Cumhuriyet Dönemi Sanayi Sektörü
Türkiye'de millî gelirin hesaplanması konusu ilk kez
1928 yılında İktisat Meclisi'nCe ele alınmış, ancak
yeterli istatistik sağlanamayınca çalışmalar
durmuştu. DİE'nin çekirdeğini oluşturan "Merkezi
İstatistik Dairesi" 1926 yılında faaliyete
geçirilmişti. Birinci Sanayi Planı'nın yürürlüğe
girmesinden sonra, 1935 yılında İktisat Vekaleti
Konjonktür Servisi, 1927, 1933-34 ve 1935-36 yılları
için millî gelir tahminleri yapmıştı. Bu
çalışmaların sürekli ve düzenli hale gelmesi
1950'den itibaren Devlet İstatistik Enstitüsü'nün
faaliyete geçmesiyle olmuştu.
1927 yılında gerçekleştirilen "Nüfus, tarım ve
sanayi sayımı" verilerine göre ülkede çağın sanayi
teknolojisinden çok uzak bir sanayi vardı:
— Toplam 65245 işletmenin %43,5'i tarım, evcil
hayvanlar, balık ve av ürünleri alanında
çalışmaktaydı.
— Sayılan işletmelerin %79'unda 4'ten az kişi
çalışmaktaydı.
— Sadece 155 iş yerinde 100'den fazla kişi istihdam
edilmekteydi.
— Ülkede 642 yabancı işveren, 702 yabancı memur ve
347 yabancı işçi çalışmaktaydı.
— Sınai işletmelerinin %96'sı çevirici güç olarak
organik güç kullanıyordu. Motor gücü kullanan
işletme sayısı 2822 idi.
Cumhuriyet Döneminde Sanayi
1923-24 yıllarının Türkiyesi'nde sanayi, el
sanatları düzeyinde loncaların devamı sayılacak
gruplar halinde toplanmıştı. İstanbul, İzmir ve
Adana'da enkaz durumunda birkaç dokuma fabrikası
yanında, yine İstanbul'da harap halde birkaç askerî
fabrika ülkenin sanayi gücünü oluşturmaktaydı.
İkinci İnönü Hükümeti, mülkiyeti kamuya ait tüm
sınai kuruluşlarını 19 Nisan 1925 tarih ve 632
sayılı yasa ile kurulan "Sanayi ve Maadin Bankası"na
bağladı. Fakat Banka beklenen görevleri kaynak
yetersizliği nedeniyle yapamadı. 1933 yılından
itibaren Sümerbank'ın faaliyete geçmesiyle kamu
sınai kuruluşları ve yatırımları belli bir düzene
kavuştu.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren hükümetler,
özel kesimin sınai faaliyetlere katılmasını
özendirici önlemler almayı ihmal etmediler. Örneğin,
5 Nisan 1925 yılında çıkarılan bir yasayla şeker
sanayiinde yatırım yapacak özel girişimcilere önemli
ayrıcalıklar tanındı. İki yıl sonra Uşak ve Alpullu
Şeker Fabrikaların üretime geçmesine yol açan bu
ilginç ayrıcalıklar şöyleydi:
— Şekerden 18 yıl tüketim vergisi alınmaması,
— Pancar üretilen araziden 10 yıl arazi vergisi
alınmaması,
— Şeker fabrikalarına kömür, kiremit sağlayan
ocakların resim ödememesi,
— Kuruluş yeri için, 1-5 hektar kadar arazinin
devletçe sağlanması,
— Fabrikaların her türlü taşıma işlerinde "Nakliyat
Vergisinden 1/3 oranında indirim yapılması,
— Şeker Fabrikalarında çalışacak personelin 10 yıl
süreyle "Kazanç Vergisi"nden muaf tutulması...
Gerçekçi ve akılcı özellikler taşıyan bu teşvik
tedbirleri özel girişimcilerin heves ve projelerinin
uygulamaya yansımasına olanak vermişti.
Türkiyede Sanayi Sektörü
Türkiye'de şeker sanayiinin doğuşu Uşak'ta Molla
Ömer oğlu Nuri Ağa (Nuri Şeker)'nın 19.4.1923
tarihinde "Uşak Terakki Ziraat T.A.Ş."ni kurmasıyla
gerçekleşmiştir. Şirket, önce Uşak'ta pancar
yetiştirme denemelerine girişmiş, sonra da her türlü
zorlukları aşarak bu pancarı işleyecek fabrikayı
17.12.1926'da üretime geçirmiştir. Bu alanda ikinci
girişim Şakir Kesebir ve Hayri İpar'ın 14.6.1925'te
kurdukları "İstanbul ve Trakya Şeker Fabrikaları
T.A.Ş."dir. Bu Şirket daha elverişli olanaklarla işe
başladığı için, yatırımı erken tamamlayıp fabrikayı
26.11.1926'da (Alpullu Şeker Fabrikası) üretime
açmıştır. İlk üretim, 1926 yılında 573 ton iken
1927'de 5.162 tona sıçradı.
Hükümet, yerli şeker üretimini korumak için 5 Nisan
1925'te 601 sayılı yasayla şeker ithalatını
zorlaştıran hükümler getirmiştir. 1929 Dünya
Buhranı'nın olumsuz etkileri aşılmaya başlanınca
şeker üretimi tüketimi karşılayamaz olmuştur. Bu
amaçla önce 3 milyon sermayeli Anadolu Şeker
Fabrikaları, sonra da yine 3 milyon sermayeyle
Turhal Şeker Fabrikası A.Ş. kurulmuştur. İki
şirketin de kuruluş sermayesini Ziraat Bankası, İş
Bankası ve Sümerbank sağlamıştır. Böylece üçüncü
şeker fabrikası Eskişehir'de 5 Aralık 1933'te ve
dördüncü fabrika Turhal'da 19.10.1934'te açılmıştır.
Uygulanan ithal ikameci yaklaşımla şeker ihtiyacının
tamamına ithal eden Türkiye 1933 yılının sonunda,
aşağıdaki tablodan da
görülebileceği gibi üretimini yıldan yıla artırarak,
tüketimini karşılayacak üretim düzeyine ulaşmıştı.
Cumhuriyet yönetimi Artvin ve Rize yöresinde çay
yetişebileceğini belirledikten sonra, 1924 yılında
çıkarılan 407 sayılı Yasa ile çay üretimi
özendirildi. Bu amaçla Rize'de Çay Araştırma
Enstitüsü kuruldu. İlk üretim 1938 yılında atölyede
elle işlenerek 30 kg olarak gerçekleştirildi.
Çay yapraklarının makinelerle işlenmesi 1939 yılında
ve ilk fabrikanın faaliyete geçmesi de 1947'de
gerçekleşti.
Devlet, ilk yıllardan itibaren üretimi ve
yatırımları desteklemek yönünde önlemler almıştır.
Örneğin, devlet bütçesinden giydirilecek kimselerin
yerli malı satın almaları zorunluluğunu koyan kanun,
kurulmuş tekstil fabrikalarının genişlemesini ve
yeni fabrikaların yapılmasını özendirmiştir.
Devletin sanayii teşvik yolunda attığı en önemli
adım, 1927 yılında 15 yıldan beri yürürlükte olan
"Teşvik-i Sanayi Kanunu"nu genişleterek, yeniden 15
yıl süreyle yürürlüğe koymasıdır.
Tablo - Sanayi Kesimindeki Gelişme (İmalat Katma
değ.)
Cumhuriyet Döneminde Sanayi Alanında
Yıllar |
Şeker
(ton)
(a) |
Çimento (ton) |
M. Kömürü |
imalat San.
Katma Değer (1938 fiyatları) |
1924 |
— |
24.500 |
994.000 |
63.800 |
1925 |
— |
29.800 |
958.000 |
79.200 |
1926 |
573 |
40.000 |
1.216.000 |
89.700 |
1927 |
5.162 |
41.400 |
1324000 |
109.800 |
1928 |
4.280 |
54.000 |
1.251.000 |
107.100 |
1929 |
7.946 |
71.000 |
1.421.000 |
113.300 |
1930 |
13.074 |
104.000 |
1.595.000 |
128.000 |
1931 |
22.649 |
192.000 |
1.574.000 |
147.900 |
|
1932 |
27.307 |
132.000 |
1.503.000 |
174.600 |
|
1933 |
65.086 |
143.000 |
1.852.000 |
209.300 |
|
1934 |
58.663 |
180.000 |
2.288.000 |
237.200 |
|
1935 |
53.827 |
193.000 |
2.340.000 |
135.300 |
|
1936 |
65.886 |
229.000 |
2.299.000 |
227.100 |
|
1937 |
51.575 |
282.000 |
2.307.000 |
249.400 |
|
1938 |
42.526 |
294.000 |
2.584.000 |
291.500 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Devlet, temel tüketim ve ara malları alanında, ithal
ikamesi sağlamak gayesiyle "Üç beyaz" ve "Üç siyah"
projelerine öncelik vermişti. Un, şeker ve pamuklu
bez üç beyazı; kömür, demir ve akaryakıt üç siyahı
temsil etmekteydi. Bu temel malların yurt içinde
üretilmesiyle, önemli oranda döviz tasarruf edildiği
gibi, dışa bağımlı kalma korkusu da yenilmişti.
Cumhuriyet'in ilk hükümetleri, yeni doğan veya
henüz çocukluk döneminde olan sınai faaliyetleri
dış rekabete karşı korumak yönünde bir gümrük
politikası uygulayamamışlardır. Lozan Antlaşması,
gümrük vergilerinin 24.8.1928 tarihine kadar 1916
yılı düzeyinde tutulmasını öngörüyordu. Ayrıca
büyük kentlerin tüketicileri, İmparatorluk
döneminden kalan Avrupa malı kullanma
alışkanlıklarını ithal kolaylıkları nedeniyle,
kolayca sürdürdüler. Örneğin 1927 yılında ithalatın
%70'ini tüketim malları oluşturmaktaydı.
1923-1938 döneminde GSMH içinde sanayi kesiminin
payı (piyasa fiyatlarıyla) 1924 yılında %10
civarındayken, 1938 yılında bu oran %16,5 civarında
gerçekleşmiştir. Sanayi kesimi içinde "İmalat
Sanayii"nin payı 1938 fiyatlarıyla 1924'e göre
1938'de beş misli artmıştır. Bu artışta
"Devletçilik" döneminde üretime geçen devlet sınai
işletmelerinin katkısı büyük rol oynamıştır.
1932 yılında Ülkede yaklaşık olarak 300 mühendis
vardı. Devletin çeşitli dairelerinde Macar teknik
elemanlar çoğunluktaydı. Giden Rum ve Ermeni
zanaatçıların yerine Bulgar ustalar çalışıyordu.
Müteahhit firmaların tümü yabancıydı.
Sanayi Planı ile eğitim ve öğretimde büyük atılım
başlatıldı. Örneğin 1934 yılında mesleki ve teknik
öğrenimde 4 bin öğrenci varken, 1938 yılı sonunda
16.750'ye yükselmiştir.
Madencilik alanında da benzer gelişmeyi görmekteyiz.
1924 yılında 994 bin ton olan maden kömürü üretimi,
dönem sonunda 2,5 milyon tona yükselmiştir. Anadolu
halkının büyük çoğunluğu kömür kullanmayı, bu
dönemde henüz bilmemekteydi. Ülke madenciliği,
yabancı sermaye denetiminde ve çok sınırlı maden
işletmesinin üretiminden ibarettir. Maden kömürü
yanında, borasit ve tuz üretimi yapılmaktadır.
Kükürt üretimi 1931'de, krom ve linyit üretimi
1932'de ve demir cevheri üretimi 1938'de ancak
başlayabilmiştir. Madencilik üretim endeksi
(1948=100) 1923'te 19,7 iken, 1938'de 75 olmuştur.
Devletçilik dönemi öncesinde tarım dışı işgücünün
istihdamında inşaat alt sektörü belirleyici ve
sürükleyici olmuştur. Özellikle 1929 Dünya
Bunalımının olumsuz etkileriyle ortaya çıkan
durgunluk, işsizliğin artmasına neden olmuştur.
Devletçilik döneminde başlayan sınai yatırımların
yarattığı yeni iş alanlarına rağmen hızlı nüfus
artışının sonucu olarak, ülkede işgücü fazlalığı
yapısal bir nitelik kazanmıştır. O dönemde
çalışanlar sosyal güvenlik kurumlarının desteğinden
mahrumdu. Sosyal Sigorta Kurumu olmadığı gibi,
Devlet'in işgücü piyasasında düzenleyicilik görevi
de yoktu. Bu alanda ilk ve önemli gelişme, İş
Kanunu'nun 193 7'de yürürlüğe girmesidir.
Uluslararası Çalışma Örgütü'ne 1932 yılında katılan
Türkiye, bu örgütün çalışmalarına ancak 1946'dan
sonra tam olarak ayak uydurabilmiştir. Bu dönemde
işçilerin sendikalaşması olgusu ülke gündemine
gelmemiştir.
|