Yerel Demokrasi, Özerklik ve Halk Katılımı
Prof. Dr. Cevat Geray
Yerel yönetimler açısından
"demokrasi", "özerklik" ve "halkın katılımı"
kavranılan birbirleriyle içiçelik göstermektedir.
Yerel düzeyde demokrasinin gerçekleşebilmesi için
yerel yönetim özerkliğinin gerçekleşmesi yanında,
yerel halkın yönetimin kararlarına etkin biçimde
katılması ve denetlemesi de zorunludur. Bu
kavramları açıklamak yerine önce çağdaş yerel
yönetimlere ilişkin kimi ortak ö-ğe ve ilkeleri
belirlemekte yarar vardır.
Çağdaş Yerel Yönetim
Bu bağlamda çağdaş anlamıyla yerel yönetimlerden;
(1) etkili ve verimli hizmet ü-retmesi, (2) işleri
görebilmek için serbestçe toplayıp serbestçe ve
halkın gereksinmelerini karşılayacak biçimde
kullanabileceği yeterli akçal kaynaklarla
donatılması, güçlü bir akçal yapıya sahip bulunması,
(3) demokratik bir yapıya sahip bulunması
beklenmektedir.
Bu nedenle de, yerel yönetimlerin,
- Özerk olması
-Yapısının ve işleyişinin kent halkına karşı,
sorumlu, saygılı, duyarlı,
- Halkın kararları etkilemesine ve denesi timine
açık,
- Kenttaşların bilgi edinme hakkını
kullanabilmesine olanak sağlayacak biçimde,
saydam, demokratik bir yönetim yapısına sahip
olması gerekmektedir (Yalçındağ, 1991).
Katılımcı Demokrasi
Demokrasi, geleneksel anlamıyla, "halkın kendi
kendisini yönetmesi". Bu, "halk için, halk adına
yönetme"nin tam karşıtı bir anlam taşımaktadır.
Yerel halkın doğrudan yönettiği yönetimlere ancak
İsviçre'nin kantonlarında olduğu gibi küçük yerel
toplum birimlerinde rast-lanabilmektedir.
Yerleşmelerin nüfusça ve a-lanca büyümeğe
başlamasından, kentleşmenin hızlanmasından sonra,
genellikle, yöre halkı seçerek işbaşına getirdiği
temsilcileri aracılığı ile yönetmeğe başlamıştır.
Başka bir anlatımla, zaman içinde Doğrudan
Demokrasi yerine Temsili Demokrasi kavramı
yaygınlaşmıştır.
Çoğunluğu elde ederek siyasal erki eline geçiren
kimi partilerin, azınlıkta kalanların hak ve
özgürlüklerine saygı göstermeyerek demokrasiyi
ortadan kaldırabilecek ölçüde bu erki kötüye
kullanmasına ilişkin uygulamalar karşısında Çoğulcu
Demokrasi anlayışı gelişmiştir.
Buna koşut olarak, toplumsal değişme ve ilerlemenin,
iletişim ve uygulaytmbilim (teknoloji) alanındaki
hızlı gelişimlerin sağladığı olanaklar ve
kolaylıklar, kimi kararların alınması süreçlerine
halkın katılmasını, onun istenç ve eğilimlerine
başvurulmasını ya da halkın yönetimin kararlarına
karşı çıkmasını, tepki göstermesini hem gerekli
kılmış, hem de kolaylaştırmıştır. Bu da çoğulcu
demokrasinin katılımcılıkla yeni bir içerik ve anlam
kazanmasına, Katılımcı Demokrasi anlayışının
gelişmesine yol almıştır. Halkın katılımını
sağlayacak Anayasal ve yasal düzenekler
kurulmuştur (Eroğul, 1991). .
Çağımızda demokrasi, artık çoğulculuk ve
katılımcılık boyutları ile bir anlam taşımaktadır.
Yerel Demokrasi Kültürü ve Geleneği
Çağdaş anlamıyla yerel yönetimlerin tarihsel
gelişiminin temel doğrultusu, yerel halkın kendi
kendisini yönetme geleneğinin oluşması sonucunda
doğan yerel demokrasi ve yönetim kültürüne dayalı
olarak tabandan yukarıyadır. Batı ülkelerinde
yaşanan bu gelişimin tersine, kimi geri kalmış
ülkelerde, örneğin Türkiyede, yerel yönetimler
batıdaki bu gelişmeye öykünerek, yerel demokrasi
gelenek ve kültürü oluşmamışken yukarıdan aşağıya
kurulmuştur. Tıpkı ülkemizde demokrasinin ulusal
ölçekte tepeden aşağıya getirilişi gibi, yerel
yönetimler de yukarının verdiği kararlarla
kurulmuştur. Bu nedenle de ulusal ve yerel
ölçeklerde demokrasinin kuaılup işleye-meyişi,
kısacası demokratikleşmeyi olanaklı kılan gelenek ve
kültür ortamının yaratılama-yışı, demokrasinin
gerektirdiği duyarlı, bilinçli, demokrasiye inançlı
yurttaşı yetiştirmek yerine ortaçağ ve Osmanlılık
özlemini çeken, toplumu şeriat kurallarına göre
yönetmek isteyen kuşakların yetişmesine yol açan
eğitim dizgesi yüzünden hem demokrasi iyi
işleyememekte, sık sık askeri güçlerce kesintiye
uğratılmakta, hem de özeksel ve yerel yönetimler
insan ve kentli haklarını gerçekleştirmek yerine,
yalnızca belli kesimlere kaynak aktarma aracı
olmaktan ileriye gidememektedir (Ayman-Gü-ler,
1994).
Yerel Yönetim Özerkliği
Yerel özerklik kavramı belli başlı üç boyut
taşıyor: (1) Yönetsel, (2) Siyasal, (3) Akçal.
Yerel toplumun kendini ilgilendiren konularda yasa
çıkarma yetkisi ile dilediği gibi bağımsız
davranmasına olanak sağlayan siyasal özerklik,
genellikle tekil (üniter) devletlerde değil, birlik
devletlerinde (federatif devletlerde) söz
konusudur. Bir başka anlatımla, federal devlete
(birliğe) üye devletler (genellikle bizde eyalet
denilmektedir), kimi siyasal kararlar almak, yasa
çıkarmak gibi yetkilere sahip olmakla birlikte,
egemenlik (hükümranlık) hakkı yalnızca Federal
Devletin tekelinde bulunmaktadır. Bu ayrı bir
inceleme ve tartışma konusudur (Keleş, 1994).
Burada tanım vermekten kaçınıyorum. Bu nedenle,
yalnızca, Anayasalarda, iç ve dış tüze belgelerinde
yer aldığı gibi, yerel yönetimlerin;
- yerel halkın gereksinmelerini karşılayan
hizmetleri yerine getirmek üzere kurulmuş, ayrı bir
kamu tüzel kişiliğine sahip,
- yürütme (zonınlu değil) ve karar organlarının
seçimle işbaşına geldiği,
- serbestçe toplayacağı ve halkın gereksinmelerine
göre serbestçe harcayabileceği gelir kaynaklarıyla
donatılmış (akçal özerklik) ve - tüzellik denetimi
dışında karar serbestliğine sahip (yönetsel
özerklik) bulunmasının
yerel yönetim özerkliğinin temel öğe ve kuralları
olduğunu belirtmekle yetiniyorum.
Anlaşılacağı gibi, yerel özerklik, yerel yönetimin
demokratikliği sağlanmasında en önemli güvencedir.
Bu sağlanmadıkça yerel yönetimlerin
demokratikliğinden ve yerel demokrasiden söz
edilemez. Bu da ancak yerel yönetimlerin özeksel
yönetime avuç açmayacak biçimde görevlerini yerine
getirmesine yetecek düzeyde gelir kaynaklarıyla
donatılmasına, bu gelir kaynaklarını, öz
gelirlerini serbestçe toplayıp harcamak yetkisine
sahip bulunmasına bağlıdır. Başka bir anlatımla,
yönetsel özerklik akçal özerklikle birlikte
gerçekleşmediğinde yerel özerklik söz konusu
olamaz.
Yerel Halkın Katılımı
Çoğulcu ve katılımcı demokrasinin bir gereği de
yerel işlere halkın katılması ve yönetimi
denetlemesidir. Dört ya da beş yılda bir
yöneticilerini, temsilcilerini seçmekle halkın
siyasal karar süreçleriyle ilintisinin kesilmemesi,
aksine sürekli olarak katılımının is-tenmesi,
bununla ilgili düzeneklerin kurul ması gerekir.
Katılımı özendiren, olanaklı ki-lan bu düzenekler
kurulmadıkça yerel de mokrasiden ve katılımcılıktan
söz edilemez.
Burada söz konusu olan çağdaş yerel yönetim
kavramının gerektirdiği verimli, etken, aynı
zamanda demokratik bir yerel yönetim yapısının
oluşturulması gereğidir. Bu da büyük ölçüde halkın
yönetime katılması, yönetimi denetlemesiyle
gerçekleştirilebilir.
Demokrasi ile ekonomik verimlilik ve etkenlik
kavramlarının birbirine zıt değil, birlikte anlam
taşıyan ve gerçekleşebilen, birbirini tamamlayan
kavramlar olduğunu vurgulamakla yetiniyoruz.
Halkın Yerel Yönetime Katılım Alanları ve Yolları
Halkın katılımına ilişkin uygulamalar, çok çeşitli
alanlarda bir hayli değişik yöntemleri
içermektedir. Bunların birarada gerçekleştiği,
uygulandığı örnekler yok gibidir. Bu nedenle,
çeşitli ülkelerin toplumsal, siyasal, kültürel,
ekonomik koşullarının farklı oluşu dikkate alınarak;
katılım alanları ve yollarını gösteren bir reçete
yazmanın güçlüklerini biliyoruz. Bunun yerine
çeşitli ülkelerde ve ülkemizde görülen örnekleri
dikkate alarak bir çerçeve çizmek olanağı vardır.
Yerel yaşamın çeşitli alanlarında uygulanan katılım
yöntem ve düzeneklerinin bir di-zelgesini şöyle
oluşturabiliriz :
- Kent planlaması,
- Çevre koruma,
- Halk oylaması,
- Seçilmişleri Görevden düşürme (geri çağırma)
- Önemli konularda halkoylaması,
- Kenttaşların yakınmaları,
- Kentsel Toplumsal Hareketler vb.
Bunlar, temelde kentsel katılıma ençok gereksinim
duyulduğu alanlardır. Başka ülke-lerde ve ülkemizde
bu konularda çeşitli uygulamalar yapılagelmektedir.
Bu yazının amacını
aştığından, sözkonusu deneyimlerden edinilen
birikimlerden ayrıntılı örnekler verecek
değilim. Bununla birlikte belirtmeliyim ki yarım
yüzyıllık bir süredir, yerel yönetimlerin işlerine
halkın katılımı konusu, yalnızca yerel yönetim
uzmanlarınca ele alınmıyor. Siyasal bilimciler, kamu
yönetimcileri ve özellikle kentbilimciler, kent,
planlamacıları da yerel yönetimlere halk katılımının
önemini kendi uzmanlık alanları açısından
vurgulamakta, bununla ilgili yöntem ve
düzeneklerden örnekler vererek öneriler
geliştirmektedirler.
1970'li yıllarda doruğuna ulaşan belediye
sosyalizmi hareketi ve kentsel toplum kalkınması
uygulamaları, kentsel toplumsal hareketler bu açıdan
halk yığınlarının, özellikle geniş emekçi
kesimlerin yerel yönetime ağırlıklarını
koyabildiklerine ilişkin çeşitli örnekler
sergilemiştir. Fakat dünya ekonomik bunalımına çözüm
olarak önerilen yeni dünya ekonomik düzeni ye
yapılanma önlemleri arasında, 1980 sonrasında
küreselleşme ve yerelleşme söylemleri içinde, yerel
yönetimler ön plana çıkarıldı. Bununla birlikte,,
burada ulus-devletin ya da yerel yönetimlerin küçük
ve yerli sermaye yararına kentsel rantlara elkoy-masını
önleme amacıyla, yerel yönetimler, uluslararası
sermayenin büyük kent rantlarına elkoymasını
sağlayacak yeni bir güç odağı oluşturma aracı olarak
kullanılmak istenmektedir.
Uluslararası yeni ekonomik düzenin bu amaçlarını
bozmanın yolu da yine yerel halkın bu gidişin
ayırdına varmasına, kentine, yerel yönetimine,
haklarına sahip çıkmasına bağlıdır. Karar
süreçlerine katılmanın, etkilemenin yollarını
araştırıp ortaklaşa hareket edebilen geniş kitle,
kent yoksulları, kent yönetiminin yerel halkın
yararına işlemesini sağlamakta, yerel yönetimin
gerçekten demokratik, saydam, katılımcı bir yapıya
dönüştürmekte büyük bir gizilgüç olduğunu
belirtmek isterim.
Sonuç Yerine
Anlaşıldığı gibi yerel düzeyde demokrasinin,
özerkliğin ve halk katılımının sağlanması ulusal
düzeyde demokratikleşmeyle ilgi
olmakla birlikte, yerel yönetim ve demokrasi gelenek
ve kültürünün oluşturulmasına, kentine, kentli
haklarına sahip, bununla ilgili davranış ve
eylemlerde bulunacak bir biçimde bi-linçlilik ve
duyarlılık kazanmış kenttaşların yetişmesine, bu da
eğitim dizgesinin bu açıdan yeniden düzenlenmesine
bağlıdır.
Yerel yönetimlere ilişkin yeniden düzenlemeler,
düzeltimler yapılırken, yerel ö-zerklik, yerel
demokrasi ve halkın katılımına ilişkin olarak
yukarıdaki açıklamalarımın ışığında konuyu ele
almak gerekir. Burada, Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Antlaşması, Avrupa Kentli Haklan
Anasözleşmesi, AGİT vb. uluslararası belgelerdeki
temel ilke ve kuralları da gözönünde bulundurmak
zorunda olduğumuzu anımsatmakta yarar vardır. Bu
belgeler, Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesinin
bir önkoşulu gibi değerlendirilmemeli. Yeni yüzyıla
girerken, genelde devlet yönetimi ve yerel yönetim
yapımızın çağın gereklerine uydurulmasının,
demokratikleşmenin bir gereği olduğu gibi,
halkımızın demokratik, insan haklarına saygılı,
tüzeye bağlı, temiz toplum ve kamu düzeni
özlemlerinin gerçekleştirilmesinin önkoşuludur da.
|