Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

1995 Yılı Geçiş Programı 

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1995-1999 yıllarını kapsa­yacak biçimde hazırlanıp 1 Ocak 1995'te yürürlüğe konması gere­kiyordu. Oysa ülke 1994 yılının ekonomi tarihimizin en büyük krizini aşmak için olağanüstü önlemler yürürlüğe koymuştu. Yaşanan deprem sonrasında dengeler yeniden kurulmadan ileriye dönük hedef ve kararlar ortaya koymak mümkün olmayacağı düşünülmüş olmalı ki PLAN'ın yürürlüğe girmesini bir yıl erteleyen yasal dü­zenleme yapıldı. Ardından "1995 Yılı Geçiş Programı" hazırlandı ve Bakanlar Kurulu'nun onayından sonra yürürlüğe kondu. Prog­ramın dayandığı amaçları ve öngördüğü hedefleri ele alabiliriz. 

Geçiş Programının Temel İlke ve Hedefleri 

1995 yılını altıncı plan ile yedinci plan arasında köprü veya geçiş yılı sayınca, amaç ve hedeflerinde bu bağlamda ele alınması gerekiyor, Programın benimsediği amaçlar şöyledir: 

1) Makroekonomik istikran sürekli kılmak,

2) Büyümeyi "sürdürebilir" bir temele oturtmak,

3) AB ile Gümrük Birliği uyumunu sağlamak,

4) Ekonominin uluslararası rekabet gücünü artırmak,

5) Küreselleşme ve bölgesel bütünleşme sürecine katılmak,

6)  Sıralanan amaçlara uygun yapısal reformları gerçekleştir­mek. 

Sayılan bu temel amaçlar dışında, özelleştirmeyi hızlandırarak sürdürmek; AB Vergi Düzenine uyum sağlayacak biçimde vergi sisteminde verimliliği ve adaleti sağlayacak düzenlemeler yapılır­ken, "kayıt dışı ekonomiyi" denetim altına alacak yasal ve idari önlemlere başvurmak ve sosyal güvenlik kuruluşlarının özerkliğe kavuşturularak Devlete yükünün azaltılması da hayati önem taşı­maktaydı.

1995 yılı Geçiş Programı'nın makroekonomik hedefleri belir­lenirken şu ana ilkelerden hareket edilmiştir: Kamu finansman açığının küçültülmesi, tüketimin kontrol altında artırılması, sabit sermaye yatırımlarının yeniden canlandırılması ve -ihracattaki atılımın sürekli hale getirilmesi...

Programın öngördüğü hedefler şöyledir: 

1)  Büyüme hızı % 4,4 oranında gerçekleşecektir,

2)  GSMH* zımni deflatöründeki artışın %43,2 ye gerilemesi ve Toptan Eşya Fiyatlarındaki artış hızının %22,5 oranına düşürülmesi öngörülüyor,

3)  Kamu kesimi harcamalarının GSMH'ya oranı 1994'te %26,8'e gerilediği dikkate alınarak 1995'te %25,4'e düşü­rülmesi hedeflenmiştir.

4)  Toplam Kamu Gelirlerinin GSMH'a oranı 1 puan artarak %20,3 olacağı hesaplanmaktadır.

5)  Kamu kesimi borçlanma gereğinin GSMH'a oranı 2,4 puan azalacak ve %5,1 oranına gerileyecektir.

6)  Özelleştirme yoluyla 102 trilyon gelir sağlanacaktır.

7)  Özel sabit sermaye yatırımları %6,2, kamu sabit sermaye yatırımları %5,9 oranında artacaktır,

8)  Eğitim, sağlık ve enerji sektörlerine ağırlık verilmiştir.

9)  İhracat %11 oranında artarak 19,5 milyar Dolara, ithalat ise %17,4 oranında yükselerek 27 milyar Dolara ulaşacaktır. Böylece dış ticaret açığı 6,5 milyar olacaktır. Ancak gö­rünmeyen kalemlerin döviz gelirlerindeki artışla "cari iş­lemler bilançosu" 0,4 milyar Dolar fazla verecektir.

10)1995 yılında faiz ve ana para olarak toplam 10,7 milyar $ dış borç ödenirken, yaklaşık 7,2 milyar $ dış kredi kullanı­lacaktır. 

1995 yılı Geçiş Programı'nın yürürlüğe girdiği dönemde Dün­ya Ticaretinde ve büyüme hızında 1994'te başlayan canlanmanın 1995'te artarak devam edeceği ve ABD başta olmak üzere OECD ülkelerinde 1995 yılında ortalama %2,7 oranında bir büyüme ola­cağı tahmin edilmekteydi.  

Sanayileşmiş ülkelerde son 30 yılın en düşük enflasyon oranı yaşanmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde 1990Tı yıllarda yaşanan hızlı büyümenin devam edeceği (%6 civa­rında) hesaplanmaktadır. Özellikle Asya ve Pasifik ülkelerinde istikrar içinde hızlı büyüme süreci devam etmektedir. 21. yüzyılın "Asya-Pasifik Yüzyılı" olacağı ileri sürülmektedir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bağımsızlığa kavuşan ülkelerde eko­nomik reformlar gecikmekte ve bu ülkeler de düzensizlik ve yok­sulluk devam etmektedir. Buna karşılık Doğu Avrupa ülkelerinde dünya ekonomisiyle bütünleşme sürecinde olumlu gelişmelerin devam edeceği ifade edilmektedir. 

1995 yılı başından itibaren Dünya ekonomisini ilgilendiren iki önemli oluşuma tanık olduk. Birincisi Avrupa Birliği'ne Avustur­ya, İsveç ve Finlandiya'nın 1 Ocak 1995 tarihinden itibaren "tam üye" olarak katılmalarıyla Birliğin üye sayısı 15'e ulaştı. Türkiye-Avrupa Topluluğu Gümrük Birliği Anlaşması 6-7 Mart 1995'te imzalandığında, 1 Ocak 1996'dan itibaren bu 15 ülkeyle ülkemiz ekonomisi bütünleşmiş olacaktır. Bu aşamadan sonra Türk Özel sektörünün yarışta göstereceği başarı ülkemizin sağlayacağı yara­rın ölçüsü olacaktır. 

İkinci oluşum 15 Nisan 1994'te Marakeş'te 121 ülkenin im­zaladığı Uruguay Round Nihai Senedi ile Dünya ticaretinin ser­bestleştirilmesi ve Dünya Ticaret Örgütü'nün (WTO) 1 Ocak 1995'ten itibaren faaliyete geçmesi kabul edildi. Bu örgüt GATT'ın sahip olduğu geniş yetkilere ve yaptırım gücüne sahip olacak, ülkelerin dış ticaret politikalarının, imzalanmış anlaşmalara uygunluğunu denetleyecek, ticari uyuşmazlıkların çözümüne kat­kıda bulunabilecek. 

DYP-SHP Koalisyonu devam ederken, CHP-SHP arasındaki "tek çatı altında birleşme" görüşmeleri 19 Şubat'ta birleşme kara­rının alınması ile sonuçlandı. Birleşik CHP'nin başkanlığına geti­rilen Hikmet Çetin'e ortak kurultayı toplama görevi verildi. Yeni yönetim CHP olarak DYP ile koalisyona devam kararı aldı. 27 Mart 1995'te göreve başlayan DYP-CHP koalisyon hükümetinde Hikmet Çetin Başbakan Yardımcısı, Erdal İnönü de Dışişleri Ba­kanı oldu. 

Bir yandan "Gümrük Birliği Anlaşması"nın imzalanmış olma­sı diğer yandan siyasi istikrarın bozulmamış olması, genel olarak tüm piyasalarda özel olarak İMBK'da çok olumlu gelişmelere yol açtı. Borsa'da rekorlar Şubat-Mart ayları boyunca, birbirini izledi. 

ÇİLLER İstifa Ediyor ve Seçime Gidiliyor 

CHP Kurultayı, kamuoyunun tahminlerini doğrulayarak, 9 Eylül 1995'te Genel Başkanlığına Deniz Baykal'ı seçti. Baykal Başbakan T. Çiller'e koalisyon ortaklığının devamı için yeni öne­riler götürdü. Ancak Çiller bu önerileri kabul etmeyip, Cumhur­başkanı'na istifasını sundu. 

İş dünyasının baskısı ve yönlendirmesi doğrultusunda prog­ramları ve tabanı birbirine çok yakın ortanın sağında ikr parti DYP ve ANAP arasında yeni hükümetin kurulması görüşmeleri başladı. Bu kez para ve mal piyasaları olumsuz etkilendi ve beklemeye girdi. T. Çiller - M. Yılmaz arasındaki "sen-ben kavgası", kamuo­yunun büyük kesiminin ısrarlı destek ve baskısına rağmen DYP-ANAP (ANAYOL) koalisyon hükümetinin kurulması mümkün olmadı. 

T. Çiller, DSP ve MHP'nin dışardan desteğini alarak bir "a-zınlık hükümeti" kurma girişimini başlattı. Fakat 15 Ekim'de TBMM'den güven oyu alamadı. Çiller başbakanlığı bırakmak ni­yetinde olmadığı için daha önce kabul etmediği, D. Baykal'm önerilerine bu kez evet demek zorunda kaldı. Yeni DYP-CHP koalis­yonu 52. Hükümet olarak 5 Kasım 1995'te güven oyu alarak göre­ve başladı. 

Hükümet'in önerisini benimseyen TBMM erken genel seçim­lerin 24 Aralık 1995'te yapılması kararını aldı. Hükümet krizi ne­deniyle Anayasa'nın öngördüğü zaman ve süre içinde TBMM "1996 Mali Yılı Bütçe Kanun tasarısı"nı görüşüp kanunlaştırama-dığı için, üç aylık "1996 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçeleri Ka-nunlaşıncaya Kadar Devlet Harcamalarının Kapılmasına ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine Dair Kanun"un 11 Kasım 1995'te yürürlüğe girmesini sağladı. Tahmin edileceği gibi seçim öncesi ekonomi yönetiminde disiplin kalmadı ve siyasal ağırlıklı kamu harcamaları hızlandı. 

24 Aralık 1995'te yapılan erken genel seçim sonunda şöyle bir tablo ortaya çıktı: RP (%21,3) 158 milletvekili, DYP (%19,2) 135 milletvekili, ANAP+BBP (%19,6) 132, DSP (%11,6) 76 ve CHP (%10,7) ile 49 milletvekili... Ortanın sağında Çiller-Yılmaz ve ortanın solunda Ecevit-Baykal çekişmesi Refah Partisi'nin işini kolaylaştırdı ve birinci parti olmasına olanak verdi. Cumhurbaşka­nı Demirel hükümeti kurma görevin RP'nin genel başkanı N. Erbakan'a verdi. Siyasette turlar pazarlıklar başlarken ülke eko­nomisi tam bir belirsizlik içindeydi... Özel kesimin devletin sırtın­dan para kazanmaya alışmış olanların dışında kalan kısmı, ulusla­rarası rekabete açılmış bir ekonomide ayakta kalmanın mücadele­sini veriyordu ve genellikle de başarıyordu. 

Geçiş Programının Temel Sonuçları 

1994 Büyük Ekonomik Krizi'ni aşmak ve ekonominin makro dengelerini yeniden oluşturmak yönünde önlemleri içeren "1995 Geçiş Programı"nın temel sonuçları üzerinde etkili olan biri o-lumlu diğeri olumsuz iki önemli gelişme 1995 yılı içinde cereyan etmiştir. Olumlu gelişme 6 Mart 1995'te Avrupa Birliği ile "Güm­rük Birliği Antlaşmasının imzalanmasıdır. Yılın ikinci yarısında piyasalar öncesinde ve sonrasında bu antlaşmanın getirdiği iyimser yorumların etkisinde kalmıştır. 

Olumsuz gelişme yılın ikinci yarısından itibaren ülke siyasal belirsizliklere doğru sürüklenmeye başlamış ve sonunda, 24 Aralık'ta erken genel seçime gidilmiştir. Bu yüzden yılın son üç ayın­da kamu harcamaları kontrolden çıktı. Ayrıca Parlamento ve Hü­kümet işbirliği olmadığı için, 1996 Mali Yılı Genel ve Katma büt­çelerinin yasalaşması mümkün olmamış ve dört aylık (Ocak-Nisan) "Geçici Bütçe" ile devletin yönetilmesi kararlaştırılmıştır. Bu so­nuç ülkenin iç ve dış piyasalarda itibar kaybetmesine yol açtığı için, borçlanmanın maliyetini yükseltti. 

Yıl sonunda, 14 Aralık 1995'te Türkiye'nin dış ilişkilerinde siyasal, askeri ve ekonomik açıdan önemli külfetler getiren ve dört yıldan beri süren Boşnak, Hırvat-Sırp Savaşı sona erdi. NATO 60 bin asker ile barışı koruma görevini üstlendi. Türkiye de asker verdi. 

Şimdi 1995 Yılı Geçiş Programının temel sonuçlarını özetle­yebiliriz: Yılın birinci yarısında başlayan iç talepteki canlanma ikinci yarısında kapasite kullanım oranını yükseltmiş, üretim art­mış, ticaret genişlemiş ve yıl sonunda büyüme hızı %4,4'lük hedefi aşarak %8 olmuştur. 

— Toplam talepte beklenenin üstündeki artış ve faiz ödemele­rinin ağır baskısı, enflasyon oranının belirlenen hedefin üstünde %64,9 düzeyinde gerçekleşmesine yolaçtı.

— Döviz piyasalarında 1994 yılına göre istikrarlı bir yıl ya­şanmış TC Merkez Bankası döviz rezervleri 12,4 milyar dolara çıkmış ve TL'nin dolar karşısında değer kaybı enflasyon oranının altında kalmıştır. Dolar kuru 1994 yılı sonunda 38850 TL iken, 1995 sonunda %55'lik bir artışla 61500 TL düzeyinde kaldı.

— Programda "dış ticaret açığı" 6,5 milyar dolar olarak öngö­rüldüğü halde, gerçekleşme 14 milyon dolar oldu. İhracat %19,5 artarak 21,6 milyara çıkarken, ithalat %53,5 oranında yükselerek 35,7 milyar dolar düzeyine çıktı.

—  Programda 1995 yılı için öngörülen "cari işlemler açığı" 0,4 milyar dolar fazlalık yerine, gerçekleşme 2,3 milyar dolar açık şeklinde oldu. Dış borç stoku 65,6 milyar dolardan 73,3 milyara yükseldi. Ancak dış borçların GSMH'ya oranı %50 iken, %43'e düştü.

— Konsolide bütçe gelirleri 1994'e göre %87,5 oranında arta­rak 1394 trilyon olurken, giderler %90 genişleyerek 1710 trilyona çıktı. Böylece bütçe açığı %108 oranında büyüyerek 316 trilyona ulaştı.

— Alman olağanüstü tedbirlerle 1994'te kamu kesimi borç­lanma gereğinin GSMH'ya oranı %8 iken, 1995 sonunda %5,5'te kaldı.

1995 yılı içinde gerçekleşen fakat temel göstergelere yansı­mayan bazı önemli yenilikleri şöyle sıralayabiliriz:

1) Türkiye, Katma Protokol'de öngörüldüğü gibi 1995 yılı ba­şından itibaren, Avrupa Birliği ülkelerinden ithal ettiği, 12 yıllık listede yer alan mallara %95, 22 yıllık listedeki mallara ise %90 oranında gümrük indirimi uygulamaya başlamıştır. "Ortak Gümrük Tarifesi"nde (üçüncü ülkelere karşı) adı geçen listelere göre %90 ve %85 uyum sağlanmıştır. 

2)  1994 Krizi'nin yarattığı olumsuz koşullar nedeniyle açılışı ertelenen "Altın Borsası" 26 Temmuz 1995'te faaliyete geçti. 

3) Çeşitli piyasalarda üretici, satıcı ve aracı karşısında tüketi­ciye yasal haklar getiren "Tüketiciyi Koruma Kanunu" 8 Eylül 1995'te yürürlüğe girdi. Avrupa Birliği'ne uyum sürecinin gereği olarak çıkarılması zorunlu yasalardan "Patent Yasası" 7 Kasım 1995'te (4128 sayılı) uygulamaya kondu.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005