Kamu İktisadi Teşebbüsleri
KİT Kavramı ve Kapsamı
''Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT)" kavramı ülkeden ülkeye değişmekle
birlikte, genel olarak kamu kaynaklarını kullanmak
suretiyle ekonomik alanda faaliyet gösteren "Devlet
Kuruluşlarını ifade etmektedir. Bu kavram tarihi
süreç içinde önemli değişiklik ve çeşitlilik
göstermiştir.
Avrupa'da KİT'ler üzerine en yetkili örgüt olan Avrupa KİT Merkezi
(CEEP) KİTi: mal ve hizmet üretmek üzere kurulmuş
olan. mali imkanlarının yarıdan fazlası merkezi veya
mahalli kamu idareleri tarafından sağlanan veya
işletme sonuçlarından bu idarelerin sorumlu
bulunduğu ve bunlar tarafından denetlenen girişimler
olarak tanımlanmaktadır
Türkiye'de KİT'lerle ilk genel yasal düzenleme 1938 yılında
17.061038 tarih ve 3460 sayılı, "Sermayesinin Tamamı
Devlet Tarafından Verilmek Suretiyle Kurulan
İktisadi Teşekküllerin Teşkilatıyla İdare ve
Murakabeleri Hakkındaki Kanunla yapılmıştır 3460
sayılı Kanunda; sermayesinin tamamı devlete ait olan
ve kendi kanunlarında bu kanuna tabi oldukları
belirtilen, tüzel kişiliği haiz. idari ve mali
yönden özerk ve sorumluluğu sermayeleri ile sınırlı
kuruluşlar "İktisadi Devlet Teşekkülü" olarak
tanımlanmıştır. Ayrıca, sermayelerinin en az yarısı
bu kanuna tabi teşekküllere ait bulunan şirketlerin
de bilançolarının düzenlenmesi ve denetlenmesi
yönünden bu kanun hükümlerine tabi olacağı
belirtilmiştir.
"Kamu İktisadi Teşebbüsleri" ifadesi mevzuatımıza ilk olarak 1962
Anayasası ile girmiştir 1961 Anayasası'nın 127.
maddesinde "Kamu iktisadi teşebbüslerinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nce denetlenmesi kanunla
düzenlenir" hükmü yer almışsa da "Kamu İktisadi
Teşebbüsü" kavramının tanımı yapılmamıştır.
KİT'lerle ile ilgili ikinci genel düzenleme 1964 yılında 440 sayılı
Kanunla yapılmıştır. 1982 Anayasası'nın 165. maddesi
de "Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Denetimi" başlığı
altında, sermayesinin yarısından fazlası doğrudan
doğruya veya dolaylı olarak devlete ait olan kamu
kuruluş ve ortaklıkları..." şeklinde bir ifadeye yer
verilmiştir. 1980'li yıllarda KİT'lerle ilgili yasal
düzenlemeler daha ziyade KHK'lerle yapılmıştır.
233 sayılı KHK'da KİT'ler iktisadi devlet
teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşları olarak
ikili bir ayırıma tabi tutulmuş ve;
"Kamu iktisadi teşebbüsü {KİT)-"Teşebbüs", iktisadi
devlet teşekkülü(İDT) ile kamu iktisadi kuruluşu(KlK)'nun
ortak adıdır.
- İktisadi Devlet Teşekkülü(IDT)- Teşekkül",
sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda
ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere
kurulan kamu iktisadi teşebbüsüdür.
- Kamu iktisadi kuruluşu(KİK)- Kuruluş",
sermayesinin tamamı devlete ait olan ve tekel
niteliğindeki mallar ile temel mal ve hizmet üretmek
ve pazarlamak üzere kurulan, kamu hizmeti niteliği
ağır basan kamu iktisadi teşebbüsüdür" şeklinde
tanımlanmıştır.
KİK tanımı, 1995 yılında 4046 sayılı Kanunda yer
alan bir değişiklikle (KİK) "Kuruluş"; sermayesinin
tamamı devlete ait olup tekel niteliğindeki mal ve
hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve
pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu kamu hizmet
dolayısıyla, ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz
sayılan kamu iktisadı teşebbüsüdür" şeklinde
değiştirilmiştir.
öte yandan yine 233 sayılı KHK'de:
Sermayesinin tamamı bir iktisadi devlet teşekkülüne
veya kamu iktisadi kuruluşuna ait olup, ona bağlı
işletme veya işletmeler topluluğu", "müessese";
- "Sermayesinin yüzde ellisinden fazlası iktisadi
devlet teşekkülüne veya kamu iktisadi kuruluşuna ait
olan işletme veya işletmeler topluluğundan oluşan
anonim şirketler", "bağlı ortaklık" olarak
tanımlanmıştır.
440 sayılı Kanunda, sermayesinin yarısından fazlası
tek başına veya birlikte devlete ve kamu iktisadi
teşebbüslerine ait olan kuruluşlar kamu iktisadi
teşebbüsleri olarak tanımlanmak suretiyle gerek
doğrudan ve gerekse olarak sermayesinin yarısından
fazlası kamuya ait olan kurumların kamu iktisadi
teşebbüsleri ile ilgili mevzuata tabi olması
sağlanmış iken, 233 sayılı KHK'dakı tanımla kamu
iktisadi teşebbüslerinin kapsamı daraltılmış; 4046
sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile de KİK'leri
tanımlayıcı unsur olarak, faaliyetlerinde kamu
yararının gözetilmesi ve ürettikleri mal ve
hizmetlerin imtiyaz sayılması esası getirilmiş
bulunmaktadır.
4046 sayılı Kanunla yapılan değişikliğe paralel
olarak, 233 sayılı KHK'nin ekindeki KlK'ler yeniden
tespit edilmiş ve TCDD, DHMİ, TEKEL, Posta
İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve T.
Telekominikasyon A.Ş. KİK
statüsünde bırakılırken; daha önce KİK
statüsünde olan THY, ÇAYKUR ve TİGEM'e İDT statüsü
kazandırılmıştır.
440 sayılı Kanun kapsamında olan, sermayesinin yarısından fazlası
birden çok KİT'e veya bağlı ortaklıklara ait olan
bazı şirketler,233 sayılı KHK ite KİT tanımında
yapılan daraltma sonucu faaliyetlerini "iştirak"
statüsünde ve KİT mevzuatı dışında sürdürmek
durumunda kalmıştır.
198* yılında çıkarılan, 3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile
Fonların TBMM'ce Denetlenmesinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'da ise, "Ödenmiş sermayesinin
yarısından fazlası kamu tüzel kişilerince sağlanmış
olan kurunlar ile bu kurumların ödenmiş sermayesinin
yarısından fazlasını sağlamış oldukları diğer
kurumlar ve yukarıda sayılanlardan olmamakla
beraber, kendilerine bazı kamu yetki ve görevleri
verilmiş olup galip vasıfları bu kamu hizmetlerini
yürütmek olan ve kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarımdan olmayan, özel kanunları tabi
kurumlar ile İller Bankası bu kanunla konulan
denetime tabidir" hükmüne yer verilerek kamu
iktisadi teşebbüsleri, TBMM'nin denetimi yönünden
ayrıca tanımlanmış, mahalli idarelerin sermayesinin
yansından fazlasını sağladıkları kurumlar ve T.C.
Merkez Barkası KİT kapsamı dışında bırakılmıştır.
KİT’lerin Kuruluş Nedenleri
Devletlerin mal ve hizmet üretimi ile ticari faaliyette bulunması
genel olarak ekonomik nedenlere dayanmakla beraber,
bazen ideolojik, sosyal v.b. nedenlerle de
olabilmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde
ekonomik nedenlerle kurulan KİT'lerin kuruluş
amaçlarını;
- Ekonomik kalkınmayı sağlamak,
- Tekelleri devlet eliyle işletmek,
- Özel sektörün başaramayacağı veya giremediği
işleri yapmak,
- Ekonomiye yön vermek.
- Özel sektöre öncülük etmek,
- Gelir dağılımın düzenlemek şeklinde özetlemek
mümkündür.
Ülkemiz açısından bakıldığında, 17
Şubat - 4 Mart 1923 tarihleri arasında toplanan
İzmir İktisat Kongresi'nde; kalkınmanın
sağlanmasında özel teşebbüsün İtici güç olması ve
devletin özel girişimciliği desteklemesi ve teşvik
etmesi fikri ağırlıklı görüş olarak benimsenmiş
olmasına rağmen, özel teşebbüsün yeterli sermaye
birikimine sahip olmaması; alt yapı sorunları,
yetişmiş insan gücü yetersizliği ile Dünyayı
derinden etkileyen 1929 genel ekonomik krizinin
sınırlı da olsa ülkemizi de etkilemesi gibi
nedenlerle, uygulanan ekonomik politikalardan
beklenen olumlu sonuçlar alınmamış; bu durum, yeni
bir ekonomik modelin uygulanmasını zorunlu kılmıştır
Bu yeni modelin esasını, devletin planlama ve
kuracağı iktisadı teşebbüsler aracılığı ile
ekonomide daha aktif rol oynaması şeklinde özetlemek
mümkündür.
Türkiye'de KİT'lerin kuruluş nedenleri ortaya konulurken, uzun
süren bir savaşın sonucunda yeni kurulan Devlet'in
iç ve dış güvenlik sorunları ve ayrıca savaşın
getirdiği olumsuzlukların bir an önce giderilme
zorunluluğu dikkate alınmalıdır.Bu husus,
Sümerbank'ın kuruluşuna ilişkin 3.6.1933 tarih ve
2262 sayılı Kanunun gerekçesinde yer alan "Milli
ihtiyaç ve menfaatlerimizin mübrem kıldığı sanayi
şubelerinin bir an önce tahakkuk ettirilmesi ve
iktisadi İslahat ve emniyetimizle memleketimizin
umumi muvazenesini koruyacak olan bu sanayileşme
hareketine hız verilmesi için bütün milli kuvvet ve
menba unsurlarından en çok istifade etmek lazım
geldiği..." şeklindeki ifadelerde açık biçimde
görülmektedir.
|