|
Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye
Yirmi
birinci yüzyılın yeni dünya düzeni ne olacak?
Huntington'a göre yeni dünya düzeni din ekseninde
kurulacak. Kültürler ikibin üçbin yıllık
temellerine, yani dine göre öbekleşecek ve kültürler
çatışmasında güçlü olan kültürün lideri dünyanın da
lideri olacak. Huntington Kültürlerin çatışması
kitabını yazdığında hem olumlu hem olumsuz çok
eleştiri aldı, çok tartışıldı. O tarihte bir zihin
egzersizi, bir hayal şeklinde algılandı. Ama bugün
Amerikan politikasının zeminlerinden birini
oluşturuyor.
Yeni Dünya düzeni için Türkiye'nin bir zihin
egzersizi, yeni dünya düzeninde kendine biçtiği bir
yer, bir hayal var mı? Bir olmasın, birkaç
alternatif hayal var mı? Bir imparatorluk yıkılıp
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, yani geçen
yüzyılın başında vardı. Yüzyıl önce Türkiye kendini
özgür ülkeler arasında gördü ve burada yerini aldı.
Özgürlüğün şartlarından birincisi olan ekonomik
bağımsızlık için toprak pazarlıklarında ısrarlı
olmadı. Kapitülasyonlar kaldırıldı. 1924' de o
dönemin piyasa ekonomisine yakın politikalar
üretildi. 1929 buhranını takiben dünya kendi kendine
yeterli kapalı ekonomik modellere dönerken
Türkiye'de devletçi modellere döndü. "Yurtta sulh
cihanda sulh" ilkesi Türkiye'nin imparatorluk
hayatini bıraktığını komşularına müjdeledi, ama
kaynaklarını dışarıda kullanılmasına da mani oldu ve
içeride ekonomik olarak güçlendirdi. İkinci dünya
savaşına girmemek belki toprak kaybettirdi, belki
kazandırdı ama muhakkak ekonomik bir çöküntüyü
önledi. Bindokuzyuz ellilerde dünyaya açılmaya
başlayıp, politik rejimlerden demokrasi, ekonomik
rejimlerden serbest piyasa ekonomisi güçlenirken
Türkiye de bu yönde yer aldı. Yüzyılın başındaki bir
hayal Türkiye'yi neredeyse bir yüzyıl taşıdı. O
nedenledir ki Atatürk hala sevilir, sayılır ve.
özlenir. "Ah bir Atatürk daha gelse" diyenler bir
yüzyıl soma bile az değildir.
Önümüzdeki 21. yüzyılda, yeni dünya düzeninde
Türkiye'nin yeri ne olacak? Yüzyılın başında kurulan
cumhuriyetin altı oku hatta daha fazlası bugün için
ya hedefine vardı, ya yeni dünya düzeninde yeri
kalmadı. Cumhuriyetçilik saltanata karşı net ve
açık bir zafer kazandı. Bugün Osmanlı hanedanının
geri gelmesini isteyen ne bir kişi, ne de bir kurum
var. Milliyetçilik, çok kültürlü bir imparatorluğa
karsı net bir zafer kazandı. Bugün milli sınırlar
içinde bir Türk milleti var ve bu ırk esasından
ziyade vatandaşlık esasına bağlı tanımlanıyor.
Devletçilik ikinci dünya savası sonuna kadar
başarıyla uygulandı ve 1950'lerden itibaren
misyonunu tamamladı ve inişli çıkışlı da olsa terk
edildi. Devletçi ekonomik politikalar hemen hemen
hiç seçim propaganda malzemesi olarak kullanılmayıp
Halkçılık, saltanata karsı net ve zafer kazandı ve
günümüz Türkiye 'si ekonomik sınıflar arası yukarı
doğru hareketliliğin en rahat olduğu ülkelerden
biri. Laiklik, halifeliğe karsı net ve açık bir
zafer kazandı. Bugün hala laikliğin tanımı üzerinde
sık ve hararetli tartışmalar olsa da Hilafet yahut
benzeri İslami bir kurumdan cevaz almadan karar
alınamayan bir sistem talep eden ne bir kişi ne bir
kurum kalmadı. Bunlara ilave olarak geçen yüzyılda
önce Osmanlının, sonra Türkiye'nin ekonomik rekabet
gücünü yok eden üç hususta önemli ilerleme
kaydedildi: Savaşa girilmedi kaynaklar kalkınma
için kullanıldı. Genç nüfus arttı 1903- 1923 arası
telef olan işgücü yeniden yaratıldı. Eğitim
seferberliği ve kadın hareketi başarılı oldu ve
hemen her sahada vasıflı işgücü temin edildi.
Yirmi birinci yüzyılın başında içinde bulunduğumuz
dünya düzeni Osmanlının son yüzyılından farklı,
Türkiye'nin nüfus yapısı Osmanlının nüfus yapısından
farklı ve Türk halkının talepleri Osmanlı halkının
bir yüz- : yıl önceki taleplerinden farklı. Yirminci
i yüzyılın basında başarılı ve yerinde! olan
politikalar, yirmi birinci yüzyılın i sonunda
anlamlı ve cazip değil. Yeni politikalar lazım. "Son
yirmi yıldır: siyasette boşluk var doldurulamıyor"
denen şey aslında, bir Yirmi birinci yüzyıl hayali
ekonomik politik ve sosyal unsurlarıyla bir bütün
olarak sunulamadı. İçinde bulunduğumuz dünya
1980'lerden itibaren komünist sistemin yıkılması,
siyasal sistemlerin neredeyse bütün dünyada
demokratikleşmesi, ekonomik olarak da uluslar arası
ticaretin artması, bunu destekleyecek mahiyette
finansal kurumların kurulmasıyla uluslararası
işlemlere yönelmesi ile Amerika etrafında
globalleşti.
Kırk yıl önce bu gidişi gören Avrupa ağır ağır
Amerika karşısında bir dünya gücü olmak üzere
birleşmeye başladı. önce ekonomik, sonra siyasi
bütünleşme tamamlandı, simdi sınırları kalkmış bir
Avrupa milli egemenliğin en önemli sembollerinden
para birimini de atmış, parasal olarak da birleşmiş
vaziyette. Yine Kırk yıl önce bu gidisi gören
Türkiye, hem yükselen Ameri kanın yanında, hem
birleşen Avrupa'nın içinde olmak üzere kolları
sıvadı. 1978 yılında Yunanistan ile birlikte tam
Üyelik için başvuruda bulunmamak Türkiye'nin
bugününü olumsuz etkileyen en önemli kararlardan
biridir. Bugün İngiltere hem Avrupa'nın içinde hem
Amerikanın yanında. Türkiye hem Amerikanın uzağında
hem Avrupa'nın dışında.
Önümüzdeki yüzyılda ekonomik olarak Amerika'ya rakip
olabilecek şu anda bir tek Birleşik Avrupa var. Çin
bir potansiyel olarak görülüyor ama henüz orada
değil. Türkiye'nin Amerika ile yakınlığı hep
jeostratejik önemine bağlı idi. Türkiye komünist
olmadı, dolayısıyla soğuk savaş döneminde Sovyetler
Birliğinin güneyinde, Bulgaristanın doğusunda,
Kafkas Cumhuriyetlerinin batısında çok değerli bir
müttefikti. Bugün Sovyetler Birliği dağıldı, lideri
olan Rusya ve komşumuz Ermenistan Amerikanın en iyi
müttefiklerinden, Bulgaristan Avrupa Birliğine
girdi,.
Türkiye İslami bir devlet de olmadı, dolayısıyla
son elli yılda Ortadoğu haritaları tekrar tekrar
çizilir, yeni devletler birbirleriyle savaşır
dururken Türkiye hep bunların dışında ve uzağında
kaldı. Hem Arap dünyası, hem İsrail ile mesafeli
ilişkilerini sürdürdü. Bugün Amerikanın kendisi Irak
topraklarında Güney komşumuz. Üstelik daha geçen ay
Türkiye dahil bir çok ülkedeki üslere ihtiyaçları
kalmadığını da açıkça ilan ettiler, bu ay dünyanin
gözÜ önünde Süleymaniye'de Türk askerlerini göz
altına aldılar. Yeni dünya düzeninde Türkiye'nin
coğrafi konumu ve rejimi Amerika için eski dünya
düzeninde olduğu kadar önemli değil. Önemsiz değil
ama eskisi kadar önemli de değil.
Türkiye, bir makasa gelen bir tren
gibi 1978' de Avrupa 'ya tam üyelik başvurusu
yapmayarak, bir yöne savruldu ve aynı tarihte
başvuran Yunanistan bir başka yöne savruldu.
Bindokuzyuz yetmişlerde askeri idare tarafından
yönetilen ve kişi basına milli geliri Türkiye'ye
denk olan Yunanistan bugün Türkiye'nin beş misli
kişi basına milli gelire sahip ve Türk azınlığı ile
barışmış durumda. Yanlış bir karardı ve buna rağmen
bu kararın mimarlarından Ecevit 25 yıl sonra hala bu
ülkeyi yönetebildi. Acı ama bakılacak yer bu değil.
Türkiye Avrupa topluluğuna girebilecek mi? Bence
girmeme ihtimali çok yüksek Bunun sebeplerinden
biri, ekonomik zafiyet, Türkiye'nin çözebileceği bir
sorun. İkincisi, Müslüman bir nüfusu içinde
barındırmak istemeyen Avrupa'nın çözebileceği bir
sorun. Papa daha gecen ay Avrupa Ülkelerini
anayasalarına Hıristiyan ilkelerine bağlı
kurallarını koymaya davet etti. Elbette Türkiye'nin
yeni dünya düzeninde alabileceği en iyi yer
Avrupa'nın içinde. Bugünkü hükümet buna asılmış
görünüyor. En azından siyasi ve yasal düzenlemelerin
hepsini hızla geçirip verilen tarihlere uymaya
çalışıyorlar. Ekonomik dönüşüm daha uzun nefesli bir
iş ve henüz başlayacak görünüyor.
Türkiye'nin Avrupa'ya girememesi bence bir büyük
olasılık. Türkiye Avrupa'ya giremez ise ne olacak?
Bu senaryoları düşünmek zamanı. Bu konuda iki
senaryo ortaya atıldı ama itibar edilmedi. İlki
İslam ülkelerinin liderliği. Türkiye İslam
ülkelerinin lideri olabilir mi? Bence üç sebepten
olamaz, bunların birincisi ekonomik, ikincisi
tarihi, üçüncüsü kültürel. Ekonomik olarak. başta
Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri
Türkiye'den daha zengin ve bu manada ekonomik
liderliğe daha yakın. Tarihi olarak, Kuzey Afrika
ve Arap yarımadasındaki ülkeler, kendi siyasi
kimliklerini Osmanlı'dan kopuşları ile
oluşturmuşlar, elli yıl sonra siyasetin yeniden
birleşmek ve Türkiye 'yi lider kabul etmek için
hiçbir ekonomik yahut siyasi sebepleri de yok.
Kültürel olarak, Iran ve Suudi Arabistan gibi
İslamın günlük hayattaki sembollerini bayrak yapmış
taşıyan ülkeler dururken, başı açık, içki içen bir
Türkiye'yi kim niye lider yapsın? Bunlar hiç açıkça
tartışılmadı ama herhalde hissedildi ve İslam
ülkelerinin lideri olmak, siyaseten Türkiye'de hiç
prim yapmadı, seçim kazandırmadı.
İkinci senaryo, Türki Cumhuriyetlerin liderliği. Bu
senaryo bence açıkça telaffuz edilmedi ama
hissedildi ve Türkiye'de son yirmi yılda itibar
gördü. Sovyetler Birliği yıkılıp da Türki
Cumhuriyetler bağımsızlıklarını kazanınca başta
Karadeniz Ekonomik Topluluğu olmak üzere
kendiliğinden çabalar arttı, dil benzerliği ve
coğrafi yakınlık nedeni ile bavul ticareti ağırlıklı
da olsa ticari ilişkilerde büyük gelişme oldu. Aynı
dönemde Turan bir hayal olmaktan çıkıp önce MHP,
sonra Genç Parti 'ye önemli ölçüde oy kazandırdı.
Türkiye Türk dünyasının lideri olabilir mİ-? Bence
çok büyük doğal avantajlarına rağmen ekonomik
sebepten olamayacak. İki doğal avantaj dil ve din
birliği azımsanacak unsurlar değil. Avrupa'nın
hristiyanlığı yayması, İngilizlerin İngilizceyi
dünya dili yapması yüzyıllar almış. Türkiye Avrupa
topluluğuna girişten sonraki ikinci tren makasından
Türki Cumhuriyetler bağımsızlıklarına kavuşurken,
onlara Türk alfabesini kabul ettiremeyerek savruldu.
Amerika ile İngiltere arasındaki en önemli bağ dil.
Dil derken alfabesi ile dil. Yoksa İngilizler ile
Amerikalıların konuştuğu dil, biz Türkler ile
Azerilerin konuştuğu dilden daha farklı. Alfabeyi
kabul ettiremediğinizde iki yüzyıl sonra Türkiye'de
konuşulan Türkçe ile Türki Cumhuriyetlerde konuşulan
çeşitli Türkçeler, İspanyolca ile Portekizce, belki
de Fransızca ile İtalyanca kadar birbirinden
kopacak. Bugün için en önemli olan ise, Türkiye
ürettiği herşeyi, buzdolabından ciklete, romandan
sinema filmine, yeniden paketlemeden satabilecekken,
bu maliyet avantajını kaybetti.
Ekonomik sebep ise şu: Bu ülkeler son elli yıldır
Rusya'nın ekonomik cazibe merkezinde yaşadılar.
Buradan ayrılınca coğrafi konumlarına göre kimi
Avrupa 'ya, kimi Amerikaya yöneldi ama hiçbiri
Rusya'dan tam olarak kopmadı. Türkiye'nin Avrupa ve
Amerika gibi bir ekonomik gücü yok ki bu ülkeleri
onlardan kendine çeksin. Türkiye'nin Rusya gibi
yakın tarihli bir ilişkisi yok ki Rusya'dan koparıp
ikincil merkez olarak kendine çeksin.
Peki, Türkiye'nin yeni dünya düzenindeki yeri ne
olacak? Ne olabilir? İngiltere Avrupa'nın içinde,
Amerikanın yanında bir yerde halkı memnun yaşıyor.
Türkiye Avrupa'nın içinde Amerikanın yanında halkı
memnun yaşayabilir. Soru şu: Türkiye Avrupa'nın
dışında Amerikanın yanı başında ama uzağında halkı
memnun nasıl yasayabilir? Önümüzdeki ay bu konuda
yazacağım.
Kaynak: Gülnur Muradoğlu – City Üniversitesi
|