrasyonu ölçen bir değişken olan; banka dışı yabancı doğrudan yatırımlara bakıldığında, bu yatırımların bankacılık doğrudan yatırımları ile benzer bir eğilim gösterdiği görülmektedir.

Claessens, Demirgüç ve Huizinga (2000) yabancı banka girişinin en yüksek olduğu dönemlerin, banka karlılığının en yüksek olduğu, vergilerin en düşük olduğu ve kişi başına gelirin en yüksek olduğu dönemler olduğunu tespit etmişlerdir. 

Sürekli büyüyen küreselleşme sonucu, finansal sektörde de ciddi yapısal değişiklikler meydana gelmiştir. Finansal hizmetlerin globalleşmesi finansal sektörde, finansal ürün farklılaştırmasına ve riski yaymaya olanak vermiş, rekabeti artırmıştır. Bu rekabet banka dışı kaynaklar ve finansal hizmetlerden kaynaklanmış (özellikle hisse senedi piyasaları) ve bu durum da faiz marjları ile karlılık üzerinde baskı yaratmıştır. Öte yandan, bankacılık sektörü, özelliği gereği enformasyon, teknoloji ve iletişime duyarlı bir sektör olduğu için, sunulan hizmet ve ürünlerin fiyatının düşmesi, diğer bir ifadeyle maliyet azalışı, bankaların ölçek ekonomisinden yararlanmasını mümkün kılmıştır. Bahsi geçen ölçek ekonomisinden faydalanmak bankaların birinci önceliği haline gelmiş, bu nedenle sektörde bankaların paylarını büyütmeleri rekabeti daha da fazla teşvik etmiştir. Faaliyet göstermekte oldukları gelişmiş ülkelerde söz konusu rekabet ile ciddi bir karlılık kaybı ile karşı karşıya kalan bankalar için en güzel yol farklı coğrafyalara açılmak olarak belirlenmiştir. (Çakar, 2003: 22). 

Focarelli ve Pozzola (2002), bankacılık sektöründeki doğrudan yabancı yatırımların arkasındaki en belirleyici faktörün, yatırım yapılacak ülkelerin beklenen ekonomik büyüme oranları olduğunu belirlemiştir. Sözü edilen çalışmada, ülkelerin büyüme oranlarının yanı sıra yatırım yapılacak ülke bankacılık sistemlerinin karlılığının önemi de incelenmiştir. 

Yabancı Sermayenin Ulusal Piyasalara Girişlerini Önleyen Engellerin Kaldırılmasına İlişkin Politikalar 

1980’li yılların başından itibaren gelişmiş ülkeler, hem kendi içlerinde mali piyasaları ve sermaye hareketlerini her türlü denetimden arındırma yoluna girmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri kendi sermayelerinin gereklerine uydurmuştur. Gelişmekte olan ülke paraları ardı ardına konvertibl olmuş, konvertibilite için ödemeler bilançosu sermaye hareketlerinin serbestleştirilmiş olması şartı yerine getirilmiştir. Ardından finansal piyasaların tam serbestleşmesi hedeflenmiş, küreselleşme son moda kaçınılmaz bir olgu olarak sunulmuştur (Kazgan, 2002: 120). Böylece 1970’li yılların sonuna kadar kontrol edilen sermaye hareketleri serbestleşmeye başlamıştır. 

Sermaye hareketlerinin serbestleşmesinin, ülkelerin fon ihtiyacını ulusal piyasalarda karşılayamamasının, yeni sermaye piyasası enstrümanlarının ve işlemlerinin yaygınlaşmasının etkisiyle yabancı bankaların ulusal piyasalara girişindeki engeller kalkmaya başlamış, yabancı bankaların ulusal bankacılık sektörlerindeki payı artış göstermiştir. 

Bankacılık Krizleri ve Yeniden Yapılanma Çabaları 

Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan bankacılık krizleri, yabancı şube açma yoluyla ülkede bulunan bankaların kriz anında yaşadığı ekonomik problemlere rağmen ülkelerine dönüş yapmadıklarını ve hatta tam tersi bu durumu fırsat olarak gördüklerini göstermiştir. Yabancı bankalar, bu süreç içinde ya ulusal bankalarla düşük maliyetlerle birleşme ya da mevcut şubelerinde büyüme yoluna gitmişlerdir. Tabiidir ki, yabancı bankaların o ülkede şube açma yoluyla var olması gelişmekte olan ekonomik durumu izlemeleri açısından da önem arz etmektedir. Yabancı bankaların, kriz döneminde problem yaşamış ancak öncesinde büyük banka olma özelliği olan bankaları ya da elden çıkarılması planlanan bankaları çok da ucuza mal ederek alma stratejileri, Türkiye’de ve bunun yanı sıra Arjantin, Brezilya ve Meksika’da da ekonomik problemlerin yaşandığı dönemlerde görülmüştür. Bu stratejideki yabancı bankalar elbette ki giriş yaptıkları kriz döneminde kar etmeyi beklememekte, ancak ucuz aldıkları bankaların kriz sonrasında hızla getiri sağlayacağını düşünmektedirler. Kriz dönemlerinde zaten ülkede faaliyet gösteren yabancı bankalar ise, yüksek likiditeyle zor durumdaki bankalara yüksek faizlerden fon aktararak, diğer bir ifadeyle krizleri körükleyerek yüksek gelir de elde edebilmişlerdir ve taşıdıkları ve bir ölçüde realize olan risklerini böylece yönetebilmişlerdir (Çakar, 2003: 24). 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005