|
Enflasyon Vergisi
Enflasyon bilindiği gibi, efektif talep ile tanımlanan ve toplam
talebin toplam arzı aşması şeklinde görülen
bir konjonktür halidir. Enflasyon, genel
fiyatlar seviyesinin devamlı ve hızlı
artışını ifade eder. Üretim cephesinden
üretim yetersizliği, tüketim cephesinden
tüketim baskısı karşısında nispi olarak
toplam talep toplam arza nazaran bir
fazlalık göstermekte; bu da cari fiyatlar
yönünden bir artış ile karşılanmaktadır.
Yani bir önceki döneme göre aynı reel değer
daha yüksek fiyatla karşılanmakta veya
alınıp satılır hale gelmektedir. Tedavüle
sokulan para arzı ve para-kredi hacmi esas
itibariyle siyasi otorite tarafından
belirlendiği için, yapısal etkenler ve
ekonomik hayata konulan yanlış teşhisler
sonucu ülke ekonomisinin gerçek ihtiyacı
dikkate alınmadan gerçekleştirilen bir para
ve kredi genişlemesi (ekspansiyonu) ile
enflasyonist eğilim ortaya çıkar.
Enflasyon mahiyeti itibariyle sabit ve dar gelirliler (ücret ve
maaşla geçinenler) aleyhine; kendini enflasyonun
tahribatından koruyabilen, parasal değerlerini en az
enflasyon ölçüsünde artırma imkanı bulan,
spekülasyona yönelen, sığınma mallarına kayan
kişiler ve borçlar alanlar lehine bir sonuç
doğurmaktadır. Bu mekanizmayı işleten devlet de,
ekonominin bozulan dengesi içinde borçlanma,
vergileme ve benzeri yollardan haksız gelirler elde
etme imkanı
bulmaktadır. Pek çok yerde devlet, başka hiçbir
düzenlemeye gerek kalmadan nispi olarak daha çok
gelir elde etmekte; daha düşük reel değer ifade eder
şekilde borç ödemektedir.
Hükümetler alışılmış şeklin dışında vergiye benzer
bir gelir sağladığı için ve bu gelir enflasyon
aracılığıyla elde edildiğinden, ekonomi ve maliye
literatüründe bu gelir kaynağına "enflasyon vergisi"
adı verilmektedir. Hükümet para basarak, satın
aldığı mal ve hizmetlerin bedelini ödeme yolunu
seçebilir Belirli bir gelir seviyesi ve faiz oranı
karşısında halk , elinde belirli bir reel para stoku
bulundurmak istiyorsa, elindeki nominal parayı
enflasyon oranında artırmaya çalışır. Burada
enflasyon vergi oranına, reel para talebi de vergi
tabanına karşılık gelmektedir. Kısa, belirli bir
enflasyon seviyesi, sabit bir para talebi
seviyesinde hükümete para basmak suretiyle gelir
elde etme imkanı vermektedir. Bu yolla halk
paralarını gelirine denk düşecek seviyenin altına '
indirmek zorunda bırakıldığı için, bu olay
"enflasyon vergisi1' olarak ifade
edilmektedir. Gelirin bir bölümü nominal para
stokunu artırmak amacıyla kullanılmak zorunda olduğu
için, halk gelirinden daha az harcamak ve aradaki
farkı devlete aktarmak zorunda bırakılmaktadır.
Enflasyon vergisinin devlete sağladığı gelir,
enflasyonun reel olarak yol açtığı vergi kaybının
dikkate alınmasıyla belirlenir. Enflasyonun vergi
gelirleri üzerindeki olumsuz etkisine "Tanzi Etkisi"
denmektedir.
Enflasyon Vergisinin devlet için reel etkisini
ölçmek için, enflasyonun reel olarak yol açtığı
vergi kaybı yanında; özellikle hızlı gelişen
enflasyon ortamında, enflasyon sonucu devletin
nominal değerlerle arttırıldığı vergi karşısında,
elde ettiği vergi ve benzeri gelirlerle gördüğü
hizmetlerin reel ifadesiyle durumun değerlendirmek
gerekir. Genel olarak, hızlı gelişen enflasyon
sürecinde nominal değerlerle ifade edilen bir vergi
artışı söz konusu olmakla beraber; kamu
hizmetlerinin seviyesi yönünden değerlendirildiğinde
bu süreç içinde vergi gelirlerinin kamu hizmetlerini
karşılama seviyesinde de bir düşme görülmektedir.
Esasen özellikle gelişmekte olan ülkelerde 1970'li
yıllarda müşahede edilen yüksek enflasyon oranları
ve ağır enflasyonist baskı ile kamu borçlanması ve
kamu açıklarının artışı arasında sıkı ilişki ve
korelasyon da bu görüşü doğrulamaktadır.
Buna rağmen günümüzde de devletler hükümranlık
haklarına dayanarak elde ettikleri para basma ve
piyasadaki tedavül hacmini düzenleme işlemlerinin
yürütülmesini Merkez Bankalarına vermişlerdir.
Devlet gelire ihtiyaç duyduğunda Merkez Bankasından
avans alarak veya hazine bonosu karşılığında para
istemekte ve bankada bu parayı bakmaktadır.
|