Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Kamu GİDERLERİ (DEVLET GİDERLERİ) VE SINIFLANDIRILMASI

Kamu giderleri kısaca, "kamu hizmeti için yapılan giderdir" şeklinde tanımlanabilir. Ancak sosyal bilimler alanındaki çeşitli olayların, varlıkların veya kurumların tanımlanmasında en sağlıklı yol, bu gibi olay veya varlıkları karakterize eden özelliklen göstermek; bunları bir sınıflandırma esası içinde ele alıp incelemek ve ortaya koymaktır. 

Kamu gideri kamusal bir olaydır. Kamusal olaylar ise, daha önceki bölümde geniş olarak açıklandığı üzere, sosyal ve ekonomik olayların içinde yer alan. bu nedenle zaman ve yer faktörleri içinde devamlı değişme gösteren olaylar niteliğindedir.

 Toplumların değişme ve gelişme sürecine bağlı olarak değişen ihtiyaç ve hizmetleri, toplumsal hizmetleri görmek üzere teşkilatlanmış olan devletlerin de fonksiyonlarını değiştirmekte; bu değişen fonksiyonlar içinde kamu hizmetlerinin bedeli olarak belirlenen kamusal giderler de önemli bir nicelik ve nitelik değişimine uğramaktadırlar. 

Kamusal giderlerin zaman içindeki bu değişimi, bir taraftan tarihi bir değerlendirme şeklinde iktisadi ve mali düşünceye yansımakta: bir taraftan da bu gibi olaylardan meydana gelen kurum ve kuralların değişimine sebep olmaktadır, örneğin, bir mahalle ve köy büyüklüğü içinde ortaya çıkan toplumsal ihtiyaç ve hizmetler ile bir kasaba, şehir ve büyük şehir yerleşim birimlerinde ortaya çıkan ihtiyaç ve hizmetler arasında mukayese edilemeyecek ölçüde farklılık vardır. Ancak, buradaki farklılık, miktar-aksiyon ilişkisinde gösterildiği üzere, bir mahiyet faklılığıdır. Yani olayın özü değil, olayı meydana getiren nesneler ve unsurlar değiştiği için, olayın gerçek mahiyetini kavrayabilmek üzere olayı meydana getiren unsurları ele alıp incelemek ve tahlil etmek gerekmektedir.

Nitekim klasik-liberal iktisadi düşünce içinde devlete yüklenen fonksiyonlar çok sınırlı ve sadece toplumun temel güvenlik, diplomasi, asayiş ve adalet hizmetlerinden ibaret görüldüğü için, bu kapsamdaki hizmetin bedeli olan "kamu giderleri" de o ölçüde küçük ve bütün üzerindeki etkisi zayıf bir "mali olay" niteliğindedir. Ancak, Keynesyen düşünce sistemi içinde devletin çeşitli amaç ve fonksiyonlar için en geniş ölçüde ekonomik ve sosyal hayata müdahalesine izin ve imkan verildiğinden, bu düşünce sistemi ve ona bağlı görüşlerin hakim olduğu dönemlerde mali olaylar ve dolayısıyla kamu giderleri hem çeşitlenmiş hem de nicelik ve nitelik bakımından önemli bir değişme göstermiştir. 

           İşte bu nedenle bu bölüm içinde kamu giderleri ele alınıp incelenirken, onun zaman ve yer boyutları içinde gösterdiği bu gelişme ve değişmeler de ana hatları ile ortaya konmaya çalışılacaktır.lacaktır. 

I- Kamu Giderlerinin Tanımı ve Sınıflandırılması 

Aşağıdaki alt bölümlerde kamu giderlerinin tanımı, bu olayın zaman içinde dinamik bir şekilde gösterdiği gelişimin tarihi ve kurumsal seyri ile kamu giderlerini meydana getiren unsur ve kurallardaki değişimin tahlili, sosyal olayların dinamik gelişme seyri çerçevesinde ele alınacaktır. Bu tarz bir yaklaşım içinde, önce kamu giderleri konusundaki temel düşünce ve görüşler ortaya konacak; daha sonra da, kamu giderlerini meydana getiren unsurlar sınıflandırma anlayışı içinde ele alınıp değerlendirilecektir. 

A- Kamu Giderlerinin Tanımı 

Daha önce de ifade edildiği gibi kamu giderleri kısaca, kamusal hizmetler için yapılan giderlerdir. Ancak bu tanım kişilere sadece çok genel bir fikir verebilir. Kamu giderlerinin gerçek mahiyetini; onun kamusal faaliyetler veya mali olaylarla sosyal ve milli ekonomi içindeki yerini ve önemini daha iyi anlayıp çeşitli amaçlar yönünden değerlendirebilmek için, daha geniş ve tahlili açıklamalara ihtiyaç vardır. Bu nedenle kamu giderleri konusunda, zaman içindeki gelişimler de dikkate alınarak verilen tanımlar göz önünde bulundurulmuş ve yapılan tanımların yetersiz yönleri belirtilmeye çalışılmıştır. 

1- Hukuki ve Ekonomik Tanım 

Kamu ekonomisi ile ilgili ön bilgiler verilirken de değinildiği gibi. devletin tanım ve fonksiyonlarındaki değişmeye bağlı olarak maliye ilminde "Hukuki" yaklaşım terk edilerek "Ekonomik" yaklaşım benimsenir olmuştur. Aynı gelişmeyi kamu giderleri anlayışında da görmek mümkündür. 

Devlete esas olarak hukuki bir nitelik veren ve ona ekonomik ve sosyal görev yüklemeyen bir anlayışta, devlet hizmetleri de daha çok iç ve dış güvenlik, savunma, sağlık ve adalet hizmetleri gibi geleneksel görevlerden ibaret sayılmaktadır. Ekonomiye doğrudan ve dolaylı bir müdahaleyi amaçlamayan bu hizmetler dizisinde devlet giderleri için verilecek tanım da hukuki bir nitelik taşıyacaktır. Bu görüşte, bir giderin kamusal gider niteliği kazanması, harcamayı yapanın hukuki niteliğine bağlı bulunmaktadır. Böylece eğer gider, bir kamu kurumu tarafından yapılıyorsa, giderin amacı ne olursa olsun, bu kamusal gider olarak değerlendirilecektir. Tabii, aslında Devleti, "zorunlu bir kötü" olarak kabul eden ve iyi bir maliye bakanını, "Devlet hazinesi yanına konulmuş bir çoban köpeği’ne benzeten görüşte, devletin ekonomik ve sosyal amaçla gider yapması da düşünülemez.

1920'lerde bile G. Jeze, kamu giderlerinde şu üç temel unsura değinmektedir: 

- Bir paranın harcanması

- Harcanan paranın idari mamelek hesabından yapılması,

- Harcamanın bir kamusal ihtiyacın tatmini için olması.

 Görüldüğü gibi klasik maliye ekolünde kamu giderleri anlayışı ekonomik doktrinler açısından liberal devlet anlayışına dayanmaktadır. Gerçekten 19. yüzyılda devlet ve diğer kamu tüzel kişileri tarafından yerine getirilen güvenlik, adalet, savunma gibi hizmetler, liberal doktrin anlayışına uygun düşüyordu. 

Ancak, Devlet anlayışı ve Devletin fonksiyonlarındaki gelişmelerle 1914 ve 1939 Dünya savaşlarının ortaya çıkardığı birtakım zorluklar ve gerçekler liberal devlet anlayışının temelden değişmesine ve terk edilmesine sebep olmuştur. Devletin değişen fonksiyonları karşısında, artık sadece onun tüzel kişiliğini dikkate almak yeterli değildir. Yeni anlayış içinde devletin sosyolojik tahlilini de yapmak gerekir. Ekonomik ve sosyal olayların ulaştığı yeni boyutlar karşısında devlet, gözle görülür bir şekilde, idare edenler- idare edilenler ayırımında birinci grubu teşkil eden bir birlik niteliğine kavuşmuştur Devletin böylece açık bir şekilde idare edenler (kamu otoriteleri) kesitini oluşturması; bu otoriteye idare edilenler karşısında ciddi bir şekilde emretmek egemen olmak ve görev yüklemek hakkını ve yetkisini vermiştir. Bu anlayışa göre, kamu otoritelerinin, eskisinden farklı olarak piyasa ekonomisinden mal ve hizmet satın almak; piyasa ekonomisi kurallarına göre üretime katılmak, ekonomiye doğrudan veya dolaylı müdahalede bulunmak gibi rolleri de belirmiş olmaktadır.

Devlet konusundaki bu yeni anlayış karşısında kamusal giderler sosyo - ekonomik açıdan şöyle tanımlanabilir: Kamu giderleri, kamu tüzel kişilerinin siyasi otoritelerini ve genel egemenlik haklarını kullanarak yaptıkları harcamalardır. Bu tanıma göre, devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin gerçek kişiler yada özel kuruluşlardaki koşullara benzer şekilde-yani piyasa kuralları içinde ve bir sözleşmeye bağlı olarak-yaptıkları harcamalar, kamu giderleri sayılmayacaktır. Böylece, meselâ Türkiye'deki I.D.T.'lerin harcamaları kamusal gider sayılamayacak; buna karşılık, devletin kendilerine mali alanda sorumluluk yükleme yetkisi verdiği S. S. K., Ticaret Odaları vb. kuruluşların giderleri kamu giderleri olarak mütalaa edilecektir.  

Bu tanımın da eksik ve yetersiz olduğu açıktır. Esasen XX. Yüzyıl devletinin ekonomik ve sosyal hayata daha yakından karışmasının sebebi, serbest rekabet işleyişi içinde ekonominin kendiliğinden dengeye gelişinin günümüzde artık istenilen ölçüde ve doğrultuda gerçekleşmemesidir. İşte devlet, ortaya çıkan bu yeni durumda artık bu gidişe seyirci kalmamakta ve emredici otorite yetkisini kullanarak ekonomik dengeyi sağlamaya ve ekonomiyi istenilen seviyeye yükseltmeye çalışmaktadır. Buna, gelişmekte olan ekonomilerde ekonomik kalkınma görev ve zorunluluğunu da katmak gerekir. Özellikle karma ekonomi modelinde ve devletin ancak yol gösterici, öncü ve teşvik edici fonksiyonlar yüklenebildiği parlamenter demokrasilerde, kamu giderleri bu amaç için kullanılacak en etkili araçlardan biridir. 

2- Klasik ve Modern Ekonomi Teorisinde Kamu Giderleri 

Klasik ekonomi ve maliye görüşünde, liberal doktrine bağlı kalınarak devlete mümkün olduğu kadar az görev yüklenilmekte; mümkün olduğu kadar az gider sloganına sadık kalmaktadır. Ancak, bu görüşte de devlet harcamalarına öncelik verilmesi genellikle kabul edilmiştir. Devlet denilen hukuki ve siyasi varlığın yerine getirmekle sorumlu olduğu görevler için bir takım kamusal giderlerin yapılması mecburiyeti vardır. Klasik ekolde devlet harcamalarına öncelik verilmesi ile, devletin 'zorunlu bir fena" olarak mütalaa edilmesi paradoksal bir görünüm taşımaktadır. Gerçekten, bir bakıma, klasik yazarlar da kamu giderlerine önem vermişler ve onu maliye ilminin başlangıç noktası olarak kabul etmişlerdir. Ancak G. Jeze, A. Wagner ve F. Nitti dışındaki klasikler kamu giderlerini bilhassa ekonomik ve sosyal bir vaka olara düşünmüşler; devletin yapmak zorunda olduğu işler için bir finansman kaynağı gibi görmüşlerdir. Bu durumun izahı şöyle yapılabilir:

1930'lara kadar Devletin geleneksel fonksiyonlarını yerine getirmekle yetindiği ve ekonomik ve sosyal hayata fiilen müdahale mecburiyeti duymadığı gerçeğinden hareketle, bu dönemde kamu giderlerinin hacim, tür ve bileşiminin de ihmal edilebilir olduğu sonucuna varılabilir.

Yine kamu hizmetlerinin daha dar çerçevede tutulduğu, kamu giderlerinin oldukça az bulunduğu bir dönemde, kamuoyu da daha çok kamu gelirleri ile, yani ödediği vergi ile ilgilenmekte; harcamayı ise devlete ait bir olay gibi düşünmektedir. Ayrıca, gelirlerin ortaya çıkardığı teknik problemler de giderlerden daha ağırdır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri