Yunanistan Finansal Krizi
Yunanistan’ın Ateşi Avrupa’yı Yakar mı ?
Özet
1990’lı
yıllarda özellikle gelişmekte olan ülkeleri etkisi
altına alan finansal krizler 2007 yılından
itibaren ABD ve Avrupa ülkelerini de etkisi altına
almaya başladı. 2007’de Amerika’da başlayan bazı
iktisatçıların ‘’U tipi’’ olarak nitelendirdiği,
bazı iktisatçıların ise ‘‘L tipi’’ olarak
tanımladıkları finansal kriz kısa zamanda Kıta
Avrupası’nı da ‘‘bankacılık krizi’’ ya da ‘‘borç
krizi’’ adlarıyla etkisi altına aldı ˡ. Bu
makalede ekonomisi son iki yıldır bıçak sırtında
giderken bir anda iflası gündeme gelen komşu
Yunanistan’da yaşanan sıkıntılar Yunanistan’ın
Avrupa Birliği ve ortak para birimi ‘‘Euro’’
projesine geçişi ve bu bağlamda değişen ekonomi
politikasının etkileri çerçevesinde incelenmiştir.
Yazının son bölümünde ise Yunanistan’daki krizin
Avrupa Kıtasını etkileme olasılığına değinilmiştir.
Yunanistan’daki krizinin diğer krizlerden ( 2008
İzlanda krizi ) önemli bir farkı vardır. Yunanistan
krizi bütün Avrupa kıtasını tehdit ederken, bir
taraftan da, 2007’de başlayan resesyondan
kurtulmaya çalışan ABD ekonomisine doğrudan olmasa
bile dolaylı yollardan ağır bir darbe vurmuştur.
Böylesine önemli bir krizin nedenini gazetelerde
yazdığı gibi iki ya da üç basit para politikası
parametresine bağlamanın doğru olmadığına
inanıyorum. Bundan dolayı da krizin nedenini
1992’lerde başlayan Avrupa Birliği sürecinden
itibaren daha detaylı irdelemeye çalıştım.
Yunanistan’ın AB’ye Giriş Yılları
Ekonomik, siyasal ve sosyal konularda Avrupalı
Devletleri’nin ortak hareket etme niyetleri çok
yıkıcı geçen II. Dünya Savaşından sonra başlamıştır.
İlk adımlar 1951’de atılmış sonra 1957’de Roma
Anlaşması yapılmıştır. 1992’de de adını sıkça
duyduğumuz (kriterleri ile ünlü ) ‘‘Maastricht
Antlaşması’’ ile Avrupa Birliği’nin kurulması süreci
tamamlanmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılması da
Avrupa ülkelerinin bu birlik projesiyle ilgili daha
cesur adımlar atmasını sağlamıştır. Sovyetler
Birliği dağıldığında on iki olan üye sayısını kısa
sürede on beş yeni ülke daha katarak, yirmi yediye
yükseltilmiştir.
AB
projesine başlangıçta zengin ülkeler Almanya ve
Fransa çok gönüllü değillerdi. Fakat ekonominin
yanı sıra dış politika, güvenlik ve genişleme
konularını da kapsadığından dolayı sonradan ikna
olmuşlardır. 1999’da ortak para birimi ‘‘Euro’’ ya
geçiş için alt yapı çalışmalarına başlanmış ve 2002
yılında 16 ülke ‘‘Euro’’ para birimine dahil
olmuştur. Bu ülkelerden birisi de Yunanistan’dır.
1-
‘‘U Tipi’’ resesyonlarda dip seviyeye ulaştıktan 1-2
sene sonra ekonomi yükselişe geçmektedir. ‘‘LTipi’’
resesyonlarda ise yükseliş(recovery) on yıllar
almaktadır. 2009 yılında ekonomistlerin üçte biri
krizin ‘‘L Tipi’’ bir kriz olduğunu savunurken
aralarında kriz kahini Rubbini’ninde bulunduğu üçte
iki iktisatçı krizin ‘‘U Tipi’’ kriz olduğunu
agresif, efektif, koordineli tedbirler alınması
halinde 2010 yılında yükselişin başlayacağını tahmin
etmişlerdi ( Dündar, 2009 ).
Yunanistan 2002 yılında Euro’ya adapte olduğunda
bundan başlangıçta bazı kazanımlar elde etti. Taşıt
kredileri, konut kredileri yıllık % 15 faiz
oranından tek haneli rakamlarda düştü. ( Almanya da
tek haneli idi ). Bu düşük faizli kredi tüketim
harcamalarının patlamasına yol açtı. İlerleyen 7
yılda ekonomi ortalama % 4,2 büyüdü. Bu büyüme
ithalatı artırırken ( Lüks Alman Otomobilleri,
Fransız TV leri ve diğer elektronik aletler gibi )
ihracata yansımamıştır. Hatta ihracat göreli olarak
yıllar itibariyle düşmüştür. Yunanistan’ın başlıca
ihracat kalemleri; balık, sebze ve tıbbi
malzemelerdir. Bu ürünleri Kuzey Avrupa ve
Balkanlara ihraç etmektedir.
Özellikle maliyet artışından dolayı yıllar
itibariyle ihracatta istediği performansı
sergileyemeyen Yunanistan’da ödemeler dengesi 2000
yılında 9,82 milyar dolar açık verirken, 2008
yılında 51,2 milyar dolara kadar yükselmiş, 2010
yılında bu açık 31,9 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir (www.economywatch.com/economicstatistics/Greece/Current_Account_Balance_US_Dollars/).
Avrupa
Birliği projesinin ana temalarından biri de birlikte
bulunan ülke halklarının refah düzeylerinin
artırılması idi. Bu temanın etkisi ile Yunanistan’da
ücretler hem kamuda hem de özel sektörde ücretler
sürekli artırılmış ( 7-8 yılda % 200 civarında artış
yapılmıştır ) sonuç olarak enflasyon Almanya ve
Fransa’dan daha yüksek düzeye gelmiştir. Düşük faiz
oranları kamu harcamalarını da artırmış kamunun işe
alımları 7 yılda % 15 oranında artmıştır. Yunanistan
AB üyeliğine 2001 yılında kabul edildiğinde kamu
borcunun GSYİH’ya oranı % 101,5 idi. ( Maastricht
kriterlerine göre maksimum % 60 olmalı, yani 2001
yılında da bu oran yüksekti )
Yunanistan’da AB sürecine girme ile
başlayan ekonomideki pozitif hava yıllar itibariyle
‘‘ikiz açık’’ dediğimiz cari açık ve bütçe açığı'nın tehlike sinyali verdiği 2008 yılına kadar
sürmüştür. 2008 yılından günümüze gelen olumsuz
hava, umudunu IMF ve Avrupa Birliği kurtarma
paketlerine bağlamış Yunanistan da her geçen gün
biraz daha kararmaktadır.
Şöyle ki; 2010 sonu itibariyle 305
milyar dolarlık bir gayri safi yurt içi hasılaya
sahip olan Yunanistan’da, 2011’in Mart ayı sonu
itibariyle işsizlik % 15 oranında gerçekleşmiş, cari
açıkta GSYİH’nın % 10,4’üne ulaşmıştır. Bütçe açığı
yukarıda bahsettiğimiz gibi % 12,7 ler civarında
gerçekleşmiştir. (Maastricht
Kriterleri”ne göre Euro Alanında bulunan ülkeler
için öngörülen % 3 tür ). Bu rakamların piyasaya
yansımasına gelince; 2010 yılında 50.000 iş yeri
kapanmıştır. Altı işçiden biri işten çıkarılmıştır.
İş piyasasına yeni giren gençlerin % 40’ı iş
bulamamıştır (http://www.guardian.co.uk/world/2011/jul/31/greece-debt-crisis-how-bad
).
Yunanistan Ekonomisi Neden Sıkıntıya Girdi ?
Yunanistan’da ihracat gelirlerinin azaldığına,
ithalatın yükseldiğine ve cari açığın arttığına
yukarıda değinmiştik. Ödemeler dengesinde diğer iki
gelir kalemine baktığımızda bunlardan biri; turizm
geliri diğeri de liman gelirleridir. Maliyet
artışından dolayı turistlerin Türkiye ve Tunus gibi
ülkeleri tercih etmesi sonucu turizm gelirleri
düşmüştür.
Yunanistan limanları son 10 yılda önemini yitirmeye
başlamıştır. Yunanistan’ın 2. Büyük şehri
Thessaloniki’nin Belediye Başkanı Yiannis Boutaris
Fortune dergisine verdiği röportajda Yunanistan’ın
Liman gelirlerinin düşmesini şu nedenlere
bağlamıştır; Büyük deniz taşıma şirketlerinin
seyahatlerinin Yunanistan’da başlaması ya da bitmesi
imkansız hale gelmiştir bunun nedeni kanun gereği en
az % 20 Yunan denizci çalıştırma zorunluluğudur.
Yunan
denizciler diğer ülkelerdeki meslektaşlarına nazaran
çok yüksek maaş alıyorlar. O yüzden büyük hatlar
Cenova, Haifa ya da İstanbul’da başlamakta ya da
bitmektedir².
Yunanistan’daki en önemli sorunlardan biri de
devletin vergi toplamadaki yetersizliği idi. 2005 –
2006 yıllarında vergi kaçırma maksimum seviyelerine
ulaştı. Jason
Manolopoulous’un ‘‘Greece’s Odious Debt’’ isimli
kitabında Atina’da yaşayan 151 doktordan 34
tanesinin yıllık gelirini 10.000 Euro beyan
ettiğini, 30 tanesinin 20.000 euronun altında
kazandığını, yalnızca 11 tanesinin 100.000 euro
kazandığını beyan ettiğini belirtmektedir. IMF’nin
raporuna göre serbest meslek mensuplarının % 70’ i
gelirini vergi diliminin altında olarak beyan
ediyorlar ve vergi ödemiyorlar. Yani hükümet
sadece dolaylı vergilerden medet umuyor örneğin
restoranlarda KDV % 13’den % 23’e çıkarılmış durumda
(http://www.guardian.co.uk/world/2011/jul/31/greece-debt-crisis-how-bad
).
Yunanistan’ın kamu harcamalarının GSMH ya oranı
1980’de % 30, 1990’da % 51 2009’da ise % 114’e
yükselmiştir. Diğer taraftan vergi gelirlerinin
GSMH’a oranı ise 1980’de % 27, 1990’da % 32,
2009’da ise % 37,3’e yükselmiştir. Bütçe açığının
büyüyüp 2009’da % 13’e yükselmesinin başlıca nedeni
budur.
Yunanistan’ın dış borcuna gelince ( kamu ya da özel
sektörün ülke dışına ödemesi gereken toplam borç
) 1980’de 4,4 milyar dolar, 1990’da 22 milyar
dolardır dış borç 2009’da 594 milyar dolara
yükselmiştir. Dış borcun GSMH’ya oranları ise
sırasıyla şöyledir; 1980’de yüzde 12, 1990’da yüzde
33, 2009’da ise yüzde 175’dir. (Ersoy, 2010 )
Kim Hatalı ? Yunan Hükümeti mi, AB Yönetimi mi ?
Yunanistan’da ikiz açıklarda özellikle vergi
toplamadaki beceriksizliği ile bütçe açığına ve lüks
malların ithalatının yükselmesinin neden olduğu cari
açığın yükselmesine ihracatı artırarak ya da
ithalatın bu kadar hızlı artmasına engel olarak
müdahale edemediğinden dolayı Yunan hükümeti
hatalıdır. Öte yandan İhracat, turizm ve liman
gelirlerinin azaltılmasında ifade edilen rekabet
gücündeki azalma ve verimliliğin düşüşü Yunan
halkının tembelliğinden kaynaklanmaktadır demek
doğru olmaz.
2-Yiannis Boutaris – 69 yaşında Thessaloniki (
Yunanistan’ın 2. Büyük şehri ) belediye başkanı,
politikaya atılmadan önce iş adamı idi. Ülkenin en
büyük şarap üreticilerinden. Fakat politikacılığı
conservative, Komunist Parti üyesi. Fortune
September 2011, Number 12 ‘‘Will Europe come
tumbling down’’ by Shwan Tully
Çünkü
Avrupa Birliği Bölgesi’ndeki en uzun yıllık çalışma
süreleri Yunanistan’dadır. Son yıllardaki verim
artışı Almanya’nın iki katıdır. Fakat ücretlerin
verim artışından fazla olması maliyetleri
artırmıştır. Euro bölgesi üyesi olduğu için rekabet
gücündeki düşüşü döviz kurunu
ayarlayarak ( devalüasyonla )
çözememektedir. Yani bazı iktisatçılara göre
Yunanistan’ın ( ayrıca Portekiz, İspanya ve
İrlanda’nın ) dış ticaret açıkları ile Avrupa
Birliği’nde yer alan Almanya gibi bazı ülkelerin dış
fazla vermesini birlikte değerlendirmek
gerekmektedirᶟ.
Cari
açığın yarattığı kırılgan finansal zemindeki
spekülatif ataklar da Yunanistan’ın borçlanma
faizlerini oldukça yükseltmiş ve borcu ödenemez hale
getirtmiştir ( Aslında bu tablo 1990’lı yıllarda
gelişmekte olan bir çok ülkede yaşanan krizlerle
benzerlik arz etmektedir )⁴.
Almanya ise, ücret hareketlerini, iç talebi
sınırlamıştır yani az enflasyonlu bir politika
izlemiştir. Cari fazla sonucunda kendi ülkesindeki
işsizliği % 6’lar seviyesinde tutmuştur.
İlerleyen Dönemde Görülmesi Muhtemel Sıkıntılar ve
Çözüm Arayışları
Euro
Bölgesi ve IMF geçen yıl Yunanistan için 110 milyon
Euoro’luk paket hazırlamıştı. Temmuz 2011 de aynı
ölçekte başka bir paket için ‘‘troyka’’ yine söz
verdi ( 2013 ün ortalarına kadar ). Troyka Avrupa
Birliği, Avrupa Merkez Bankası ( ECB ) ve Uluslar
arası Para Fonu ( IMF ) üyelerinden oluşan bir
kuruldur. Troyka bu ikinci paketi belirli bir
program karşılığında devreye sokacak. Özetle bu
plana göre Yunanistan borcunu ödeyebilmek için
sert, katı, acımasız reformlar listesi
uygulayacak.
AB Yunanistan'a yapılacak
yardımı, söz konusu yardıma karşı olan Finlandiya,
Almanya ve Hollanda gibi ülkeler nezdinde
meşrulaştırmak için, Yunanistan'dan yardım
karşılığında kamu harcamalarının yüzde 10 oranında
azalmasını, kamu çalışanlarının maaşlarından üçte
bir oranında kesinti yapılmasını ve 50 milyar
euro’luk özelleştirme gerçekleştirilmesini şart
koşuyor. Finlandiya pakete dahil olmayı teminat
almak karşılığı ile kabul ediyor.
Yunan basını ve halkı bu istekleri öğrenince ciddi
şekilde tepki göstermiştir. Elefterotipiya gazetesi
‘‘50 milyara satılık’’ başlığıyla verdiği haberde
"Küstah üçlü, çıkarcılığa alışmış emekçilerden söz
ederek, zor yıllar geçireceğimizi açıkladılar"
ifadesine yer vermiştir (http://www.dunya.com/troykanin-talepleri-yunanistani-karistirdi_114128_haber.html
).
3-Almanya’da 2011/03 itibariyle işsizlik % 6,3 ve
GSYİH’ya göre % 5,3 cari fazla varken, İspanya’da %
20,7 işsizlik % 4,5 cari açık, Portekizde % 12,4
işsizlik %9,9 cari açık bulunmaktadır.
4- IMF ve ECB’nin yapılandıracağı borçlarla
Yunanistan’a nefes aldırıp kurtarıcı gibi görünmesi
manzarasını 1990-2000’li yıllarda ülkemizde de
görmüştük. O dönemlerde düşük faizli kredi
alabilmek için IMF ile yapılan stand-by
antlaşmalarının aslında ülkeyi borç sarmalından
çıkaracak kalkınma modellerinin önündeki en büyük
engel olduğu sonraki yıllarda fark edilmiştir.
Özellikle 2001 finansal krizinde spekülatif ataklar
ve kısa vadeli sermaye çıkışları ülkemizde de
gecelik faizler rekor seviyelere yükselmiştir.
Troyka’nın talep ettiği
koşullar Başbakan Papandreu tarafından meclisten
geçirilemedi. İktidar partisinin meclisteki
çoğunluğu, kesinti paketinin detayları duyuldukça ve
tepkiler arttıkça, azaldı. Başbakan muhalefetteki
Yeni Demokrasi Partisi'ne ulusal birlik hükümeti
kurmayı teklif etti, olumlu yanıt alamadı. Yerine
geçecek hükümetin tasarruf önlemleri paketini
imzalaması şartıyla istifa etmeyi önerdi, boşalacak
göreve talip çıkmadı. Yani olayın iki tarafı var
birisi AB ve IMF’yi bu paketi vermeye ikna etmek,
diğeri ise bu paketi almaları karşılığı yapması
gerekenleri yapmaya Yunan halkını ikna etmek.
Bu Paket Başarı Getirir mi ? Yoksa Yunanistan’daki
Ateş Avrupa’yı Yakar mı ?
Yunanistan Kıta Avrupası için çok büyük bir ekonomi
değil. Kurtarılması zor bir ekonomi de değil. Ancak
Avrupa Birliği ülkelerinin çoğunun aşırı borçlu
olması Yunanistan’daki alevin bütün kıta Avrupası’na
yayılacağının sinyalini veriyor. Özellikle İtalya
ve İspanya ekonomisinin krize girme olasılığının çok
yüksek oluşu
birliğin en güçlü iki
ekonomisi Fransa ve Almanya’yı düşündürüyor⁵.
Bu panik
hali sonucunda küresel emeklilik fonları, sigorta
ve bankalar İspanya ve İtalyan bonolarının fiyatını
düşürerek elden çıkarmışlardır.
Eğer
Avrupa bankaları likidite darlığına ( liquidty
crunch ) girmezse bile ellerindeki yabancı
bonoların değer yitirmesinden dolayı sermayeleri
eriyecek bu da borç vermelerinin önünde engel
teşkil edecektir. Bu kredi tıkanıklığı, faizlerin
tahminlerden fazla artacağı gerçeği Avrupa’yı ciddi
anlamda resesyona sürükleyecektir. Bu da
ihracatının % 21’ini Avrupa’ya yapan ABD’nin
resesyondan çıkışını zora sokacaktır. Sonuç olarak
şunu söyleyebilirim Yunanistan’dan başlayan ateş
Avrupa’yı yakmazsa bile bir hayli ısıtacağı kesin.
Kaynak; Şahap Güven
Kaynaklar
1
DÜNDAR Durmuş, ‘‘Resesyon Dönemleri ve Türkiye’’,
İstanbul Kültür Üniversitesi, 2009
2-
ERSOY Ömer ‘‘AB nin
Yunan Krizi’’,20.04.2010
http://www.sde.org.tr/tr/haberler/977/abnin-yunan-krizi.aspx
)
5-2000’ li yıllarda finansal piyasaların çok
büyümesi ve kısa vadeli sermaye hareketlerin
yoğunlaşmasından dolayı küresel ekonomideki bir kriz
diğer ülkeyi de kolaylıkla etkisi altına almaktadır.
Avrupa’da ekonomisi sıkıntıda olan İtalya’nın krize
girmesi İtalyan bonolarının % 45’ini elinde tutan
Fransız bankalarını sıkıntıya sokacaktır.
|