Cumhuriyet Dönemi Ulaştırma Sektörü
Atatürk ve yakın çalışma arkadaşları, asker kökenli
devlet ve siyaset adamlarıydı. Kurtuluş Savaşı
yıllarında ulaştırma olanaklarının ilkelliği veya
yokluğu nedeniyle çekilen büyük sıkıntıları ve
kaybettikleri insanları düşünerek, Devletin
ulaştırma yatırımlarına öncelik vermesini
sağladılar. O dönemde karayolu taşımacılığı henüz
doğmamıştı. 1932 yılına dek İstanbul-İzmit arasında
bile karayolu yoktu. Bilinen ve uygun olan demiryolu
ulaşım ağının büyük iller arasında kurulmasına
girişildi (Şimendifer Politikası). Önce,
yabancıların elinde olan demiryolu yapım ve
işletmeciliği imtiyazı Devlet tekeline alındı. 22
Nisan 1924 tarih ve 506 sayılı bir yasayla mevcut
hatların devletleştirilmesine gidildi. Yabancı
şirketler ve azınlıkların "Türkler'in demir yolu
işletmeciliğini başaramayacaklarına dair..."
görüşlerini kısa sürede boşa çıkaran sonuçlar elde
edildi. Genç Cumhuriyet yönetimi, on yıl içinde 2213
km yeni hat işletmeye açmayı başardı. Bu yatırım,
dış yardım almadan, ülkenin sınırlı kaynakları
seferber edilerek gerçekleştirildi. Ortalama yılda
200 km'ye varan bir yatırım ve çalışma temposuyla,
Atatürk döneminde toplam 3360 km. demir yolu yapımı
gerçekleştirildi. Yabancılardan satın alınan şebeke
ise 1929 km uzunluğundaydı. Ülkeyi bir baştan bir
başa demiryolu ağı ile örme hedef ve siyaseti
Atatürk sonrasında yavaşladı, 1950'den sonra da
durduruldu. Özellikle A.B.D. kökenli şirketlerin
baskısıyla Karayolu taşımacılığına geçildi.
23 Mayıs 1927'de (1042 sayılı yasa ile) faaliyete
geçen Devlet Demir Yolları ve Limanları İdare-i
Umumiyesi, 1929 yılından itibaren Ulaştırma
Bakanlığı bünyesinde oluşturulan Devlet Demir
Yolları ve Limanlar İşletmesi Umum Müdürlüğü adını
aldı. Bugünkü adını (TCDD) ise 1953'te aldı.
Demiryolu yapımında yabancı firmalar rakipsiz
olduğundan çok yüksek kârlarla çalıştılar. Yerli
firmalar ihalelere girince birim fiyatlar iki misli
düştü. 1933'ten sonra inşaatlarda yerli firmalar
egemen oldu.
Cumhuriyet ilan edildiğinde, Ülkede 34 bin tonajlık
88 adet buharlı çok eski ve küçük tekne vardı. 1
Temmuz 1926 yılında yürürlüğe konan 815 sayılı
"Kabotaj Kanunu" Türk limanları arasında yük taşıma
ve limanların işletilmesi hakkını tamamen Türk
gemilerine ve gemicilerine verdi. Bu uygulama kısa
sürede olumlu sonuç verdi ve 1927'de tonaj toplamı
130 bine çıktı. 9 Temmuz 1932'de "Türkiye İskele ve
Limanları Arasında Posta Seferleri Hizmetinin Devlet
İdaresine Alınmasına Dair Kanun" yürürlüğe girdi.
Osmanlı döneminden kalan Seyrisefain Müdüriyeti 1
Temmuz 1933'te kaldırılarak, yerine Denizyolları
İşletmesi kuruldu.
Karayolları ve köprüler ardarda gelen savaşlar
nedeniyle yıkılmış veya harap olmuşlardı. Bakım ve
onarımı çok pahalıydı. 1929 yılında yürürlüğe giren
1525 sayılı Şoseler Kanunu ile yollar milli şoseler
ve vilayet yolları diye ikiye ayrıldı. Yol Vergisi
Kanunu çerçevesinde toplanan vergi gelirlerinin
%50'si ulusal yolların yapım ve bakımına tahsis
edilirken %40'ı da il yolları için kullanıldı. Köy
yolları Köy Kanununa göre köylülerin kararma ve
çalışmasına bırakıldı.
Bugünkü Türk Sivil Havacılığının temeli 20 Mayıs
1933'te çıkarılan bir yasayla atıldı. Bu yasayla
Hava Yolları Devlet İşletmesi İdaresi kuruldu.
Milli Savunma Bakanhğı'na bağlı olarak faaliyet
gösteren idare 5 uçak ve 24 personelle işe başladı.
İstanbul-Ankara arasında ilk uçak seferi 17 Şubat
1934'te gerçekleştirildi. Devlet Hava Yollan 1938
tarihinde 3423 sayılı yasayla Ulaştırma Bakanhğı'na
bağlı katma bütçeli bir idareye dönüştürüldü.
|