Yolsuzluk ve Kara Para Aklama
Genellikle, yozlaşma, iltimas veya rüşvet kavramları ile eşanlamlı
olarak kullanılan yolsuzluk günümüzde, özel sektörü
de kapsayacak şekilde kısaca, "Kamu gücü ve
kaynakları ile özel kuruluşlardaki görev, yetki ve
kaynakların mevzuata uygun veya aykırı yöntemlerle
kamunun zararına olarak, özel çıkarlar için
kullanılması" biçiminde tarif edilebilir.
Yolsuzluk yeni bir olgu değildir. Ancak, küreselleşmeyle birlikte
yolsuzluk; tüm ülkeleri etkisi altına alarak
toplumsal ve ekonomik dokularını felç eden ölümcül
bir hastalık halini almıştır. Hatta yolsuzluk,
özellikle de son yıllarda kurumsallaşarak adeta,
sektör haline gelmiştir. Yolsuzluk ekonomisi terimi
literatüre yerleşmiştir.
Yolsuzluğun nedenleri ülkeden ülkeye değiştiğinden kimi ülkelerde
iyi işleyen önleyici, cezalandırıcı ve adli önlemler
başka yerde işe yaramayabilir. Bu nedenle,
yolsuzlukların önlenmesine ilişkin stratejiler
geliştirir, mekanizmalar oluştururken uluslararası
kuruluşların ve yabancı ülkelerin deneyimlerinin
yanı sıra, ülkenin gelişmişlik düzeyi, kültür, sosyo
ekonomik yapı gibi gerçeklerini de dikkate almak
gerekmektedir. Günümüzde, BM'den AK'ne, Dünya
Bankasından Hükümet Dışı Kuruluşlara yolsuzluk belli
başlı tüm uluslararası örgüt ve kuruluşların ilgi
alanı ve gündem maddesi olmuştur. Uluslararası
hukukta gerek doğrudan, gerekse karapara ve
sınıraşan örgütlü suçlar bağlamında yolsuzlukla
mücadeleyi amaçlayan geniş bir normatif kurallar
çerçevesi oluşmuştur. Bu normların iç hukuklara tam
olarak yansıtılması Dünya çapında uyumlu ve etkin
bir mücadele ve uluslararası işbirliği mekanizması
oluşturulmasını sağlayacaktır. Türkiye bu alandaki
temel uluslararası sözleşmelere ya taraf olmuş ya da
imza koyarak taraf olma iradesini ortaya koymuştur.
Yolsuzluğun bedelini herkes öder. Yolsuzluk eylemleri bu işe
bulaşanların banka hesaplarını kabartmakdan çok
daha ağır sonuçlara yol açmaktadır. Uzun vadede
görülen çok sayıda etkiler arasında ülkeleri
yoksullaştırmakta, vatandaşlarını iyi bir
yönetimden mahrum etmekte, ekonomik sistemlerin
istikrarını bozmakta, karapara aklama örgütlü suç,
terör ve diğer yasadışı faaliyetlerde artışa neden
olmaktadır.
Ülkelerin kıt kaynaklarının bir avuç hortumcu
tarafından yağmalanması, hükümetlerin
vatandaşlarına temel hizmetleri sağlama, ekonomik,
siyasi ve sosyal gelişmeyi arttırma imkanını
azaltmaktadır. Aynı zamanda altyapı projelerinin
kötü bir şekilde tasarlanması ve yapılması nedeniyle
halkın güvenlik ve sağlığını tehlikeye atar.
Özellikle fakir halk yolsuzluğun zararlı etkilerine
en fazla maruz kalan kesimi oluşturur. Çünkü
yolsuzlukların sonucu olarak ülkelerin çoğunda
temel kamu hizmetleri ve hayat kalitesi kötüleşir.
Yolsuzluk kamunun yanı sıra özel sektörün yatırımlarının yönünü de
etkiler. Şirketleri kayıt dışılığa ve yer altı
alanlara iter. Artık yolsuzlukla mücadelenin etkin,
adil ve rasyonel bir yönetim oluşturma (iyi
yönetişim) çabalarının mütemmim cüzünü oluşturduğu
kabul görmektedir.
Yolsuzluğun nedenleri ülkeden ülkeye değiştiğinden kimi ülkelerde
iyi işleyen önleyici, cezalandırıcı ve adli önlemler
başka yerde işe yaramayabilir. Bu nedenle,
yolsuzlukların önlenmesine ilişkin stratejiler
geliştirir, mekanizmalar oluştururken uluslararası
kuruluşların ve yabancı ülkelerin deneyimlerinin
yanı sıra, ülke gerçeklerini de dikkate almak,
netice almak açısından önemlidir.
Küreselleşen dünyada, yolsuzluk, demokrasinin kurum ve
değerlerini, etik değerleri ve adaleti
zayıflatmakta, sürdürülebilir kalkınmayı ve hukukun
üstünlüğünü tehlikeye sokmakta, toplumların istikrar
ve güvenliğine ciddi bir sorun ve tehdit
oluşturmaktadır. Son zamanlarda, karapara aklama
dâhil olmak üzere, özellikle örgütlü suçlar ve
ekonomik suçlar gibi diğer suç türleri ile yolsuzluk
arasındaki bağlantının endişe verici boyutlara
vardığı BM ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası
örgütlerin ortak kanaatidir.
Çeşitli uluslararası girişimlerde, devlet kaynaklarının önemli bir
bölümünü teşkil edecek boyutta varlıkların konu
olduğu ve devletlerin siyasî istikrar ve
sürdürülebilir kalkınmasını tehdit eden yolsuzluk
vakaları hakkında endişeler dile getirilmektedir.
Yolsuzluğun artık yerel bir mesele olmayıp, bütün toplum ve
ekonomileri etkileyen ve önlenmesi ve kontrol
altına alınması etkin bir uluslararası işbirliğini
gerektiren bir sınıraşan olgu olduğu artık inkarı
mümkün olmayan bir gerçektir.
Bu meyanda haksız olarak kişisel servet edinmenin özellikle
demokratik kurumlara, ulusal ekonomilere ve hukukun
üstünlüğü ilkesine zarar verdiği dünyanın çeşitli
ülkelerini sarsan bir çok skandalla ortaya
çıkmıştır. Nitekim, bu nedenle Birleşmiş Milletler
Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesinde haksız olarak
edinilmiş varlıkların uluslararası transferlerinin
daha etkin bir biçimde önlenmesi, tespit edilmesi,
caydırılması ve varlıkların geri verilmesi
konusunda uluslararası işbirliğinin
güçlendirilmesine ilişkin ayrıntılı hükümlere yer
verilmiştir.
Yolsuzluğun önlenmesi ve ortadan kaldırılması bütün Devletlerin
ortak yükümlülüğü olduğu gibi bu alandaki çabaların
etkili olması amacıyla, sivil toplum, hükümet-dışı
kuruluşlar ve yerel toplum örgütleri gibi kamu
sektörü dışındaki birey ve grupların da destek ve
katkıları ile her bir Devletin diğeri ile işbirliği
yapması zorunludur.
Yine, yolsuzlukla etkin mücadele edilmesi ve yolsuzluğun önlenmesi
için kapsamlı ve çok yönlü bir yaklaşım şarttır.
Yolsuzlukla mücadele, Ülkemiz açısından önemli ve
öncelikli bir yer tutmaktadır. Türkiye'de, bir
yandan ülke çapında yolsuzlukla mücadele
çalışmalarına hız verilirken, diğer yandan bu konuda
uluslararası alanda yürütülmekte olan çalışmalara da
aktif olarak katılım sağlanmaktadır. Yolsuzluk
suçlarının, uluslararası boyutlara ulaşmış olması
karşısında, suçla mücadelede uluslararası işbirliği
müesseselerinin sağlıklı ve hızlı bir şekilde
işlemesinin önemi dikkate alınarak, yolsuzluk
konusunda gerek mevzuatımızı uluslararası
standartlara uygun hale getirmek, gerek
uluslararası işbirliğini arttırmak amacıyla,
Ülkemiz bu konuyla ilgili temel uluslararası
sözleşmelere taraf olmuştur. Ayrıca söz konusu iç
hukukumuza yansıtılması için gerekli adımlar geçmişe
oranla çok hızlı bir şekilde atılmaktadır. Birkaç
örnek vermek gerekirse, AK bünyesinde Yolsuzluğa
Karşı Özel hukuk Sözleşmesi ve Yolsuzluğa Karşı Ceza
Hukuku Sözleş-mesi'nin onaylanması, BM bünyesinde
Sınıraşan Örgütlü Suçlarla Mücadele SÖzleşmesi'nin
(Palermo Sözleşmesi) onaylanması ve Yolsuzlukla
Mücadele Sözleşmesinin imzalanması, Avrupa Konseyi
Sözleşmelerine Taraf Devletlerin sözkonusu Sözleşme
hükümlerine uygun davranıp davranmadıklarını izleme
görevini yapan "Yolsuzluğa Karşı Devletler Gru-bu'na
(GRECO) üye olunması (01.01.2004 tarihinde) son
dönemde atılmış adımlardır.
GRECO Ülkemize yönelik 1. ve 2. aşama ortak değerlendirme
ziyaretini geçtiğimiz 23-27 Mayıs 2005 tarihlerinde
gerçekleştirmiştir. Ziyaretin eşgüdümü ilgili
Bakanlık ve Kurumlarımızın da katkıları ile Adalet
Bakanlığı tarafından sağlanmıştır.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 6 Kasım 1997 tarih ve (97)24
sayılı tavsiye kararında vurgulandığı üzere,
yolsuzlukla mücadele çok yönlü bir niteliğe sahip
olmalı ve bu mücadele yapılırken tüm yönlerinde
örgütlü suçluluk ve karapara aklamayla muhtemel
bağlantıları göz önüne alınmalıdır.
Yolsuzluk ve rüşvet, karapara aklamayla sıkı şekilde bağlantılıdır.
Çünkü ilk olarak, yolsuzluk ve rüşvet parası çamaşır
makinelerindeki kirli paranın geri kalanı ile
birlikte aklanmaktadır. Diğer taraftan, suç
örgütleri amaçlarına ulaşmak için gerektiğinde güç
kullanmadan önce Devleti, ekonomik sektörleri ve
malî yetkilileri yolsuzluk ve rüşvet silahıyla
etkisizleştirmeyi denemektedir. Ayrıca karmaşık bir
karapara aklama işlemi, maaş ya da komisyon
karşılığı çalışan çok sayıda finans uzmanı aracının
iştiraki olmadan gerçekleştirilemez. Dolayısıyla
kara para aklama, oluşumunda bile bir yolsuzluk
biçimidir.
Örgütlü suç faaliyetlerinin katalizatörü olan yolsuzluk ve karapara
aklama suçları, ortak olarak görünüşte mağdur
oluşturmamakta ve güçlü sosyal aktörler
kullanmaktadır. Tüm tanınmış sınır aşan örgütlü suç
grupları zenginliklerini ve gelişmelerini bu
tehlikeli yolsuzluk ve karapara aklama ikilisine
borçludurlar.
Yolsuzluk, karapara aklamayı korurken, o da yolsuzluğu
beslemektedir. Bu malî sarmal da ekonominin giderek
artan biçimde suçluların kontrolüne geçmesine yol
açmaktadır.
Bunun yanısıra, muazzam kârlarının bir bölümünü
daima ekonomik ve mali kurumları kontrol, politik,
adli ve sosyal kurumlara sızmak amacıyla rüşvet
vermek ve nüfuz elde etmek için kullanan örgütlü
suçluluğun en büyük eylem aracı yolsuzluktur.
Ayrıca, büyük miktarlı hem yolsuzluk hem de kara para aklama
olayları genelde her zaman uluslararası bir nitelik
taşımaktadır. Uluslararası yolsuzluk ve kara para
aklama işlemleri genelde çok karmaşıktır ve ortaya
çıkarılmaları hukukî, cezaî, malî, polisiye ve idarî
tüm boyutlarını göz önüne alan mültidisipliner bir
yaklaşım ve çabayı gerektirmektedir.
Her suç şirketi politik güce sahip olmayı; seçmenler üzerinde nüfuz
kurarak uzaktan kontrol etmeyi; kilit makamlarda
bulunan politikacı, hâkim ve gazetecileri rüşvet
yoluyla etkisizleştirmeyi; rahatsız edenleri
uzaklaştırmayı, "uygun" tayinler önermeyi ister. Suç
şirketi oportünisttir: Yürürlükteki siyasî rejimin
demokrat, faşist ya da komünist olmasına bakmaz.
Keza muazzam kârlarının bir bölümünü daima ekonomik ve mali
kurumları kontrol, politik, adli ve sosyal
kurumlara sızmak amacıyla rüşvet vermek ve nüfuz
elde etmek için kullanan örgütlü suçluluğun en büyük
eylem aracı yolsuzluktur.
Hakim ve savcıların bağımsızlığı, kamu davasının mecburiliği ilkesi
ve adli polisin savcılığa bağlı olmasının
İtalya'daki "temiz eller" operasyonunun başarılı
olmasını sağladığı belirtilmektedir. Aynı ilkeler
ülkemizde de örgütlü suç, yolsuzluk ve karapara
aklama ile mücadele alanında etken faktörler
olabilir.
Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonunun
Türkiye'deki yolsuzlukların üç boyutlu bir
fotoğrafını ortaya koyar^ 1114 sayfalık raporu,
ülkemizde yolsuzlukla mücadelenin karapara
boyutında alınması gereken tedbirlerle ilgili de,
önemli tespit ve önerilere yer vermektedir.
Temennimiz, ortak akıl ürünü sözkonusu önerilerin
kağıt üzerinde kalmaması, aklama karşıtı mevzuat
çalışmalarında göz önüne alınmasıdır
|