Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Kurtuluş Savaşı Finansmanı, Türkiye İktisat Tarihi

 

İç Kaynaklar 

Dokuz milyon asker ve otuz milyon sivilin hayatına mal olan, I. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın yanında yer alan Osmanlı İmpa­ratorluğu savaşı kaybetmişti. İtilaf Devletleriyle 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Anlaşması'nı imzalamak zorunda kalmıştı. Galip devletler, bu antlaşmaya dayanarak 1 Kasım 1918'den itibaren Osmanlı topraklarını işgale giriştiler. Ulaştırma ve haberleşme olanakları işgalcilerin denetimine bırakılmıştı. Böylece Osmanlı Devleti fiilen sona ermiş, Ordu dağıtılmış ve ülke insanlarının ve topraklarının geleceği işgalcilerin insafına terkedilmişti. 

Yunan ordularının Ege Bölgesi'nde işgallere devam etmesi karşısında çaresiz kalan Osmanlı Devleti 22 Temmuz 1920'de Sevr Antlaşması'nı imzaladı. Hükümet Anlaşmayı 10 Ağustos 1920'de onaylayarak (433 maddeden oluşan) galip devletlerin ülkeyi paylaşmalarına izin vermiş oldu. Bu acı olayı Gotthard Jaes "İngiliz Belgeleri"ne dayanarak şöyle değerlendiriyor: 

"Olağanüstü sert ve onur kırıcı olan Sevr ve barış koşulları özellikle Lloyd George tarafından Türkiye'nin Almanlar yanında savaşa girmesinin savaşı iki yıl daha uzattığı ve İngiltere'ye büyük can ve mal kaybına neden olduğu gerekçesine dayandırılmıştı". 

Savaş yıllarında 3 milyona yakın insan silah altına alınmış, bunun yaklaşık 1,5 milyonu şehit veya esir düşmüş, kaybolmuş veya sakat kalmıştır. Daha da önemlisi sivil halkın açlıktan ve hastalıklardan kırılması önlenememişti. Bulaşıcı hastalıklar özel­likle sıtma salgın haldeydi. Bazı bölgelerde frengi ve trahum adeta yerleşmiş hastalıklar idi. Birinci Millet Meclisi "Bulaşıcı Hasta­lıklarla Mücadele Kanunu" tasarısını ele aldığında bazı hocalar ve şeyhler hastalığın Allah'tan geldiğini ileri sürerek teklif sahibi Dr. Emin Bey'i Meclis ortasında dövmüşlerdi. Savaş sonrasında top­lumun 18-35 yaş arasındaki erkek nüfusunda büyük azalma ol­muştu. (Ekonomik Tarih) 

Mustafa Kemal Paşa, işgal altındaki istanbul'dan ayrılıp Ana­dolu'ya ayak bastığında 9. Ordu Müfettişi olarak, karşısında, Bal­kan ve Birinci Dünya Savaşı nedeniyle çalışma yaşındaki genç nüfusu kırılmış, yoksul ve çaresiz bir halk bulmuştu. Anadolu bü­yük çapta öztüketime dayalı ve küçük aile işletmelerinden oluşan ilkel bir tarım toplumu özelliklerini taşımaktaydı. İl, ilçe ve köyler arasında iletişim ve ulaştırma ağı bulunmadığı için iç ticaret henüz çok ilkel düzeyde ve sınırlıydı.

Ege Bölgesi'ni işgal eden Yunanlılar, Girit'ten ve Yunan A-daları'ndan getirdikleri, çoğunluğu çiftçi olan 120 bin mülteciyi bölgeye yerleştirmişti. Sadece îzmir bölgesinden Anadolu'nun içlerine 300 bin civarında müslüman göçe zorlanmıştı. 

Y.A. Bagidov'un tespitline göre Savaş'ın sonunda Türki­ye'de ekonomik yaşam 1914'e göre %2000 oranında pahalanmıştı. Dolayısıyla tedavüldeki kağıt paranın satın alma gücü hızla düş­müştü.

Kurtuluş Savaşı başlangıçta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin halktan topladığı ayni ve nakdi yardımlarla finanse edilmişti. Za­man içinde hızla büyüyen "gönüllü milis teşkilatının iaşe, ibate ve silahlandırma" giderlerinin karşılanmasının bir esasa bağlanması Erzurum ve Sivas Kongrelerinde görüşülmüş ve şu kararlar alın­mıştır: 

— Kazalarda Maliye teşkilatı ve levazım kurulacak ve milis kuvvetlerinin giderleri bu örgütlerce karşılanacak,

—  Şahıs ve ailelerden alınacak yardım miktarları mahalle muhtar ve ihtiyar heyeti tarafından verilecek mali belgelere dayan­dırılacak.

— Yardım yapmaktan kaçınacak kişilere verilecek cezayı il­gili milis komutanı belirleyecek,

— Yüz lira nakdi bedel ödeyenler 3 ay askerlikten muaf tutu­lacaktı. 

Ankara'da Büyük Millet Meclisi Hükümeti kurulduktan sonra, ilk mali karar olarak, Anadolu halkının Osmanlı Hükümeti'ne öde­diği vergilere el konulmuştur. Özellikle "Düyun-u Umumiye" ve Tütün Rejisi İdaresi gibi örgütlerin Hükümet'e bağlı yerlerde top­ladığı devlet gelirlerinin Ankara Hükümeti Hazinesine intikali sağlanmıştır. Bu aşamada, anılan hükümetin henüz bir "devlet bütçesi" yoktu. Yaşanan olağanüstü koşullar içinde gelir ve gider­leri tahmin etmek mümkün değildi. 

İstanbul'da Ankara Hükümeti hesabına faaliyet gösteren gizli örgütler kurulmuş bu örgütler aracılığıyla Anadolu'ya önemli miktarlarda silah ve mühimmat kaçırılmıştı. 

Ankara Hükümeti olağanüstü giderleri karşılamak için önce yürürlükteki vergilerin hasılatını artırıcı genişletmeler yaptı. Sonra yeni vergi yasaları çıkardı. Ancak tehcire uğramış halkın vergi borçları kaldırıldı. 

Kurtuluş Savaşı'yla düzenli bir ordunun günü gününe ihti­yaçlarını karşılamak durumunda olan Ankara Hükümeti, aynı za­manda örgütlenme ve yerleşme giderleri için de kaynak bulmak zorunda kalmıştı. 5 Ağustos 1921'de Büyük Millet Meclisi'nin çıkardığı olağanüstü bir yasayla, Mustafa Kemal Paşa'ya Başkomutanlık görevi verilmişti. Aynı yıl içinde Celal Bayar İktisat ve­kili olmuştu. 

Atatürk Nutuk'ta "Ankara'da bulunduğum sürece ordunun in­san ve taşıt bakımından gücünün artırılması, yiyeceğinin ve giye­ceğinin sağlanıp yoluna konulması ile ilgili tedbirler almak ve düzenlemekle uğraştım " diyor. 

Bu amaçla 7-8 Ağustos 1921 tarihinde yayınladığı (Tekalifi Milliye Emri) emirlerle savaşın gerektirdiği mal ve hizmetlerin teminine çalışmıştır. Bu konuda Nutuk'ta şu bilgileri veriyor:

"1 sayılı buyruğumla her ilçede birer ULUSAL VERGİ KURULU kurdum. Bu kurullarca toplanan şeylerin ordunun çeşitli bölümlerine dağıtımını düzenledim." 

"2 sayılı buyruğuma göre yurtta her ev, birer kat çamaşır, bi­rer çift çorap ve çarık hazırlayıp ulusal Vergi Kuruluna verecek­ti." 

"3 sayılı buyruğumla tüccar ve halk elinde bulunan çamaşır­lık, bez, kaput bezi, patiska, kaput, yıkanmış ve yıkanmamış yün ve tiftik, erkek elbisesi, dikmeye elverişli her türlü yazlık ve kışlık kumaş, kalın bez, kösele, vaketa, taban astarlığı, sarı ve siyah meşin, sahtiyan, dikilmiş ve dikilmemiş çarık, potin, demir, kundu­ra çivisi, tel çivi, kundura ve saraç ipliği, nallık demir ve yapılmış nal, mıh, yem tornası, yuları, belleme, kölen, kaşağı, gebre, semer ve urganlardan %40'ınaparası sonra ödenmek üzere el koydum. " 

"4 sayılı buyruğumla eldeki buğday, saman, un, arpa, fasulye, bulgur, nohut, mercimek, kasaplık hayvanları, şeker, gaz, pirinç, sabun, yağ, tuz, zeytin yağı, çay ve mumlarında yine %40 'ına pa­rası sonra ödenmek üzere el koydum. " 

"5 sayılı buyruğumla, ordu için halktan alınan taşıtlardan ge­riye kalanlarının da ayda bir kez ve parasız olarak 100 km.lik bir uzaklığa dek askerî ulaştırma işlerinde çalıştırılmasını zorunlu kıldım."

"6 sayılı buyruğumla ordunun yedirilip giydirilmesine yara­yan bütün sahipsiz mallara el koydum."

"7 sayılı buyruğumla halkın elinde bulunan savaşa elverişli bütün silah ve cephanenin üç gün içinde hükümete verilmesini istedim." – 

"8 sayılı buyruğumla benzin, vakum, gres yağı, makina yağı, don yağı, saatçi ve taban yağları, vazelin otomobil ve kamyon lastiği, lastik yapıştırıcı, buji, soğuk tutkal, Fransız tutkalı, telefon makinesi, kablo, pil, çıplak tel, yalıtkan ve bunlara benzer gereçle­rin ve gaz yağının % 40 'ına el koydum."

"9 sayılı buyruğumla demirci, marangoz, dokumacı, tesviyeci, saraç ve arabacılarla bunların ilişkilerinin iş çıkarma giderinin; kasatura, kılıç, mızrak, eğer yapabilecek ustaların adlarıyla sayı­larının ve durumlarının tespitini sağladım. " 

"10 sayılı buyruğumla halkın elinde bulunan dört tekerlekli yaylı araba, dört tekerlekli at ve öküz arabasıyla kağnı arabaları­nın bütün donatım ve hayvanlarıyla birlikte, binek hayvanları, topçeker hayvanlar, katırlar, yük hayvanlarının, deve ve eşşeklerin %20'sine el koydum. (İktisat Tarihi Ders Notları) 

"Baylar buyruklarımın ve bildirimlerimin yerine getirilmesi i-çin kurduğum İstiklal Mahkemelerini Kastamonu, Samsun, Konya, Eskişehir bölgelerine gönderdim. Ankara 'da da bir mahkeme bu­lundurdum. " (s. 425)

 Başkomutan M.Kemal Paşa'nın yayınladığı bu emirlerin "ka­nun kuvvetinde" olduğu hususu Ankara'da 9 Ocak 1920'den itiba­ren Mustafa Kemal'in isteğiyle çıkan Hakimiyeti Milliye Gazetesi aracılığı ile halka duyuruldu. Birkaç ay sonra 20 Nisan 1920'de Anadolu Ajansı faaliyete başladı. Oysa 28 Şubat 1921'de yürürlü­ğe konan Osmanlı Hükümeti Bütçe Kanununun 8. maddesi, Anka­ra Hükümeti'nin halktan "her ne adla olursa olsun" vergi topla-yamayacağını öngörmekteydi. 

Osmanlı Devleti'nin ulusal bankası sayılan Ziraat Bankası'nın savaş sonrası kaybedilen topraklar nedeniyle şube sayısı azalmış, faaliyetleri daralmıştı. Kurtuluş Savaşı başladığında, Ziraat Banka­sı'nın yönetimi üç parçaya bölünmüştü: Ankara Hükümetine bağ­lanan, İstanbul'a bağlı kalan ve Yunan işgalinin denetiminde olan şubeler... Yunanlılar yeni bir yönetim oluştururken kadroları yeni­lediler. Maaşları Drahmi ve Frank üzerinden verdiler. 

Birinci Dünya Savaşı'nda yenilen Osmanlı Ordusu, silahsız­landırılmış ve silahlar İstanbul'da iki büyük depoda kontrol altına alınmıştı. İngiliz ve Fransızlar'in koruması altındaki bu depolar­dan, Ankara Hükümeti'ne bağlı çalışan "Gizli Örgüt" kaçırdığı silahlan Ankara'ya ulaştırdı. 

Mustafa Kemal Paşa yeni bir ordu yaratmak onu silahlandır­mak için imalathane ve bakım tesisleri kurmak zorundaydı. Çırak­lıktan yetişmiş imalatı harbiye ustalarından Ahmet Akar önce Es­kişehir'de sonra Ankara'da toplara kama üreten atölye kurmuştu. İki uzman subayında katılmasıyla Ankara'daki atölyede (bir süvari kışlası) düzenli şekilde silah üretim ve bakımı yapılmaya başlan­mıştı. Atölye mühendisi 25 yaşındaki Veli Bey'di. Bu tarihi değeri çok büyük olan atölye Cumhuriyet döneminde Makine Kimya Endüstrisi Kurumu'nun merkezini oluşturdu. 

Kurtuluş Savaşı enflasyonsuz aşıldı. Savaş yıllarında Anado­lu'da kullanılan para Osmanlı Kaimeleriydi. Kuvay-ı Milliye para basma yoluna gitmedi. Paranın "sahib-i mülk" sayılan Padişah'a ait olduğu halk arasında kabul görüyordu. Siyasal ve askerî ege­menlik alanları farklı olmasına karşın aynı para piyasalarda dola­şımda kalmıştır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005