Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Yerel Demokrasi, Özerklik ve Halk Katılımı 

Prof. Dr. Cevat Geray 

Yerel yönetimler açısından "demokra­si", "özerklik" ve "halkın katılımı" kavranılan birbirleriyle içiçelik göstermektedir. Yerel dü­zeyde demokrasinin gerçekleşebilmesi için ye­rel yönetim özerkliğinin gerçekleşmesi ya­nında, yerel halkın yönetimin kararlarına etkin biçimde katılması ve denetlemesi de zorunlu­dur. Bu kavramları açıklamak yerine önce çağdaş yerel yönetimlere ilişkin kimi ortak ö-ğe ve ilkeleri belirlemekte yarar vardır. 

Çağdaş Yerel Yönetim 

Bu bağlamda çağdaş anlamıyla yerel yönetimlerden; (1) etkili ve verimli hizmet ü-retmesi, (2) işleri görebilmek için serbestçe toplayıp serbestçe ve halkın gereksinmelerini karşılayacak biçimde kullanabileceği yeterli akçal kaynaklarla donatılması, güçlü bir akçal yapıya sahip bulunması, (3) demokratik bir yapıya sahip bulunması beklenmektedir.

Bu nedenle de, yerel yönetimlerin, 

- Özerk olması

-Yapısının ve işleyişinin kent halkına karşı, sorumlu, saygılı, duyarlı,

- Halkın kararları etkilemesine ve dene­si timine açık,

- Kenttaşların bilgi edinme hakkını kul­lanabilmesine olanak sağlayacak biçimde, say­dam, demokratik bir yönetim yapısına sahip olması gerekmektedir (Yalçındağ, 1991). 

Katılımcı Demokrasi 

Demokrasi, geleneksel anlamıyla, "hal­kın kendi kendisini yönetmesi". Bu, "halk için, halk adına yönetme"nin tam karşıtı bir anlam taşımaktadır. 

Yerel halkın doğrudan yönettiği yöne­timlere ancak İsviçre'nin kantonlarında oldu­ğu gibi küçük yerel toplum birimlerinde rast-lanabilmektedir. Yerleşmelerin nüfusça ve a-lanca büyümeğe başlamasından, kentleşme­nin hızlanmasından sonra, genellikle, yöre halkı seçerek işbaşına getirdiği temsilcileri aracılığı ile yönetmeğe başlamıştır. Başka bir anlatımla, zaman içinde Doğrudan Demokra­si yerine Temsili Demokrasi kavramı yaygın­laşmıştır. 

Çoğunluğu elde ederek siyasal erki eli­ne geçiren kimi partilerin, azınlıkta kalanların hak ve özgürlüklerine saygı göstermeyerek demokrasiyi ortadan kaldırabilecek ölçüde bu erki kötüye kullanmasına ilişkin uygulamalar karşısında Çoğulcu Demokrasi anlayışı geliş­miştir. 

Buna koşut olarak, toplumsal değişme ve ilerlemenin, iletişim ve uygulaytmbilim (teknoloji) alanındaki hızlı gelişimlerin sağla­dığı olanaklar ve kolaylıklar, kimi kararların alınması süreçlerine halkın katılmasını, onun istenç ve eğilimlerine başvurulmasını ya da halkın yönetimin kararlarına karşı çıkmasını, tepki göstermesini hem gerekli kılmış, hem de kolaylaştırmıştır. Bu da çoğulcu demokrasinin katılımcılıkla yeni bir içerik ve anlam kazan­masına, Katılımcı Demokrasi anlayışının ge­lişmesine yol almıştır. Halkın katılımını sağla­yacak Anayasal ve yasal düzenekler kurul­muştur (Eroğul, 1991). .

Çağımızda demokrasi, artık çoğulculuk ve katılımcılık boyutları ile bir anlam taşımak­tadır. 

Yerel Demokrasi Kültürü ve Geleneği 

Çağdaş anlamıyla yerel yönetimlerin ta­rihsel gelişiminin temel doğrultusu, yerel hal­kın kendi kendisini yönetme geleneğinin oluş­ması sonucunda doğan yerel demokrasi ve yönetim kültürüne dayalı olarak tabandan yu­karıyadır. Batı ülkelerinde yaşanan bu geli­şimin tersine, kimi geri kalmış ülkelerde, ör­neğin Türkiyede, yerel yönetimler batıdaki bu gelişmeye öykünerek, yerel demokrasi gele­nek ve kültürü oluşmamışken yukarıdan aşa­ğıya kurulmuştur. Tıpkı ülkemizde demokrasi­nin ulusal ölçekte tepeden aşağıya getirilişi gi­bi, yerel yönetimler de yukarının verdiği ka­rarlarla kurulmuştur. Bu nedenle de ulusal ve yerel ölçeklerde demokrasinin kuaılup işleye-meyişi, kısacası demokratikleşmeyi olanaklı kılan gelenek ve kültür ortamının yaratılama-yışı, demokrasinin gerektirdiği duyarlı, bilinçli, demokrasiye inançlı yurttaşı yetiştirmek yerine ortaçağ ve Osmanlılık özlemini çeken, toplu­mu şeriat kurallarına göre yönetmek isteyen kuşakların yetişmesine yol açan eğitim dizgesi yüzünden hem demokrasi iyi işleyememekte, sık sık askeri güçlerce kesintiye uğratılmakta, hem de özeksel ve yerel yönetimler insan ve kentli haklarını gerçekleştirmek yerine, yal­nızca belli kesimlere kaynak aktarma aracı ol­maktan ileriye gidememektedir (Ayman-Gü-ler, 1994).

Yerel Yönetim Özerkliği 

Yerel özerklik kavramı belli başlı üç bo­yut taşıyor: (1) Yönetsel, (2) Siyasal, (3) Akçal.

Yerel toplumun kendini ilgilendiren ko­nularda yasa çıkarma yetkisi ile dilediği gibi bağımsız davranmasına olanak sağlayan siya­sal özerklik, genellikle tekil (üniter) devletler­de değil, birlik devletlerinde (federatif devlet­lerde) söz konusudur. Bir başka anlatımla, fe­deral devlete (birliğe) üye devletler (genellikle bizde eyalet denilmektedir), kimi siyasal ka­rarlar almak, yasa çıkarmak gibi yetkilere sa­hip olmakla birlikte, egemenlik (hükümranlık) hakkı yalnızca Federal Devletin tekelinde bu­lunmaktadır. Bu ayrı bir inceleme ve tartışma konusudur (Keleş, 1994). 

Burada tanım vermekten kaçınıyorum. Bu nedenle, yalnızca, Anayasalarda, iç ve dış tüze belgelerinde yer aldığı gibi, yerel yöne­timlerin; 

-  yerel halkın gereksinmelerini karşı­layan hizmetleri yerine getirmek üzere kurul­muş, ayrı bir kamu tüzel kişiliğine sahip,

-  yürütme (zonınlu değil) ve karar or­ganlarının seçimle işbaşına geldiği,

- serbestçe toplayacağı ve halkın gerek­sinmelerine göre serbestçe harcayabileceği gelir kaynaklarıyla donatılmış (akçal özerklik) ve - tüzellik denetimi dışında karar ser­bestliğine sahip (yönetsel özerklik) bulunma­sının

yerel yönetim özerkliğinin temel öğe ve kural­ları olduğunu belirtmekle yetiniyorum. 

Anlaşılacağı gibi, yerel özerklik, yerel yönetimin demokratikliği sağlanmasında en önemli güvencedir. Bu sağlanmadıkça yerel yönetimlerin demokratikliğinden ve yerel de­mokrasiden söz edilemez. Bu da ancak yerel yönetimlerin özeksel yönetime avuç açma­yacak biçimde görevlerini yerine getirmesine yetecek düzeyde gelir kaynaklarıyla dona­tılmasına, bu gelir kaynaklarını, öz gelirlerini serbestçe toplayıp harcamak yetkisine sahip bulunmasına bağlıdır. Başka bir anlatımla, yönetsel özerklik akçal özerklikle birlikte gerçekleşmediğinde yerel özerklik söz konu­su olamaz. 

Yerel Halkın Katılımı 

Çoğulcu ve katılımcı demokrasinin bir gereği  de  yerel  işlere  halkın  katılması  ve yönetimi denetlemesidir. Dört ya da beş yılda bir yöneticilerini, temsilcilerini seçmekle hal­kın siyasal karar süreçleriyle ilintisinin kesil­memesi, aksine sürekli olarak katılımının is-tenmesi,  bununla  ilgili düzeneklerin kurul ması gerekir. Katılımı özendiren, olanaklı ki-lan bu düzenekler kurulmadıkça yerel de mokrasiden ve katılımcılıktan söz edilemez. 

Burada söz konusu olan çağdaş yerel yönetim kavramının gerektirdiği verimli, et­ken, aynı zamanda demokratik bir yerel yöne­tim yapısının oluşturulması gereğidir. Bu da büyük ölçüde halkın yönetime katılması, yö­netimi denetlemesiyle gerçekleştirilebilir.

Demokrasi ile ekonomik verimlilik ve etkenlik kavramlarının birbirine zıt değil, bir­likte anlam taşıyan ve gerçekleşebilen, birbiri­ni tamamlayan kavramlar olduğunu vurgula­makla yetiniyoruz. 

Halkın Yerel Yönetime Katılım Alanları ve Yolları 

Halkın katılımına ilişkin uygulamalar, çok çeşitli alanlarda bir hayli değişik yöntem­leri içermektedir. Bunların birarada gerçek­leştiği, uygulandığı örnekler yok gibidir. Bu nedenle, çeşitli ülkelerin toplumsal, siyasal, kültürel, ekonomik koşullarının farklı oluşu dikkate alınarak; katılım alanları ve yollarını gösteren bir reçete yazmanın güçlüklerini bili­yoruz. Bunun yerine çeşitli ülkelerde ve ülke­mizde görülen örnekleri dikkate alarak bir çerçeve çizmek olanağı vardır.

Yerel yaşamın çeşitli alanlarında uygu­lanan katılım yöntem ve düzeneklerinin bir di-zelgesini şöyle oluşturabiliriz : 

- Kent planlaması,

- Çevre koruma,

- Halk oylaması,

- Seçilmişleri Görevden düşürme (geri çağırma)

- Önemli konularda halkoylaması,

- Kenttaşların yakınmaları,

- Kentsel Toplumsal Hareketler vb. 

Bunlar, temelde kentsel katılıma ençok gereksinim duyulduğu alanlardır. Başka ülke-lerde ve ülkemizde bu konularda çeşitli uygulamalar yapılagelmektedir. Bu yazının amacını aştığından, sözkonusu deneyimlerden edini­len birikimlerden ayrıntılı örnekler verecek değilim. Bununla birlikte belirtmeliyim ki ya­rım yüzyıllık bir süredir, yerel yönetimlerin işlerine halkın katılımı konusu, yalnızca yerel yönetim uzmanlarınca ele alınmıyor. Siyasal bilimciler, kamu yönetimcileri ve özellikle kentbilimciler, kent, planlamacıları da yerel yönetimlere halk katılımının önemini kendi uzmanlık alanları açısından vurgulamakta, bu­nunla ilgili yöntem ve düzeneklerden örnek­ler vererek öneriler geliştirmektedirler. 

1970'li yıllarda doruğuna ulaşan beledi­ye sosyalizmi hareketi ve kentsel toplum kalkınması uygulamaları, kentsel toplumsal hareketler bu açıdan halk yığınlarının, özel­likle geniş emekçi kesimlerin yerel yönetime ağırlıklarını koyabildiklerine ilişkin çeşitli ör­nekler sergilemiştir. Fakat dünya ekonomik bunalımına çözüm olarak önerilen yeni dünya ekonomik düzeni ye yapılanma önlemleri ara­sında, 1980 sonrasında küreselleşme ve yerel­leşme söylemleri içinde, yerel yönetimler ön plana çıkarıldı. Bununla birlikte,, burada ulus-devletin ya da yerel yönetimlerin küçük ve yerli sermaye yararına kentsel rantlara elkoy-masını önleme amacıyla, yerel yönetimler, uluslararası sermayenin büyük kent rantlarına elkoymasını sağlayacak yeni bir güç odağı oluşturma aracı olarak kullanılmak istenmek­tedir. 

Uluslararası yeni ekonomik düzenin bu amaçlarını bozmanın yolu da yine yerel hal­kın bu gidişin ayırdına varmasına, kentine, ye­rel yönetimine, haklarına sahip çıkmasına bağlıdır. Karar süreçlerine katılmanın, etkile­menin yollarını araştırıp ortaklaşa hareket edebilen geniş kitle, kent yoksulları, kent yönetiminin yerel halkın yararına işlemesini sağlamakta, yerel yönetimin gerçekten de­mokratik, saydam, katılımcı bir yapıya dönüş­türmekte büyük bir gizilgüç olduğunu belirt­mek isterim. 

Sonuç Yerine 

Anlaşıldığı gibi yerel düzeyde demok­rasinin, özerkliğin ve halk katılımının sağlan­ması ulusal düzeyde demokratikleşmeyle ilgi olmakla birlikte, yerel yönetim ve demokrasi gelenek ve kültürünün oluşturulmasına, kenti­ne, kentli haklarına sahip, bununla ilgili dav­ranış ve eylemlerde bulunacak bir biçimde bi-linçlilik ve duyarlılık kazanmış kenttaşların ye­tişmesine, bu da eğitim dizgesinin bu açıdan yeniden düzenlenmesine bağlıdır. 

Yerel yönetimlere ilişkin yeniden dü­zenlemeler, düzeltimler yapılırken, yerel ö-zerklik, yerel demokrasi ve halkın katılımına ilişkin olarak yukarıdaki açıklamalarımın ışı­ğında konuyu ele almak gerekir. Burada, Av­rupa Yerel Yönetimler Özerklik Antlaşması, Avrupa Kentli Haklan Anasözleşmesi, AGİT vb. uluslararası belgelerdeki temel ilke ve ku­ralları da gözönünde bulundurmak zorunda olduğumuzu anımsatmakta yarar vardır. Bu belgeler, Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesi­nin bir önkoşulu gibi değerlendirilmemeli. Ye­ni yüzyıla girerken, genelde devlet yönetimi ve yerel yönetim yapımızın çağın gereklerine uydurulmasının, demokratikleşmenin bir ge­reği olduğu gibi, halkımızın demokratik, insan haklarına saygılı, tüzeye bağlı, temiz toplum ve kamu düzeni özlemlerinin gerçekleştiril­mesinin önkoşuludur da.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005