|
Az Gelişmiş Ülkelerde Sosyal Yapı
Köy Yaşantısı
Azgelişmiş ülkelerin sosyal yapıları, gelişmiş ülkelerin sosyal
yapılarından çok farklıdır. Azgelişmiş ülkelerde
nüfusun büyük çoğunluğu köy, kabile ve aşiret
temeline dayalı ilkel bir ekonomik ve toplumsal yapı
içinde yaşamaktadırlar. Eskiden kapalı ve dengeli
olan bu ekonomi, gelişmiş ülkelerle ekonomik
ilişkilerin artması ölçüsünde dışa karşı açılmakta,
ticarete bağlı olarak para dolaşımı ortaya çıkmakta
ya da alanı genişlemektedir. Başka bir deyişle ayni
ekonomiden nakdi ekonomiye geçiş hızlanmaktadır. Köy
ya da aşiret temeli üzerindeki yaşama düzeni
toplumda bir takım basamaklar oluşturmaktan da geri
kalmaz. Bu arada, akrabalık ve hemşerilik bağı kendi
içinde birleştirici, başkaları ile ilişkilerde de
ayırıcı bir rol oynar. Diğer yandan, yerleşme
noktalarının sayısının yüksekliği, küçük köy
toplulukları halinde yaşama, yönetimde
merkezileşmeyi güçleştirmektedir. İkinci Beş Yıllık
Kalkınma Plam'nda yer alan verilere göre Türkiye'de
65.277 yerleşme birimi vardır. Öte yandan, küçük
grupların dinsei karakteri, gelenek ve göreneklere
bağlılığı bu grupları olduğu gibi kalmaya zorlar.
Yani bu gruplar, sosyal yapılarını kolay kolay
değiştirmezler.
Sosyal Gruplar
Azgelişmiş ülkelerde sosyal gruplar arasında organik
bağın bulunmaması, sosyal dengenin kurulmasını
güçleştirmektedir. Ayrıca bu gruplar arasındaki
farkın fazlalığı, bireylerin bağlı olduğu gruptan
diğerine geçmesini kısıtlamaktadır. Azgelişmiş
ülkelerin sosyal yapısı otoriter devlet sisteminin
etkisi altında olduğundan, bireyleri, güncel işlerin
yapılmasını bile devletten bekleyen bir tavır almaya
yöneltmiştir. Bu kamucu yapı bireyin girişim
yeteneğini körletmektedir Türkiye bu tutkudan
1950'lerden sonra kurtulmaya başlamıştır. Gelişmiş
ülkelerde bireycilik doruğuna erişmiştir. Azgelişmiş ülkelerde ise gerek
aile, gerekse çalışma düzeninde ataerkil aile yapısı
bireyciliği engellemektedir. Diğer yandan, ekonomik
gelişmeyle birlikte, geleneksel yapıda çözülmeler
başlamakta ve iyi işlemeye başlayan çağdaş kesime
bireylerin iyi uyum yapmaması nedeniyle sosyal
huzursuzluklar ortaya çıkmaktadır. Bunun yanısıra
çağdaş teknik topluma karşı geleneksel yapının
direnci güçlü olmaktadır. Sözü edilen bu direniş
sosyal kurumların gelişmesini çağdaş bir düzeye
ulaşmalarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Yarı Feodal Yapı
Gerek ekonomik ilişkilerde, gerekse yönetim yaşantısında yarı
feodaliz belirtiler azgelişmiş ülkelerde henüz sona
ermiş değildir. Tarım alanlarında geleneğe bağlı
çalışma birimleri, alacaklının borçluyu
özgürlüğünden yoksun bırakması ve angarya
yöntemleri, yönetim yaşamında ise yerel nüfus
sahiplerinin irade ve isteğinin etkili olması bu
arada sayılabilir. Feodalite döneminin kalıntıları
olarak bazı ülkelerde şehlik, ağalık, seyyidlik gibi
toplum içinde ayrıcalıkları bulunan kurumlar
görülür. Aynı ocaktan yetişenler arasında da
başkalarına kapalı bir dayanışma düzeni vardır.
Dinsel İnanışlar
Dinsel ve dine bağlı inanışların halk arasında
yaygın olması, dinin vicdan hürriyetinin sınırları
içinde kalmayarak "dünya işleri" ile yakın ilgisi,
azgelişmiş ülkelerde din adamlarını ve dini önemli
bir role sahip kılar. Henüz milli bütünlüğünü
sağlamak yolunda bulunan azgelişmiş ülkelerde
insanlar dinsel ve etnik temele, tarikat ve
mezheplere göre kategorilere ayrılmakta, politik
yaşamda din istismarcılığını geçer akçe olmakta
devam ettiren bir ortam sürüp gitmektedir.O Din
alanında azgelişmiş ülkelere özgü ortak tutumlar
Türkiye için de geçerlidir. Köylük yerlerde ve
ülkemizin bazı kesimlerinde yaşamakta devam eden
"tarikatçıların, ağaların ve şeyhlerin kendilerini
kutsal birer varlık olarak tanıtmak için
başvurdukları oyunlardan biri de "seyyidlik", yani
Hz. Muhammed'in soyundan olmak iddiasıdır "(5)
Diğer yandan, son zamanlarda rüyasında Hz.Muhammed'i
gördüğünü ve kendinise dünyanın geleceği hakkında
bazı şeyler söylediğini anlatıp toplumda kabul
görenlerle, kendisinin peygamber olduğunu söyleyip
kabul görenler de vardır. Bu azgelişmiş ülkelere
özgü bir durumdur. "Halbuki, azgelişmiş ülkelerin
karşılaştıkları güçlükleri yenmeleri, halk
yığınlarını oluşturan küçük üniteleri ulusal bir
bütün haline vardırmakla ve dini kendi sınırları
içine çekmekle olanaklı olabilir.
Ekonomik, sosyal ve kültürel bütünleşme .
sağlanmadıkça ve laik devlet anlayışı
gerçekleştirilmedikçe azgelişmiş ülkeler gelişme
dönemine giremezler.
Azınlıkların Varlığı
Ekonomik ve sosyal bakımdan güçlü azınlıkların varlığı da
öncekilere eklenebilir. Dış sermayelerle ilgili
ekonomik ilişkilerde aracı rolü oynayan bazı
konularda ayrıcalıklara sahip bulunan azıklıklar,
hükümetleri belli yönlerde etkilemekte, karşılıklı
taviz durumu yaratmaktadırlar.
Azgelişmiş ülkeler, geleneksel toplumlardır; bunlar
teknik gelişmelere, yeniliklere karşı açık
değillerdir; aralarında farklar olsa da genel olarak
tutucudurlar. Bu ülkelerin sosyal yapıları, bu
psikolojik ve moral koşullara göre biçimlenir, işte
gelişme ve kalkınmanın en büyük özeljiği ve engeli
bu sosyal yapıdır.
|