|
Ekonominin Sektörel Analizi, Cumhuriyet Dönemi Tarım
1- Tarım Sektörü
Tarım kesimi hakkında ilk resmi
bilgilerimiz, 192.7 yılında gerçekleştirilen nüfus,
tarım ve sanayi sayımı sonuçlarına dayanmaktadır.
İlk nüfus sayımı sonuçları, toplam nüfusun 13 milyon
648 bin civarında olduğunu göstermiştir. . Toplam
nüfusun %76'sına yakını bucak ve köylerde %24'ü ise
il ve ilçe merkezlerinde toplanmıştı. Savaş
ekonomisinden barış ekonomisine geçişin ilk önemli
sonucu, tarım kesiminde üretimin artması olmuştur.
Bu ilişkiyi millî gelir hesaplamalarından
izlediğimizde; 1923 yılında GSMH içinde tarımın payı
%40 civarındayken, her yıl artarak 1926'da yaklaşık
%50'ye yükseldiği görülmektedir. 1925 yılında 716
sayılı yasa ile 22233 çiftçi ailesine, 20 yılda
ödenmek üzere, 731 bin dönüm toprak dağıtılmıştır.
Toplam tarımsal kredi hacmi 22 milyondan 100 milyona
çıkartılırken, kredi faizi %12'den %9'a
indirilmiştir. Hükümet, bir yandan kooperatifçiliği
ve traktör kullanımını özendirici önlemler alırken
diğer yandan tarımda altyapı çalışmalarını çok yönlü
olarak sürdürmüştür. Avrupa'ya tarım öğrenimi yapmak
için öğrenci gönderilirken, tarım memurlarına ve
öğretmenlerine hizmet içi eğitim yoluyla modern
bilgiler verilmiştir. Örnek çiftlikler, fidanlıklar
ve tohum ıslah enstitüleri kurulmuştur. Savaş
yıllarında kırılan hayvan cinsi ve sayısının
artırılması teşvik edilmiştir.
1927 yılı tarım sayımının verilerine dayanılarak
yapılan tahminlere göre ülke topraklarının %32'si
ekilebilir olmasına karşın, ekilmiş alan oranı %5
civarındaydı. Yapılan ekimin %89,5'ini tahıl,
%6,6'sını sanayi bitkileri ve %3,9'unu da bakliyat
temsil ediyordu. Tahılda ortalama verim 668 kg. idi.
Toprakların ortalama bir çift çeki hayvanıyla
işlendiği bu dönemde; ülkenin toplam tarım
makinaları sayısı, tırmık dahil 15700 civarındaydı.
Traktör çok az sayıda ve sadece birkaç büyük kentte
kullanılıyordu. 1940 yılma gelindiğinde traktör
sayısı 1065'e ulaşmıştı. 1923-1938 döneminde tarıma
elverişli toprakların kullanım oranının düşük
kalması dolayısıyla, toplam üretimdeki artış da
sınırlı olmuştu. Tarımda içe dönük küçük aile
işletmeciliğinin yaygın olması, iç ve dış pazarlara
açılmayı önlemişti. Bitkisel üretime göre
hayvancılık, hem daha yaygın hem de pazarı daha
geniş bir uğraştı. Çünkü ülkede geniş çayır ve
meraların olması, hayvancılığı ucuz ve kolay hale
getiriyordu. Savaş yıllarında azalan hayvan varlığı
barış döneminde hızla artmıştır.
Türkiyede Tarım Sektörü
Osmanlı döneminde olduğu gibi, Cumhuriyet
yönetimi'nin ilk yıllarında da buğday üretimi
tüketimi karşılamadığı için, açık ithalat ile
kapatılıyordu. Ülke kıt döviz kaynaklarının önemli
kısmını, bir tarım ülkesi olduğu halde, tarım
ürünleri dış alımına ayırmaktaydı. 1923 yılında
11,6 milyon TL. tutan buğday dış alımı, 1924'te 16
milyona, 1925'te de 18,9 milyona yükseldi. 1926
yılından itibaren iç üretimde sağlanan artış
nedeniyle ithalat hızla azalarak 1,5 milyon,
1927'de de 971 bin TL oldu. Bitkisel üretim hava
koşullarına bağlı olduğundan yıllık üretim
miktarlarında sık sık dalgalanmalar olmaktaydı. Bu
durumu aşağıda verilen tablodan izlemek mümkündür.
Ayrıca tahıl üretiminde istikrar sağlamak yönünde
boş ve geniş Hazine topraklarının ekime açılmasını
yürütmek üzere 1937 yılında 3310 sayılı Yasa ile
Zirai Kombinalar kuruldu. Bunlar 1950'de 5433 sayılı
Yasayla "Devlet Üretme Çiftlikleri"ne
dönüştürülmüştür.
Cumhuriyet Döneminde Tarım Alanında Yapılan
|
Buğday |
Fiyat |
Tütün |
Fiyat |
Üzüm (fiyat) |
Yıllar |
(Ton) |
(krş/kg) |
(Ton) |
(krş/kg) |
ihraç/birim |
1924 |
821.231 |
10,6 |
51.870 |
68,2 |
37,7 |
1925 |
1,075,280 |
14,4 |
56.284 |
70,3 |
46,2 |
1926 |
2,469,360 |
12,4 |
54.319 |
64,1 |
43,3 |
1927 |
1,133,150 |
11,8 |
69.604 |
72,3 |
40,2 |
1928 |
1,641,070 |
13,5 |
43.035 |
56,3 |
27,4 |
1929 |
2,718,140 |
12,5 |
36.503 |
71,8 |
20,8 |
1930 |
2,586,370 |
7,3 |
47.211 |
71,5 |
25,0 |
1931 |
2,992,630 |
4,0 |
51.111 |
35,7 |
35,0 |
1932 |
1,935,800 |
4,2 |
18.040 |
34,8 |
21,5 |
1933 |
2,671,210 |
3,7 |
40.148 |
30,2 |
15,1 |
1934 |
2,713,730 |
3,6 |
35.678 |
44,9 |
13,4 |
1935 |
2,521,270 |
4,6 |
36.004 |
53,7 |
13,7 |
1936 |
3,853,290 |
4,7 |
75.936 |
52,8 |
15,4 |
1937 |
3,693,810 |
4,7 |
72.677 |
47,8 |
20,6 |
1938 |
4,278,810 |
4,3 |
58.800 |
43,3 |
17,2 |
1939 |
4,191,520 |
4,4 |
65.434 |
46,1 |
14,6 |
1940 |
4,067,950 |
56,1 |
71,356 |
184,3 |
14,7 |
Atatürk, 1 Kasım 1926'da Meclis'i açış konuşması
sırasında tarımın ülke ekonomisi içindeki yerini,
karşı karşıya bulunduğu sorunları ve çözüm yollarını
anlatırken şöyle diyor:
"Ancak, memleketimizin bir tarım ülkesi olduğu ve
geniş bir alana yayılmış bulunduğu gözönüne
alınırsa bizim
başlıca kuvvet ve servet dayanağımızın toprak olduğu
ortaya çıkar."
Ulaştırma ve haberleşme alanında altyapı
yetersizliği, tarım ürünleri üretiminin bol olduğu
yerleşme alanlarına zamanında ve yeterince
ulaşmasına veya taşınmasına olanak vermiyordu.
Örneğin, İstanbul büyük çapta un ve şeker ithal
eden şehirlerin başında geliyordu.
Genç Cumhuriyet yönetiminin tarımı geliştirme,
çiftçinin refahını artırma çalışmaları Büyük Dünya
Bunalımı ile başarısızlığa uğradı. Tarım ürünlerinin
iç ve dış fiyatları büyük oranlarda düşüş gösterdi.
Bu çöküşün olumsuz etkilerinden çiftçilerin
kurtulması yaklaşık on yılı gerektirmiştir.
Ş.Ş. Aydemir'in tespitine göre; "Bir kağnı Haymana
buğdayının köylüye sağladığı para 10 lira kadardı.
Tohum, hayvan hakkı, yemeklik, vergi, imam ve muhtar
hakkı hep bu paranın içindeydi". İç Anadolu'da bir
dönem toprağın verimi 70-80 kilo buğday idi.
Mustafa Kemal, Türkiye İktisat Kongresi'nde
açıkladığı "Millî ekonominin temeli tarımdır"
ilkesine "Devletçilik" döneminde de bağlı kaldı.
Dönemin son Başbakanı Celal Bayar 8 Kasım 1937'de
Hükümetinin programını Meclise sunarken, Atatürk'ün
konuya ilişkin isteklerini şöyle ifade etti: "Şef,
Millî ekonominin temeli tarımdır' buyurmuşlar ve
çeşitli direktifler vermişlerdir. Plana bağlanarak
yerine getirilecek olan bu direktifler aşağıdaki
gruplarda toplanabilir:
— Topraksız çiftçi bırakmamak;
— İş araçlarını artırmak, iyileştirmek ve korumak;
— Tarım bölgelerine göre özel tedbirler almak;
— Çok iyi ve ucuz ürün elde etmek".
Prof. Dr. Çelik Aruoba'nın tespitlerine göre,
1930-1938 arasında tarımda üretici fiyatlarını
koruma veya kırsal kesimde ortaya çıkan refah
kaybını, giderme yönünde hükümetlerin doğrudan
müdahalesi olmamıştır. Dolaylı yoldan üretici
maliyetlerinin sınırlı ölçüde de olsa düşmesi için
kooperatifleşme teşvik edilirken, ucuz kredi
sağlanarak çiftçi desteklenmiştir. Ancak piyasalar
oluşmadığı ve devlet müdahalesi yetersiz kaldığından
köylü tefeci ve eşrafın insafına bırakılmıştı.
Kısacası 1923-1938 arasında ülkede artan refahtan
"Köylü efendimizdir" hedefine uygun olarak çiftçi
refahtan yeterli bir pay alamamıştır. Özellikle
1929 Dünya Buhranı sonrasında hızla köylü
yoksullaşmıştır. Ayrıca 1923-1937 arasında
Anadolu'ya çeşitli ülkelerden toplam 771.610 göçmen
gelip yerleşmiştir. Bunların çok büyük çoğunluğu
köylü-çiftçi nüfusu idi.
|