Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Yeni Medya'nın Doğuşu 

Yazar, Gazeteci Şahin Artan 

"Masaüstü yayıncılık" terimiyle, 80'lerin sonlarında Türkiye'ye ilk Macintosh bilgisayar­lar geldiğinde tanıştık. O zaman bunun yayın­cılıkta büyük bir devrim olduğunu düşünüyor­duk. Güneş Yayınları'nda bir sürü dergiyi o bilgisayarlarda hazırladığımız günlerin üstün­den tam 10 yıl geçti. Bugün anlaşılıyor ki, o za­man yaşadıklarımız asıl büyük devrimin yal­nızca ilk kıpırtılanymış. 

Bugün günlük, haftalık ve aylık basının irili ufaklı merkezlerinde, ama bu merkezlerin istisnasız tümünde, masaüstü yayıncılık uygu­lanıyor. Yaşı 35'in altında olanlar arasında "pi-kaf'ı, "kamera"yı, "mum makinası"nı hatırlayan yok. Muhabir ekranın karşısına oturup yazısını yazıyor, sayfa sekreteri ekranda sayfayı yap­ıyor, renk ayrımı ünitesi, film ünitesi derken iş bir ekrandan öbürüne geçerek matbaada biti­yor. Herşey ama herşey ekranda. 

Ve şimdi ironik bir durumla karşı karşı-yayız. Sektörümüzde, bu "çağdaş" yayıncılık uygulamasının bir son nokta olduğu kanısı yaygın. Üstelik "İnternet" denince pekçok mu­habirin, sayfa sekreterinin, yayın yönetmeni­nin yüzü bunışuyor. Dumm ironik, çünkü "İn­ternet" denilen şeyin, icra etmekte oldukları masaüstü yayıncılığın yalnızca bir üst basama­ğı olduğunu, çağdaş kalmanın yalnızca bir üst model bilgisayara sahip olma anlamına gelme­diğini bir türlü kavrayamıyor bu insanlar.

Gündemi tek başına belirleyen Ameri­kalı: Matt Drudge. 

Bir ortaokul öğrencisi düşünün. Bu genç baba evindeki küçük odasında mütevazi bilgisayarının başına oturuyor ve tıpkı çok şa­nslı gazetelerdeki büyüklerinin hazırladığı gibi sayfalar hazırlıyor. Sonra bu sayfalan tek bir komutla, milyonlarca kişinin erişebileceği bir ortamda "yayınlamaya" başlıyor. Bir ay kadar önce Internet'te gezinirken Melike adında 13 yaşındaki bir kızın Web sitesine (http://www. geocities.com/Heartlanda/Prairie/1003) rastla­mıştım. Sözünü ettiğim dummun tipik bir ör­neği Melike. Sekiz yaşındayken ailesiyle İstan­bul'dan kalkıp ABD'ye giden ve bu ülkeye yer­leşen genç kız, Geocities (http: // www geoci-ties.com) adlı İnternet kuruluşundan "bedava Web alanı " kiralamış. Bir süredir, odasındaki bilgisayarda hazırladığı birbirinden renkli say­faları gene bu bilgisayar aracılığıyla yayına so­kuyor. 

Şimdi Melike'nin koltuğuna, içinde ga­zetecilik tutkusu olan yetişkin birini oturtun. Mesela Los Angeles'daki evinde kedisi ve bilgi­sayarlarıyla yaşayan Matt Drudge'ı. 

Son iki yıl içinde dünya basın camiasın­da efsaneleşen Matt Dnıdge, emrinde çalışan muhabirler, haber servisleri, matbaa makinala-n olmaksızın ABD ve dünyanın gündemini be-lirliyor. Bu otuzlarmdaki Amerikan vatandaşı­nın tek yaptığı, "sanai muhbirleri"nden topla­dığı "tüyo" ve dedikoduların izini sürmek ve hazırladığı haberleri sitesinde (http://www. drudgereport.com) yayma sokmak.

"Korsan gazetecilik", "asparagasçılık"la çok suçlandı Matt Drudge. Bu suçlamalar tü­müyle isabetsiz de değildi üstelik. Ama "dedi-kodu-haber"in yanısıra "haber gibi haber" de yapıyordu. Bugün "Beyaz Saray Seks Skandali" olarak adlandırılan skandalin ilk ipuçları, onun Înternet'teki "Drudge Report" sayfalarından sızdı kamuoyuna. Artık Matt Drudge'ın mil­yonlarca okuyucusu var. 

"Time Daily" 

Ve şimdi de Matt Drudge'ın yerine bir basın kumlusunu oturtalım. Mesela ABD'nin en köklü, en güvenilir yayınlarından Time der­gisini.

20. yüzyılın son yıllarına kadar kağıda basılı bir yayın olarak yaşayan Time, bugün "sanal" versiyonuyla gücüne güç katıyor. Der­gi gene var.Ama tümüyle bağımsız bir kadro tarafından hazırlanan "Time Daily" (www.ti-me.com), yani günlük Time, dünyada dergi­den daha geniş bir etkinlik alanına sahip artık. İki nedenle: 

Bir, insanların Time Daily'i takip edebil­mek için sokağa çıkmaları, bir bayi bulmaları ve para verip bu dergiyi satın alması gerekmi­yor. İnternet erişimli bir bilgisayarı bulunan herkes Time Daily'e ulaşabilir 

İki, Time Daily, adı üstünde, günlük bir yayın. Üstelik yayma girmek için belirli- bir saati beklemiyor. Haberleri anında geçiyor dün- yaya. Gazatelerdert, hatta televizyonlardan önce Time Daily'nin ve genel olarak Internet yayıncılığının inanılmaz gücüne belki ilk kez Beyaz Saray Skandalı'yla bu denli net tanık olundu. "Geleneksel yayıncılar" olarak adlan­dırabileceğimiz gazete ve televizyon istasyon­ları, bu skandalin tırmandığı günlerde hep İn­ternet habercilerinin birkaç adım gerisinde kal­dılar, atlatıldılar. 

ABD'nin diğer dev haftalığı Newsweek, skandal haberlerine ilginin dorukta olduğu günlerde oaırup elindeki haberleri ne yapaca­ğını tartıştı. İki seçenek vardı. Ya haberler he­men o akşam İnternet aracılığıyla dünyaya ge­çilecekti, ya da bayatlaması göze alınarak beş-gün sonra piyasaya çıkacak dergiye saklana-  çaktı. Sonunda Internet'te karar kılındı ve beş gün sonraki Newsweek, içinde skandala ilişkin  haber yer almaksızın çıktı. 

Masaüstü yayıncılık İnternet sayesinde  bugün beş temel özelliğe kavuşmuş durumda: 

1. Multimedya  ortamı  (fotoğraf,  film, ses, yazı birarada),

2.  Interaktivite,

3.  Hız,

4.  Kişisellik,

5.  Geniş erişebilirlik. 

Bağımsız, Hızlı, Kaliteli Haberciliğe Doğru 

Peki internetin masaüstü yayıncılıkta asıl büyük devrime zemin hazırlaması, gele­neksel yayıncılığın sonu mu demek? Yukarıda saydığımız beş avantajdan yararlanamayan, "kağıda basılı" yayınlar yavaş yavaş tarihe mi karışacak? 

Bu sorunun cevabı bence hayır. Elle tu­tulur yayının "ergonomi"si onu daha uzun sü­re yaşatacak diye düşünüyorum. Yani taşmabi-lir ve her ortamda rahatça okunabilir olması ve Sunmak için ek bir çaba (bilgisayarı açma, în-tenete bağlanma, sörf yapma vs.) gerektirme­mesi. Ayrıca kaliteli bir baskıyla sunulmuş ka­liteli fotoğraflara, kaliteli bir kağıdın üzerinde bakmanın yeri ayrı. 

Ama geleneksel yayıncılık Internet'in etkilerini temellerinde hissedecek, sarsılacak ve değişmek zorunda kalacak. İnternet aslında hiç hesapta olmayan bir olgu olarak çıktı gele­neksel yayıncılığın karşısına. 100 yıllık geçmi­şinde kurumsallaşan ve bu süreçte kaçınılmaz olarak bir takım uzlaşmalara giren yayın kuru­luşları, yaramaz, söz dinlemez, kontrol altına alınamaz bir çocukla karşı karşıya kaldılar bir anda. Geleneksel bir yayın kuruluşu reklam geliri olmaksızın yaşayamaz. Dolayısıyla, bu gelir pastası içinde önemli dilimleri temsil eden şirketlerle doğrudan bir çatışma içine gir­menin sakıncaları, tehlikeleri vardır. Büyük bir reklam verene ciddi olarak zarar verecek bir haberi gazete, dergi ya da televizyonda yayın­lamadan önce iyi düşünmek gerekir.

Böyle bir yayın kuruluşunun, devletin içinde yangın çıkaracak haberleri sayfalarından vermesi de aynı şekilde kolay kolay kalkı­şılmayacak bir iştir. 

Internet, özel sektör ve devlete karşı ba­ğımsızlığını korumaya çalışan küçük yayın ku-ruluşlan için bulunmaz bir olanak yarattı. ABD'nin yerel gazetelerinden San Jose Mercu-ry News, Washington Times'ın belki yüzde bi­ri kadar satarken ve etkinliği bir bölgenin sınır­ları içinde hapsolup kalmışken, bir anda dün­yaya açılmanın yolunu buldu. İnternet üzerin­den yayın yapmaya başladı. "Mercury News" Web sitesi (http://www.sjmercury.com), bir buçuk yıl öncesine kadar marjinal bir haber mecrasıydı. Ama sonra, Internet'in hızlı gelişi­mine paralel olarak milyonlarca kişinin yarar­landığı bir kaynağa dönüştü. Bugün, özellikle ABD'deki geleneksel yayın kuruluşları, çeşitli "sakıncalar" yaratabilecek bir bilgiyi haber ya­pıp yapmamayı düşünürken Mercury News ve onun gibi bağımsız kaynaklar karşısında geri kalmamayı da hesaplamak durumundadırlar. 

Mercury News gibi "yaramaz çocuk­ların geleneksel yayıncılığı zorlayan tarafı yal-nızca"bağımsız"oluşları da değil. Bu tür kay­naklarla genel olarak bir zenginleşme yaşanı­yor habercilikte. Üstelik yalnızca sayısal olarak değil. Kalite açısından da.

Kısacası geleneksel yayıncılığının şab­lonlarını, hesaplarını altüst etmiş durumda In­ternet yayıncılığı. Artık daha cesur, daha hızlı, daha kaliteli olmak zorundalar. 

"Güvenilmezlik" Tezi 

Internet'ten ürkenlerin, bu yeni yayın mecrasını eleştirirken öne sürdükleri tezler var. En çok da Internet'in "güvenilmez" oldu­ğunu, asparagas haberlerle dolu olduğunu söylüyorlar.

Internet'te dedikodu alışverişi yapıldığı yadsınamaz bir gerçek. Ama bu tnternet'e öz­gü bir şey değil. Geleneksel yayıncılık için mil­yonlarca asparagas örneği gösterilebilir.

Orson Welles, ünlü "War of the Worlds"-de, hani dünyanın Marslılar tarafından istila ettiğini duyurduğu -ve ABD'de ciddi bir paniğe yol açan- şu ünlü "haber"inde bir asparagas şa-haserine imza atıyordu. Ünlü NBC, Bir GM kamyonun havaya uçuşunu gösterdiği habe­rinde, görüntüyü "biraz daha çarpıcı" kılabil­mek için patlayıcı madde kullanmaktan hiç çe­kinmemişti.

Bu tarihte Time, Newsweek ve USA To­day gibi ciddi yayınlar, elma ağaçlarının ilaç­lanmasında kullanılan "Alar" adlı kimyasal maddenin tümöre yol açtığını duyurmuştu dünyaya. Sonra bunun "birazcık" abartılı oldu­ğu ortaya çıktı. 

Ama ne Orson Welles, ne NBC, ne de Alar'la ilgili haberi yapan dergilere, bugün tn­ternet'e yöneltilen ağır eleştirler yöneltilmedi.

Bizde asparagası yayın politikası olarak benimseyen ve bunu ne büyük başarıyla uygu-ladığıyla övünen yayınlar var. 

Ve tabii, geleneksel medyada nasıl gü­ven sembolü haline gelmiş yayınlar bulunu­yorsa, Internet için de geçerli aynı şey. Kısaca­sı her iki tarafta da çürüklerle sağlamları ayıra­bilmekten geçiyor doğru yol. Üniversity of Mi-ami öğretim üyelerinden Arthur Jipson, "Zor­luk çekecek olanlar asıl yaşlılar" diyor bu ko­nuda, "ilk film gösterimlerinde, trenin üzerleri­ne geldiğini sanan seyircilere benziyorlar. Gençler çok daha kolay anlıyor herşeyi." 

Türkiye Nerede 

Türkiye için Internet yayıncılığı henüz çok yeni. 62 milyon Internet kullanıcısının bu­lunduğu ABD'yle kıyaslandığında, 250-300 bin kullanıcılı ülkemiz henüz yolun başında. ABD'de artık gazete ve televizyonla atbaşı gi­den bir mecra Internet. Geçen yıl bu mecrada yayınlanan yaklaşık 1.2 milyar dolarlık reklam gelirinin büyük bölümü de bu ülkeye aktı. 

Japonya, Kanada ve Avrupa'da başı çeken ülkeler, yaklaşık 2,5-3'er milyon kullanıcılı ingiltere ve Almanya'nın da çok gerisindeyiz.  

Ama pek çok başka alanda olduğu gibi- bu alanda da hızlı bir gelişme eğrisinin üzerinde gidiyoruz. Bugünkü kullanıcımızın yüzde 60'ı son bir yıl içinde înternet'e bağlandı. Zaten ondan önceki 2-3 yıllık süreç tam bir "uyuma dönemi" olarak geçmişti. Asıl patlama, elektro­nik iletişimle ilgili mevzuatın 1996 yılının son-lanna doğaı rötüşlanması ve özel sektöre bir ticaret zemini yaratılmasından sonra yaşandı. Türk Telekom'la hangi şartlarda lisans anlaş­ması yapılabileceğinin, birim fiyatlarının, çalış­ma şartlarının belirlenmesinden sonra servis sağlayıcı şirketler ardı ardına faaliyete geçti. Bu şirketler son bir yıl içinde 80 bin kişiye dial-up (kendi telefon hattıyla İnternete bağlanan) abonelik verdi. Dial-up abonelik kurum içi bağlantıdan bir anlamda daha önemli. Çünkü bu insanlar Înternet'e erişebilmek için para vermeyi göze alan kullanıcılar. Bunların oku­duğu üniversitenin ya da çalıştığı şirketin ku­rumsal Internet bağlantısından yararlananlara oranla daha istikrarlı kullanıcı olduğunu da söyleyebiliriz. Ülkemizdeki gelişme eğrisine bakarak, bir yıl içinde kullanıcı sayısının 400-500 bine, 2000 yılında da 1 milyonun üstüne çıkacağı tahmin ediliyor. 

Bu arada Internet yayıncılığını uygula­yan kuruluşlar önce geleneksel medyanın dı­şından çıktı. Bunlar aynı zamanda servis sağla­yıcı olarak hizmet veren şirketler. Bugün Supe-ronline'in (http://www.superonline.com) ol­dukça başarılı bir yayıncılık çizgisi tutturduğu söylenebilir. Geleneksel medya ise varolan ya­yınlarını herhangi bir ek çalışmaya girmeden înternet'e yerleştirmeyi yeterli gördü. Şu anda Sabah, Hürriyet, Milliyet, ve Zaman gazeteleri­nin web sitelerinde bu gazetelerin içeriği ya­yınlanıyor. Yeniyüzyıl da yayına başlamak üzere.

Geleneksel yayın kuruluşları arasında, varolan içeriğin dışına çıkarak gerçek anlamda İnternet yayıncılığı başlatan ilk kuruluş ise Sa­bah bünyesinde yer alan Bir Numara Yayıncı­lık dergi grubu oldu. Bugün Bir Numara'run Web sitesinde (http://birnumara.com.tr.), gruba bağlı dergilerde yer almayan, yalnızca Inter­net ortamı için üretilen içerik de bulunuyor. 

İnternet Yayıncılığının Motoru, Bireyler 

1996 sonlarına doğru Internet'le ilgili ciddi değerlendirmelerde, gelişmenin 1997'de sıçramalarla süreceği, ama asıl büyük hamle­nin 1998'de yaşanacağına ilişkin tahminler yü­rütülüyordu. Şu anda görülen o ki bu talimin doğru çıkacak. 

Dünyada 1997'de iki önemli işaret verdi Internet. Birincisinde, tarihte ilk kez milyonlar­ca kişi "elektronik yas" tuttu. Prenses Diana i-çin. ikincisinde de gene milyonlar Mars'ın fet­hine bilgisayarları başında tanık oldular. NA-SA'nın bu büyük olay için açtığı Web sitesi (http://mars.ipl.nasa.gov) 8 temmuz günü bo­yunca 46.9 milyon "hit" aldı. Bu tek gün boyu­nca 1.9 milyon kişi siteye bağlandı. Hit rakamı yıl sonuna kadar 690 milyonu buldu. 

1998 ise yukarıda sözünü ettiğim olayla, Beyaz Saray Skandali'nın înternet'e yansımala-rıyla başladı. Siberuzaydaki adıyla"Zippergate" skandalinin ilk ve en canlı biçimde izlenebildi­ği yer oldu Internet. Bizde Superonline ve ar­dından Bir numara sitelerinin açılışı da 97 sonu ve 98 başlarına denk düşüyor. Kısacası gerek dünya gerekse Türkiye'de Internet yayıncılığı açısında bir dönüm noktasına geliniyor. Dün­yada, başta ABD, ingiltere, Almanya, Japonya ve Kanada olmak üzere pek çok gelişmiş ülke­de, artık "hızla gelişen bir yayın türü" olmanın ötesine geçecek İnternet yayıncılığı. Gazete, te­levizyon ve radyoyla aynı, hatta belki yer yer üstün bir statüye kavuşacak. Türkiye'de ise rüş­tünü ispat edecek ve alternatif bir mecra olarak geleneksel yayınların karşısına dikilecek. 

13 yaşındaki Melike ve "tek kişilik gaze­te" Matt Drudge gibi bireyler ise Internet yayın­cılığının motoru olmayı sürdürecek. Dev kuru­luşların Internet yayıncılığı konusunda bu bi­reylerden alacağı çok ders var.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005