|
Az Gelişmiş Ülkelerde Gelir Dağılımı
Yirminci yüzyılın dünyası, birçok şaşırtıcı özellikleri yanında,
üzerinde yaşayan insanların zenginler ve yoksullar
diye iki büyük gruba ayrılmasıyla da dikkati
çekiyor. Gerçekten de bir ülkede üretilen mal ve
hizmetlerin, o ülkede yaşayan insanlar arasındaki
bölüşümü, ülkeden ülkeye büyük farklılıklar
göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde gelir dağılımı,
olması gereken kısma yakın iken, azgelişmiş
ülkelerde kesimler arasında çok daha büyük farklar
vardır.
Azgelişmiş ülkelerde, ülke içinde, bireyler ve hane halkları
arasında gelir dağılımı, ne olması gerekene yakın,
ne de adildir. Bu ülkelerde kişiler, hane halkları
ve üretim faktörleri arasında gelir dağılımı
açısından büyük farklar vardır.
Azgelişmiş ülkelerde gelir dağılımındaki eşitsizlik, özellikle
tarım kesimiyle, tarım dışı kesimler arasında
görülmektedir. Nüfusun büyük bölümü tarımla
uğraşmasına karşın, bu kesimde çalışanların büyük
bölümü ulusal gelirden, diğer kesimlere karşın daha
küçük bir pay almaktadır. Soruna tarım kesiminin
kendi içindeki gelir dağılımı açısından bakıldığında
ortaya çıkan görünüm de adil olmaktan çok uzaktır.
Bu durum eskiden beri işlenebilir toprakların,
kişiler arasında adil bir biçimde dağıtılmamasından
kaynaklanmaktadır.
Bir ülkede refah artışından ve kalkınmanın genel düzeyinden
sözedebilmek için mutlaka gelir dağılımı da dikkate
alınmak zorundadır. Herhangi bir ülkede ulusal
gelirin tüm nüfusa bölünmesiyle - bulunan kişi
başına gelir çok yüksek oranda büyüyebilir ve bundan
nüfusun ufak bir bölümü yararlanabilirken; büyük bir
bölümünün yaşam düzeylerinde herhangi bir yükselme
görülmeyebilir. Böyle bir durumda ise, büyümeden
sözedilebilirken kalkınmadan söz edilemez.
Kalkınmasız büyüme de işte budur.
Ülkelerin yaşam standardını görebilmek için, o
ülkedeki toplam ulusal gelirin; o ülkede yaşayan
bireyler, hane halkları ya da üretim faktörleri
arasında olması gereken bir biçimde ya da adil
oiarak bölüşüp bölüşülmediğine bakmak gerekir
Nüfusun en yoksul yüzde 20'sinin, ulusal gelirin yüzde 4-9'unu, en
zengin yüzde 10'unun ulusal gelirin yüzde 23-29'unu
aldığı hane halklarının bulunduğu ülkeler gelişmiş
ülkelerdir. Buna karşılık, nüfusun en yoksul yüzde
20'sinin ulusal gelirin yüzde 3-6'sını, nüfusun en
zengin yüzde 10'unun ulusal gelirin yüzde 29-46'sını
aldığı hane halklarının bulunduğu ülkeler geri
kalmış ülkelerdir.
Türkiye'de ise, nüfusun en düşük gelirli yüzde 20'si, ulusal
gelirin yüzde 3.5'ini; nüfusun en yüksek gelirli
yüzde 10'unu da ulusal gelirin yüzde 41,5'ini
almaktadır. Bu oranlar sırasıyla Japonya'da yüzde
9,1-22,7; ABD'de yüzde 4,2-28,2; Hollanda'da yüzde
8,3-21,5; İngiltere'de yüzde 5,8-24,8 düzeyindedirf).
Türkiye'deki gelir dağılımı hem gelişmiş ülkelerden
hem de tam üye olmaya çalıştığımız AB ülkelerinden
çok kötüdür.
Yukarıda değinildiği gibi nüfusun büyük bölümünün
çalıştığı tarım sektöründe ve diğer sektörlerde,
gelir dağılımında büyük adaletsizliğin bulunduğu
azgelişmiş ülkelerde; halk topluluğunun büyük bir
bölümü iyi beslenme, elverişli konutlardan, sudan,
aydınlatmadan, eğlence ve kültürden yararlanma,
sağlığını koruma ve iyi eğitim görme gibi
olanaklardan yoksun kalır. Bu durum ise, geri
kalmışlık bilincinin tüm toplum kesimlerine
yayılarak ekonomik kalkınmanın başlatılıp
geliştirilmesine ve ülke içine yayılmasına engel
olur. Bu yönden incelendiğinde azgelişmiş ülkelerin
hemen hepsinde, sınıf yapısının keskin hatlarla,
toplumu iki gruba böldüğü görülür. Toprak mülkiyeti,
fabrika ve işyeri sahipliği ve politik iktidara
sahip olma yönünden güçlü ve dar bir sınıf, yoksul
ve güçsüz bir sınıfa hükmetmektedir.
Azgelişmiş ülkelerde toplumun bu biçimde keskin
hatlarla iki sınıfa ayrılması güçlü bir orta sınıfın
oluşmamasına neden olmuştur. Orta sınıfın oluşmaması
ise, hizmet sektörü gelirlerinin bir kısmının ilkel
hizmetler olan; ayakkabı boyacılığı, berberlik,
kapıcılık, hademelik, sırt taşıyıcılığı,
hizmetkârlık, uşaklık, garsonluk, çocuk bakıcılığı,
ev temizleyiciliği gibi hizmetlerden sağlanmasına
neden olur. Bu hizmetler ise ne kalkınmayı sağlar,
ne geliri arttırır, ne de kalkınma için gerekli bir
sektör olan hizmet sektörünü, modern hizmet sektörü
haline getirir. Halbuki, ekonomik kalkınmanın
başlatılması ve sürdürülmesi ile kişisel ve toplam
ulusal gelirin arttırılması için mühendislik,
doktorluk, avukatlık, yöneticilik, bankacılık,
sigortacılık vb. gibi mesleklerde çalışacak meslek
sahiplerine gereksinim vardır.
Bozuk gelir dağılımının, orta sınıfın gelişip sayıca
güçlenmesini engellemesi ıle GSYİH'n.n büyük
bölümünün modem S sektöründen elde edilememesi geri
kalmışlığm nedeni ve özelliğidir.
|