Yerel Yönetimlerde Yapılması Gereken Model Değişikliğine
İlişkin Görüşlerimiz
Celâl Doğan
Yerel yönetim örgütlerinin tarihsel gelişimine
bakıldığında, ilk belediyecilik anlayışının
Osmanlılar döneminde başladığını görüyoruz. 1826
yılında çıkartılan Ihtisap Nizamnamesi ile Ihtisap
Ağaları, şimdiki zabıta memurluğu görevini
yürütmeye başladılar. 1839 yılında Mustafa Reşit
Paşa tarafından okunan Gül-hane Hattı Hümayunu ile
İhtisap Nizamnamesi genişletilerek, Belediye
emaneti adı altında ilk belediye yasası çıkartıldı.
İlk belediye de 1869 yılında İstanbul'da kuruldu.
1870 yılında ise Gaziantep'in de içinde bulunduğu
beş yerleşim biriminde belediye örgütü oluşturuldu.
Gaziantep'in ilk belediye başkanlığına ise Mustafa
Ağa getirildi.
Belediyeler, 1930 yılma kadar Nizamname, belediye
emaneti ve kararnamelerle yönetildiler. 1930
yılında ise 1580 sayılı Belediye Yasası, Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nde onaylandı.
65 yıllık yasa artık gelişen, büyüyen sosyal ve
kültürel yaşamı değişen, nüfusu kat kat artan
belediyeler için yetersiz kalmaktadır.
Büyük kentler için 1580 sayılı Yasaya alternatif
olarak 1984 yılında çıkartılan 3030 sayılı
Büyükşehir Belediyeler Yasası ise bu yetersizliğin
tuzu-biberi oldu. Büyükşehir ile bağlı ilçe
belediyeleri arasında yetki kargaşası yüzünden yerel
yönetimler çıkmaza girdi.
72 yıllık Cumhuriyet dönemimiz boyunca kuşkusuz çok
başarılı ve güzel hizmetler verildi. Türkiye'yi bu
günlere getiren hizmetleri yadsıyamayız. Fakat
Türkiye artık 1930'ların, 1940'ların Türkiyesi
değil. Nüfusu ile birlikte sorunları da büyüyen,
yerel ve genel idari sistemleri tıkanan bir Türkiye
ile karşı karşıyayız. Ülkemiz artık merkezden idare
ile yönetilemeyecek duruma gelmiştir. Bunun için bir
idari reform kaçınılmaz haldedir. Ülkemizin
dertlerine çare olamayacak bu yerel yönetim sistemi
mutlaka ve acilen değiştirilerek, yerel iktidar
modeli getirilmelidir. Türkiye bu reformlara insan
unsuru olarak da hazırdır. Okur-yazarın zor
bulunduğu bir dönemden, en ücra köşesinde iki-üç
üniversite mezununun boşta gezdiği bir ülke
konumuna geldik.
Yerel iktidar demek, kaynağı ile kararı ile
kendisinin sahip olduğu yani, yasama ve yürütme
yetkilerine sahip bir yönetim anlayışını ortaya
koymak demektir.
Bu, Türkiye'de hemen akıllara şu soruyu
getirebilir; "Güneydoğu sorunu açısından bir problem
olur mu? Bir federasyon anlayışına doğru götürür
mü?" Böyle bir sorun kesinlikle söz konusu olmaz.
Dünya'da benzer modeller uygulanmakta ve her hangi
bir problem yaratmamaktadır. Aksine olumlu bir çok
gelişme sağlamaktadır.
Yerel iktidar modelinin nasıl olması gerektiğini
belirtmeden önce mevcut sistemin aksayan yönlerini
ve yönetimin karşılaştığı güçlükleri şöyle
özetleyebiliriz; Dünya'da bir çok ülkede milli
gelirin % 80'lere varan payı yerel yönetimlere
ayrılmışken, ülkemizde bu
pay, geri kalmış ülkelerden daha az olarak % 6
civarındadır. Bu kadar kıt kaynak karşısında,
uygulanan yüksek ücret politikası, belediye
bütçelerinin yatırım yapmasına olanak tanımamakta
ve her geçen gün artan bir borçlanma ve faiz yükü
ile karşı karşıya bırakmaktadır. Belediyelerin
yeterli mali kaynak temini sağlayacakları yasal
düzenlemeler olmadığı için bu kez yönetimler .gayri
menkul satışına yönelmekte ve gelecek yönetimleri
daha da zor koşullar altına itmektedir
Yılda bir kez çıkan kararnamelerle personel
politikasını belirlemek zorunda kalan belediyeler,
araç ve gereç alımı için de yine yılda bir kez
alınan bakanlar kurulu kararını beklemek zorunda
bırakılmaktadır.
Araç-gereç ve personel sorununu çözmek için çare
arayan yerel yönetimler, Belediye İktisadi
Teşekküllerini (BİT) kurmuştur.
Büyük kentler için 1984 yılında çıkartılan
Büyükşehir Belediye Yasası ise tam bir kaynak israfı
ve yetki karmaşasıdır. Örneğin; aynı kentte üç ayrı
belediye binası, üç ayn özel kalem, üç ayrı fen
müdürlüğü, üç ayn park ve bahçeler müdürlüğü gibi
kaynakların boşa harcanmasının yanı sıra, üç ayrı
muhasebe anlayışı, üç ayrı imar ve üç ayrı zabıta
uygulaması gibi biçimselliği bozan bir sistem.
Büyükşehir ile metropol ilçeler arasında yetkinin
nerede başlayıp, nerede bittiği belli olmayan bir
karmaşa ile karşı karşıyayız. İmar uygulaması
yönünden denetçi durumunda olan büyükşehir
belediyesi, kendi inşaatının ruhsatını ilçe
belediyesinden almaktadır.
1/5000'lik nazım imar planlannı yapmak büyükşehir
belediyesinin görevi iken, 1/ 1000'lik imar uygulama
planlarının yapılması yetkisi ilçe belediyelerine
verilmiştir. Bu bir tablo üzerinde iki ayrı ressamın
çalışması gibidir. Yani ortaya mükemmel bir eser
çıkacakken, bunu çirkin bir resime çevirmektir.
Buna rağmen, 1/1000'lik imar planlarını yapmayarak,
çarpık kentleşmeye ve gecekondulaşmaya sebep olan
ilçe belediyesi için her hangi bir müeyyide söz
konusu değildir. Bu uygulamada ortaya çıkan bir
eksiklik de, çoğu yerde % 50 ile yapılan parselasyon
sonucu belediyeye kalan arsalar, tamamen ilçe
belediyelerine devredilmektedir. İmara açılan bu
alanların alt yapısını gerçekleştiren büyükşehir
belediyelerine ise bir tek metrekare alan
bırakılmamak-tadır. Bu durumda büyükşehir
belediyelerinin ilerde bir mülkiyetinin olması
mümkün olamaz. Büyükşehirlerde emlak vergisini
ilçe belediyeleri toplamakta ve % 50'sını büyükşehir
belediyesine aktarması gerekmektedir. Bu payı
büyükşehir belediyesine aktarmaması halinde her
hangi bir müeyyide uygulanmamaktadır.
Temizlik konusunda da benzer sorunla
karşılaşmaktayız. Çöplük alanlarını hazırlamak
büyükşehir belediyesinin görevidir. Ancak, temizlik
vergisini toplayan ilçe belediye-sidir. Topladığı
verginin büyükşehir belediyesine aktarması gereken
bölümünü vermemesinin de bir müeyyidesi yoktur.
Temizlikte karşılaşılan bir başka sorunda,
büyükşehir belediyesine ait ana arterlerin
temizliğini yapmakla görevli ilçe belediyesine, bu
görevini yerine getirmemesi halinde bir yaptırım
uygulanamamasıdır.
Keza, sokakların bitişik olduğu cadde ve sokaklarda
koordinasyon büyükşehir belediyesine ait iken, bir
zabıta ayrı bir uygulama, diğer zabıta ayn bir
uygulama yapabilmektedir.
Çoğu zaman bir belediye görevini rahatlıkla diğer
belediyelerin üzerine atmakta, aksattığı hizmetler
için onları sorumlu göstererek, vatandaşı topa
çevirmektedir.
Vatandaş genellikle büyükşehir belediyesini
tanıdığından, kentte aksayan tüm hizmetlerden
büyükşehir belediyesini sorumlu tutmaktadır. Halbuki
yasal görev ilçe belediyesine aittir. Fakat yerine
getirilmemesinin bir müeyyidesi yoktur.
Mevcut sistemden kaynaklanan sorunlar, kentlerin
dolayısıyla ülkemizin gelişmesindeki en büyük
engellerden biridir. Bunun için zaman kaybedilmeden
gerekli revizyon yapılmalıdır. Bu değişiklikleri de
şöyle özetleyebiliriz:
Öncelikle, iç ve dış güvenlik, adalet sistemi ile
baraj, havaalanı, liman, karayolu, demiryolu gibi
mega projelerin dışındaki tüm hizmetlerle bu
hizmetleri yerine getiren birim1 ler,
belediyelere devredilmeli. Örneğin; eğitim, sağlık,
trafik, köy hizmetleri vs. hizmetler.
Kaynak israfı ve yetki karmaşası getiren büyükşehir
- küçükşehir uygulaması kaldırılmalıdır. Köy ve
mahalle muhtarlıkları kaldırılarak, birer belediye
birimleri haline dönüştürülmelidir.
Yerel parlamentolar oluşturulmalı. Bu
parlamentolarda seçimle görev alanların yanı sıra
kentte yaşayan yüzbinlerce kişiyi temsil eden kurum
ve kuruluş temsilcileri (örneğin; ticaret odası,
sanayi odası, esnaf birlikleri v.b.) tabii üye
olarak bulunmalıdır. Meclislerin teşekkülünde
kaliteli üyelerin bulunabilmesi için devlet memuru
sıfatındaki kişilerin de seçilebilmesine imkan
tanınmalıdır.
Belediye başkanları, seçimlerde halkın huzuruna kent
için gerekli gördükleri proje ve projeleri
gerçekleştirecekleri kaynaklan belirten programlan
ile çıkmalıdır. Vatandaş, uygun gördüğü programı
seçer ve mali kaynağının temini konusunda
getirilecek yüke katlanır. Böylece her kent, kendi
ihtiyaç ve şartlarına göre bir program uygular.
Çünkü, her kentin ihtiyacı farklı farklıdır.
Birinin trafik sorunu çok büyükken, diğerinin hava
kirliliği, bir başkasının eğitim sorunu vardır.
Doğu'daki insan kendi kentinin gelişmesi için,
batıdaki insan da kendi kentinin gelişmesi için
getirilecek şartlara mutlaka daha sıcak bakacaktır.
Bu da kentlerin hızlı gelişmesini sağlayacaktır.
Yerel parlamentolar, kent için gerekli görülen bu
projeleri uygularken belirtilen kaynaklar için
vergi koyma yetkisine sahip olmalıdır.
O kentte yaşayan vatandaş, verdiği verginin
karşılığında mutlaka hizmet talep edecek,
harcamaları denetleyecek ve şeffaf yönetimin
oluşmasını sağlayacaktır. Bu aynı za-manda, yerel
yönetimlerin hizmetleri için merkezi yönetimden
kaynak talebini ortadan kaldıracak, hatta merkezi
yönetime kaynak aktarmalarını getirecektir.
Belediye başkanı meclisin onayını almak koşulu ile
azami sınırları belirtilmiş ücretle istediği
personeli çalıştırma yetkisine sahip olmalıdır.
Birler derhal tasfiye edilmeli. Temizlikten,
ulaşıma, üretimden, pazarlamaya kadar belediye
hizmetlerinin tümü özelleştirilebil-melidir.
Büyük projelerde belediye başkanının referanduma
gitmesi esas olmalıdır. Yerel parlamento ya da
belediye başkanı, yanlış bir tutumdan dolayı
referandumla görevden alına-bilmelidir.
Şehirde bulunan vakıflar, vakıf mallan ve hazine
arazileri belediyelere devredilmelidir.
Halk, vergisi ile kendi gelirini kattığı yerel
hizmetlere sahip çıkarak, takipçisi olacaktır. Bu
da kentlerin ihtiyacı olan hizmetlerin daha verimli
ve daha hızlı gerçekleşmesini sağladığı gibi
yolsuzluklann da önüne geçecektir.
Ülkemiz bu revizyona yetişmiş insan unsuru ve
düşünce olarak hazırdır. Mevcut sistemin tıkanıklığı
nedeniyle bu revizyon acilen yapılmalıdır.
Yerel Yönetim Yerel Parlamenter Sistem Modeli
A- Temel İlkeler
1- Modeldeki temel amaçlar;
a- Demokratik halk katılımının artırılması b-
Verimlilik
2- Model il ölçeğinde düşünülmüştür.
3- Modelde Bayındırlık, Köy Hizmetleri, Eğitim,
Çevre ve Sağlık konularının yerel parlamenter
sisteme devri öngörüldüğünden
İl Genel Meclisleri kaldırılmıştır.
4- Valilerin bir süre daha merkez ataması ile
getirilmesine devam edilecektir.
5- Öngörülen sistem il ölçeğinde olduğu gibi ilçe
ölçeğinde de aynen uygulanacaktır. Yalnız ilçelerin
ihtiyacı olduğu teknik destek iller tarafından
sağlanacaktır.
6- Merkezi yönetime bağlı (illerde bulunan) tüm
yatırım, iş araçları, makina parkları ve atölyeler
yerel yönetimlere devredilir. Zaman içerisinde bu
araçlar tasfiye edilir.
7- Bayındırlık hizmetleri başta olmak üzere
yatırıma dayalı tüm faaliyetlerde ekonomiklik ana
kriterdir. Bu hizmetlerin yürütülmesinde yerel,
ulusal veya uluslararası özel firma ve kuruluşlar
öncelikle kullanılacaktır.
8- Yerel yönetimlerde şu anda mevcut bulunan aşırı
istihdam hızla eritilecektir. Yerel yönetimler
sayıca az fakat son derece nitelikli ve gerekli
yardımcı ekipmanlarla donanmış bir yapıya
kavuşturulacaktır.
9- SSK-BAĞKUR-EMEKLİ SANDIĞI gibi devletin sırtına
yük kurumların işlevleri yerel yönetime
devredilecektir. Bu primler yerel yönetimler
tarafından mahalinde toplanacak buna karşılık
öncelikle sağlık hizmetleri yerel yönetimler
tarafından karşılanacaktır.
10- Vergi Toplama ve kontrolünde merkezi yönetim
etkin olmamaktadır. Bu nedenle vergi (yerel vergiler
hariç) merkezi yönetim birimlerince toplansa dahi
yerel yönetimler bu konuda merkezi yönetime yardımcı
olacaklardır.
11- Genel vergilerden alınan yerel paylar
artırılarak mahallinde kesilmelidir. Bayındırlık,
sağlık, eğitim, çevre v.b. konular yerel yönetimler
tarafından üstlenildiğinden bu payların artırılması
zorunludur.
12- Paralı eğitim ve paralı sağlık hizmetleri
esastır. Paralı hizmetlerden gelecek kaynaklardan
oluşturulan fonlar dar gelirlilerin bu hizmetleri
için kullanılır.
13- Merkezi yönetimce oluşturulacak ve gelişmiş
bölge yerel yönetimleri kaynaklarından kesilecek fon
ile az gelişmiş bölge yerel yönetimlerine kaynak
aktarımı yapılacaktır. Bu kaynak aktanmı bu bölge
yerel yönetimleri belirli bir finansman gücüne
kavuşuncaya kadar devam eder.
B- Merkezi Yönetim - Yerel Yönetim Yetki Dağılımı
Merkezi Yönetim Yetkileri;
- Dış Politika
- İç ve Dış Güvenlik - Savunma
- Vergi
- Adalet
- Ulusal boyuttaki mega yatırım projeleridir.
Bunların dışındaki tüm yetkilerin yerel yönetimlere
verilmesi düşünülmüştür.
C- Yerel Parlamenter Sistem'in Organları
1. Başkan
Seçmenler tarafından çift dereceli seçimle seçilir.
İlk tur seçim sonucu % 50'nin 1 üzerinde oy alan
aday başkan seçilir. Yoksa en çok oy alan iki aday
ikinci tura kalırlar. Bunlardan 2. turda en çok oyu
alan başkan| seçilir.
2. Kent Parlamentosu
Her 30.000 kişiye 1 parlamenter düşü nülmüştür. 11
30.000 kişiye tekabül eden seç men sayısına göre
bölgelere bölünür. Bu böl gelerden dar bölge seçim
sistemi çerçevesin de parlamenter seçilir.
D- Başkan ve Kent Parlamentosunun Yetkileri
1. Başkan
Görevi yürütmedir. Kent parlamento, sunda veya
dışardan istediği kişilere görev ve sorumluluk
verebilir. İstediği sayı ve ücretle sözleşmeli
personel çalıştırabilir.
|