Planlı Kalkınma Dönemi, Planlı
Ekonomi Dönemi
Planlı Döneme Geçiş
Mayıs 1950'de ülkenin yönetimini ele alan Demokrat
Parti ve Başbakan A. Menderes, on yıl sonra yine
Mayıs ayında Silahlı Kuvvetlerin müdahalesiyle
görevden uzaklaştırılmıştı. 27 Mayıs 1960 günü saat
5:15'te müdahaleye katılan silahlı kuvvetler adına
Alb. Alparslan Türkeş'in radyodan okuduğu tebliğin
ilk cümlesi şöyleydi:
"Bugün Demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler
dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek
maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri memleket i-daresini
ele almıştır." Planlı Dönemde
O zamanki deyiş ile "27 Mayıs İnkılabı"mn ertesi
günü hazırlanan "Anayasa Ön Projesi Hazırlama
Komisyonu"nun raporunda olayın "adi bir hükümet
darbesi" olmadığı ileri sürülerek, şu gerekçe ortaya
konuluyordu:
Hukuk, adalet, ahlâk, amme menfaati ve hizmeti
fikrini temsil etmesi gereken siyasî kudret,
senelerden beri bu vasfını kaybetmiş, zümre
menfaatini temsil eden maddî bir kudret,
Devlet ise ihtiras ve nüfusun tahakkuk vasıtası
haline getirilmişti."
Askerî yönetimin "27 Mayıs İnkılap Hareketi Niçin
Yapıldı? " adını taşıyan 8 Temmuz 1960 tarihli
açıklamasının "plansız bir yatırım politikası ve
suiistimaller" başlıklı ikinci kısmında ekonomik
durum şöyle eleştiriliyordu:
"Düşük iktidarın takip ettiği iktisadi ve mali
politika maalesef memleketi mali bir uçuruma
sürüklemiştir. Her iktidar memleketin kalkınması
için çalışmak ve eserler meydana getirmek
mevkiindedir. Ancak bu kalkınmanın herşeyden evvel
bir plana, bir hesaba dayanması gerekir. Eski
iktidarın (Görülmemiş kalkınma) diye vasıflandırdığı
kalkınma hiç bir plan ve hesaba istinat etmiyordu. "
İhtilali gerçekleştiren askerlerin oluşturduğu
"Milli Birlik Komitesi" sivil bir Hükümet oluşturdu.
Örneğin maliye müfettişi Ekrem Alican Maliye
Bakanlığına, Menderes'e karşı çıkma cesaretini
göstermiş olan Odalar Birliği Genel Sekreteri Cihat
İren Ticaret Bakanlığı'na, Muhtar Uluer Sanayi,
Daniş Koper Bayındırlık, Selim Sarper Dışişlerine
atandı. Hükümet önce tüm kamu yatırımlarını
durdurdu. Sonra Maliye Bakanlığı Müsteşarı Sait Naci
Ergin'in başkanlığında kurulan komite bir
değerlendirme çalışması yaptı ve ülke kalkınmasında
önceliklerin belirlenmesi çalışmalarını yapmak üzere
"Planlama Örgütü" kurulmasını Hükümete önerdi. Aynı
günlerde DP döneminde yapılan yolsuzlukları
incelemek için "Tahkikat Heyetleri" kuruldu.
27 Mayıs 1960 sonrasında asker ve sivil
yöneticilerden yansıyan ortak görüşe göre ülkenin
kalkınması belli planlar çerçevesinde
yürütülmeliydi. Bunun gerçekleşmesi, yani "planlama"
amacının yürürlüğe konulabilmesi için de bir
"teşkilat" (örgüt) kurulmalıydı. Bu nedenle olacak
ki, Devlet Başkanı Cemal Gürsel "înkılap"tm hemen
sonra, Hollanda'lı Prof. Tinbergen ile başlatılan
ortak çalışmaların sürdürülmesini istemişti.
Biliyoruz ki OECD'nin istek ve tavsiyeleri
doğrultusunda 1959 yılının sonuna doğru A. Menderes
Hükümeti J. Tinbergen ve yardımcısı Koopman ile
işbirliği yaparak "planlama" çalışmalarını yürütmek
üzere Elektrik İşleri Etüd İdaresi içinde bir
çalışma grubu oluşturulmuştu. Prof. Tinbergen 6
Nisan 1960'ta Ankara'ya gelmiş ve ilk görüşmelerini
yapmıştı. Hükümet bu çalışmaları üniversiteler ve
öğretim üyelerinden uzak tutmuş ve görevli yerli ve
yabancı uzmanların da ilişki kurmasına izin
vermemişti. Ekonomi Tarih
Tersine 27 Mayıs 1960 tarihinden itibaren "planlama"
ve planlama teşkilatının kurulması çalışmaları
kamuoyuna açılmış ve üniversitelerle tam bir
işbirliğine girişilmişti. Konu, planlama örgütünün
kuruluş ve işleyişini belirleyecek yasa tasarısını
hazırlamaktı. Çalışmaları yürütmek üzere ilk
Hükümet'te Devlet Bakanı olan Prof. Şefik İnan
görevlendirilmişti. Bakan İnan, Prof. Muhlis Ete
başkanlığında bir kurul oluşturarak bir tasarı
hazırlatmıştı. Bakanlık içinde yapılan çalışmalardan
ve hazırlanan tasandan memnun kalmayan iktisat
eğitimi görmüş Kur. Alb. Şinasi Orel ve arkadaşları
karşı bir tasarı hazırladılar. "Millî Birlik Komite-sf'üyesi
ve Başbakanlık müsteşarı Alb. Alpaslan Türkeş'in
yardımıyla "Orel Tasarısı", Bakanlar Kuruluna
sunuldu. Sunuş toplantısında Türkeş ve Orel
yanısıra, A. Karaosmanoğlu ile Nur Yalman da uzman
olarak bulundu. Bakanlar Kurulu, Bakan Şefik İnan'm
muhalefetine rağmen tasarıyı oyçokluğu ile onayladı.
Bakan İnan Hükümetten istifa etti. Yasama yetkisini
kullanan Millî Birlik Komitesi tarafından da kabul
edilen tasarı yasalaşmış oldu. Devlet Planlama
Teşkilatı'nın kuruluşu ve görevlerini belirleyen 91
sayılı bu yasa Ekim 1960'tan itibaren uygulamaya
kondu. Böylece askerî yönetim, bugün kırk yıllık bir
deneyime sahip Planlama Teşkilatı'nın temelini
atmış oldu.
Ayrıca, Odalar Birliği bünyesinde faaliyet gösteren
Türk Standartları Enstitüsü 22 Kasım 1960 tarihli
132 sayılı yaşa ile tüzel kişiliğe haiz, özel hukuk
hükümlerine göre yönetilen, bir kamu kurumu haline
getirildi.
DPT'nin kurulmasını sağlayan 91 sayılı .yasa
Teşkilata şu görevleri vermişti:
1) Memleketin tabii, beşeri ve iktisadi her türlü
kaynak ve imkanlarını tam bir şekilde tespit ederek
takip edilecek iktisadi ve sosyal politikayı ve
hedefleri tayinde Hükümete yardımcı olmak.
2) Muhtelif bakanlıkların iktisadi politikayı
ilgilendiren faaliyetlerinde koordinasyonu temin
etmek için tavsiyelerde bulunmak ve bu hususlarda
müşavirlik yapmak;
3) Hükümetçe kabul edilen hedefleri gerçekleştirecek
uzun ve kısa vadeli planları hazırlamak;
4) Planların başarı ile uygulanabilmesi için ilgili
daire ve müesseselerle mahalli idarelerin kuruluş
ve işleyişlerinin ıslahı hususunda tavsiyelerde
bulunmak;
5) Planın uygulanmasını takip etmek, değerlendirmek
ve gerekli hallerde planda değişiklikler yapmak;
6) Özel sektörün faaliyetlerini planın hedef ve
gayelerine uygun bir şekilde teşvik ve tanzim
edecek tedbirleri tavsiye etmek.
Görülüyor ki, DPT'nin yasama ve yürütme yetkisi
yoktur. Hükümete, yasasında belirtilmiş konularda
danışmanlık etmekle görevliydi. 1961 Anayasası, 41.
maddesinde "kalkınma planlan" yapma görevini Devlete
verirken 129. maddesinde de DPT'yi anayasal bir
kuruluş haline getirmişti.
91 sayılı yasanın 3. maddesi DPT'nin "Yüksek
Planlama Kurulu" ile Merkez Teşkilatından
oluştuğunu belirtmekteydi. Yasa'nın 4. maddesi
Yüksek Planlama Kurulu'nun oluşum ve görevini şöyle
tanımlamaktaydı: YPK, Başbakan (veya yardımcısı)
Bakanlar Kurulunca seçilen üç bakan, Planlama
Müsteşarı, İktisadi Planlama Daire Başkanı, Sosyal
Planlama Daire Başkanı ve Koordinasyon Dairesi
Başkanından meydana gelir. Kurulun görevi: "İktisadi
sosyal politika hedeflerinin tayininde Bakanlar
Kuruluna yardımcı olmak ve hazırlanacak planları
Bakanlar Kuruluna sunulmadan önce belirlenen
hedeflere uygunluk ve yeterlilik derecesi yönünden
incelemektir."
DPT'nin örgüt şeması şöyle düzenlenmişti: Başta bir
Müsteşar ve ona bağlı İktisadi Planlama Dairesi
Başkanlığı, Sosyal Planlama Dairesi Başkanlığı ve
Koordinasyon Dairesi Başkanlığı olmak üzere üç daire
başkanı. Her daire içinde konulara göre uzmanlaşmış
şubeler ve komisyonlar öngörülmüştü. İlk Müsteşar
Kur. Alb. Şinasi Orel ve ilk daire başkanları
sırasıyla şöyleydi: Dr. Atilla Karaosmanoğlu, Dr.
Necat Erder ve Osman Nuri Torun. Otuz yıl sonra 91
sayılı yasa 3701 sayılı ve 6.3.1991 tarihli yasayla
yürürlükten kaldırılmış ve DPT'nin örgütlenmesi
yeniden düzenlenmiştir.
Dönemin sayılan ve sevilen iktisatçıları, Prof.
Sadun Aren ile Doç. Dr. Sencer Divitcioğlu "solcu"
sayıldıklarından göreve uygun bulunmadılar. Ve Doç.
Dr. N.Bengül hasta olduğu için görevi kabul
etmeyince, Müsteşar Ş. Orel tarafından S.B.F.
asistanı olan Dr. Atilla Karaosmanoğlu .(27 yaşında)
İktisadi Planlama Dairesi başkanlığına getirildi.
Karaosmanoğlu göreve başladıktan sonra Siyasal
Bilgiler ve İstanbul İktisat Fakültesi'ndeki
meslektaşlarının büyük çoğunluğundan yakın destek
gördü. Ayrıca 1960, 1961 ve 1962 yıllarında askerlik
hizmetini yapan bazı iktisatçı öğretim üyeleriyle
teknokratlar da Planlama Teşkilatına
aktarılmışlardı. Örnek olarak Doç. Dr. Demir
Demirgil, Dr. A. Nejat Ölçen, Süleyman Demirel ve
Turgut Özal sayılabilir.
Demokrat Parti döneminin son yıllarında üniversite
öğretim elemanlarının ülke sorunlarıyla ilgili
yazılı ve sözlü görüş bildirmeleri sert tepki
görüyordu. Ülke ekonomisini makro düzeyde veya
sektör düzeyinde inceleyen bilim adamı veya bilimsel
yayın bulmak mümkün değildi. Kuramsal düzeyde bile
"kalkınma" ve "planlama" konularında çalışmış
iktisatçı sayısı 3-5 kadardı. Devlet kuruluşları ve
memurları tarafsızlıklarını koruyamadıkları için
özellikle resmi veya yarı resmi nitelik taşıyan
istatistiklere güvenmek mümkün değildi. Devlet
İstatistik Kurumu, uzmanlarının iyi niyetine rağmen,
Hükümet'in eğilim ve istekleri doğrultusunda
istatistik üretmek zorunda bırakılmıştı. Kısacası
ilk plancılar öncelikle ulusal ve sektör düzeyinde
veri üretmek, ekonominin bir envanterini çıkarmakla
işe başladılar.
Demirel askerlik hizmetinden sonra kamuya dönmeyerek
serbest müteahhit olarak çalışmaya başladı. Bu
dönemde ünlü Amerikan inşaat şirketi Morisori'un
Türkiye temsilciliğini yaptı.
DPT örgütlenmesini, çalışma düzenini ve
kadrolaşmasını tamamladıktan sonra "Plan Hedefleri
ve Stratejisi"m hazırlayıp Haziran 1961'de Yüksek
Planlama Kuruluna sundu. Bu ilk kurulda şu üyeler
vardı: Başbakan yardımcısı General Fahri Özdilek,
Maliye Bakanı Kemal Kurdaş, Sanayi Bakanı İhsan
Soyak, Tarım Bakanı Osman Tosun, Şinasi Orel, A.
Karaosmanoğlu, N. Erder ve Osman N. Torun. Kurul'un
önerisi Bakanlar Kurulunda 30 Hazi-ran'da kabul
edilmiş ve 5 Temmuz 1961 tarihli Resmi Gazete'de
yayınlanmıştır. İktisat Tarihi Ders Notları
Bu metinden esinlenerek Türk planlama modelinin
temel özellikleri başlıklar halinde şöyle
sıralanabilir:
— Demokrasi düzeni için de kalkınma planı yapılacak.
— Onbeş yıllık perspektif içinde 5 yıllık planlar
hazırlanacak,
— "Karma Ekonomi Düzeni" içinde plan kamu sektörü
için emredici, özel sektör için özendirici nitelikte
olacak.
— Yıllık büyüme hızı hedefi plan döneminde %7
olacak...
Birkaç gün sonra seçmenlerin %81'inin katıldığı ve
%61,5'inin kabul oyu verdiği halk oylamasıyla (9
Temmuz) yeni Anayasa yani "1961 Anayasası" yürürlüğe
girmiş oldu. Bu anayasaya uygun olarak hazırlanan
seçim yasasıyla 15 Ekim 1961'de "Genel Seçimler"
yapıldı. 450 Milletvekilinin partilere dağılımı
şöyle oldu: Adalet Partisi 158, CHP 173, YTP 65,
CKMP 54. Bu sonucun gereği olarak CHP genel başkanı
İsmet İnönü CHP-AP koalisyonuna dayanan Hükümeti
kurdu.
Kamu kesimi kaynak yetersizliğiyle karşı karşıya
bulunduğundan devlet bütçesi açık veriyor kamu
kuruluşları yatırım yapamıyordu. Diğer yandan zaman
ve olanaklar sınırlı olduğundan "Birinci Beş Yıllık
Planı"nm hazırlığını tamamlayabilmek için 1962 yılı
"geçişyılı" sayıldı. Bir yıllık "program" hazırlanıp
yürürlüğe kondu. Ve 1962 yılı içinde Birinci Plan
hazırlıkları teknik ve mali yönden tamamlandı. Fakat
iç kaynak yetersizliği sorunu aşılamada. 1961 yılı
başında çıkarılan 223 sayılı yasayla oluşturulan
"cebri borçlanma sistemi"^ "Tasarruf Bonosu"
karşılığında halktan 10 yıl vade ile borç
alınıyordu. Gelir ve servet vergisi
yükümlülerinden %3 oranında kesinti
yapılıyordu. Sistem 26.6.1972'de yürürlüğe giren
1598 sayılı "Mali Denge Vergisi" yasasıyla son
buldu.
Devlet Başkanı Cemal Gürsel'in isteği üzerine
Eskişehir Demiryolları Cer Atölyesi 'nde, 1961
yılında "DEVRİM" adıyla ilk yerli otomobilden 4 tane
üretildi. Sadece distribütör ve karbüra-törleri
ithal edilmişti. Çok pahalıya geldiği için üretimi
durduruldu.
30 Ekim 1961'de imzalanan Türk-Alman Anlaşması ile
1962 yılından itibaren işçi göçü başladı. Bu olgu
Türk ekonomisine yepyeni bir ekonomik boyut
kazandırırken, Ülkeye yeni ve önemli bir döviz
kapısı açmış ve işsizliğin azalmasını sağlamıştı.
Birinci Plan'in finansmanı açısından bir "vergi
reformu" tasarısı hazırlanması için Prof. Dr. Lord
Kaldor davet edilmişti. Kaldor raporunda özellikle
tarımda vergi yükünün artırılması ve
yaygınlaştırılmasının önemi üzerinde ısrarla
durmuştu. Bu görüş Hükümet içinde ve kamuoyunda
tutucu çevrelerin tepkisine yol açtı. Maliye Bakanı
Ferit Melen plancıların ve Kaldor'un önerilerine
karşı çıkarak alternatif bir tasarı hazırlattı.
Plancılar %7 büyüme hızının tutturulabilmesi için
vergi ve KİT reformlarını zorunlu görüyorlardı. Bu
zorunluluğu siyaset adamlarının görmediğini anlayan
müsteşar Orel istifa etti. Yerine O. Nuri Torun
getirildi. Kısa bir süre sonra, Maliye Bakanı ile
anlaşmazlığa düşen DPT üst yöneticileri birlikte
istifa ettiler. Maliye Bakanı Ferit Melen'in ısrarlı
tavsiyesi üzerine Müsteşarlığa Maliye Bakanlığı
Hazine Genel Müdürlerinden Ziya Müezzinoğlu atandı.
DPT'nin yeni kadrosunda iktisatçı ve teknokrat
olarak: Dr. Atilla Sönmez, Dr. Besim Üstünel, İsmail
Ertan, Baran Tuncer, Lütfullah Tanker, Ülkü Eğeci
gibi isimler görev almıştı. Hazine Genel Müdürlüğü
ve Milletlerarası İktisadi İşbirliği Teşkilatı Genel
Sekreterliği'ne Memduh Aytür getirilmişti.
Birinci Beş Yıllık Plan'in hazırlıkları
tamamlandıktan sonra uluslararası kuruluşların
temsilcilerinin de katılmasıyla bir "Plan Kollokyumu"
yapıldı. Türk plancıları bu toplantıdan sonra OECD,
Dünya Bankası, AID, IMF, FAO gibi kuruluşların
doğrudan olmasa bile dolaylı desteğini kazandı. Bu
açıdan yeni müsteşar iç kaynak yetersizliğine
rağmen dış kaynak bulmakta güçlük çekmedi. 1963-1967
yıllarını kapsayacak biçimde hazırlanan ve 1 Ocak
1963'te yürürlüğe giren plan Türkiye'nin İlk Beş
Yıllık Kalkınma Planı'dır.
Plan'ın 21 Kasım 1962'de Meclis'in onayından
geçtiğini hatırlarsak, demek ki, 1962 yılı içinde
hazırlanmıştı. Plan kitabının
"Giriş "inde "Türkiye demokrasi düzeni içinde planlı
kalkınma dönemine girmiştir" denildikten sonra o
günkü Türkiye'nin resmi şöyle çizilmektedir:
"Büyük kütleler çok kötü şartlar içinde ve uygarlık
a-raçlarından yoksun olarak yaşamaktadır. Okuma
yaşında bulunan ve bu yaşı aşmış olanların %60 'ı
okuma yazma bilmemektedir. Köylerin %53'ü,
kasabaların %55'i içme suyundan yoksun veya yeteri
kadar içme suyu bulamayacak durumdadır. Nüfusun %69
'u elektrikten yararlanamamaktadır. Doğan her 1000
çocuktan 165'i bir yıl içinde ölmektedir. Nüfusun
%2,5'i veremlidir. Buna karşılık 4000 kişiye bir
doktor düşmektedir. Şehir konutlarının %30'u
oturulamayacak durumdadır. En büyük üç şehirdeki
nüfusun %30'u tek odalı evlerde yaşamaktadır.
Gecekondularda yaşayan insan sayısı 1.2 milyondur."
Sosyo-ekonomik yapıdaki bu olumsuz koşullar yanında,
demokrasinin tıkanması sonucu temel hak ve
özgürlükler askıya a-lınmış ve azınlığın çoğunluğu
baskıyla yönetmeye kalkması sonucu, ülke siyasal
çalkantıların içinde kalmıştı. Bu açıdan 1961
Anayasası ile Türkiye "sil baştan " diyordu.
|