Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Yerel Yönetimlerde Yapılması Gereken Model Değişikliğine İlişkin Görüşlerimiz 

Celâl Doğan 

Yerel yönetim örgütlerinin tarihsel geli­şimine bakıldığında, ilk belediyecilik anlayışı­nın Osmanlılar döneminde başladığını görü­yoruz. 1826 yılında çıkartılan Ihtisap Nizamna­mesi ile Ihtisap Ağaları, şimdiki zabıta memur­luğu görevini yürütmeye başladılar. 1839 yılın­da Mustafa Reşit Paşa tarafından okunan Gül-hane Hattı Hümayunu ile İhtisap Nizamna­mesi genişletilerek, Belediye emaneti adı altın­da ilk belediye yasası çıkartıldı. İlk belediye de 1869 yılında İstanbul'da kuruldu. 1870 yı­lında ise Gaziantep'in de içinde bulunduğu beş yerleşim biriminde belediye örgütü oluş­turuldu. Gaziantep'in ilk belediye başkanlığı­na ise Mustafa Ağa getirildi. 

Belediyeler, 1930 yılma kadar Nizamna­me, belediye emaneti ve kararnamelerle yöne­tildiler. 1930 yılında ise 1580 sayılı Belediye Yasası, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde onaylandı. 

65 yıllık yasa artık gelişen, büyüyen sosyal ve kültürel yaşamı değişen, nüfusu kat kat artan belediyeler için yetersiz kalmaktadır.

Büyük kentler için 1580 sayılı Yasaya alternatif olarak 1984 yılında çıkartılan 3030 sayılı Büyükşehir Belediyeler Yasası ise bu ye­tersizliğin tuzu-biberi oldu. Büyükşehir ile bağlı ilçe belediyeleri arasında yetki kargaşası yüzünden yerel yönetimler çıkmaza girdi. 

72 yıllık Cumhuriyet dönemimiz bo­yunca kuşkusuz çok başarılı ve güzel hizmet­ler verildi. Türkiye'yi bu günlere getiren hiz­metleri yadsıyamayız. Fakat Türkiye artık 1930'ların, 1940'ların Türkiyesi değil. Nüfusu ile birlikte sorunları da büyüyen, yerel ve ge­nel idari sistemleri tıkanan bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Ülkemiz artık merkezden idare ile yönetilemeyecek duruma gelmiştir. Bunun için bir idari reform kaçınılmaz haldedir. Ülke­mizin dertlerine çare olamayacak bu yerel yö­netim sistemi mutlaka ve acilen değiştirilerek, yerel iktidar modeli getirilmelidir. Türkiye bu reformlara insan unsuru olarak da hazırdır. Okur-yazarın zor bulunduğu bir dönemden, en ücra köşesinde iki-üç üniversite mezunu­nun boşta gezdiği bir ülke konumuna geldik. 

Yerel iktidar demek, kaynağı ile kararı ile kendisinin sahip olduğu yani, yasama ve yürütme yetkilerine sahip bir yönetim anlayı­şını ortaya koymak demektir. 

Bu, Türkiye'de hemen akıllara şu soru­yu getirebilir; "Güneydoğu sorunu açısından bir problem olur mu? Bir federasyon anlayışı­na doğru götürür mü?" Böyle bir sorun kesin­likle söz konusu olmaz. Dünya'da benzer mo­deller uygulanmakta ve her hangi bir problem yaratmamaktadır. Aksine olumlu bir çok geliş­me sağlamaktadır. 

Yerel iktidar modelinin nasıl olması ge­rektiğini belirtmeden önce mevcut sistemin aksayan yönlerini ve yönetimin karşılaştığı güçlükleri şöyle özetleyebiliriz; Dünya'da bir çok ülkede milli gelirin % 80'lere varan payı yerel yönetimlere ayrılmışken, ülkemizde bu pay, geri kalmış ülkelerden daha az olarak % 6 civarındadır. Bu kadar kıt kaynak karşısında, uygulanan yüksek ücret politikası, belediye bütçelerinin yatırım yapmasına olanak tanıma­makta ve her geçen gün artan bir borçlanma ve faiz yükü ile karşı karşıya bırakmaktadır. Belediyelerin yeterli mali kaynak temini sağla­yacakları yasal düzenlemeler olmadığı için bu kez yönetimler .gayri menkul satışına yönel­mekte ve gelecek yönetimleri daha da zor koşullar altına itmektedir 

Yılda bir kez çıkan kararnamelerle per­sonel politikasını belirlemek zorunda kalan belediyeler, araç ve gereç alımı için de yine yılda bir kez alınan bakanlar kurulu kararını beklemek zorunda bırakılmaktadır. 

Araç-gereç ve personel sorununu çöz­mek için çare arayan yerel yönetimler, Beledi­ye İktisadi Teşekküllerini (BİT) kurmuştur.

Büyük kentler için 1984 yılında çıkartı­lan Büyükşehir Belediye Yasası ise tam bir kaynak israfı ve yetki karmaşasıdır. Örneğin; aynı kentte üç ayrı belediye binası, üç ayn özel kalem, üç ayrı fen müdürlüğü, üç ayn park ve bahçeler müdürlüğü gibi kaynakların boşa harcanmasının yanı sıra, üç ayrı muhase­be anlayışı, üç ayrı imar ve üç ayrı zabıta uy­gulaması gibi biçimselliği bozan bir sistem. 

Büyükşehir ile metropol ilçeler arasında yetkinin nerede başlayıp, nerede bittiği belli olmayan bir karmaşa ile karşı karşıyayız. İmar uygulaması yönünden denetçi durumunda olan büyükşehir belediyesi, kendi inşaatının ruhsatını ilçe belediyesinden almaktadır.

1/5000'lik nazım imar planlannı yap­mak büyükşehir belediyesinin görevi iken, 1/ 1000'lik imar uygulama planlarının yapılması yetkisi ilçe belediyelerine verilmiştir. Bu bir tablo üzerinde iki ayrı ressamın çalışması gibi­dir. Yani ortaya mükemmel bir eser çıkacak­ken, bunu çirkin bir resime çevirmektir. Buna rağmen, 1/1000'lik imar planlarını yapmaya­rak, çarpık kentleşmeye ve gecekondulaşma­ya sebep olan ilçe belediyesi için her hangi bir müeyyide söz konusu değildir. Bu uygulama­da ortaya çıkan bir eksiklik de, çoğu yerde % 50 ile yapılan parselasyon sonucu belediyeye kalan arsalar, tamamen ilçe belediyelerine devredilmektedir. İmara açılan bu alanların alt yapısını gerçekleştiren büyükşehir belediyele­rine ise bir tek metrekare alan bırakılmamak-tadır. Bu durumda büyükşehir belediyelerinin ilerde bir mülkiyetinin olması mümkün ola­maz. Büyükşehirlerde  emlak  vergisini  ilçe belediyeleri toplamakta ve % 50'sını büyükşehir belediyesine aktarması gerekmektedir. Bu payı büyükşehir belediyesine aktarmaması ha­linde her hangi bir müeyyide uygulanmamak­tadır. 

Temizlik konusunda da benzer sorunla karşılaşmaktayız. Çöplük alanlarını hazırla­mak büyükşehir belediyesinin görevidir. An­cak, temizlik vergisini toplayan ilçe belediye-sidir. Topladığı verginin büyükşehir belediye­sine aktarması gereken bölümünü vermemesi­nin de bir müeyyidesi yoktur. 

Temizlikte karşılaşılan bir başka sorun­da, büyükşehir belediyesine ait ana arterlerin temizliğini yapmakla görevli ilçe belediyesine, bu görevini yerine getirmemesi halinde bir yaptırım uygulanamamasıdır.

Keza, sokakların bitişik olduğu cadde ve sokaklarda koordinasyon büyükşehir bele­diyesine ait iken, bir zabıta ayrı bir uygulama, diğer zabıta ayn bir uygulama yapabilmekte­dir.

Çoğu zaman bir belediye görevini ra­hatlıkla diğer belediyelerin üzerine atmakta, aksattığı hizmetler için onları sorumlu göstere­rek, vatandaşı topa çevirmektedir. 

Vatandaş genellikle büyükşehir beledi­yesini tanıdığından, kentte aksayan tüm hiz­metlerden büyükşehir belediyesini sorumlu tutmaktadır. Halbuki yasal görev ilçe beledi­yesine aittir. Fakat yerine getirilmemesinin bir müeyyidesi yoktur.

Mevcut sistemden kaynaklanan sorun­lar, kentlerin dolayısıyla ülkemizin gelişmesin­deki en büyük engellerden biridir. Bunun için zaman kaybedilmeden gerekli revizyon yapılmalıdır. Bu değişiklikleri de şöyle özetleyebili­riz: 

Öncelikle, iç ve dış güvenlik, adalet sis­temi ile baraj, havaalanı, liman, karayolu, de­miryolu gibi mega projelerin dışındaki tüm hizmetlerle bu hizmetleri yerine getiren birim1 ler, belediyelere devredilmeli. Örneğin; eği­tim, sağlık, trafik, köy hizmetleri vs. hizmetler.

Kaynak israfı ve yetki karmaşası getiren büyükşehir - küçükşehir uygulaması kaldırıl­malıdır. Köy ve mahalle muhtarlıkları kaldırıla­rak, birer belediye birimleri haline dönüştürül­melidir.

Yerel parlamentolar oluşturulmalı. Bu parlamentolarda seçimle görev alanların yanı sıra kentte yaşayan yüzbinlerce kişiyi temsil eden kurum ve kuruluş temsilcileri (örneğin; ticaret odası, sanayi odası, esnaf birlikleri v.b.) tabii üye olarak bulunmalıdır. Meclislerin te­şekkülünde kaliteli üyelerin bulunabilmesi için devlet memuru sıfatındaki kişilerin de se­çilebilmesine imkan tanınmalıdır. 

Belediye başkanları, seçimlerde halkın huzuruna kent için gerekli gördükleri proje ve projeleri gerçekleştirecekleri kaynaklan belir­ten programlan ile çıkmalıdır. Vatandaş, uy­gun gördüğü programı seçer ve mali kaynağı­nın temini konusunda getirilecek yüke katla­nır. Böylece her kent, kendi ihtiyaç ve şartları­na göre bir program uygular. Çünkü, her ken­tin ihtiyacı farklı farklıdır. Birinin trafik sorunu çok büyükken, diğerinin hava kirliliği, bir baş­kasının eğitim sorunu vardır. Doğu'daki insan kendi kentinin gelişmesi için, batıdaki insan da kendi kentinin gelişmesi için getirilecek şartlara mutlaka daha sıcak bakacaktır. Bu da kentlerin hızlı gelişmesini sağlayacaktır. 

Yerel parlamentolar, kent için gerekli görülen bu projeleri uygularken belirtilen kay­naklar için vergi koyma yetkisine sahip olmalı­dır.

O kentte yaşayan vatandaş, verdiği ver­ginin karşılığında mutlaka hizmet talep ede­cek, harcamaları denetleyecek ve şeffaf yöne­timin oluşmasını sağlayacaktır. Bu aynı za-manda, yerel yönetimlerin hizmetleri için mer­kezi yönetimden kaynak talebini ortadan kal­dıracak, hatta merkezi yönetime kaynak aktar­malarını getirecektir. 

Belediye başkanı meclisin onayını al­mak koşulu ile azami sınırları belirtilmiş ücret­le istediği personeli çalıştırma yetkisine sahip olmalıdır.

Birler derhal tasfiye edilmeli. Temiz­likten, ulaşıma, üretimden, pazarlamaya kadar belediye hizmetlerinin tümü özelleştirilebil-melidir.

Büyük projelerde belediye başkanının referanduma gitmesi esas olmalıdır. Yerel par­lamento ya da belediye başkanı, yanlış bir tu­tumdan dolayı referandumla görevden alına-bilmelidir. 

Şehirde bulunan vakıflar, vakıf mallan ve hazine arazileri belediyelere devredilmeli­dir.

Halk, vergisi ile kendi gelirini kattığı yerel hizmetlere sahip çıkarak, takipçisi ola­caktır. Bu da kentlerin ihtiyacı olan hizmetle­rin daha verimli ve daha hızlı gerçekleşmesini sağladığı gibi yolsuzluklann da önüne geçe­cektir. 

Ülkemiz bu revizyona yetişmiş insan unsuru ve düşünce olarak hazırdır. Mevcut sistemin tıkanıklığı nedeniyle bu revizyon aci­len yapılmalıdır. 

Yerel Yönetim Yerel Parlamenter Sistem Modeli  

A- Temel İlkeler 

1-  Modeldeki temel amaçlar;

a-  Demokratik halk katılımının artı­rılması b- Verimlilik

2-  Model il ölçeğinde düşünülmüştür.

3-  Modelde Bayındırlık, Köy Hizmetleri, Eğitim, Çevre ve Sağlık konularının yerel parlamenter sisteme devri öngörüldüğünden 

İl Genel Meclisleri kaldırılmıştır. 

4- Valilerin bir süre daha merkez atama­sı ile getirilmesine devam edilecektir.

5-  Öngörülen sistem il ölçeğinde oldu­ğu gibi ilçe ölçeğinde de aynen uygulanacak­tır. Yalnız ilçelerin ihtiyacı olduğu teknik des­tek iller tarafından sağlanacaktır.

6- Merkezi yönetime bağlı (illerde bulu­nan) tüm yatırım, iş araçları, makina parkları ve atölyeler yerel yönetimlere devredilir. Za­man içerisinde bu araçlar tasfiye edilir.

7-  Bayındırlık hizmetleri başta olmak üzere yatırıma dayalı tüm faaliyetlerde ekono­miklik ana kriterdir. Bu hizmetlerin yürütül­mesinde yerel, ulusal veya uluslararası özel fir­ma ve kuruluşlar öncelikle kullanılacaktır.

8-  Yerel yönetimlerde şu anda mevcut bulunan aşırı istihdam hızla eritilecektir. Yerel yönetimler sayıca az fakat son derece nitelikli ve gerekli yardımcı ekipmanlarla donanmış bir yapıya kavuşturulacaktır.

9- SSK-BAĞKUR-EMEKLİ SANDIĞI gibi devletin sırtına yük kurumların işlevleri yerel yönetime devredilecektir. Bu primler yerel yö­netimler tarafından mahalinde toplanacak bu­na karşılık öncelikle sağlık hizmetleri yerel yö­netimler tarafından karşılanacaktır.

10- Vergi Toplama ve kontrolünde mer­kezi yönetim etkin olmamaktadır. Bu nedenle vergi (yerel vergiler hariç) merkezi yönetim birimlerince toplansa dahi yerel yönetimler bu konuda merkezi yönetime yardımcı olacaklar­dır.

11- Genel vergilerden alınan yerel pay­lar artırılarak mahallinde kesilmelidir. Bayın­dırlık, sağlık, eğitim, çevre v.b. konular yerel yönetimler tarafından üstlenildiğinden bu pay­ların artırılması zorunludur.

12- Paralı eğitim ve paralı sağlık hizmet­leri esastır. Paralı hizmetlerden gelecek kay­naklardan oluşturulan fonlar dar gelirlilerin bu hizmetleri için kullanılır.

13- Merkezi yönetimce oluşturulacak ve gelişmiş bölge yerel yönetimleri kaynaklarından kesilecek fon ile az gelişmiş bölge yerel yönetimlerine kaynak aktarımı yapılacaktır. Bu kaynak aktanmı bu bölge yerel yönetimle­ri belirli bir finansman gücüne kavuşuncaya kadar devam eder. 

B- Merkezi Yönetim - Yerel Yönetim Yetki Dağılımı 

Merkezi Yönetim Yetkileri;

- Dış Politika

- İç ve Dış Güvenlik - Savunma

- Vergi

- Adalet

-  Ulusal    boyuttaki mega yatırım projeleridir.

Bunların dışındaki tüm yetkilerin yerel yönetimlere verilmesi düşünülmüştür. 

C- Yerel Parlamenter Sistem'in Organları 

1. Başkan

Seçmenler tarafından çift dereceli se­çimle seçilir. İlk tur seçim sonucu % 50'nin 1 üzerinde oy alan aday başkan seçilir. Yoksa en çok oy alan iki aday ikinci tura kalırlar. Bunlardan 2. turda en çok oyu alan başkan| seçilir.

2.  Kent Parlamentosu

Her 30.000 kişiye 1 parlamenter düşü nülmüştür. 11 30.000 kişiye tekabül eden seç men sayısına göre bölgelere bölünür. Bu böl gelerden dar bölge seçim sistemi çerçevesin de parlamenter seçilir. 

D- Başkan ve Kent Parlamentosunun Yetkileri

1. Başkan

Görevi yürütmedir. Kent parlamento, sunda veya dışardan istediği kişilere görev ve sorumluluk verebilir. İstediği sayı ve ücretle sözleşmeli personel çalıştırabilir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005