Yeni Medya'nın Doğuşu
Yazar, Gazeteci Şahin Artan
"Masaüstü yayıncılık" terimiyle, 80'lerin sonlarında
Türkiye'ye ilk Macintosh bilgisayarlar geldiğinde
tanıştık. O zaman bunun yayıncılıkta büyük bir
devrim olduğunu düşünüyorduk. Güneş Yayınları'nda
bir sürü dergiyi o bilgisayarlarda hazırladığımız
günlerin üstünden tam 10 yıl geçti. Bugün
anlaşılıyor ki, o zaman yaşadıklarımız asıl büyük
devrimin yalnızca ilk kıpırtılanymış.
Bugün günlük, haftalık ve aylık basının irili ufaklı
merkezlerinde, ama bu merkezlerin istisnasız
tümünde, masaüstü yayıncılık uygulanıyor. Yaşı
35'in altında olanlar arasında "pi-kaf'ı,
"kamera"yı, "mum makinası"nı hatırlayan yok. Muhabir
ekranın karşısına oturup yazısını yazıyor, sayfa
sekreteri ekranda sayfayı yapıyor, renk ayrımı
ünitesi, film ünitesi derken iş bir ekrandan öbürüne
geçerek matbaada bitiyor. Herşey ama herşey
ekranda.
Ve şimdi ironik bir durumla karşı karşı-yayız.
Sektörümüzde, bu "çağdaş" yayıncılık uygulamasının
bir son nokta olduğu kanısı yaygın. Üstelik
"İnternet" denince pekçok muhabirin, sayfa
sekreterinin, yayın yönetmeninin yüzü bunışuyor.
Dumm ironik, çünkü "İnternet" denilen şeyin, icra
etmekte oldukları masaüstü yayıncılığın yalnızca bir
üst basamağı olduğunu, çağdaş kalmanın yalnızca bir
üst model bilgisayara sahip olma anlamına
gelmediğini bir türlü kavrayamıyor bu insanlar.
Gündemi tek başına belirleyen Amerikalı: Matt
Drudge.
Bir ortaokul öğrencisi düşünün. Bu genç baba
evindeki küçük odasında mütevazi bilgisayarının
başına oturuyor ve tıpkı çok şanslı gazetelerdeki
büyüklerinin hazırladığı gibi sayfalar hazırlıyor.
Sonra bu sayfalan tek bir komutla, milyonlarca
kişinin erişebileceği bir ortamda "yayınlamaya"
başlıyor. Bir ay kadar önce Internet'te gezinirken
Melike adında 13 yaşındaki bir kızın Web sitesine (http://www.
geocities.com/Heartlanda/Prairie/1003)
rastlamıştım. Sözünü ettiğim dummun tipik bir
örneği Melike. Sekiz yaşındayken ailesiyle
İstanbul'dan kalkıp ABD'ye giden ve bu ülkeye
yerleşen genç kız, Geocities (http: // www geoci-ties.com)
adlı İnternet kuruluşundan "bedava Web alanı "
kiralamış. Bir süredir, odasındaki bilgisayarda
hazırladığı birbirinden renkli sayfaları gene bu
bilgisayar aracılığıyla yayına sokuyor.
Şimdi Melike'nin koltuğuna, içinde gazetecilik
tutkusu olan yetişkin birini oturtun. Mesela Los
Angeles'daki evinde kedisi ve bilgisayarlarıyla
yaşayan Matt Drudge'ı.
Son iki yıl içinde dünya basın camiasında
efsaneleşen Matt Dnıdge, emrinde çalışan muhabirler,
haber servisleri, matbaa makinala-n olmaksızın ABD
ve dünyanın gündemini be-lirliyor. Bu otuzlarmdaki
Amerikan vatandaşının tek yaptığı, "sanai
muhbirleri"nden topladığı "tüyo" ve dedikoduların
izini sürmek ve hazırladığı haberleri sitesinde (http://www.
drudgereport.com)
yayma sokmak.
"Korsan gazetecilik", "asparagasçılık"la çok
suçlandı Matt Drudge. Bu suçlamalar tümüyle
isabetsiz de değildi üstelik. Ama
"dedi-kodu-haber"in yanısıra "haber gibi haber" de
yapıyordu. Bugün "Beyaz Saray Seks Skandali" olarak
adlandırılan skandalin ilk ipuçları, onun
Înternet'teki "Drudge Report" sayfalarından sızdı
kamuoyuna. Artık Matt Drudge'ın milyonlarca
okuyucusu var.
"Time Daily"
Ve şimdi de Matt Drudge'ın yerine bir basın
kumlusunu oturtalım. Mesela ABD'nin en köklü, en
güvenilir yayınlarından Time dergisini.
20. yüzyılın son yıllarına kadar kağıda basılı bir
yayın olarak yaşayan Time, bugün "sanal"
versiyonuyla gücüne güç katıyor. Dergi gene var.Ama
tümüyle bağımsız bir kadro tarafından hazırlanan
"Time Daily" (www.ti-me.com),
yani günlük Time, dünyada dergiden daha geniş bir
etkinlik alanına sahip artık. İki nedenle:
Bir, insanların Time Daily'i takip edebilmek için
sokağa çıkmaları, bir bayi bulmaları ve para verip
bu dergiyi satın alması gerekmiyor. İnternet
erişimli bir bilgisayarı bulunan herkes Time Daily'e
ulaşabilir
İki, Time Daily, adı üstünde, günlük bir yayın.
Üstelik yayma girmek için belirli- bir saati
beklemiyor. Haberleri anında geçiyor dün- yaya.
Gazatelerdert, hatta televizyonlardan önce Time
Daily'nin ve genel olarak Internet yayıncılığının
inanılmaz gücüne belki ilk kez Beyaz Saray
Skandalı'yla bu denli net tanık olundu. "Geleneksel
yayıncılar" olarak adlandırabileceğimiz gazete ve
televizyon istasyonları, bu skandalin tırmandığı
günlerde hep İnternet habercilerinin birkaç adım
gerisinde kaldılar, atlatıldılar.
ABD'nin diğer dev haftalığı Newsweek, skandal
haberlerine ilginin dorukta olduğu günlerde oaırup
elindeki haberleri ne yapacağını tartıştı. İki
seçenek vardı. Ya haberler hemen o akşam İnternet
aracılığıyla dünyaya geçilecekti, ya da bayatlaması
göze alınarak beş-gün sonra piyasaya çıkacak dergiye
saklana- çaktı. Sonunda Internet'te karar kılındı
ve beş gün sonraki Newsweek, içinde skandala
ilişkin haber yer almaksızın çıktı.
Masaüstü yayıncılık İnternet sayesinde bugün beş
temel özelliğe kavuşmuş durumda:
1. Multimedya ortamı (fotoğraf, film, ses, yazı
birarada),
2. Interaktivite,
3. Hız,
4. Kişisellik,
5. Geniş erişebilirlik.
Bağımsız, Hızlı, Kaliteli Haberciliğe Doğru
Peki internetin masaüstü yayıncılıkta asıl büyük
devrime zemin hazırlaması, geleneksel yayıncılığın
sonu mu demek? Yukarıda saydığımız beş avantajdan
yararlanamayan, "kağıda basılı" yayınlar yavaş yavaş
tarihe mi karışacak?
Bu sorunun cevabı bence hayır. Elle tutulur yayının
"ergonomi"si onu daha uzun süre yaşatacak diye
düşünüyorum. Yani taşmabi-lir ve her ortamda rahatça
okunabilir olması ve Sunmak için ek bir çaba
(bilgisayarı açma, în-tenete bağlanma, sörf yapma
vs.) gerektirmemesi. Ayrıca kaliteli bir baskıyla
sunulmuş kaliteli fotoğraflara, kaliteli bir
kağıdın üzerinde bakmanın yeri ayrı.
Ama geleneksel yayıncılık Internet'in etkilerini
temellerinde hissedecek, sarsılacak ve değişmek
zorunda kalacak. İnternet aslında hiç hesapta
olmayan bir olgu olarak çıktı geleneksel
yayıncılığın karşısına. 100 yıllık geçmişinde
kurumsallaşan ve bu süreçte kaçınılmaz olarak bir
takım uzlaşmalara giren yayın kuruluşları, yaramaz,
söz dinlemez, kontrol altına alınamaz bir çocukla
karşı karşıya kaldılar bir anda. Geleneksel bir
yayın kuruluşu reklam geliri olmaksızın yaşayamaz.
Dolayısıyla, bu gelir pastası içinde önemli
dilimleri temsil eden şirketlerle doğrudan bir
çatışma içine girmenin sakıncaları, tehlikeleri
vardır. Büyük bir reklam verene ciddi olarak zarar
verecek bir haberi gazete, dergi ya da televizyonda
yayınlamadan önce iyi düşünmek gerekir.
Böyle bir yayın kuruluşunun, devletin içinde yangın
çıkaracak haberleri sayfalarından vermesi de aynı
şekilde kolay kolay kalkışılmayacak bir iştir.
Internet, özel sektör ve devlete karşı
bağımsızlığını korumaya çalışan küçük yayın ku-ruluşlan
için bulunmaz bir olanak yarattı. ABD'nin yerel
gazetelerinden San Jose Mercu-ry News, Washington
Times'ın belki yüzde biri kadar satarken ve
etkinliği bir bölgenin sınırları içinde hapsolup
kalmışken, bir anda dünyaya açılmanın yolunu buldu.
İnternet üzerinden yayın yapmaya başladı. "Mercury
News" Web sitesi (http://www.sjmercury.com),
bir buçuk yıl öncesine kadar marjinal bir haber
mecrasıydı. Ama sonra, Internet'in hızlı gelişimine
paralel olarak milyonlarca kişinin yararlandığı bir
kaynağa dönüştü. Bugün, özellikle ABD'deki
geleneksel yayın kuruluşları, çeşitli "sakıncalar"
yaratabilecek bir bilgiyi haber yapıp yapmamayı
düşünürken Mercury News ve onun gibi bağımsız
kaynaklar karşısında geri kalmamayı da hesaplamak
durumundadırlar.
Mercury News gibi "yaramaz çocukların geleneksel
yayıncılığı zorlayan tarafı yal-nızca"bağımsız"oluşları
da değil. Bu tür kaynaklarla genel olarak bir
zenginleşme yaşanıyor habercilikte. Üstelik
yalnızca sayısal olarak değil. Kalite açısından da.
Kısacası geleneksel yayıncılığının şablonlarını,
hesaplarını altüst etmiş durumda Internet
yayıncılığı. Artık daha cesur, daha hızlı, daha
kaliteli olmak zorundalar.
"Güvenilmezlik" Tezi
Internet'ten ürkenlerin, bu yeni yayın mecrasını
eleştirirken öne sürdükleri tezler var. En çok da
Internet'in "güvenilmez" olduğunu, asparagas
haberlerle dolu olduğunu söylüyorlar.
Internet'te dedikodu alışverişi yapıldığı yadsınamaz
bir gerçek. Ama bu tnternet'e özgü bir şey değil.
Geleneksel yayıncılık için milyonlarca asparagas
örneği gösterilebilir.
Orson Welles, ünlü "War of the Worlds"-de, hani
dünyanın Marslılar tarafından istila ettiğini
duyurduğu -ve ABD'de ciddi bir paniğe yol açan- şu
ünlü "haber"inde bir asparagas şa-haserine imza
atıyordu. Ünlü NBC, Bir GM kamyonun havaya uçuşunu
gösterdiği haberinde, görüntüyü "biraz daha
çarpıcı" kılabilmek için patlayıcı madde
kullanmaktan hiç çekinmemişti.
Bu tarihte Time, Newsweek ve USA Today gibi ciddi
yayınlar, elma ağaçlarının ilaçlanmasında
kullanılan "Alar" adlı kimyasal maddenin tümöre yol
açtığını duyurmuştu dünyaya. Sonra bunun "birazcık"
abartılı olduğu ortaya çıktı.
Ama ne Orson Welles, ne NBC, ne de Alar'la ilgili
haberi yapan dergilere, bugün tnternet'e yöneltilen
ağır eleştirler yöneltilmedi.
Bizde asparagası yayın politikası olarak benimseyen
ve bunu ne büyük başarıyla uygu-ladığıyla övünen
yayınlar var.
Ve tabii, geleneksel medyada nasıl güven sembolü
haline gelmiş yayınlar bulunuyorsa, Internet için
de geçerli aynı şey. Kısacası her iki tarafta da
çürüklerle sağlamları ayırabilmekten geçiyor doğru
yol. Üniversity of Mi-ami öğretim üyelerinden Arthur
Jipson, "Zorluk çekecek olanlar asıl yaşlılar"
diyor bu konuda, "ilk film gösterimlerinde, trenin
üzerlerine geldiğini sanan seyircilere benziyorlar.
Gençler çok daha kolay anlıyor herşeyi."
Türkiye Nerede
Türkiye için Internet yayıncılığı henüz çok yeni. 62
milyon Internet kullanıcısının bulunduğu ABD'yle
kıyaslandığında, 250-300 bin kullanıcılı ülkemiz
henüz yolun başında. ABD'de artık gazete ve
televizyonla atbaşı giden bir mecra Internet. Geçen
yıl bu mecrada yayınlanan yaklaşık 1.2 milyar
dolarlık reklam gelirinin büyük bölümü de bu ülkeye
aktı.
Japonya, Kanada ve Avrupa'da başı çeken ülkeler,
yaklaşık 2,5-3'er milyon kullanıcılı ingiltere ve
Almanya'nın da çok gerisindeyiz.
Ama pek çok başka alanda olduğu gibi- bu alanda da
hızlı bir gelişme eğrisinin üzerinde gidiyoruz.
Bugünkü kullanıcımızın yüzde 60'ı son bir yıl içinde
înternet'e bağlandı. Zaten ondan önceki 2-3 yıllık
süreç tam bir "uyuma dönemi" olarak geçmişti. Asıl
patlama, elektronik iletişimle ilgili mevzuatın
1996 yılının son-lanna doğaı rötüşlanması ve özel
sektöre bir ticaret zemini yaratılmasından sonra
yaşandı. Türk Telekom'la hangi şartlarda lisans
anlaşması yapılabileceğinin, birim fiyatlarının,
çalışma şartlarının belirlenmesinden sonra servis
sağlayıcı şirketler ardı ardına faaliyete geçti. Bu
şirketler son bir yıl içinde 80 bin kişiye dial-up
(kendi telefon hattıyla İnternete bağlanan) abonelik
verdi. Dial-up abonelik kurum içi bağlantıdan bir
anlamda daha önemli. Çünkü bu insanlar Înternet'e
erişebilmek için para vermeyi göze alan
kullanıcılar. Bunların okuduğu üniversitenin ya da
çalıştığı şirketin kurumsal Internet bağlantısından
yararlananlara oranla daha istikrarlı kullanıcı
olduğunu da söyleyebiliriz. Ülkemizdeki gelişme
eğrisine bakarak, bir yıl içinde kullanıcı sayısının
400-500 bine, 2000 yılında da 1 milyonun üstüne
çıkacağı tahmin ediliyor.
Bu arada Internet yayıncılığını uygulayan
kuruluşlar önce geleneksel medyanın dışından çıktı.
Bunlar aynı zamanda servis sağlayıcı olarak hizmet
veren şirketler. Bugün Supe-ronline'in (http://www.superonline.com)
oldukça başarılı bir yayıncılık çizgisi tutturduğu
söylenebilir. Geleneksel medya ise varolan
yayınlarını herhangi bir ek çalışmaya girmeden
înternet'e yerleştirmeyi yeterli gördü. Şu anda
Sabah, Hürriyet, Milliyet, ve Zaman gazetelerinin
web sitelerinde bu gazetelerin içeriği
yayınlanıyor. Yeniyüzyıl da yayına başlamak üzere.
Geleneksel yayın kuruluşları arasında, varolan
içeriğin dışına çıkarak gerçek anlamda İnternet
yayıncılığı başlatan ilk kuruluş ise Sabah
bünyesinde yer alan Bir Numara Yayıncılık dergi
grubu oldu. Bugün Bir Numara'run Web sitesinde (http://birnumara.com.tr.),
gruba bağlı dergilerde yer almayan, yalnızca
Internet ortamı için üretilen içerik de bulunuyor.
İnternet Yayıncılığının Motoru, Bireyler
1996 sonlarına doğru Internet'le ilgili ciddi
değerlendirmelerde, gelişmenin 1997'de sıçramalarla
süreceği, ama asıl büyük hamlenin 1998'de
yaşanacağına ilişkin tahminler yürütülüyordu. Şu
anda görülen o ki bu talimin doğru çıkacak.
Dünyada 1997'de iki önemli işaret verdi Internet.
Birincisinde, tarihte ilk kez milyonlarca kişi
"elektronik yas" tuttu. Prenses Diana i-çin.
ikincisinde de gene milyonlar Mars'ın fethine
bilgisayarları başında tanık oldular. NA-SA'nın bu
büyük olay için açtığı Web sitesi (http://mars.ipl.nasa.gov)
8 temmuz günü boyunca 46.9 milyon "hit" aldı. Bu
tek gün boyunca 1.9 milyon kişi siteye bağlandı.
Hit rakamı yıl sonuna kadar 690 milyonu buldu.
1998 ise yukarıda sözünü ettiğim olayla, Beyaz Saray
Skandali'nın înternet'e yansımala-rıyla başladı.
Siberuzaydaki adıyla"Zippergate" skandalinin ilk ve
en canlı biçimde izlenebildiği yer oldu Internet.
Bizde Superonline ve ardından Bir numara
sitelerinin açılışı da 97 sonu ve 98 başlarına denk
düşüyor. Kısacası gerek dünya gerekse Türkiye'de
Internet yayıncılığı açısında bir dönüm noktasına
geliniyor. Dünyada, başta ABD, ingiltere, Almanya,
Japonya ve Kanada olmak üzere pek çok gelişmiş
ülkede, artık "hızla gelişen bir yayın türü"
olmanın ötesine geçecek İnternet yayıncılığı.
Gazete, televizyon ve radyoyla aynı, hatta belki
yer yer üstün bir statüye kavuşacak. Türkiye'de ise
rüştünü ispat edecek ve alternatif bir mecra olarak
geleneksel yayınların karşısına dikilecek.
13 yaşındaki Melike ve "tek kişilik gazete" Matt
Drudge gibi bireyler ise Internet yayıncılığının
motoru olmayı sürdürecek. Dev kuruluşların Internet
yayıncılığı konusunda bu bireylerden alacağı çok
ders var.
|