Kurtuluş Savaşı Finansmanı, Türkiye
İktisat Tarihi
İç Kaynaklar
Dokuz milyon asker ve otuz milyon sivilin hayatına
mal olan, I. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın yanında
yer alan Osmanlı İmparatorluğu savaşı kaybetmişti.
İtilaf Devletleriyle 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes
Anlaşması'nı imzalamak zorunda kalmıştı. Galip
devletler, bu antlaşmaya dayanarak 1 Kasım 1918'den
itibaren Osmanlı topraklarını işgale giriştiler.
Ulaştırma ve haberleşme olanakları işgalcilerin
denetimine bırakılmıştı. Böylece Osmanlı Devleti
fiilen sona ermiş, Ordu dağıtılmış ve ülke
insanlarının ve topraklarının geleceği işgalcilerin
insafına terkedilmişti.
Yunan ordularının Ege Bölgesi'nde işgallere devam
etmesi karşısında çaresiz kalan Osmanlı Devleti 22
Temmuz 1920'de Sevr Antlaşması'nı imzaladı. Hükümet
Anlaşmayı 10 Ağustos 1920'de onaylayarak (433
maddeden oluşan) galip devletlerin ülkeyi
paylaşmalarına izin vermiş oldu. Bu acı olayı
Gotthard Jaes "İngiliz Belgeleri"ne dayanarak şöyle
değerlendiriyor:
"Olağanüstü sert ve onur kırıcı olan Sevr ve barış
koşulları özellikle Lloyd George tarafından
Türkiye'nin Almanlar yanında savaşa girmesinin
savaşı iki yıl daha uzattığı ve İngiltere'ye büyük
can ve mal kaybına neden olduğu gerekçesine
dayandırılmıştı".
Savaş yıllarında 3 milyona yakın insan silah altına
alınmış, bunun yaklaşık 1,5 milyonu şehit veya esir
düşmüş, kaybolmuş veya sakat kalmıştır. Daha da
önemlisi sivil halkın açlıktan ve hastalıklardan
kırılması önlenememişti. Bulaşıcı hastalıklar
özellikle sıtma salgın haldeydi. Bazı bölgelerde
frengi ve trahum adeta yerleşmiş hastalıklar idi.
Birinci Millet Meclisi "Bulaşıcı Hastalıklarla
Mücadele Kanunu" tasarısını ele aldığında bazı
hocalar ve şeyhler hastalığın Allah'tan geldiğini
ileri sürerek teklif sahibi Dr. Emin Bey'i Meclis
ortasında dövmüşlerdi. Savaş sonrasında toplumun
18-35 yaş arasındaki erkek nüfusunda büyük azalma
olmuştu. (Ekonomik Tarih)
Mustafa Kemal Paşa, işgal altındaki istanbul'dan
ayrılıp Anadolu'ya ayak bastığında 9. Ordu
Müfettişi olarak, karşısında, Balkan ve Birinci
Dünya Savaşı nedeniyle çalışma yaşındaki genç nüfusu
kırılmış, yoksul ve çaresiz bir halk bulmuştu.
Anadolu büyük çapta öztüketime dayalı ve küçük aile
işletmelerinden oluşan ilkel bir tarım toplumu
özelliklerini taşımaktaydı. İl, ilçe ve köyler
arasında iletişim ve ulaştırma ağı bulunmadığı için
iç ticaret henüz çok ilkel düzeyde ve sınırlıydı.
Ege Bölgesi'ni işgal eden Yunanlılar, Girit'ten ve
Yunan A-daları'ndan getirdikleri, çoğunluğu çiftçi
olan 120 bin mülteciyi bölgeye yerleştirmişti.
Sadece îzmir bölgesinden Anadolu'nun içlerine 300
bin civarında müslüman göçe zorlanmıştı.
Y.A. Bagidov'un tespitline göre Savaş'ın sonunda
Türkiye'de ekonomik yaşam 1914'e göre %2000
oranında pahalanmıştı. Dolayısıyla tedavüldeki kağıt
paranın satın alma gücü hızla düşmüştü.
Kurtuluş Savaşı başlangıçta Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti'nin halktan topladığı ayni ve nakdi
yardımlarla finanse edilmişti. Zaman içinde hızla
büyüyen "gönüllü milis teşkilatının iaşe, ibate ve
silahlandırma" giderlerinin karşılanmasının bir
esasa bağlanması Erzurum ve Sivas Kongrelerinde
görüşülmüş ve şu kararlar alınmıştır:
— Kazalarda Maliye teşkilatı ve levazım kurulacak ve
milis kuvvetlerinin giderleri bu örgütlerce
karşılanacak,
— Şahıs ve ailelerden alınacak yardım miktarları
mahalle muhtar ve ihtiyar heyeti tarafından
verilecek mali belgelere dayandırılacak.
— Yardım yapmaktan kaçınacak kişilere verilecek
cezayı ilgili milis komutanı belirleyecek,
— Yüz lira nakdi bedel ödeyenler 3 ay askerlikten
muaf tutulacaktı.
Ankara'da Büyük Millet Meclisi Hükümeti kurulduktan
sonra, ilk mali karar olarak, Anadolu halkının
Osmanlı Hükümeti'ne ödediği vergilere el
konulmuştur. Özellikle "Düyun-u Umumiye" ve Tütün
Rejisi İdaresi gibi örgütlerin Hükümet'e bağlı
yerlerde topladığı devlet gelirlerinin Ankara
Hükümeti Hazinesine intikali sağlanmıştır. Bu
aşamada, anılan hükümetin henüz bir "devlet bütçesi"
yoktu. Yaşanan olağanüstü koşullar içinde gelir ve
giderleri tahmin etmek mümkün değildi.
İstanbul'da Ankara Hükümeti hesabına faaliyet
gösteren gizli örgütler kurulmuş bu örgütler
aracılığıyla Anadolu'ya önemli miktarlarda silah ve
mühimmat kaçırılmıştı.
Ankara Hükümeti olağanüstü giderleri karşılamak için
önce yürürlükteki vergilerin hasılatını artırıcı
genişletmeler yaptı. Sonra yeni vergi yasaları
çıkardı. Ancak tehcire uğramış halkın vergi borçları
kaldırıldı.
Kurtuluş Savaşı'yla düzenli bir ordunun günü gününe
ihtiyaçlarını karşılamak durumunda olan Ankara
Hükümeti, aynı zamanda örgütlenme ve yerleşme
giderleri için de kaynak bulmak zorunda kalmıştı. 5
Ağustos 1921'de Büyük Millet Meclisi'nin çıkardığı
olağanüstü bir yasayla, Mustafa Kemal Paşa'ya
Başkomutanlık görevi verilmişti. Aynı yıl içinde
Celal Bayar İktisat vekili olmuştu.
Atatürk Nutuk'ta "Ankara'da bulunduğum sürece
ordunun insan ve taşıt bakımından gücünün
artırılması, yiyeceğinin ve giyeceğinin sağlanıp
yoluna konulması ile ilgili tedbirler almak ve
düzenlemekle uğraştım " diyor.
Bu amaçla 7-8 Ağustos 1921 tarihinde yayınladığı
(Tekalifi Milliye Emri) emirlerle savaşın
gerektirdiği mal ve hizmetlerin teminine
çalışmıştır. Bu konuda Nutuk'ta şu bilgileri
veriyor:
"1 sayılı buyruğumla her ilçede birer ULUSAL VERGİ
KURULU kurdum. Bu kurullarca toplanan şeylerin
ordunun çeşitli bölümlerine dağıtımını düzenledim."
"2 sayılı buyruğuma göre yurtta her ev, birer kat
çamaşır, birer çift çorap ve çarık hazırlayıp
ulusal Vergi Kuruluna verecekti."
"3 sayılı buyruğumla tüccar ve halk elinde bulunan
çamaşırlık, bez, kaput bezi, patiska, kaput,
yıkanmış ve yıkanmamış yün ve tiftik, erkek
elbisesi, dikmeye elverişli her türlü yazlık ve
kışlık kumaş, kalın bez, kösele, vaketa, taban
astarlığı, sarı ve siyah meşin, sahtiyan, dikilmiş
ve dikilmemiş çarık, potin, demir, kundura çivisi,
tel çivi, kundura ve saraç ipliği, nallık demir ve
yapılmış nal, mıh, yem tornası, yuları, belleme,
kölen, kaşağı, gebre, semer ve urganlardan
%40'ınaparası sonra ödenmek üzere el koydum. "
"4 sayılı buyruğumla eldeki buğday, saman, un, arpa,
fasulye, bulgur, nohut, mercimek, kasaplık
hayvanları, şeker, gaz, pirinç, sabun, yağ, tuz,
zeytin yağı, çay ve mumlarında yine %40 'ına parası
sonra ödenmek üzere el koydum. "
"5 sayılı buyruğumla, ordu için halktan alınan
taşıtlardan geriye kalanlarının da ayda bir kez ve
parasız olarak 100 km.lik bir
uzaklığa dek askerî ulaştırma işlerinde
çalıştırılmasını zorunlu kıldım."
"6 sayılı buyruğumla ordunun yedirilip
giydirilmesine yarayan bütün sahipsiz mallara el
koydum."
"7 sayılı buyruğumla halkın elinde bulunan savaşa
elverişli bütün silah ve cephanenin üç gün içinde
hükümete verilmesini istedim." –
"8 sayılı buyruğumla benzin, vakum, gres yağı,
makina yağı, don yağı, saatçi ve taban yağları,
vazelin otomobil ve kamyon lastiği, lastik
yapıştırıcı, buji, soğuk tutkal, Fransız tutkalı,
telefon makinesi, kablo, pil, çıplak tel, yalıtkan
ve bunlara benzer gereçlerin ve gaz yağının % 40 'ına
el koydum."
"9 sayılı buyruğumla demirci, marangoz, dokumacı,
tesviyeci, saraç ve arabacılarla bunların
ilişkilerinin iş çıkarma giderinin; kasatura, kılıç,
mızrak, eğer yapabilecek ustaların adlarıyla
sayılarının ve durumlarının tespitini sağladım. "
"10 sayılı buyruğumla halkın elinde bulunan dört
tekerlekli yaylı araba, dört tekerlekli at ve öküz
arabasıyla kağnı arabalarının bütün donatım ve
hayvanlarıyla birlikte, binek hayvanları, topçeker
hayvanlar, katırlar, yük hayvanlarının, deve ve
eşşeklerin %20'sine el koydum. (İktisat Tarihi Ders
Notları)
"Baylar buyruklarımın ve bildirimlerimin yerine
getirilmesi i-çin kurduğum İstiklal Mahkemelerini
Kastamonu, Samsun, Konya, Eskişehir bölgelerine
gönderdim. Ankara 'da da bir mahkeme bulundurdum. "
(s. 425)
Başkomutan
M.Kemal Paşa'nın yayınladığı bu emirlerin "kanun
kuvvetinde" olduğu hususu Ankara'da 9 Ocak 1920'den
itibaren Mustafa Kemal'in isteğiyle çıkan
Hakimiyeti Milliye Gazetesi aracılığı ile halka
duyuruldu. Birkaç ay sonra 20 Nisan 1920'de
Anadolu Ajansı faaliyete başladı. Oysa 28 Şubat
1921'de yürürlüğe konan Osmanlı Hükümeti Bütçe
Kanununun 8. maddesi, Ankara Hükümeti'nin halktan
"her ne adla olursa olsun" vergi topla-yamayacağını
öngörmekteydi.
Osmanlı Devleti'nin ulusal bankası sayılan Ziraat
Bankası'nın savaş sonrası kaybedilen topraklar
nedeniyle şube sayısı azalmış, faaliyetleri
daralmıştı. Kurtuluş Savaşı başladığında, Ziraat
Bankası'nın yönetimi üç parçaya bölünmüştü: Ankara
Hükümetine bağlanan, İstanbul'a bağlı kalan ve
Yunan işgalinin denetiminde olan şubeler...
Yunanlılar yeni bir yönetim oluştururken kadroları
yenilediler. Maaşları Drahmi ve Frank üzerinden
verdiler.
Birinci Dünya Savaşı'nda yenilen Osmanlı Ordusu,
silahsızlandırılmış ve silahlar İstanbul'da iki
büyük depoda kontrol altına alınmıştı. İngiliz ve
Fransızlar'in koruması altındaki bu depolardan,
Ankara Hükümeti'ne bağlı çalışan "Gizli Örgüt"
kaçırdığı silahlan Ankara'ya ulaştırdı.
Mustafa Kemal Paşa yeni bir ordu yaratmak onu
silahlandırmak için imalathane ve bakım tesisleri
kurmak zorundaydı. Çıraklıktan yetişmiş imalatı
harbiye ustalarından Ahmet Akar önce Eskişehir'de
sonra Ankara'da toplara kama üreten atölye kurmuştu.
İki uzman subayında katılmasıyla Ankara'daki
atölyede (bir süvari kışlası) düzenli şekilde silah
üretim ve bakımı yapılmaya başlanmıştı. Atölye
mühendisi 25 yaşındaki Veli Bey'di. Bu tarihi değeri
çok büyük olan atölye Cumhuriyet döneminde Makine
Kimya Endüstrisi Kurumu'nun merkezini oluşturdu.
Kurtuluş Savaşı enflasyonsuz aşıldı. Savaş
yıllarında Anadolu'da kullanılan para Osmanlı
Kaimeleriydi. Kuvay-ı Milliye para basma yoluna
gitmedi. Paranın "sahib-i mülk" sayılan Padişah'a
ait olduğu halk arasında kabul görüyordu. Siyasal ve
askerî egemenlik alanları farklı olmasına karşın
aynı para piyasalarda dolaşımda kalmıştır.
|