Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Özel Sektör Öncülüğünde Sanayileşme 

1923-1950 arasındaki dönemde özel sektörün uzun vadeli sı­nai yatırımlara ilgisi son derece sınırlı kalmıştır. İktisadi, mali ve teknik yönden özel sektör büyük sınai projelere sahip çıkacak bir örgütlenme içinde değildi. Devletçilik döneminde kurulan sınai işletmeler, ülkede sanayici yetişmesine ortam yarattı. II. Dünya Savaşı yıllarında tarımdan ve ticaretten büyük para kazanan aileler bankacılık alanına hızla girmişlerdir. Ülke kalkınmasını özel sektö­rün öncülüğünde gerçekleştirmeye girişen Demokrat Parti döne­minde, yani 1950-1960 arasında, özel bankacılığın gelişmesi de­vam etti. Öztin Akgüç'ün verilerine göre, bu on yıllık dönemde 20 özel banka yanında, üç kamu nitelikli (özel kanunla) banka kurul­muştur. Yerel özel bankacılık önemini kaybederken, ulusal düzey­de özel ticari bankacılık gelişti. Ayrıca T. Vakıflar Bankası 2762 Sayılı Vakıflar Kanunu'nun 12. maddesi uyarınca Vakfılar fonunu değerlendirmek amacıyla 13.4.1954 tarihli 6219 sayılı Kanunla ve 50 milyon sermayeyle kuruldu. 

Menderes Hükümeti'nin programında devlet öncülüğünde ku­rulan sınai işletmelerin özel girişimcilere satılacağı açıkça belir­tilmişti. Ancak böyle bir satışa girişmediler. Zira KİT'leri yakınla­rının ve yandaşlarının istihdam edilmesi için gerekli gördüler. 

Nasıl ki "Devletçilik" döneminin temel kurumu SÜMERBANK'tır, diyebiliriz ki, "neo-liberal "dönemin de temel kurumu Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'dır. 1950'de kurulan ve 1951'de faaliyete geçen bu banka özel sektöre orta ve uzun vadeli sanayi yatırım kredisi vermek, ithal girdileri için döviz ve teknik yardım sağlamak için kurulmuştu. Başta T.İş Bankası olmak üzere dönemin büyük ticari bankalarının katkısıyla (%75) 12,5 milyon TL sermaye ile faaliyete geçmişti. İlk Genel Müdür'ü bir Amerikalı idi. Yardımcısı İş Bankası kökenli Bülent Yazıcı idi. Bankanın kuruluş amaçlarını üç başlık altında özetlemek mümkündür: 

1)  Yeni özel sınai tesislerin kurulmasına ve genişlemesine yardımcı olmak,

2) Yerli-yabancı ortaklığı biçiminde kurulan ve kurulacak olan sınai işletmeleri desteklemek,

3) Sınai işletmelerin çıkardığı hisse senedi ve tahvillerin halka intikaline yardımcı olarak "sermaye piyasası "nm gelişmesini sağlamak... 

Dünya Bankası'nın teknik ve mali yardımlarından da yararla­nan T. Sınai Kalkınma Bankası 1960 yılına dek "ithal ikamesi" stratejisine uygun olarak kurulan ve daha çok tüketim malı üreten sınai işletmelere destek sağlamıştır. Özel sektörün yoğun biçimde tekstil, inşaat malzemeleri, gıda ve demir dışı metal endüstrileri alanına girmesinde bu bankanın büyük katkısı vardır. 1980 yılına dek piyasanın en büyük tekstil firması olan Sabancı-Sapmaz ailele­ri tarafından 1953 yılında kurulan Güney Sanayii anılan bankanın desteğiyle doğmuştur. Türkiye Ekonomisi Tarihi

İstanbul Tuzla'da 1954 yılında Türk Willys Overland Ltd. Şirketi, Silahlı Kuvvetler için jeep ve pick-up montajına başlama­sıyla bu alanda öncü oldu. 

Özel sektörün bu dönemde ilgi gösterdiği diğer faaliyet alanla­rı olarak bankacılık, karayolları taşımacılığı ile inşaat müteahhitli­ği alanlarını sayabiliriz. Devlet yani Kamu, alt yapı tesislerini ta­mamlamaya, özellikle karayolları ve liman yapımına öncelik verir­ken, demiryolu taşımacılığındaki atılımlar durdurulmuştu. Oysa karayolu ve demiryolu taşımacılığı birbirini tamamlayacak biçimde düzenlenmesi gerekiyordu. 

1955 yılında Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığının faaliyete geçmesiyle hava taşımacığının gereği olarak havaalanlarının yapı­mı da başlatılmıştı. Ayrıca büyük kentlerde yıkım ve imar hare­ketleri yaygınlaştırılmıştı.

Tüm kamu harcamalarının karşılanmasında gelirleri artırmak yerine, ortaya çıkan Kamu finansman açığını kapatmak için büyük çapta ve sürekli olarak Merkez Bankası kaynaklarına başvurul­maktaydı. Bu durum enflasyonun dizginlenmesinde veya aşağıya çekilmesinde Hükümeti başarısız kılıyordu. Tedavül hacmi 1950'de 862 milyon lira iken, dönem sonunda 3,7 milyar olmuştu. Dolayısıyla toplam para arzındaki bu hızlı artış makro ekonomik dengelerin bozulmasına yol açmıştır. Kısaca ifade etmek gerekirse enflasyonla beslenen büyüme politikası, halkın büyük çoğunluğu­nu ezerken, aynı zamanda "her mahallede bir milyoner''in doğma­sına ortam hazırlamıştır. Bu da yetmemiştir. Prof. Dr. M. Yaşa'nın 18.11.1990 tarihli Sabah Gazetesi'nde yazdığı gibi "yabancı ser­maye devlet himayesinde özel teşebbüse tahsis edildi".Bu saygı değer profesörün benim hocam, Başbakan A. Menderes'in de da­nışmanı Mayıs 1960 kadar, olduğunu okuyucuların bilmesinde yarar görüyorum. 

Özel sektör yatırımlarının toplam yatırımlar içindeki payı, 1955 yılı sonuna dek %50'nin üstünde kaldı. Enflasyon ve döviz darboğazı nedeniyle özel sektör yatırımlarının yavaşlaması karşı­sında kamu yatırımlarındaki artış hızlanmıştır. İmalat alt sanayi dalında faaliyet gösteren kamu işletmeleri sayısı 1950'de 103 iken, özel sektörün sayısı 2515 idi. On yıl sonra kamu kuruluşlarının sayısı 219 olurken diğeri 5284'e çıkmıştı. Yani her ikisi de %100 oranında artmıştı. 

1954 yılından itibaren baş gösteren döviz darboğazını aşmak için öncelikle ithalatta liberalizme son verildi. İç piyasa için yerli üretimi artırmak amacıyla (ithal ikamesi) kamu kuruluşlarına yeni­den yatırım yapma izini verildi. Öncelikle iki kritik sınai malın, şeker ve çimentonun kıtlığının aşılması için bu alanda kamu yatı­rımları hızlandırıldı. Fabrikaların kuruluş yeri seçiminde illerin çıkardığı milletvekili sayısı ile Demokrat Parti'ye bağlılık derecesi etkili oldu. Yeniden devlet eliyle sanayileşmeye geçildiği bu dö­nemde (1955-1960) Adapazarı, Amasya, Konya, Kütahya, Kayseri, Susurluk, Burdur, Malatya, Elazığ, Erzincan ve Erzurum şeker fabrikaları kurulmuştur. Şekerde sağlanan bu ithal ikamesi yatı­rımlarıyla ülke yerli üretimle iç tüketimi karşılar hale gelmişti. Yine dönemin ikinci yarısında aynı anlayış içerisinde Menderes Hükümeti petro-kimya ve azot sanayi alanlarında da kamu sınai tesisleri kurmaya gerişti. Tarımda çiftçiyi ve tüketiciyi himaye eden Toprak Mahsulleri Ofisi sürekli açık verirken, sanayide de özel sektöre ucuz ara ve yatırım malı veren kamu sınai işletmeleri açık veriyordu. Devlet bütçesi açıklarını da dikkate alırsak, kamu kesimi bütünüyle Merkez Bankası kaynaklarıyla ayakta duruyordu, diyebiliriz. 

Bu dönemde bir atılım içinde görünen özel kesim, yatırımları­nı ülkenin gelişmiş ve "dışsal yararlar"ın yüksek olduğu İstanbul ve İzmir'de toplamıştı. Özel kesimin 400 sınai projesine Sınai Kalkınma Bankası kredi açmıştır. Kurulan işletmelerin %75'i Marmara ve Ege bölgesi içindeydi. 

Menderes Hükümeti'nin uyguladığı iktisat politikalarını de­ğerlendiren dönemin İngiliz Büyükelçisi Bovvker, Londra'ya gön­derdiği raporda görüşlerini şöyle özetliyordu: 

"1955 Yılı Başbakan Menderes'in gerek enflasyonun kontrol edilmesi gerek dış borcun azaltılması yolunda hiç­bir adım atamaması ile sona erdi. Kısacası Türk Hükümeti yıl boyunca kendi imkanlarının ötesinde yaşadı. Ellerindeki paradan daha fazla harcadılar, ödeyebileceklerinin üstün­de ithalat yaptılar, gereksiz yatırımlara yöneldiler. Merkez Bankası'm bütçe açığını kapatmak için kullandılar. Ümit petrol aramalarına bağlandı." 

On yıllık dönemde sanayileşme politikalarında büyük iniş çı­kışlar olmakla birlikte,özellikle özel sektörün sanayici olma istek ve girişimleri ortaya çıkmıştır. 1950'de 10 ve daha fazla işçi çalış­tıran sınai işletme sayısı 2618 iken 1960'ta %100'den fazla artarak 5600'e çıkmıştır. Gıda, dokuma ve kimya endüstrilerinde bu artış çok belirleyici olmuştur. 

Ayrıca 28 Şubat 1960 tarih ve 7462 sayılı yasayla kurulan E-reğli Demir ve Çelik Fabrikaları A.Ş. (ERDEMİR) 11 Mayıs 1960'da faaliyete geçti. Başlangıçta %22,5 oranında yabancı %77,5 ise yerli sermayeyle kurulan şirketin %50'den fazlası kamu denetiminde idi. Bu tesis ülkemizde ilk yassı çelik üretim işletmesi olma özelliğini taşımaktadır. 

Dönemin ilk yarısında liberalleşme çalışmaları çerçevesinde 31 Temmuz 1952'de TÜRK-İŞ'in kurulmasına Hükümet destek vermiştir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005