|
KAMU YÖNETİMİ VE ÖZEL YÖNETİM
Yönetim, genel ve beşerî bir faaliyettir; bütün
sosyal durumlarda söz konusu olmaktadır. Kamu
yönetimi ve özel yönetim, genel bir kavram olan
yönetimin alt dallarını oluştururlar. Kamu yönetimi
kavramı, yönetimin kamu kurumlarıyla ilgili dalını;
özel yönetim ise, kamu kurumlan dışındaki özel
işletmelerde uygulanan yönünü anlatmak için
kullanılır. Yönetimin bu alanı ile "İşletme Yönetimi
= Business Administration ya da Management"
ilgilenmektedir. Kamu yönetimi ve özel yönetim,
yönetimin birer alt dalları olmaları sebebiyle, bazı
ortak özellikleri bulunmakla birlikte, değişik
amaçları, yöntemleri ve statüleri nedeniyle de bir
takım farklılıklara sahiptirler.
Benzerlikler
Yönetimle ilgili örgüt teorilerinin büyük bir kısmı,
özel sektör kuruluşlarında yapılan araştırmalara
dayanmaktadır. Kamu yönetimi, bu araştırmalardan
büyük ölçüde yararlanmaktadır. Mühendis, doktor ve
iktisatçı gibi uzmanlar, ister özel kesimde isterse
kamuda çalışsınlar, işlerini yürütürken aynı
bilgileri, usulleri ve teknikleri kullanırlar. Her
iki kesimde de, kurallar sistemi, örgüt, personel,
malî kaynak ve dış çevre gibi ortak Öğeler ve
sorunlar bulunmaktadır. Esas itibariyle bütün
yönetimler, insan kaynakları, malî yönetim, örgülün
yapı ve işleyişini idare etme; siyasa, program ve
yöntem geliştirme gibi dört temel işlev yürütürler,
Dünya'daki genel değişmelere uygun olarak kamu
yönetimi ve özel yönetim arasında önemli bir
yakınlaşma ve işbirliği görülmekledir. Çalışma
yöntemleri bakımından iki kesimin giderek birbirine
benzemekte olduğu söylenebilir. İki yönetim arasında
işbirliğinin arttığını gösteren en önemli olay, kamu
yönetiminin çoğu proje ve faaliyetlerini ihale ya
da başka yöntemlerle özel sektöre yaptırması,
Özelleştirme ve bazı işletmelerini kiraya vermesi;
toplam kalite yönetimi, stratejik yönetim,
performans yönetimi, insan kaynakları yönetimi gibi
kavram ve anlayışların kamuda da benimsenmesidir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, işletme yönetim ve
tekniklerinin kamuda da uygulanabileceğine ilişkin
teori ve uygulamalar son zamanlarda öne çıkmıştır.
Yeni kamu yönetimi anlayışı, kamu sektöründe
idareden (administration) işletmecilik (management)
anlayışına geçişi simgelemektedir. Kamuda öteden
beri uygulanan geleneksel yönetim anlayışı yerine,
özel sektör yönetiminden esinlenerek geliştirilen
yeni kamu yönetimi anlayışı egemen olmaya
başlamıştır.
Farklılıklar
Bu benzerliklere rağmen, kamu yönetimi ve özel
yönetim arasında, yapı ve işleyişten kaynaklanan
temel bazı farklılıklar bulunmaktadır. Bu
farklılıklar, nitelik bakımından ve dönemler
itibarıyla bazı değişikliklere uğrasa da, azalma
eğilimi göstermekle birlikte bir ölçüde devam
edeceğe benzemektedir. Bu farklılıkları ve yeni
eğilimleri şu başlıklar altında değerlendirmek
mümkündür.
1. Siyasal Çevre
Kamu yönetimi, siyasal sistemin yürütmeye ilişkin
kolunu oluşturmaktadır. Bu nedenle kamu yönetimi,
siyasal sistem içinde alınan kamu politikası
kararlarını uygulamakla ilgilenir. Kamu
yöneticileri, yürüttükleri faaliyetler konusunda
siyasal yönetici ve organlara karşı sorumludurlar;
yönetsel kararlar alırlarken ve bunları uygularken
bu sorumluluğu göstermek zorundadırlar. Siyasal
yöneticiler ve organlar, zaman zaman yaptıkları
denetimlerle, kamu yöneticilerinin bu sorumluluğunu
değerlendirirler ve böylece onların eylem ve
işlemlerini siyasal iradeye uygun olarak
yönlendirmeye çalışırlar. Kamu kurumlan, içinde
seçmenler, politikacılar, üretici ve tüketici çıkar
gruplarıyla gönüllü kuruluşlardan oluşan siyasi bir
ortamda faaliyet gösterirler. Bu nedenle, kamu
kurumlarının faaliyetleri her bakımdan geniş bir
kesimin ilgi merkezi halindedir. Kamu yönetimi,
siyasal çevrenin dışında, bir de hizmet sunduğu
topluluk bakımından "sosyal çevreye" sahiptir. Kamu
kurumları hizmetlerini yürütürken, her iki çevreye
karşı sorumluluklarının bilinciyle hareket etmek
durumundadır.
2. Kamu Yararı
ve Özel Yarar
Kamu kesiminin ürettiği mal ve hizmetlerin büyük bir
kısmı "kamusal" ya da "yarı kamusal" niteliktedir.
Kamusal mal ve hizmetler demek, faydası ülke
geneline yayılmış ve bütün bir toplumun ortak
çıkarı olan mal ve hizmetlerdir. Bu mal ve
hizmetlerin faydası çoğu kez bölünemez,
kullanıcılara göre fiyatlandırılamaz ve hizmete
ilişkin fiyatı ödemeyenler bu hizmetten malınım
edilemezler. Bu hizmetler, genellikle vergiler
yoluyla finanse edilir. Millî savunma ve genel
güvenlik hizmetleri bu türdendir.
Yarı kamusal hizmetler de, faydası belirli bir bölge
ya da toplum kesimi ile sınırlı ve bu ölçekte
bölünemez olan ortak hizmetlerdir. Her iki niteliği
taşıyan hizmetlere "kamu hizmeti" denilir. Bu
hizmetler diğerlerine göre daha acil ve zorunludur.
Özel mal ve hizmetler ise, faydası ferdî ve
bölünebilir niteliktedir; hizmete ilişkin fiyatı
ödemeyenler hizmetten yararlandırılmazlar. Özel mal
ve hizmetlerden yararlanmanın tek yolu, fiyatını
ödeyerek onu satın almaktır. Para, özel mal ve
hizmetlerden yararlanma aracıdır ve piyasa
sisteminin egemen gücüdür. Özel mal ve hizmetlerin
fiyatı, serbest ekonomik şartlarda piyasa
koşullarına göre belirlenir. Kişiler, özel bir
kuruluşun ürettiği mal ve hizmetleri alıp almamakta
serbesttir. Çünkü bunların alternatifleri piyasada
daima bulunmaktadır. Oysa kamu hizmetinin bir bedeli
olacaksa, fiyatını siyasî organlar belirler ve
dolayısıyla bu fiyat, piyasa fiyatı değil daha çok
"siyasî fiyat" özelliğini taşır. Siyasî organlar,
kamu hizmetlerinin fiyatlarını belirlerken, toplumu
meydana getiren çeşitli grupların gelir düzeyini
dikkate almak durumundadır. Kamu hizmetlerinin
fiyatı ticari güçler tarafından belirlenemez.
Bu nedenle kamu hizmetleri, doğrudan kâr amacına
göre değil, "kamu yararı"na uygun olarak halka
sunulur. Kamu yönetimindeki kâr kavramı, farklı bir
özelliğe sahiptir. Kamu kurumlarında "kâr"ın yerini
"sosyal fayda" kavramı alır. Yoksulların ve
kimsesizlerin korunması, evi olmayanlara uygun
fiyatlarla konut verilmesi, çiftçilerin çeşitli
şekillerde desteklenmesi, işsizliği azaltmak için,
çalışanların daha genç yaşta emekli edilerek yeni
istihdam imkânlarının sağlanması, üretimi artırmak
için devlet tarafından verilen teşvikler, hep
"sosyal fayda" kavramı içinde değerlendirilebilecek
hususlardır. Ancak sosyal faydayı, bütün siyasî
partilerin kabul edebileceği kriterlerle ölçmek
mümkün değildir. Çünkü hangi politika ve uygulamanın
"sosyal fayda" kavramı kapsamında olduğu konusu,
siyasal partilerin programlarındaki ilke ve
önceliklerinden dolayı farklılık göstermektedir.
Nitekim bir parti, işsizlikle mücadele için erken
emekliliği savunurken; diğer bir parti de, erken
emeklilik sisteminin, sosyal güvenlik kurumlarının
kaynaklarını sıkıntıya sokacağı, işsizliğe de bir
çare olamayacağı görüşünü belirtebilir.
Kamu hizmetlerinden yararlananlara "halk", "kamu" ya
da "toplum"; Özel mal ve hizmetleri satın alanlara
ise "müşteri" denilir. Ancak 1980'den sonra, yeni
kamu yönetimi anlayışının gelişmesiyle birlikte,
kamu kurumlan da hizmet sunduğu kesimlere müşteri
nazarıyla bakmaya başlamışlardır.
Özel firma ve kişiler, halkın genel arzularına uyup
uymamakta ya da başkalarının değerlerine önem verip
vermemekte tamamıyla serbesttir. Özel bir kuruluşun
amacı, örgütün çıkanın geliştirmektir. Bu çıkar ya
kâr ya da sosyal bir değişiklik olabilir. Buna
karşılık, kamu yöneticilerinden halkın çıkarlarına
uygun hareket etmeleri beklenir. Kamu kurumlan,
kendi çıkarlarını belirlemede ve geliştirmede, özel
kuruluşlar gibi serbest ya da bağımsız değildir.
Kamu kurumlarının görevi kendileri tarafından değil,
seçimle işbaşına gelen organlarca belirlenir. Kamu
kurumlarının görevleri ve politikaları, büyük ölçüde
seçim esasına bağlı olarak oluşan siyasi kişi ve
organlara dayandığına göre (hükümet programı,
anayasa ve yasal değişiklikler, yerel yönetim karar
organlarının kararları, kamu politikaları vb.), kamu
kurumların eylem ve işlemlerinde kamu yaran
anlayışının egemen olduğu düşünülür. Bununla
beraber, kamu kurumlarının bütünüyle kamu yararına
yönelik olmayan işleri de söz konusu olabilmektedir.
Personelin kendi sosyal imkânlarını geliştirmek için
yaptıkları harcamalar (araç, gereç, dinlenme
tesisleri vb.), lüks yatırımlar, aşın istihdam,
hizmet kayırması, adam kayırma ve rüşvet gibi
yozlaşma olayları, kamu kurumlarında kamu
kaynaklarının, birey ya da grup amaçlarına göre
kullanabildiklerini gösterir. Kamu yaran, çoğu
zaman, bu tür eğilimlerin gerçekleştirilmesinde
arkasına saklanılan bir kavram haline
gelebilmektedir. Eğer yöneticiler, moral değerler
itibarıyla kamu yararına yönelik bir düşünce ve
eylem içinde değillerse, görev tanımlamalarının,
yasal sınırlamaların ve idari denetimlerin fazla
yapacağı bir şey yoktur.
Özel sektör yönetiminin, yasal yönden kamu yararına
karşı ilgisi daha azdır ya da fazla duyarlı
değildir. Bununla beraber özel sektör daha fazla kâr
edebilmek için kamuda olumlu bir imaj bırakmak
ister. Son zamanlarda, kamu-özel sektör işbirliğinin
gelişmesiyle birlikte, özel sektör yönetiminde
sosyal sorumluluğun ve kamu duyarlılığının giderek
artmakta olduğu görülmektedir. Ayrıca, özel sektör
kuruluşları, siyasî organlar ve kamu yönetimleri
tarafından, sağlık ve eğitim gibi konularda,
toplumun yararı dikkate alınarak hazırlanmış usul ve
kurallara uymak durumundadır.
3. Serbestlik
Özel işletmeler, kamu örgütlerine göre daha fazla
serbestliğe sahiptirler. Kamu örgütleri, devletin
birer parçasıdırlar ve dolayısıyla değişik
organlarca yoğun bir denetime tabidirler. Kamu
hizmetleri devamlıdır, herkese eşit olarak sunulur
ve müşteriye göre farklılık göstermez; dolayısıyla
hizmetlerin belirli standartlara ve usullere uygun
olarak yürütülmesi gerekir. Bu nedenle kamu
yöneticileri, önceden belirlenen kurallara uygun
olarak hareket etmek zorundadırlar. Kamu
yöneticileri kamu hizmetlerini genişletmek ya da
daraltmak yetkisine sahip değildirler.
Yasalar ve planlar, ya da başka düzenleyici
işlemler, yargı kararlan, çoğu kere kamu
yöneticilerinin hareket özgürlüğünü kısıtlayıcı bir
nitelik gösterirler. Ayrıca kamu yöneticileri, hem
yasama ve yürütme organlarına karşı, hem de
kamuoyunun eleştiri ve denetimine konu olabilirler.
Kamu yöneticilerinin, görevlerinden dolayı mahkeme
önünde sorumlu tutularak yargılanması ihtimali her
zaman vardır. Kamu yöneticilerinin sorumluluğu, daha
çok hizmetlerin yasalara uygun olup olmadığı
konusunda toplanmaktadır. Öte yandan hizmetlerde
verimlilik konusu, kamu yönetiminde, özel
işletmelerde olduğu gibi en çok dikkat edilen
hususların başında yer almaz. Buna karşılık özel
kesimdeki işletmelerde en önemli sorumluluk sebebi,
işlerin kötü ve verimsiz yönetilmesidir.
4.
Kamu Gücü
Özel kişi ve kuruluşlar arasındaki ilişkiler,
tarafların eşitliği esasına dayanır. Karşı tarafın
istemediği bir şeyi yaptırma imkânı yoktur,
dolayısıyla karşılıklı ilişkilerde anlaşma esastır.
Buna karşılık kamu yönetimi, amacını
gerçekleştirmek için kamu gücünden yararlanır ve
gerektiğinde karşı tarafın rızası olmadan tek
taraflı kararlar alarak uygulayabilir. Kamu gücü,
"tek yanlı işlem"dir. Kamu ile özel kişiler
arasındaki ilişkilerde çoğu kere eşitlik yoktur.
Örneğin belediye, yol veya köprü yapmak için,
kişilerin rızasını aramak ihtiyacını hissetmeksizin
kamulaştırmada bulunabilir. Yasaları uygulamak ve
gerektiğinde zor kullanmak, ceza vermek kamunun
görevleri arasındadır.
Kamu yönetimi, kamu gücünü temsil ettiği ve
yürüttüğü için, kendini toplumun üzerinde görür ve
halktan uzak olma eğilimi içine girer. Yönetimin
dışa kapalılığı, gizliliği, kural ve usullere aşın
bağlılığı, hep halkın karşısında üstün bir konumda
olma eğiliminden kaynaklanır. Vatandaş, çok sayıda
ve karmaşık usul ve kurallar karşısında boynu bükük
olarak yönetimin iradesine teslim olmak zorunda
kalır.
5.
Kuralların
Yoğunluğu
Kamu yönetiminde uygulanan usul ve kurallar
yasalarla ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Kamu
yönetiminin örgütlenmesi, görev ve yetkileri, kamu
personelinin hizmete alınması, haklan ve
yükümlülükleri, kamu kurumlarının mal ve hizmet
satın almaları çok sayıda yasal düzenlemenin
konusunu oluşturmaktadır. Özel kesimde de yasal
düzenlemeler vardır. Ancak özel kesimdeki yasal
düzenlemeler genel niteliktedir, fazla ayrıntılı
değildir ve ayrıca sayı bakımından da azdır. Yeni
kamu yönetimi anlayışı, ayrıntılı kurallar yerine,
yöneticilere uygulamada geniş bir takdir alanı
oluşturmak ve serbestlik vermek için kuralların
azaltılması, genel esaslar halinde düzenlenmesi ve
sadeleştirilmesini savunur. Son zamanlarda, kamu
yönetiminde uygulanan kuralları azaltmak yönünde bir
eğilim dikkati çekmektedir. Kamuda bazı ülkelerde
uygulanan "düzenleyici etki analizi" gibi
çalışmalar, esas itibariyle düzenlemeyi asgari
düzeyde tutmak ve düzenlemenin kalitesini
iyileştirmek amacına yöneliktir.
|