Yerel Yönetimlerde Mali Özerklik
Dr. Burhan Özfatura
Merkezi yönetimler ile yerel yönetimler arasında
gelir bölüşümü sistemi, yerel yönetimlerin mali
özerkliğinin temelini oluşturmaktadır. Hatta yerel
yönetimlerin varlıklarının devamı merkezi yönetimle
yerel yönetimler arasındaki gelir bölüşümünü makul,
rasyonel veya adil esaslara göre gerçekleşmesine
bağlıdır. Yerel Yönetimler (Belediyelerdin gö-revlerini
yerine getirebilmelerini doğal olarak hükümlü
oldukları hizmetleri gerektirdiği harcamayı
yapabilecek mali kaynaklara sahip olmalarına
bağlıdır. Yönetimler arası hizmet bölüşümü
zorunlu olunca, hizmetlerle orantılı ekonomik
kaynakların bölüşümü de aklın ve adaletin bir
gereğidir. Ancak hizmetlerle orantılı yerel
yönetimlere bizzat kendi kaynağını yaratmada tam
serbestlik tanımak da uygulamada mümkün değildir.
Çünkü binlerce mahalli otoritenin vergilendirme
ve ekonomik kaynak yaratmadaki tam serbestliği,
birbirlerinden farklı uygulamalar yaratacaktır. Bu
du-rumda da mali anarşiye yol açacaktır. Fakat
görevle ve hizmetle yükümlendirilen yerel
yönetimleri (Belediyeleri) ekono-mik kaynak
yaratmada tamamen sınırlandırmak, bir yerde yerel
yönetimleri fonksiyonel
olmaktan çıkarmak demektir. Bu sistem ve şartlarla,
yerel yönetim düşünce ve varlığını savunmak da
etkili olmayacaktır.
Bizde dahi üniter yapılı devletlerde Belediyelerin
Mali Bağımsızlığı "Vergi ve ekonomik kaynakların
yönetimler arasında paylaştırılması" sisteminde
tartışılmaktadır.
Merkezi yönetimle yerel yönetimler arasında ekonomik
kaynakların bölüşümünde uygulamada 5 yöntem vardır.
Bunlar yerel yönetimlere "Sınırsız vergileme
yetkisi verilmesi", "Vergi kaynaklarının
paylaştırılması", "Merkezi idare tarafından
toplanan vergilerin bazılarının toplanmasında pay
verilmesi", "Munzam kesir ve munzam vergi yoluyla
gelir sağlama" ve "Merkezi yönetim tarafından
toplanan vergilerden bazılarının yerel yönetimlere
devredilmesi"dir.
İşte bizdeki uygulama olan "Vergi kay-naklannın
yönetimler arasında paylaştırılması"nın. olumlu
sonuçlarından biridir. Belediyelere bırakılan bazı
vergi kaynaklan belediyelerde; mali özerkliğe sahip
olma olanağı yaratmakla birlikte mahalli sorumluluk
duygusunun artmasını sağlar.
Bilindiği gibi Belediyeler beş kanaldan mali kaynağa
kavuşturulurlar. Bunlar "Vergiler yolu ile sağlanan
gelirler", "Yardım ve bağışlar yolu ile sağlanan
gelirler", "Harçlar ve harcamalara katılma
paylarından sağlanan gelirler", "Ticari ve sınai
işletmecilik yolu ile sağlanan gelirler" ve "Borçlanmalar"dır.
Tartışılması gereken sınırlan yasalarla belirlenmiş
bu gelirlerden harçlar ve harcamalara katılma
paylan ile ticari ve sınai işletmecilikten elde
edilen gelirlerin kullanımında özerk yetkilere sahip
olmaları gerekir. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartinın mali hükümleri de bu kapsamda
hazırlanmıştır. Buna bağışları da katabiliriz.
21 Kasım 1988 yılında Türkiye Cumhuriyeti Tüzel
Kişiliği'nce imzalanan "Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartı" Anayasa'nın 127. maddesiyle
çatışmamaktadır.
Özerklik Şartı'nın mali hükümleri incelendiğinde
üzerinde genel kabul gören yorumlar şu noktalarda
yoğunlaşmaktadır.
Belediyelerin ulusal ekonomi çerçevesinde
hizmetlerini sunmak için özgürce tasarruf
edebilecekleri öz mali kaynaklara sahip olmak
hakları vardır. Bu mali kaynaklar Anayasa ve diğer
yasalarla Belediyelere tanınan sorumluluklarla
orantılı olmalıdır.
Belediyelerin tasarrufundaki mali kaynakların bir
kısmı mutlaka yerel harç ve vergilerden
sağlanmalıdır. Belediye bu kaynaklan tasarrufta
denetimle smırlanmamalıdır. Bu kaynakların oranı
sadece yasalarla belirlenmelidir.
Belediyelerin düzenlemekle yetkili olacakları mali
kaynaklardaki oranlar değişken olmalıdır. Mali
sıkıntı içinde Belediyelere kaynak denkleştirme ve
aktarma konusunda tam yetki verilmelidir.
Belediyelere tahsis edilen yardımlar, olabileceği
ölçüde özel projelerin finansmanları dışında
tutulmalıdır. Bu tip kaynaklar Belediyelerin kendi
yetki alanlanndaki hareketlerini kısıtlayıcı
nitelikte olmamalıdır. Belediyelerin ulusal
piyasadan borçlanma hakkı bulunmalıdır.
Artık tüm demokratik ülkelerde merkezi
parlementolar Belediyelerin yerel kaynaklardan
sağlanan vergilere tavan-taban sınırlamasını aşarak
ve kaynakları tasarrufta serbest bırakmışlardır.
Büyükşehirler günümüzde ülkemizin ekonomik, sosyal,
siyasi ve kültürel hayatını belirleyen ve geliştiren
odaklar haline gelmiştir.
Nüfus artışları ve büyük kentlere doğru göçlerle
oluşan nüfus oluşumları sonucu Bü-yükşehirlerde
nüfus diğer şehirlere nazaran daha fazla
artmaktadır. Merkezi İdarenin topladığı vergilerden
Büyükşehir Belediyelerine ayrılan payın enflasyon
düzeyinin altında artırılması bu Belediyeleri mali
sıkıntı içine düşürmektedir. Bu nedenle Büyükşehir
Belediyelerinin Devlet Gelirlerinden ayrılan payın
arttırılması gerekmektedir.
Küçük Belediyelerin özellikle nüfusu 2000'i geçen
yerleşim birimlerinin Belediyelerin kuruluşunda
merkezi idareden bu yerleşim alanlarına kaynak
transferi sağlama amacı güdülmektedir.
Oysa nüfusu 2 milyonu aşan Büyükşehirlerde, ülkenin
sanayi, ticaret ve kültürel alanlardaki faaliyetleri
yoğunlaşmıştır. Merkezi İdarenin topladığı
vergilerden ayrılan payların da yetersiz gelmesi
sonucu Büyükşehir Belediyelerinin kendi yetkileri
içinde yürüttükleri hizmetlerini, mahallinden kendi
organlarının kararıyla belirleyip, toplayacakları
özgelirlerle karşılamaları yani hiçbir merciye
muhtaç olmaksızın kendi hizmetlerini
görebilecekleri bir düzeye gelmeleri
arzulanmakta-dır.
Türkiye'de yerel yönetimler "Kamu Yönetimi" içinde
merkezi yönetim ile birlikte ortak, eşit ağırlıklı
iş bölümüne dayanan bir yönetim şekli olarak
görülmektedir. Dolayısıyla anayasanın getirdiği
"İdari Vesayet" de yanlış anlaşılmakta, sonucunda
yerel yönetimlerin yerine geçen bir merkezi yönetim
ve "BAĞIMLI" yerel yönetim modeli ortaya
çıkmaktadır.
Görev, yetki, sorumluluk ve kaynak dağılımı
açısından merkezi yönetimde ve yerel yönetimlerde
karmaşık bir idari, mali ve hukuki yapı
yaşanmaktadır. Kamu hizmetinde etkinlik ve
verimlilik kaybolmuş, herşeyin Ankara'dan
çözümlenmek istenildiği katı merkezi bir yapı
ortaya çıkmıştır.
Kamu yönetiminde etkinliğin ve verimliliğin temel
ilkesi, hizmetlerin halka en yakın yönetim
birimlerince yerine getirilmesi, yerinden yönetimin
temel ilkesi ise hizmetlerin seçimle gelen organlar
tarafından özerk kuruluşlarca yürütülmesidir.
Yerinden yönetim ilkesi, halkın mahalli müşterek
ihtiyaçlarının halk tarafından yerel yöneticiler
tarafından ağırlıklı olarak yerel kaynaklarla
karşılanmasıdır.
Hizmet üretiminde etkinliğin sağlanması ve rasyonel
kaynak kullanımı amacıyla, mahalli hizmetlerin
yerinden karşılanması esası Türkiye'de birinci beş
yıllık kalkınma planından başlayarak altıncı beş
yıllık kalkınma planında dahil tüm planlı kalkınma
dönemlerinde benimsenmiş ve bu esasa ilişkin bütün
öneri ve paketler hükümet programalarında yer
almıştır.
Hatta merkezi ve mahalli idareler arasında görev,
yetki, sorumluluk ve kaynak paylaşımına ilişkin
ÇERÇEVE YASA hazırlanması çalışmalarına altıncı beş
yıllık kalkınma planında başlanılması ilke olarak
benimsenmiş ancak bugün geldiğimiz noktada ise aşırı
merkezileşme ve işlevlerini tam olarak yerine
getiremeyen kısmen merkezi idarenin güdümünde
"BAĞIMLI" bir yerel idare anlayışı devlet
yönetiminin bütün kademelerinde benimsenmiştir.
Bugün ülkemizde kamu harcamalarının % 12'si yerel
yönetimler tarafından yapılmakta, geri kalan ise
merkezi yönetimce üstlenilmiştir. Mahalli İdarelere
kendi mevzuatı ile verilen görevler zamanla merkez
tarafından yürütülmeye başlanılmış, böylece hantal
bir merkezi yapı ortaya çıkmıştır.
Kentlerimiz gittikçe büyüyerek sorunlar yumağı
haline gelirken bugünkü belediye yapılan içinde bu
sorunların çözülmesi mümkün bulunmamaktadır.
Türkiye'de kamu yönetiminin hem merkezde hem de
yerinde yeniden yapılanması zorunludur. Bu
yapılanmada merkezi idarece yapılmasında ulusal
birlik ve bütünlük bakımından yarar bulunan Adalet,
Milli Savunma, Genel Güvenlik ve Dış Politika
hizmetleri dışında kalan yerel nitelikteki tüm
hizmetler mahalli idarelere bırakılmalıdır. Bunun
yanında Kamu reformu ile yerel yönetimlerin özerk,
kaynak ve yetkileri açısından güçlü kuruluşlar
haline getirilmesi de zorunluluktur. Yerel
yönetimler ile ilgili yasalar, mevzuat
durumlarında oluğu gibi birbirinden kopuk, ayrı ayn
yasalar şeklinde değil, planlama ve kaynak
kullanımında uyumlu ve eşgüdümlü çalışan şekilde
yeniden düzenlenmelidir. Yerel yöne- timler içinde
bilhassa Belediyelere, idari, Mali, Hukuki yapılanma
içinde en kısa zamanda
özerkliğe kavuşturularak, sektörel olarak görev,
yetki ve sorumluluklarla birlikte kayna aktarımı da
sağlanmalıdır.
Özerklik denince idari, hukuki ve mal özerklik
birlikte düşünülmelidir. Gücünü ya sal düzenlemeden
yani hukuki özerklikten almayan bir mali özerklik
düşünülemez. Bu nedenle vakit geçirilmeden devlet
olarak imzalayıp kabul ettiğimiz Avrupa Yerel
Yönetimleri Özerklik hükümleri şartı çerçevesinde
Belediyelerin hukuki yapısının merkezi idare ile
ilişkilerini aşağıda belirteceğimiz ilkeler
ışığında düzenlenmesi gerektiğine inanıyoruz.
1. Paris anlaşması Avrupa şartının 4. maddesi
gereğince merkezi idare ve yerel yönetimler
birlikte hareket ederek kararlar alınmalı ve bu
birliktelikle oluşacak komisyonlarla (Merkezi İdare
+ Yerel Yönetimler) hayata geçirilmeli, böylelikle
yerel yönetimlerde de Avrupa ile entegrasyon
sağlanmalıdır. Buna göre hukuki düzenlemelerin biran
önce yapılması gerekmektedir.
2. Belediyelerin seçimle gelen karar organlarının
kararları üzerinde merkezi idarenin vesayet yetkisi
kaldırılmalı, bu kararların yerin-deliğinin denetimi
seçmenlere, hukukiliğinin denetimi yargı organlanna
bırakılmalıdır.
3. Belediye personelinin adedi, nitelikleri ve
personele uygulanacak ücret politikalan- I nın
belirlenmesi tamamen belediyenin karar organlanna
bırakılmalıdır.
4. Belediye harcamalannın hukukilik denetimini
sağlamak üzere, Mahalli İdareler Sa-yıştayı
kurulmalı, İçişleri Bakanlığı'nın eski harcamalar
üzerinde, bugün de Sayıştay'ın görev alanına giren
hukukilik denetimi bu organa bırakılmalıdır.
5. Belediye Başkanı'nın görevden uzaklaştırılması
yetkisi İçişleri Bakanlığı'ndan alınmalı, bir
tedbir kararı niteliğinde ve acele karar vermeyi
sağlayacak bir düzenleme ile bu tasarruf yargı
organına bırakılmalı, bu konuda gerekli anayasa
değişikliğine gidilmelidir.
6. Merkezi İdare makro hedefleri belirlemeli,
savunma, iç güvenlik, adalet, dış politika ve makro
hedefler dışında halka doğrudan giden hizmetlerin
yürütümünün yerel yönetimlere bırakılması yönetim
politikasının temeli olmalıdır.
7. Belediyeler parasal açıdan merkezi yönetime
bağımlılıktan kurtanlmalıdır.
Görüldüğü üzere evvelemirde özerklik bir bütün
olarak alınmalı yukarıda arz edilen yasal
düzenlemeler yapılmalıdır.
Yasal düzenlemelerin ikmali ile mali özerklik gücünü
yasadan alacaktır. Anayasamızın 127. maddesi hükmü
çerçevesinde Belediyelere görevleri ile orantılı
gelir kaynaklan-nın sağlanması ve Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik şartının 9- maddesinde yer alan
ilkelerin karşılanması amacı ile
1. Belediyeler özerk bir mahalli yapıya
kavuşturulmalı, bu doğrultuda, Belediye Gelirleri
Kanunu tümüyle yeniden ele alınarak belediye vergi,
harç ve harcamalara katılma paylarının kapsam, oran
ve miktarlarının tespitinde belediyelere, Kanun'da
rasyonel olarak belirlenecek sınırlar içinde daha
etkin yetkiler verilmelidir.
2. Gerek genel bütçe vergi gelirlerinden ve gerekse
İller Bankası'nda dağıtılan paylann oranı
yükseltilmeli nüfus oranı tek kıstas olmaktan
çıkarılmalı, nüfus kriterlerinde statik nüfus yerine
beldelerin nüfus hareketlilikleri de gözönüne
alınmalı, paylaşmada temel etken olarak beldelerin
mevcut toplumsal, ekonomik, kültürel ve çevresel
yapılannın doğurduğu yerel Kamu hizmeti
ihtiyaçlarının kapsamı, yönü ve öncelikleri dikkate
alınmalıdır.
3. İller Bankası yönetiminde yerel yönetimler söz
sahibi olmalıdırlar.
4. Merkezi idare tarafından toplanan ancak daha çok
yerel ihtiyaçların giderilmesine yönelik Kamu
hizmeti gelirleri belediyelere bırakılmalı veya pay
verilmelidir.
5. Merkezi idare tarafından yerine getirilen ancak
çağdaş tanımda yerel hizmet olarak nitelenen,
örneğin trafik tescil ve denetleme gibi hizmetler
belediyelere devredilmeli, bu hizmetlere yönelik
vergi ve harç gelirleri ile para cezaları
belediyelere bırakılmalıdır.
6. Belediye hizmetlerinden doğan Katma Değer
Vergisi, belediyelere bırakılmalıdır.
7. Belediye hizmetleri nedeni oluşan kentsel
gayrimenkul rantları vergilendirilmen ve
belediyelere bırakılmalıdır.
8. Rasyonel bir mali yönetim için belediyelerin
bütçe ve muhasabe yöntem ve teknikleri,
belediyelerin bünyesel farklılıkları da gözönünde
bulundurularak çağdaş biçimde yeniden
düzenlenmelidir.
9. İhale mevzuatı açıklık, tasarruf ve basitlik
sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
10. Belediyelerin bütçeleri, bütçe uygu-lamalan ile
ilgilisinin isteğine bağlı olarak ifa ettikleri
hizmetlere ilişkin ücret tarifeleri üzerindeki
idari vesayet kaldırılmalıdır.
11. Belediyelerin harcamaları üzerindeki merkezi
idare denetimi; yerini, sadece bu amaçla kurulacak,
yargı yetki ve bağımsızlığına sahip yerel
yönetimler sayıştayına bira- 297 kılmalıdır.
12. Belediye vergi ve harçları mücavir alanlarda da
istisnasız uygulanabilmeli, bunlardan başka
kurumlara herhangi bir pay verilmemelidir.
13. Beyana bağlı belediye vergilerinde beyan dönemi
içinde her bir tahakkuk devresinde enflasyon
oranlarında uygun biçimde tarha esas beyan bazlan
arttırabilmelidir.
14. 2464 sayılı Belediye gelirleri kanunu 102.
maddesi ile belirlenerek kısıtlanan yetki yani 213-
sayılı Vergi Usul Kanunu'nda belirtilen vergi
inceleme yetkisinin belediyelere tanınarak böylece
uygulamadaki vergi kaybının önlenmesiyle gerçek
mali özerklik sağlanmalıdır.
15. 2464 sayılı belediye gelirleri kanununun 336 a
maddesine göre bu kanunda en az en çok miktarları
gösterilen yazılı vergi ve harçların tarifelerini
Belediye Grupları itibarıyla tayin ve tesbit eden
Bakanlar Kurulu yetki
sinin Belediye Meclislerine verilmesi sağlanmalıdır.
16. Belediyelerin mali Özerkliğinin temelinde; öz
kaynaklan ile özerk bütçelerini yapabilmeleri ve
vergi koyma, toplama yetkisinin belediyelerde
olması Belediye Gelirleri Yasasında yer alan ve
bunlara bağlı tarifelerin zaman içinde değer
yitirmesinin önlenmesi için Belediye Meclislerine
tarife yetkisi tanınmalı, yasa ile belirlenecek
ölçü ve alanlarda vergi, resim harç, katılma payı
ihdası yönünde yetkili kılınmalıdır.
17. Maliye, Kültür, Turizm ve Çevre Ba-kanlıklannın
bütçelerinde yer alan ödeneklerin belediyeye yardım
şeklinde kullanımından vazgeçilmelidir ve
ödeneklerin tamamının Maliye Bakanlığı'nın
bütçesinde toplanması ve belediyelere kesintisiz
aktarımı sağlanmalıdır.
18. Devlet gelirlerinden 2380 ve 3030 sayılı
yasalarla belediyelere ayrılan payların oranları
katsayıya bağlanarak arttırılmalı ve bu paylar
üzerinde yapılan kesintilere (Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Teşvik Fonu gibi) son verilmelidir.
19. Belediye bütçesi üzerindeki merkezi idarenin bu
bütçeyi tasdik edip etmeme şeklindeki yetkisi
kaldırılmalı, Yerel Yönetimler bir başka makamın
tekeline bırakılmamalı veya yerel yönetimler yetki
alanının özellikle dışında tutulmamış bulunan her
alanda insiyatif kullanma konusunda genel bir hakka
sahip olmalıdır.
20. 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunundaki
vergi ve harçlardaki istisna ve muafiyetler en az
ölçüye getirilmelidir.
21. Yerel Yönetimlerce hizmet maliyetini, program
bütçeyi ve gerçek mali denetimi esas alan bir mali
yönetim sistemi geliştirilmeli, yerel yönetimlerde
gece gündüz , yaz kış ve bu gibi geçici nüfus
hareketlerinden dolayı artan yerel hizmet
ihtiyacının giderilmesi için gerekli kaynak tahsisi
sağlanmalı, mali yönden
daha zayıf yerel yönetimlerin özerkliği bir mali
tevzin (eşitleme) sistemi ile güçlendirilmelidir.
22. İkinci konutlara verilen hizmetler, turizm
faaliyetlerine belediyelerin katkısı, göç
hareketleri ile hemşehri olmanın maliyetlerini
etkileyen konularda Belediye Meclisleri "Hemşehrilik
Vergisi" koyma yetkisine sahip olmalıdır.
23. Belediyelerin Kamu hizmet yatırımlarındaki %
15'e varan KDV, bu kurumların merkezi idareye
yapacakları diğer ödemelerden mahsup edilmelidir.
Sonuç
Yukarıda arz etmeye çalıştığımız hususlar ÖZERK
BELEDİYE kavramının içinde mü-taala edilebilecek
konulardır.
ÖZERK BELEDİYE'nin hukuki, idari yapısı da özerk
olduktan sonra mali yapısının özerkliğinden
bahsedilebilir. Bu unsurlar birbirinden aynlmaz,
biri diğerine tercih edilemeyen ayrılmaz
parçalardır. Gücünü Anayasa değişikliğinden alan
çerçeve yasası ile kendisi ile bağlantılı 133 yasa
ile irtibatını koparabilen ve gerçekten merkezi
idareden insiyatifi alabilen, Yerel Yönetimler
Belediyeden bir başka makamın tekeline
bırakılmamalı, Yerel yönetimin yetki alanının
özellikle dışında tutulmamış bulunan her alanda
insiyatif kullanma konusunda genel bir hakka sahip
olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, Yerel Yönetimlere her yeni
sorumluluk devri o sorumluluğu yerine getirebilmesi
için gerekli öncelikle Hukuki Düzenleme buna uygun
İdari Yapılanma ve mali özerkliğin bu surette
gerçekleştirilmesi elzemdir.
Bu hukuki, idari, mali özerkliği haiz Özerk Belediye
demokrasinin de gelişmesine katkı sağlayacaktır.
|