Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

BANKACILIK SİSTEMİ VE BANKALARIN PARA YARATMA SÜRECİ

Bankacılık çoğu zaman, elemanları dekontlar ve çekler arasında kaybolmuş mono­ton ve sıkıcı bir meslek olarak değerlendirilir. Reklamlarda "Bankamız size hizmet vermekten mutluluk duyar." denilse de sıra kredi taleplerinin değerlendirilmesine geldiği zaman bankacılar tıpkı bir cimri gibi davranırlar. Tüm bunlara karşın, ban­kaların ekonomide üstlendikleri fonksiyonlar açısından önemi konusunda az çok bir fikir sahibiyizdir. Bunun nedeni, bankaların çok önemli ve çok şaşırtıcı bir mal olan paranın ticaretini yapmalarıdır. 

Bir ekonomik sistemde bankaların üstlendikleri fonksiyonlar ve buna uygun olarak bankaların faaliyet alanları çok çeşitli olabilir. Bazı bankalar temel olarak iş­letmelere hizmet sunarken tek tek bireylerle çok az ilişkileri olabilir. Bazı banka­lar ise tüketicilerden mevduat toplamak ve onlara kredi vermek amacıyla faaliyet gösterebilirler. Faaliyet alanlarının çok çeşitli olması nedeniyle, banka faaliyetleri hakkında genelleme yapmak zor olmasına karşın, bu konuda temel bazı tespitler yapmak ve bazı ilkeler koymak mümkündür. 

Bankalar, genellikle, halktan topladıkları mevduatı hem şirketlere hem de ki­şilere kredi olarak veren, menkul kıymetlere (özellikle kamu kesimi tarafından çı­karılan tahvillere) yatırım yapan kuruluşlardır. Bankalar bu işlemleri yürütürken hedefleri de elde edilen kârı en yüksek düzeye çıkartmaktır. Bankalar söz konusu kârı otomobil veya çelik gibi bir mal satarak değil, borç verme, yatırım yapma, çekleri ödeme ve kayıt tutma gibi çeşitli hizmetleri sunarak elde etmektedirler. Bankalar bu faaliyetleri sürdürerek mevduat sahiplerine ödediklerinden daha fazla faiz elde etmeye çalışarak kârlı duruma geçerler. Örneğin, bir banka açtığı kre­diler karşılığında yüzde 50 faiz isterken, mevduatlara yüzde 30 faiz ödüyorsa, yüz­de 20'lik bir farkla masraflarını karşılamakta ve bir miktar kâr elde etmektedir. 

Bankalar verdikleri krediler ve yaptıkları yatırımlardan elde edecekleri getiriyi, verdikleri kredinin ve yaptıkları yatırımın güvenli olması ile dengelemek zorundadırlar. Banka, ne kadar yüksek bir faiz oranından kredi verir veya yatırım yaparsa kârı da o kadar yüksek olacaktır. Ancak normalin üzerinde getirişi olan kredi ve yatırımlar daha fazla risk taşırlar, yani bunların geri ödenmemesi olasılığı da yük­sektir. Bankalar mevduat sahiplerinin paralarını ödünç olarak verdikleri için, açtık­ları kredilerden ve yaptıkları yatırımlardan kaynaklanan riski sınırlamak zorundadırlar. Aksi takdirde iflasa sürüklenme olasılığı yüksek olacaktır. Bu nedenle, ban­kaların nasıl çalıştıklarının anlaşılması özel bir önem taşımaktadır. 

Bankacılık sektöründe yönetilmesi gereken risk sadece faiz riski değildir. Bankalar kuru riski, alacak riski, likide riski gibi kârlılığı ters yönde etkileyen diğer risklerin yöetimine de özen göstermek zorundadırlar. Bu nedenle, bankacılık risk yönetme san: utarak da tanımlanabilir. 

Bir Bankanın Bilançosu 

Bir bankanın nasıl çalıştığını anlamanın en iyi yolu bu bankanın bilançosunu ince­lemektir. Bilançonun sol tarafına göre bankanın aktifleri toplamı 25trilyon liradır. Aktifler arasında yer alan en büyük kalem krediler kalemidir ve ban­kanın şirketlere ve kişilere kullandırdığı kredilerden oluşmaktadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, ödünç para verme bankaların temel fonksiyonlarından birisidir. 

Aktifler (trilyon TL)

 

 

Pasifler (trilyon TL)

Nakit

4.8

        Vadesiz Mevduatlar                               9.2

Menkul Kıymetler

4.2

       Vadeli Mevduatlar                                 12.8

Krediler

14.6

        Diğer Pasifler                                         2.0

Diğer Aktifler

1.4

       Net Sermaye                                          1.0

AKTİF TOPLAMI

25.0

      PASİF TOPLAMI                                    25.0

Bilançonun sağ tarafı ise bankanın toplam yükümlülüklerinin 24 trilyon lira, net sermayesinin ise 1 trilyon lira olduğunu göstermektedir. Banka borçlarının büyük bir kısmı mevduat sahiplerine olan borçlan ifade etmektedir. Hatırlarsanız, banka­nın temel fonksiyonlarından bir tanesi de mevduat toplamak idi. 

Bir banka bilançosunun gösterdiği önemli bir gerçeğe dikkatinizi çekmek isteriz. Banka pasiflerinin, yani bankanın borçlarının oldukça büyük bir bö­lümü alacaklının istemesi durumunda hemen ödenmesi gereken türden vade­siz borçlardan meydana gelmektedir. Örneğin, yukarıda verilen bilançoda va­desiz mevduat sahiplerinin tümü birden aynı anda paralarını bankadan çek­mek isteseler, çekilecek miktar toplam banka borçlarının yaklaşık 1/3'nü oluşturmaktadır. Şüphesiz, herkesin aynı anda tüm parasını bankadan çek­mek istemesi olasılığı oldukça düşüktür. Aksine, bir günde bazı mevduat sa­hipleri paralarını bankadan çekerken, bazıları da bankaya para yatırmaktadır. Mevduat sahiplerinin büyük bir kısmı ise mevduatlarına dokunmamaktadır. Bu yüzden banka toplam vadesiz mevduat borcundan çok daha küçük mik­tarda nakit veya nakde kolayca dönüştürülebilen varlıklarla o gün parasını çekmek isteyenlerin talebini karşılayabilmektedir. Örneğin, yukarıda bilanço­su verilen temsili bankanın elinde bulunan nakit (ve nakde kolayca dönüştü­rülebilen merkez bankasında ve diğer bankalarda bulunan vadesiz mevduat­lar) para, bankanın vadesiz mevduat şeklindeki borçlarının ancak yarısını karşılayabilecek düzeydedir. Bankaların kasalarında bulunan nakit ve merkez bankasında ve diğer bankalarda tuttukları vadesiz mevduatların toplamına rezervler adı verilmektedir. 

Bankanın elinde bulunan rezervler, bankanın toplam mevduat borçları ile kar­şılaştırıldığında oldukça düşüktür. Bu size oldukça tehlikeli gelebilir. Bu bankada paranız olsaydı belki de hemen çekip, mevduat şeklindeki borçlarına eşit miktar­da rezerv bulunduran bir başka bankaya yatırmak isterdiniz. Ne yazık ki bunu yap­manız mümkün olmazdı. Zira bütün bankalar mevduat borçlarından çok daha düşük miktarda bir parayı ellerinde rezerv olarak tutarlar. Bu çalışma yöntemi kısmi rezerv bankacılığı olarak adlandırılmaktadır. Daha sonra göreceğimiz gibi, bu davranış son derece mantıklı bir bankacılık uygulamasıdır. 

Kısmi Rezerv Bankacılığı ve Zorunlu Rezervler 

Rezerv bankacılığının önemini kavrayabilmek için iki örnek durumu karşılaştıra­lım. Bunlardan birincisinde banka mevduatlarına eşit miktarda rezerv bulundur­makta, diğerinde ise daha az rezerv tutmaktadır. X ve Y bankası olarak adlandırdı­ğımız bu iki bankanın durumunu karşılaştırabilmek açısından her ikisinin de aynı miktarda mevduata ve sermayeye sahip oldukları kabul edilerek, basitleştirilmiş bi­lançoları Tablo'da verilmektedir. X bankasına ait bilanço incelendiğinde, ban­kanın vereceği krediler ve yapacağı yatırımların tamamıyla banka sahiplerinin koy­duğu paralarla gerçekleştirilebileceği görülmektedir. Nitekim bilançoya göre ban­kanın açtığı krediler ve yaptığı yatırımların toplamı bankanın net sermayesine eşit durumdadır. Buna göre bankanın açtığı kredilerden birisi geri ödenmezse veya ya­pılan yatırımların bir tanesinden para kaybedilirse, ortaya çıkan zararın tamamı banka sahipleri tarafından üstlenilecektir. Bu banka bilançosuna göre, bankaya ya­tırdıkları mevduatın her lirası rezerv olarak tutulduğu için mevduat sahipleri mut­lak anlamda korunmaktadırlar.  

X Bankası Bilançosu (trilyon TL) 

Rezervler  2.0

Krediler  0.5

Vadesiz Mev.        2.0

Net Sermaye         0.5

Y Bankasi Bilançosu (trilyon TL) 

Rezervler  0.4

Krediler     2.1

Vadesiz Mev.      2.0

Net Sermaye       0.5

Şimdi de kısmi rezerv bankacılığı yapan Y bankasının bilançosuna bakalım. Y ban­kasının bilançosuna göre, bankanın verdiği kredilerin ve yaptığı yatırımların büyük bir kısmı bankaya mevduat yatıran müşterilerin paralarıyla gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle bankaya yatırılan mevduat miktarı 2 trilyon lira iken, rezervler sadece 0.4 trilyon liradır. Kalan 1.6 trilyon lira ise, basit örneğimizde banka sadece iki tür aktife (rezervler ve krediler) sahip olduğu için, kredi olarak verilmiştir. Böylece, X bankası riskin tamamını banka sahiplerine yüklerken, Y bankası riskin bir kısmını banka sahipleri üzerinde bırakmış, bir kısmını ise mevduat sahiplerine aktarmıştır. 

Bankacılık tarihi yukarıda ele alman ilk örnekten ikinci örneğe geçişin öyküsü­dür. Tarihteki bankalar, mevduatlara eşit miktarda rezerv tutan kurumlardı ve bu bankalar halkın altınlarının saklandığı yerler durumunda idi. Zaman içerisinde bankalar mutlak rezerv bankacılığından kısmi rezerv bankacılığı uygulamasına doğru kaymışlardır. Bu dönüşümün nasıl gerçekleştiğini görebilmek oldukça ko­laydır. Diyelim ki yukarıda verdiğimiz ilk örnektekine benzer bir bankaya sahipsi­niz. Bir müddet sonra göreceksiniz ki müşteriler size olan güvenleri nedeniyle ya­tırdıkları parayı hemen geri istememektedirler. Er yada geç elinizdeki atıl duran parayı isteyenlere ödünç olarak vererek faiz geliri elde etmenin daha akılcı bir yol olduğunu fark edecek ve bu durumun mevduat sahipleri açısından sakınca doğur­madığını göreceksiniz. Sizin bankanız ve diğer bankalar bunu ortak bir uygulama haline getirdiklerinde ise kısmi rezerv bankacılığına geçilmiş olacaktır.

Bu sistemi birkaç açıdan savunmak mümkündür. İlk olarak, hiçbir mevduat sa­hibi parasını kaybetmemekte veya zarara uğramamaktadır, ikinci olarak, krediler­den elde edilen faiz geliri ile mevduat sahiplerine de bir miktar faiz ödenebilir. Bu yüzden bankaya yatırılan mevduatın tamamını rezerv olarak tutmayıp kredi vermenin mevduat sahiplerinin yararına olduğu savunulabilir. Üçüncü olarak, bankaya yatırılan mevduatın kredi olarak verilmesi ile topluma ve ekonomiye yararlı bir iş yapıldığı da savunulabilir. Zira çoğu durumda şirketler ancak borçlanarak verimli yatırımlar yapabilmektedirler. Mevduat sahiplerinin parasını bu şirketlere ödünç olarak vererek verimli yatırımların gerçekleştirilmesi sağlanabilir. 

Yukarıda sıraladığımız türden gerekçeler toplumun kısmi rezerv bankacılığına geçişe olanak tanımasına neden olmuştur. Buna göre kısmi rezerv bankacılığı, bankaların mevduatlarından daha düşük bir miktarda bir parayı rezerv olarak bu­lundurdukları bankacılık sistemi olarak tanımlanabilir. Bu durumda aklımıza şu so­ru gelmelidir: Bankaların tutacakları rezerv miktarını belirleyen faktör nedir? Ör­neğin, Tablo'da verilen örnek banka toplam mevduat borçlarının yaklaşık yüzde 20'si kadar bir miktarı nakit ve nakde kolayca çevrilebilen aktifler olarak el­de tutmaktadır. Mevduat sahipleri arasında bir panik olmadığı sürece, örnekteki banka rezerv olarak elinde daha az para tutabilir ve bunları da kredi olarak vere­rek daha fazla faiz geliri elde ederek kârını arttırabilir. Bankaların elinde bulunan rezerv miktarını belirleyen en önemli faktör, ülkede bankacılık sistemini düzenle­yen yasalardır. Merkez bankaları ticari bankaları mevduatların belirli bir oranını re­zerv olarak tutmaya mecbur etmiştir. Zorunlu rezerv oranı denilen bu rezerv ora­nı mevduatın türüne göre değişebilmekte ve her ülkede farklı uygulama özellikleri gösterebilmektedir. 

Merkez bankalarının ticari bankaları yasalar gereği bu tür bir zorunlu rezerv uy­gulamasına tabi tutmalarının nedenini bankaların emniyetini sağlamak olarak dü­şünebilirsiniz. Bankacılığın ilk dönemleri için bu düşünceniz doğru olabilir. Ancak günümüz koşullarında bu görüş çok fazla anlamlı değildir. Zira zorunlu rezerv uy­gulamasının amacı zaman içerisinde değişerek, bankaların emniyetini sağlamaktan ziyade ülkedeki para miktarını kontrol etme amacına yönelmiştir.

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri