Dış Ekonomik İlişkilerde Liberal Yaklaşım
Önceki bölümlerde ayrıntılı olarak anlattığımız gibi
Atatürk döneminde yakın geçmişten alınan acı dersler
nedeniyle, dış ekonomik ilişkilerde ölçülü ve
kararlı davranılarak ulusal ekonominin bağımsızlığı
tehlikeye düşürülmemeye çalışılmıştır. Ülkede
faaliyet gösteren yabancı şirketlerin
devletleştirilmesi de bu anlayışın sonucudur. İkinci
Dünya Savaşı'nın sonuna kadar bir iki istisna
dışında ülke yabancı sermayeye kapalı tutulmuştur.
Fakat dönemin güçlü kesimleri olan büyük toprak
sahipleri ile tüccarlar, hem siyasal güvence elde
etmek ve hem de yeni ekonomik fırsatları
değerlendirmek için "dışa açılma"yı, serbest dış
ticareti öne çıkardılar.
İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler'in ezilmesinde
Batılılarla işbirliği yapan Stalin, önce Doğu
Avrupa'yı yani "Doğu Bloku"n\ı kurduktan sonra,
etrafındaki komşu ülkeleri de tehdide başladı. Bu
tehdit 1953 yılında Stalin'in ölümüyle son buldu.
Türkiye kuzey komşusundan gelen bu tehditler
karşısında özellikle ABD ile askerî yardım ve
işbirliği ilişkileri içine girdi. 12 Temmuz 1948'den
itibaren ABD'den askerî yardım almaya başlandı. Aynı
yıl 15 Avrupa ülkesiyle birlikte Avrupa İktisadi
İşbirliği Teşkilatı'nın kurucu üyesi olan Türkiye,
böylece hem askerî hem de ekonomik yönden Batı
Avrupa'ya açılmış ve işbirliğine girişilmişti. Bu
yakınlaşma sonucu, 4 Nisan 1949'da kurulan NATO'ya
1952 yılında Türkiye de katılarak, Kuzeyden gelecek
tehlikeye karşı kendini yalnızlıktan kurtarmış oldu.
1 Ocak 1958'den itibaren oluşan AET'na Yunanistan 15
Temmuz 1958'de başvurunca, Türkiye'de 31 Temmuz
1959'da başvurdu ve 12 Eylül 1963'te Ankara
Antlaşması imzalandı.
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'nın faaliyete
geçmesiyle ö-zellikle ABD kökenli yabancı sermaye
Türk özel sektörüne destek olmaya başlamıştır. Gerek
Dünya Bankası aracılığı ile gerekse diğer yollarla
gelen yabancı sermayeye ülke bütünüyle açılmış oldu.
Dış ekonomik ilişkilerinde "Dolar bölgesi"ne kayan
Türkiye, böylece her alanda Amerikan etkisine
açılmış durumdaydı. Türkiye Ekonomi Tarihi
Menderes Hükümeti, ABD ve OECD'nin ekonomik ve
teknik yardımları olmadan ülkenin kalkınamayacağı
görüşündeydi. Bunun ön koşulu olarak dış ekonomik
ilişkilerde liberal yaklaşımı gerekli ve kaçınılmaz
buluyorlardı. Kore savaşının yarattığı konjonktür,
Menderes Hükümeti'nin bu politikasının olumlu sonuç
vermesini sağlamıştı. Konjonktür değişince
ekonominin iç ve dış dengeleri bozulunca,Hükümet dış
ekonomik ilişkileri denetim altına almak zorunda
kalmıştı. Bu durumu aşağıda verilen dış ticaret
verilerinden izlemek mümkündür. 1567 Sayılı yasaya
dayanılarak 15.9.1955 tarihinde çıkarılan 14 Sayılı
Karar ile TL'nin konvertibl
olma özelliği tamamen kaldırıldı. Çok kötü bir
kambiyo denetim rejimine geçildi. O dönemin seçkin
bürokratı sonraki dönemlerde siyaset ve devlet adamı
Cahit Kayra 1958 yılı başındaki durumu (1938 Kuşağı)
şöyle açıklıyor:
"Bu dönemde Maliye Bakanı Hasan POLATKAN her akşam
memurlar evlerine gittikten sonra Ankara Merkez
Kambiyo Müdürü Balyoz Niyazi ile oturur kime ne
kadar döviz verileceğini kendisi saptardı. "
Hızla zengin olmak için piyasa değerinin 1/3
fiyatına "döviz tahsisi" almak yetiyordu. Bu olanağa
kavuşmak için Başbakan Adnan Menderes'in kurduğu
"Vatan Cephesi"ne katılmak ve partiye yardım yapmak
gerekiyordu.
Tablo
XIII
- Dış Ticaret (1950-1961) (Milyon $)
Yıllar |
ithalat |
ihracat |
Fark |
1950 |
285.6 |
263.4 |
-22.2 . |
1951 |
402.0 |
314.0 |
-88.0 |
1952 |
556.0 |
363.0 |
-193.0 |
1953 |
532.5 |
396.0 |
-135.6 |
1954 |
478.3 |
335.0 |
-143.7 |
1955 |
497.6 |
313.3 |
-184.3 |
1956 |
407.3 |
305.0 |
-102.3 |
1957 |
397.1 |
345.2 |
-51.9 |
1958 |
315.0 |
247.2 |
-68.0 |
1959 |
470.0 |
354.0 |
-116.0 |
1960 |
468.1 |
321.0 |
-147.0 |
Tabloya bakarak şu iki önemli tespiti yapabiliriz:
— İthalatın büyük oranda serbest olduğu ilk dört
yılda ithalat artmış, döviz darboğazıyla serbesti
sınırlanınca ithalat 1958 yılma dek sürekli
azalmıştır. 4 Ağustos 1958 Kararları ile sağlanan
taze para, ithalatın 1959 yılında yeniden artmasına
olanak vermiştir.
— İhracat ilk dört yılda Kore Savaşı'nın yarattığı
ortamda ve tarımda büyük üretim artışı nedeniyle
yükselme olmuş, bu iki o-lumlu faktör ortadan
kalkınca ihracat azalmış ve dalgalanma içine
girmiştir.
Bu iki gelişme ülkenin dış ticaret dengesinin
sürekli açık vermesine ve dalgalanma göstermesine
yol açmıştır. Hükümet önce ithalatta liberasyona son
verdi. Sonra kur ayarlaması yapmadan, ardarda
karışımcı önlemler yürürlüğe koydu. İthalatı
kısıtlamayı amaçlayan bu önlemlerin başlıcaları
şöyleydi: Gümrük vergisinde değer esasına geçilmesi,
gümrük tarifesinin yeniden düzenlenmesi, ithal
malları fiyat kontrol dairesinin kurulması ve Millî
Korunma Kanunu'nun çıkarılması...
1958 yılına gelindiğinde resmi kuru 280 kuruş olan
ABD doları karaborsada 15 liraydı. İthal edilen
malların maliyeti yüksek gösterilip döviz
kaçakçılığı yapılıyordu. İthal veya yerli sınai
mallar kıtlık nedeniyle anormal kârlarla
satılıyordu. Vergi kaçakçılığı, kayıt dışı ekonomi
büyük boyutlara ulaşmıştı. Hükümet bozulan makro
dengeleri yansıtan gerçek verileri gizlerken,
düzeltilmiş veriler yayınlıyordu. Ayrıca ülkede
"enflasyon var" diyen yazar ve bilim adamları
cezalandırılıyordu.
Dış ticaret ve cari işlemler açığının
yapısal bir nitelik kazanması, iç ve dış kaynak
yetersizliği, ülke ekonomisini dışa bağımlı hale
getirmişti. CHP döneminden devralınan altın ve döviz
rezervleri eritildiğinden ithalat yapabilmek için
kısa vadeli dış borç aramak ve bulmak zorunluluğu
Menderes Hükümetlerinin içeride ve dışarıda itibar
kaybetmesine yol açmıştı. 1958 yılı ortasında
ekonomi dış kredi alamadığı için ithalat yapamıyor,
yatırımlar durmuş, mevcut tesisler ithal girdilerini
temin edemediği için çalışmaz olmuş, mal kıtlıkları
yaygınlaşmış, işsizlik artmış, enflasyon
dizginlenemez olmuş durumdaydı. OECD içinde kurulan
bir yardım konsorsiyumu Menderes Hükümeti'ne bir
"istikrar tedbirler paketi" önerdi. Bu paketten
çıkan istikrar önlemlerini Türk Hükümeti 4 Ağustos
1958 tarihinde yürürlüğe koydu. Başta ABD olmak
üzere Batı Avrupa ülkeleri uluslararası kuruluşların
onayı olmadan kredi veremeyeceklerini bildirmeleri
Hükümeti çaresiz bırakmıştı.
|