Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Az Gelişmiş Ülkelerde Sosyal Yapı 

Köy Yaşantısı 

Azgelişmiş ülkelerin sosyal yapıları, gelişmiş ülkelerin sosyal yapılarından çok farklıdır. Azgelişmiş ülkelerde nüfusun büyük çoğunluğu köy, kabile ve aşiret temeline dayalı ilkel bir ekonomik ve toplumsal yapı içinde yaşamaktadırlar. Eskiden kapalı ve dengeli olan bu ekonomi, gelişmiş ülkelerle ekonomik ilişkilerin artması ölçüsünde dışa karşı açılmakta, ticarete bağlı olarak para dolaşımı ortaya çıkmakta ya da alanı genişlemektedir. Başka bir deyişle ayni ekonomiden nakdi ekonomiye geçiş hızlanmaktadır. Köy ya da aşiret temeli üzerindeki yaşama düzeni toplumda bir takım basamaklar oluşturmaktan da geri kalmaz. Bu arada, akrabalık ve hemşerilik bağı kendi içinde birleştirici, başkaları ile ilişkilerde de ayırıcı bir rol oynar. Diğer yandan, yerleşme noktalarının sayısının yüksekliği, küçük köy toplulukları halinde yaşama, yönetimde merkezileşmeyi güçleştirmektedir. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Plam'nda yer alan verilere göre Türkiye'de 65.277 yerleşme birimi vardır. Öte yandan, küçük grupların dinsei karakteri, gelenek ve göreneklere bağlılığı bu grupları olduğu gibi kalmaya zorlar. Yani bu gruplar, sosyal yapılarını kolay kolay değiştirmezler.

Sosyal Gruplar 

Azgelişmiş ülkelerde sosyal gruplar arasında organik bağın bulunmaması, sosyal dengenin kurulmasını güçleştirmektedir. Ayrıca bu gruplar arasındaki farkın fazlalığı, bireylerin bağlı olduğu gruptan diğerine geçmesini kısıtlamaktadır. Azgelişmiş ülkelerin sosyal yapısı otoriter devlet sisteminin etkisi altında olduğundan, bireyleri, güncel işlerin yapılmasını bile devletten bekleyen bir tavır almaya yöneltmiştir. Bu kamucu yapı bireyin girişim yeteneğini körletmektedir Türkiye bu tutkudan 1950'lerden sonra kurtulmaya başlamıştır. Gelişmiş ülkelerde bireycilik doruğuna erişmiştir. Azgelişmiş ülkelerde ise gerek aile, gerekse çalışma düzeninde ataerkil aile yapısı bireyciliği engellemektedir. Diğer yandan, ekonomik gelişmeyle birlikte, geleneksel yapıda çözülmeler başlamakta ve iyi işlemeye başlayan çağdaş kesime bireylerin iyi uyum yapmaması nedeniyle sosyal huzursuzluklar ortaya çıkmaktadır. Bunun yanısıra çağdaş teknik topluma karşı geleneksel yapının direnci güçlü olmaktadır. Sözü edilen bu direniş sosyal kurumların gelişmesini çağdaş bir düzeye ulaşmalarını olumsuz yönde etkilemektedir. 

Yarı Feodal Yapı 

Gerek ekonomik ilişkilerde, gerekse yönetim yaşantısında yarı feodaliz belirtiler azgelişmiş ülkelerde henüz sona ermiş değildir. Tarım alanlarında geleneğe bağlı çalışma birimleri, alacaklının borçluyu özgürlüğünden yoksun bırakması ve angarya yöntemleri, yönetim yaşamında ise yerel nüfus sahiplerinin irade ve isteğinin etkili olması bu arada sayılabilir. Feodalite döneminin kalıntıları olarak bazı ülkelerde şehlik, ağalık, seyyidlik gibi toplum içinde ayrıcalıkları bulunan kurumlar görülür. Aynı ocaktan yetişenler arasında da başkalarına kapalı bir dayanışma düzeni vardır. 

Dinsel İnanışlar 

Dinsel ve dine bağlı inanışların halk arasında yaygın olması, dinin vicdan hürriyetinin sınırları içinde kalmayarak "dünya işleri" ile yakın ilgisi, azgelişmiş ülkelerde din adamlarını ve dini önemli bir role sahip kılar. Henüz milli bütünlüğünü sağlamak yolunda bulunan azgelişmiş ülkelerde insanlar dinsel ve etnik temele, tarikat ve mezheplere göre kategorilere ayrılmakta, politik yaşamda din istismarcılığını geçer akçe olmakta devam ettiren bir ortam sürüp gitmektedir.O Din alanında azgelişmiş ülkelere özgü ortak tutumlar Türkiye için de geçerlidir. Köylük yerlerde ve ülkemizin bazı kesimlerinde yaşamakta devam eden "tarikatçıların, ağaların ve şeyhlerin kendilerini kutsal birer varlık olarak tanıtmak için başvurdukları oyunlardan biri de "seyyidlik", yani Hz. Muhammed'in soyundan olmak iddiasıdır "(5) Diğer yandan, son zamanlarda rüyasında Hz.Muhammed'i gördüğünü ve kendinise dünyanın geleceği hakkında bazı şeyler söylediğini anlatıp toplumda kabul görenlerle, kendisinin peygamber olduğunu söyleyip kabul görenler de vardır. Bu azgelişmiş ülkelere özgü bir durumdur. "Halbuki, azgelişmiş ülkelerin karşılaştıkları güçlükleri yenmeleri, halk yığınlarını oluşturan küçük üniteleri ulusal bir bütün haline vardırmakla ve dini kendi sınırları içine çekmekle olanaklı olabilir. 

Ekonomik, sosyal ve kültürel bütünleşme . sağlanmadıkça ve laik devlet anlayışı gerçekleştirilmedikçe azgelişmiş ülkeler gelişme dönemine giremezler. 

Azınlıkların Varlığı 

Ekonomik ve sosyal bakımdan güçlü azınlıkların varlığı da öncekilere eklenebilir. Dış sermayelerle ilgili ekonomik ilişkilerde aracı rolü oynayan bazı konularda ayrıcalıklara sahip bulunan azıklıklar, hükümetleri belli yönlerde etkilemekte, karşılıklı taviz durumu yaratmaktadırlar. 

Azgelişmiş ülkeler, geleneksel toplumlardır; bunlar teknik gelişmelere, yeniliklere karşı açık değillerdir; aralarında farklar olsa da genel olarak tutucudurlar. Bu ülkelerin sosyal yapıları, bu psikolojik ve moral koşullara göre biçimlenir, işte gelişme ve kalkınmanın en büyük özeljiği ve engeli bu sosyal yapıdır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Sağlık Bilgileri