Az Gelişmiş Ülkelerde Kadının Statüsü
Azgelişmiş ülkelerde, kadının toplumdaki yeri; yasal, ekonomik ve
politik hakları bakımından farklı bir durum vardır.
Bu farklılık teorik plan ve yasalarda kadın-erkek
eşitliği sözkonusu olsa bile uygulamada kendini
göstermektedir. Azgelişmiş ülkelerde kadın, erkeğe
bağlı olmak, bir eşya gibi para ile alınıp satılmak,
hor görülmek, "saçı uzun aklı kısa" kabul edilmek,
toplumsal statüsü erkekten aşağı sayılmak
durumundadır. Poligaminin (çokeşliliğin) de henüz
yaygın olduğu bu ülkelerde kadının "yurttaşlar
yasası" karşısında bile farklı bir işleme konu
olduğu, özellikle miras hükümlerinin cinsiyete göre
değiştiği görülür.
Aynı zamanda tarım sektörü dışındaki sektörlerde kadının çalışması
uygun bulunmaz. Böylece kadın üretici bir varlık
değil, tüketici bir varlık haline getirilir ve kadın
için; "karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik
etmeyeceksin" denilerek, kadın sadece çocuk doğuran,
yemek yapan, çamaşır yıkayan ve diğer gereksinmeleri
gideren bir varlık durumuna sokulur. Kadının bu
statüde çoğunlukla bir tüketici durumuna sokulması
ekonomik kalkınmayı köstekleyen nedenlerden biridir.
Çünkü bir ailede, kadın eğitimsiz, kültürsüz kalmış
ve çalışmıyor durumda ise, o ailede ev reisi
durumundaki erkeğin iki kolundan biri kırık
demektir.
Diğer yandan siyasal hakların kullanılması bakımından da, yasalarda
sınırlamalar olmasa bile uygulamada kadının seçme ve
seçilme etkinliği çok sınırlıdır. Siyasal haklar
bakımından kadın-erkek eşitliğinin önemli bir
istisna olarak İsviçre'de mevcut olmadığı, Fransa ve
Yugoslavya'da ise kadınların genel oy hakkının 1945
yılında tanındığı bu vesile ile hatırlatılabilir.
Öte yandan, azgelişmiş ülkelerde kadının ekonomik,
sosyal ve siyasal hakları ve özgürlükler kazanmasını
sağlayacak ve bunun ilk adımı olan eğitim almalarına
pek olanak sağlanmaz. Devlet bu konuda olanak
sağlasa bile, kız çocuklar aile engelini aşamazlar.
Aynı zamanda okuyan kız çocuklarına, toplum da,
ahlaki açıdan kötü gözle bakar. Bu durum, onların
ekonomik, sosyal ve siyasal haklar elde etmelerinin
temeldeki engelini oluşturur.
Türkiye'de kadın, yasal durum ve gerçekler bakımından iki değişik
görünüş içerisindedir. Esas itibariyle, haklar ve
görevler bakımından her alanda kadın erkek eşitliği
sözkonusu ise de uygulamada, özellikle şehir ve köy
yaşantısında kadının farklı bir statü içinde
bulunduğunu kabul etmemiz gerekir. Yurttaşlar yasası
alanında mevcut olan bu farklı uygulamalar, ekonomik
ve politik alanda de kendini göstermektedir. Bununla
birlikte, Türk kadınları için yeni haklar elde etmek
değil, ATATÜRK Devriminin sağladığı ileri ve çağdaş
durumun bilincine varılması ve korunması
sözkonusudur. Çünkü, kadına erkekle eşit haklar
verilince kalkınmanın daha hızlı gerçekleşeceğine
inanan Büyük Önder ATATÜRK kadınlarımıza ekonomik,
sosyal ve politik haklar vermiştir. Bu konuda yol
almış aydın kadınlarımıza, hemcinslerinin durumu ile
ilgilenmek, onlara, verilmiş haklarını
kullanmalarını sağlamak ve onları uygulamada da
erkeklere eşit kılmak görevi düşmektedir.
Azgelişmiş ülkelerde kadının eğitilmemesi, tarım
dışı sektörlerde çalışmasına izin verilmemesi; hem
bunların zeki ve yetenekli olanlarının bir beyin
gücü israfı, hem de üretken işgücü israfı biçiminde
karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, aynı zamanda
azgelişmiş ülkelerin geri kalmışlıklarının bir
nedeni olarak görülmektedir.
|