Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Az Gelişmiş Ülkelerde Gelir Dağılımı 

Yirminci yüzyılın dünyası, birçok şaşırtıcı özellikleri yanında, üzerinde yaşayan insanların zenginler ve yoksullar diye iki büyük gruba ayrılmasıyla da dikkati çekiyor. Gerçekten de bir ülkede üretilen mal ve hizmetlerin, o ülkede yaşayan insanlar arasındaki bölüşümü, ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde gelir dağılımı, olması gereken kısma yakın iken, azgelişmiş ülkelerde kesimler arasında çok daha büyük farklar vardır. 

Azgelişmiş ülkelerde, ülke içinde, bireyler ve hane halkları arasında gelir dağılımı, ne olması gerekene yakın, ne de adildir. Bu ülkelerde kişiler, hane halkları ve üretim faktörleri arasında gelir dağılımı açısından büyük farklar vardır. 

Azgelişmiş ülkelerde gelir dağılımındaki eşitsizlik, özellikle tarım kesimiyle, tarım dışı kesimler arasında görülmektedir. Nüfusun büyük bölümü tarımla uğraşmasına karşın, bu kesimde çalışanların büyük bölümü ulusal gelirden, diğer kesimlere karşın daha küçük bir pay almaktadır. Soruna tarım kesiminin kendi içindeki gelir dağılımı açısından bakıldığında ortaya çıkan görünüm de adil olmaktan çok uzaktır. Bu durum eskiden beri işlenebilir toprakların, kişiler arasında adil bir biçimde dağıtılmamasından kaynaklanmaktadır. 

Bir ülkede refah artışından ve kalkınmanın genel düzeyinden sözedebilmek için mutlaka gelir dağılımı da dikkate alınmak zorundadır. Herhangi bir ülkede ulusal gelirin tüm nüfusa bölünmesiyle - bulunan kişi başına gelir çok yüksek oranda büyüyebilir ve bundan nüfusun ufak bir bölümü yararlanabilirken; büyük bir bölümünün yaşam düzeylerinde herhangi bir yükselme görülmeyebilir. Böyle bir durumda ise, büyümeden sözedilebilirken kalkınmadan söz edilemez. Kalkınmasız büyüme de işte budur. 

Ülkelerin yaşam standardını görebilmek için, o ülkedeki toplam ulusal gelirin; o ülkede yaşayan bireyler, hane halkları ya da üretim faktörleri arasında olması gereken bir biçimde ya da adil oiarak bölüşüp bölüşülmediğine bakmak gerekir 

Nüfusun en yoksul yüzde 20'sinin, ulusal gelirin yüzde 4-9'unu, en zengin yüzde 10'unun ulusal gelirin yüzde 23-29'unu aldığı hane halklarının bulunduğu ülkeler gelişmiş ülkelerdir. Buna karşılık, nüfusun en yoksul yüzde 20'sinin ulusal gelirin yüzde 3-6'sını, nüfusun en zengin yüzde 10'unun ulusal gelirin yüzde 29-46'sını aldığı hane halklarının bulunduğu ülkeler geri kalmış ülkelerdir. 

Türkiye'de ise, nüfusun en düşük gelirli yüzde 20'si, ulusal gelirin yüzde 3.5'ini; nüfusun en yüksek gelirli yüzde 10'unu da ulusal gelirin yüzde 41,5'ini almaktadır. Bu oranlar sırasıyla Japonya'da yüzde 9,1-22,7; ABD'de yüzde 4,2-28,2; Hollanda'da yüzde 8,3-21,5; İngiltere'de yüzde 5,8-24,8 düzeyindedirf). Türkiye'deki gelir dağılımı hem gelişmiş ülkelerden hem de tam üye olmaya çalıştığımız AB ülkelerinden çok kötüdür. 

Yukarıda değinildiği gibi nüfusun büyük bölümünün çalıştığı tarım sektöründe ve diğer sektörlerde, gelir dağılımında büyük adaletsizliğin bulunduğu azgelişmiş ülkelerde; halk topluluğunun büyük bir bölümü iyi beslenme, elverişli konutlardan, sudan, aydınlatmadan, eğlence ve kültürden yararlanma, sağlığını koruma ve iyi eğitim görme gibi olanaklardan yoksun kalır. Bu durum ise, geri kalmışlık bilincinin tüm toplum kesimlerine yayılarak ekonomik kalkınmanın başlatılıp geliştirilmesine ve ülke içine yayılmasına engel olur. Bu yönden incelendiğinde azgelişmiş ülkelerin hemen hepsinde, sınıf yapısının keskin hatlarla, toplumu iki gruba böldüğü görülür. Toprak mülkiyeti, fabrika ve işyeri sahipliği ve politik iktidara sahip olma yönünden güçlü ve dar bir sınıf, yoksul ve güçsüz bir sınıfa hükmetmektedir. 

Azgelişmiş ülkelerde toplumun bu biçimde keskin hatlarla iki sınıfa ayrılması güçlü bir orta sınıfın oluşmamasına neden olmuştur. Orta sınıfın oluşmaması ise, hizmet sektörü gelirlerinin bir kısmının ilkel hizmetler olan; ayakkabı boyacılığı, berberlik, kapıcılık, hademelik, sırt taşıyıcılığı, hizmetkârlık, uşaklık, garsonluk, çocuk bakıcılığı, ev temizleyiciliği gibi hizmetlerden sağlanmasına neden olur. Bu hizmetler ise ne kalkınmayı sağlar, ne geliri arttırır, ne de kalkınma için gerekli bir sektör olan hizmet sektörünü, modern hizmet sektörü haline getirir. Halbuki, ekonomik kalkınmanın başlatılması ve sürdürülmesi ile kişisel ve toplam ulusal gelirin arttırılması için mühendislik, doktorluk, avukatlık, yöneticilik, bankacılık, sigortacılık vb. gibi mesleklerde çalışacak meslek sahiplerine gereksinim vardır. 

Bozuk gelir dağılımının, orta sınıfın gelişip sayıca güçlenmesini engellemesi ıle GSYİH'n.n büyük bölümünün modem S sektöründen elde edilememesi geri kalmışlığm nedeni ve özelliğidir.

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Sağlık Bilgileri