Kamu Giderlerinin Ekonomik Etkileri
Kamu giderlerini ikinci bir ayırım içinde, yapılan giderlerin
ağırlıklı veya öncelikli etkilerine göre "ekonomik
etkiler" ve "sosyal etkiler" biçiminde ikinci bir
sınıflandırmaya göre ele almak uygun görülmüştür.
Bilindiği üzere ekonomik faaliyetlerin
gerçekleştirilmesinde bir üretim-tüketim, arz-talep
veya alım-satım ilişkisi ortaya çıkmaktadır. Bu
ilişkiler mali yönden gelir-gider ilişkisini meydana
getirmekte ve buna da kamu maliyesi yönünden "mali
olay" denmektedir, işte kamu gideri de bu ilişkinin
veya mali olayın bir yönüdür. Aşağıda kamu
maliyesinin bir yönünü ifade eden ve kamu
faaliyetinde öncelik taşıyan kamu giderlerinin
ekonomik faaliyetlerin değişik biçimleri üzerindeki
etkileri ana hatları ile ele alınıp çalışılacaktır.
1- Kamu Giderlerinin Üretim Üzerindeki Etkileri
Ekonomik faaliyetler üretim ve tüketim faaliyetlerinden meydana
gelmektedir. Üretim faaliyetleri ise, üretim
faktörlerinin kullanımı ile insanların ihtiyacını
karşılayacak mal ve hizmetlerin veya tatmin
vasıtalarının meydana getirilmesi faaliyetleridir.
Yani ekonomik açıdan üretim, tüketim için mal ve
hizmet hazırlamak ve bunları tüketicilere sunma
faaliyetidir. Böylece bir süreç olarak
üretim-tüketim süreci ortaya çıkmakta ve bireysel
alanda üreticilerin karşılaştığı yer olarak "Pazar"
veya "piyasa" doğmaktadır. Üretici ve tüketicilerin
piyasada karşılaşmaları ile bir mali olay şeklinde
ilgili malın "fiyat'ı belirlenmekte ve belirlenen bu
fiyat üzerinden alım-satım gerçekleşmektedir. Bu
alım-satım parasal yönden ifadesi de gelir-gîder
şeklinde kendini göstermektedir. Bu ilişkideki gider
bir kamusal malın bedeli ise buna kamu gideri
denilmektedir. Şu halde, niteliği belirlenen bu kamu
giderlerinin üretim üzerindeki etkileri ele
alınırken, üretimi meydana getiren üretim faktörleri
üzerinde durmak gerekecektir.
a- Kamu Giderlerinin Emek Üzerindeki Etkileri
Emek, mal ve hizmet üretiminde en önemli bir faktördür. Zira, bir
üretim faktörü olarak emek, diğer faktörlerden
farklı olarak canlı bir kişiyi, yani insanı temsil
etmektedir. Esasen ekonomik faaliyet de insan için
yapılmaktadır. Mevcut sınırlı kaynakları en uygun
biçimde kullanarak insan ihtiyaçlarını karşılamak
söz konusu olduğuna göre. bu imkanı veren üretim
içinde bir üretim faktörü olarak emek veya insan
gücü, bu niteliği ile hem ekonomik hem de sosyal ve
manevi bir unsur durumundadır Esasen istihdam üretim
faktörlerinin üretimde kullanımını ifade eden bir
kavram olarak algılanmaktadır. Şu halde emeğin
üretimdeki rolü, onun üretimi meydana getirmedeki
mekanik rolünden çok; onun ihtiyaçlarını karşılaması
için iş bulması ve çalışması şeklinde beliren
rolüdür.
Üretim faktörü olarak emeğin üretimde kullanılması veya istihdamı,
emek piyasasını gerektirir. Emek piyasasında emeğin
arzı ve talebi karşılaşmaktadır. Dolayısıyla kamu
giderlerinin emek üzerindeki etkileri dendiğinde,
Karşımıza emeğin istihdamı ve emeğin arzı ve talebi
üzerindeki etkileri çıkmaktadır. Kamu giderlerinin
kamusallık özelliği dikkate alındığında, kamu karar
alma birimleri veya siyasi otorite için kamu
giderlerini emeğin istihdamı ve emek arz ve talebini
dengelemek ve belirli seviyeye çıkarmak gibi amaçlar
için kullanması söz konusudur. İşte burada da, daha
önce ele aldığımız ayırım içinde gördüğümüz reel
giderlerle transfer giderlerinin durumu önem
kazanmaktadır. Devlet, ekonomik ve sosyal politika
hedeflerine göre emeğin istihdamı ve
değerlendirilmesi yönünden elindeki reel transfer
harcamalarını doğrudan ve dolaylı olarak kullanma
imkanına sahiptir.
b- Kamu Giderlerinin Sermaye Üzerindeki Etkileri
Üretim faktörlerinden bir diğeri de "sermaye faktörü" dür. Sermaye
ekonomik bir kavram olarak yatırım fonu demektir.
Yatırım fonu ise sermaye birikimini veya tasarrufu
gerektirmektedir. Böylece karşımıza bir yönüyle
sermaye arz ve talebinden oluşan bir piyasa; bir
yönüyle de bunların yatırıma ve üretime kanalize
olmasıyla ortaya çıkan bir teşebbüs veya işletmeci
kavramları çıkmaktadır. Görüldüğü gibi sermaye
faktörü, yatırım, tasarruf, sermaye piyasası,
müteşebbis gibi olay ve nesnelerle ilgili olarak
değerlendirilmesi gereken bir faktör durumundadır.
Üretimle ilgili olarak sermaye faktörü de emek faktörü gibi, faiz.
verimlilik, kâr, teknoloji ve talep gibi kriterlere
bağlı olarak alınıp satılan yada arz ve talebe konu
edilen bir faktördür. Üretim etkeni ve iktisadi bir
kavram olarak sermaye değişik biçimlerde kendini
göstermektedir. Meselâ: ikili ayırıma
göre sermaye "ayni-nakdi"; "maddi-gayri maddi",
"yatırım-işletme'* sermayesi şeklinde ele
alınabilmektedir. Esasen üretime katılan ve bir
teşebbüste kullanılan hemen her şey sermaye
olabilmektedir. Nitekim üretime insan gücü ve
müteşebbis rolü ile giren insan bu yönüyle de üretim
faaliyetinde sermaye rolü görebilmektedir. Kişinin
üretime sermaye olarak katılması halinde karşımıza
"beşeri sermaye" çıkmış olmaktadır.
Üretimdeki nakdi veya parasal sermaye de çok değişik biçimlerde
veya görevlerde kendini gösterebilmektedir. Örneğin,
üretimin meydana gelmesinde en önemli etken olan
nakdi sermayenin oluşumunda para-kredi ve sermaye
piyasaları önemli rol oynamaktadır. Öte yandan bu
tarz bir sermaye oluşumu veya birikimi ekonomik bir
kavram olarak "tasarrufu ifade etmektedir. Tasarruf
veya sermaye birikimi de ekonomik açıdan "yatırım
fonu" anlamına gelmektedir
2- Kamu Giderlerinin Tüketim Üzerindeki Etkileri
Kamu giderlerinin tüketim üzerindeki etkilerini göstermek üzere
konu değişik yönlerden eie alınabilir. Her şeyden
önce devletin reel ve transfer harcaması şeklinde
yaptığı giderler, gidere muhatap olan kişiler için
bir gelir ifade etmektedir. Milli gelir bakımından
değerlendirdiğimizde bu. üretim faktörlerine üretime
katılmaları veya istihdam edilmeleri ölçüsünde
ödenen bir bedeldir. Ekonomi dilinde buna faktör
gelirleri diyoruz. Faktör gelirleri bilindiği gibi,
emek için ücret, sermaye için faiz, teşebbüs için
kâr ve doğal kaynaklar için rant olarak ifade
edilmektedir. Şu halde devletin topluma sunduğu
hizmetin bedeli olarak yaptığı ödemeler, ödemenin
veya harcamanın türüne, miktarına ve amacına göre bu
faktör gelirlerini etkilemektedir. Kamu giderlerinin
bu tür etkisi, bir yönüyle, ekonomik ve sosyal
boyutları büyük önem arz eden, gelirin faktörel
dağılımı üzerindeki bir etkidir. Ayrıca, gelir
dağılım» fonksiyonel, sektörel, bölgesel, mesleki ve
gelir grupları gibi kriterlere göre de
değerlendirilebilir. Kamu gideri kendisine has
kuralları ve amaçlan içinde devletin veya siyasi
otoritenin iradesiyle gerçekleştiği için. belirtilen
gelir grup veya sahipleri üzerinde önemli bir
yeniden dağıtıcı etki meydana getirmektedir.
Kamu giderlerinin bir önemli etkisi de bu giderlerin finansman
şekline bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bilindiği
gibi kamu giderleri kamu gelirleri ile
karşılanmaktadır. Buna kamusal finansman diyoruz.
Kamusal finansman kaynakları arasında en önemli yeri
vergiler tutmaktadır. Vergi ve benzeri kamu
finansman araçlarının en önemli özelliği ise,
giderleri karşılamada kişisel anlamda bir mal ve
hizmet ilişkisi kurulmayıp, toplum için yapılan
hizmetlerin (yani toplumsal hizmetlerin) bedelini
bir bütün olarak toplumdan karşılamasıdır. Esasen bu
nedenle kamu maliyesinde "vergiye kamusal fiyat adı
verilmektedir. Yani vergi, bir hizmet bedeli
değildir. Toplumsal hizmetlerin bir bedelidir ve
sosyal adalet prensipleri içinde kişilerin ödeme
güçlerine göre hukuki cebir altında toplumu teşkil
eden kişilerden alınır. Bu özelliği ile vergi çok
önemli bir yeniden dağıtım aracıdır. Dolayısıyla
kamu gideri-kamu geliri ilişkisi içinde yapılan
giderin bir yapılışı bir de finansmanı sırasında
ortaya çıkan etkisi söz konusu olmaktadır.
Kamu giderlerinin etki derecesini ve boyutlarını belirleyen bir
etken de "çarpan" ve "hızlandıran" katsayılarının
çeşitli ekonomik değişkenler üzerinde etki
göstermesidir. Çarpan ve hızlandıran katsayıları,
milli gelir oluşumunda rol alan ekonomik
değişkenlerde meydana gelen bir değişmenin milli
geliri ne ölçüde değiştireceğini belirlemektedir.
3- Kamu Giderlerinin İstihdam Üzerindeki Etkileri
Ekonomik bir kavram olarak istihdam, üretim faktörlerinin üretime
tahsis edilmeleri veya üretimde kullanılmaları
demektir. Klasik-liberal iktisadi düşüncenin
benimsediği temel bazı varsayım ve kuralların
geçerliğini yitirmesi ile ortaya çıkan ekonomik
anlayış içinde istihdamın ayrı bir yeri ve
önemi vardır. Modern ekonomi teorisindeki
üretim-tüketim ve arz-talep ilişkileri ve bu
ilişkiler arasındaki denge, klasik düşüncede
öngörülen anlayışından farklıdır. Keynesyen analize
göre ekonomi sürekli olarak dengeden uzaklaştırıcı
etkenlerin baskısı altındadır. Bu etkenlere bağlı
olarak ekonomide konjonktürel dalgalanmalar söz
konusu olmaktadır. Ekonomide konjonktürel
dalgalanmaları istihdam seviyesi belirlemektedir.
Ekonomide istihdamla izah edilen üç denge durumu
mevcuttur. Bunlar, 'aşın istihdam", "eksik istihdam"
ve "tam istihdam" denge halleridir. Bu üç dengeden
sadece tam istihdam denge durumu gerçek ve kararlı
dengeyi ifade eder. Diğerleri dengeden sapmayı
gösterir ve ekonominin istikrarsızlığını ifade eder.
Bunlardan aşırı istihdam seyrinde ortaya çıkan
istikrarsızlık haline ise "enflasyon" durumu
denmektedir.
işte bu konjonktürel dalgalanmalar karşısında
devlete yüklenen ekonomiyi istikrara kavuşturma ve
bunu devam ettirme görevi, anlaşılacağı gibi, kamu
mali araçları ile konjonktürel dalgalanmalar
ilişkisini ortaya çıkarmaktadır, özellikle
1930'lardan sonra müdahaleci devlet anlayışı içinde
kamu kesiminin milli ekonomi ve özel sektör
üzerindeki nispi önem ve etkinliğini artması ile,
kamu ekonomisi değişkenleri ve bu arada kamu
giderleri konjonktürel dalgalanmaları giderici ve
istikran sağlayıcı önemli bir araç haline gelmiştir.
Kamu giderleri bir yandan konjonktürü belirleyen bir
kavram olarak genel istihdam bakımından önem arz
ederken; bir yandan da devletin sosyal politikası
açısından gündeme gelen emeğin istihdamı yönünden
önem kazanmaktadır. Gerçekten özellikle yatırım
harcamaları, cari harcamaların özel bir türü olan
sağlık harcamaları ile ekonomik ve mali transferler
gibi kamu giderleri emeğin istihdamı ve eşitsizliğin
önlenmesi konusunda son derece etkili bir araç
olarak kullanılabilmektedir.
4- Kamu Giderlerinin Büyüme ve Kalkınma Üzerindeki
Etkisi
İstikrar içinde yeterli bir kalkınma ve büyüme
hedefine ulaşmak çağdaş refah devletinin önde gelen
fonksiyonlarındandır. Bilindiği gibi kalkınma ve
büyüme birbirinden farklı özellikte iki ayrı
kavramdır. Ekonomik kalkınma "büyüme*'yi de içine
alan ve bir ülkenin topyekün yapısal özelliklerinde
iyileşme yönünde değişmeyi ifade eden bir kavram
iken; büyüme, ekonomik büyüklüklerde bir yıldan
diğer yıla reel anlamda ortaya çıkan artışı ifade
eden bir kavram olmaktadır. Böylece bir ülke veya
ekonomide her büyüme bir kalkınma demek değildir.
Ancak, kalkınma sırasında belirli bir büyüme hızı da
gerçekleşmiş olmaktadır. Burada amaç, mümkün olduğu
kadar yüksek orandaki bir büyüme hızı sağlayarak
kalkınmayı gerçekleştirmektedir.
Belirtilen bu amaçlar içinde kamu giderleri devletin
elinde kullanıldığı öncelikli bir mali araç
durumundadır. Kalkınma ve büyüme hızını arzu edilen
seviyeye çıkarmak için, kamu giderlerinin özel ve
kamusal tasarruf ve yatırımları mümkün olduğu ölçüde
artırması gerekmektedir.
|