Osmanlı Devletinde Kamu Maliyesi, Osmanlı Maliye
Osmanlı Devleti bir İslam devleti olduğundan,
Devletin yönetiminde dinî kurum ve kurallar
egemendi. Bu özelliğe uygun olarak Devletin temel
gelir ve kaynağı şer'i vergilerdi. Ancak, zaman
içinde örfi vergilere de yer verilmiştir. Ülke'de
"Tek Hazine", "Tek Bütçe" ilkeleri 1856 yılından
itibaren yürürlüğe kondu. 1876 Meşrutiyet Anayasası
ile vergilemenin kanuna dayalı olması ilkesi
getirildi.
Osmanlılar'da devletin "Batı" anlamında bütçe
hazırlaması 1909'dan sonra olmuştur. Gelir-gider
tahminlerinde büyük yanılmalar olduğundan devlet
yönetimi büyük zorluklarla hatta krizle karşı
karşıya kalıyordu. Örneğin, Birinci Dünya Savaşı
yıllarında
bu tahminlerdeki büyük dalgalanmalar ve büyük bütçe
açıkları Devlet'i borçlanmaya, ne pahasına olursa
olsun borç bulmaya zorlamıştı.
Kırım Savaşı (1853-1856) sırasında Osmanlı Devleti
içine düştüğü mali krizi aşmak için ilk kez dış
borçlanmaya gitmek zo*-runda kaldı. Padişah
Abdülmecit 4 Ağustos 1854'te hükümete beş milyon
İngiliz Lirası kadar borçlanma yetkisi verdi.
Hükümet Mısır Eyaleti'nin vergi gelirlerini
karşılık göstererek İngiliz ve Fransız piyasalarına
tahvil ihraç etti. Böylece 1854'de başlayan dış
borçlanma hemen her yıl yeni borçlanmalarla devam
etti ve Nisan 1876'da "moratoryum" ilanına kadar
geldi.
Alacaklı ülkelerin özellikle İngiltere ve Fransa'nın
baskısına dayanamayan Osmanlı Maliyesi 1881 yılında
yürürlüğe giren "Muharrem Kararnamesi" ile Düyun-u
Umumiye İdaresi'nin denetimine girmişti. 1876-1909
Yılları arasında Osmanlı Devleti'ni yöneten
Abdülhamit'in bu kararnameyi imzalamasıyla ülkenin
yarı-sömürge haline gelmiş olduğu söylenebilir.
Osmanlıda Maliye
1897 tarihli İstatistik Yıllığı'na göre 1881-1897
arasında Osmanlı Devleti'nin borçları 159,9 milyon
lira artarak (ana para ve faiz olarak) toplam 184,8
milyon liraya ulaşmıştı. Bu miktar devletin yıllık
gelirinin 10 katını aşıyordu.
Düyunu Umumiye İdaresi yabancı alacaklıları temsil
eden beş ülke temsilcisi ile yerli alacaklıları ve
Galata bankerlerini temsil eden 2 temsilcinin
katılmasıyla oluşan 7 üyeden meydana geliyordu.
Tarihçiler bu idareyi ikinci bir Maliye Bakanlığı
olarak dünyada benzeri az görülebilecek bir
uygulama biçiminde nitelemektedirler. Osmanlı
Devleti'nin ekonomik ve mali kaynaklarını denetim
altına alan İdare, gerek gördüğünde haciz yoluyla
tahsilat yapabiliyordu. Zira Devlet çaresizdi.
Bağımsız devlet olmanın belki de en önemli unsuru
olan vergileme hakkı Devletin elinden alınmıştı. On
civarında vergi çeşidinin gelirlerini doğrudan
Düyun-u Umumiye İdaresi topluyordu.
1914-1918 arasında savaş nedeniyle anılan İdarede,
görev yapan İngiliz, Fransız ve İtalyan delegeler
İstanbul'u terk etmişti. Kurul'da Osmanlı, Alman,
Avusturya delegeleriyle Osmanlı Bankası temsilcisi
görev yapmıştı. İdare savaş yılları içinde olağan
görevlerini sürdürebilmişti. Ancak savaş yıllarında
idareye ödeme yapılmamıştı.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde "vergilerin %5'i
Devletçe doğrudan toplanırken %95'i mültezimler
aracılığıyla toplanmaktaydı."
Savaş sonrasında Galip Devletler'in işgaline uğrayan
Osmanlı Devleti ikinci bir yabancı yönetimin
denetimine girmişti. Ülkeyi parçalanmaktan
kurtarmaya girişenlerin başlattığı "Kurtuluş
Savaşı" ile Osmanlı topraklarında dört ayrı idare
ortaya çıkmıştı. Ekonomik olarak zaten çağın
gerisinde kalmış olan Osmanlı Devleti artık Batı
Avrupa ülkeleri ve mali kuruluşları tarafından
müflis ilan edilmişti. Zira borçların taksit ve
faizlerini ödeyemeyen, ekonomik bağımsızlığını
kaybetmiş, toprakları paylaşılmış bir Devlet vardı
ortada...
1919 yılı Bütçesi Meclis-i Mebusan ve Ayan Meclis'i
toplanamadığı için onaylanmamıştı. Bu yüzden 1918
yılı Bütçe Kanununun 1919 yılında da uygulanması
kararlaştırıldı. 1920 yılı başında toplanan Mebusan
ve Ayan Meclisi bütçe çalışmalarını yapmadan
İngiliz işgal kuvvetlerince dağıtıldı. Ortaya çıkan
yasal ve mali boşluk "avans kanunları" yoluyla
doldurulmaya çalışıldı. Meclis onay görevini ancak
28 Şubat 1921 'de yapabildi. Onaylanan 1920 yılı
bütçesi 11,6 milyon lira açıkla kapanmıştı. Açık
Osmanlı Ban-kası'ndan alınan avanslar ve Hazine'ye
ait taşınmaz malların satışıyla kapatılmıştı. 1920
yılı Bütçe gelirlerinin dağılımı; %30 aşar, %23
gümrük, %11 ağnam, %9 tuz.... vergi gelirleri
biçimindeydi.
Osmanlı Devletinde Maliye
Osmanlı Devleti 19. Yüzyıl boyunca giderek
derinleşen mali krizi aşmak için tağşiş, iltizam,
müsadere, kamu üst görev yerlerini satma ve vergi
arttırma gibi uygulamalara gitmişti. Ancak bütün bu
önlemlere karşın mali darboğaz aşılamayınca dış
borçlanmaya gitme zorunluluğu doğmuştu.
Osmanlı Devleti borçlanarak yaşamaya alışmış bir
idareye sahipti. Birinci Dünya Savaşı öncesinde
devletin birikmiş borç miktarı 180 Milyon Osmanlı
Lirası kadardı. 6 Ağustos 1924'te yürürlüğe giren
Lozan Antlaşması ile toplam dış borç miktarı 161,3
milyon lira olarak belirlendi. Ancak borcun Osmanlı
İmparatorluğu sınırları içinde olup da, Lozan
Antlaşması ile ayrılan ve bağımsız hale gelen
ülkelerce de ödenmesi kararlaştırıldı. Sonunda
Osmanlı borcu olarak Türkiye Cumhuriyeti'ne düşen
pay 85 milyon lira oldu. Buna ek olarak 30 milyon
kadar faiz hesap edildi, yani toplam 115 milyon lira
borç ortaya çıktı. Cumhuriyet Hükümetleri borcu
ödemeyi kabul etmişlerse de zamanı, para cinsi ve
taksitleri üzerinde alacaklılarla uzun görüşmeler
olmuştur. Kesin çözüme 1931 'de Paris'te
varılmıştır. Bu antlaşmaya uygun olarak yapılan
ödemeler 1954 yılında sona ermiştir.
|