Kredi Kartlarının Milli Gelire Etkisi
Yukarıdaki bölümde ekonomide para yaratma süreci ele
alınmış ve merkez bankalarının para arzına
etkilerine kısaca değinilmiştir. Gerek bu başlık
altında gerekse bundan sonraki diğer başlıklar
altında kredi kartlarının temel makro ekonomik
göstergeler üzerindeki etkilerine değinilecektir.
Para politikası, genel olarak, para arzını ve para
talebini, ekonominin genel gidişine paralel olarak,
denetlemek suretiyle fiyat istikrarını sağlamayı
hedefleyen bir ekonomi politikası çeşididir. Para
politikasının temel amacını, para ve kredi
genişlemesinin, büyüyen bir ekonominin uzun dönemli
ihtiyaçlarına uygun oranda ve fiyat istikrarı ile
paralel olarak yürütülmesi olarak ortaya koymak
mümkündür. Bu politikanın para arzına ilişkin
bölümü, piyasaya sürülecek para miktarını, fiyat
istikrarını bozmayacak şekilde fiziksel büyümeyle
orantılı tutmak; para talebinin denetimine ilişkin
bölümü ise, piyasadaki fazla likiditeyi geri çekmek
amaçlarına yöneliktir. Her iki bölüm de sonuç
olarak, piyasadaki fazla paranın aşırı talep
yaratması nedeniyle enflasyonist baskılara yol
açmasını gidermek nihai amacını taşır.
Ekonomideki parasal büyüklükleri ve milli gelirin
ölçülmesi konusunu paranın miktar teorisi ile
açıkladıktan sonra ekonomide milli gelir denklemini
açıklayarak kredi kartlarının bu faktörlere etkisine
yer verilecektir.
Para miktar teorisi, bir ekonomide para miktarının
veya paranın dolanım hızının, fiyatlar genel düzeyi
ile ilişkilerini ortaya koymaya çalışan bir
teoridir. Teorinin temel dayanağı Inving Fisher
tarafından geliştirilmiş olan ve değişim denklemi
adı verilen basit bir denklemdir. MV = PQ
Bu denklemde M, belirli bir dönemde, ekonomide
mevcut para arzı (genellikle Mİ denilen ve
emisyon+madeni para+vadesiz tasarruf mevduatından
oluşan dar para arzı kavramıyla karşılanmaktadır);
V, belirli bir dönemde paranın el değiştirme
(tedavül veya dolanım) hızı; P, ekonomide belirli
bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin fiyatları;
Q, ekonomide belirli bir dönemde üretilen mal ve
hizmetlerin miktannı ifade etmektedir. Dikkat
edilecek olursa, denklemin sağ tarafı, belirli bir
dönem için ekonominin ürettiği mal ve hizmetlerin
parasal değerini, bir başka deyişle cari fiyatlarla
GSMH'yı vermektedir.
Plastik para olarak da adlandırılan kredi
kartlarının yukarıdaki denklemin M bölümüne etki
yapması kaçınılmazdır. Plastik paranın bu
özelliğinin dikkate alınarak ele alınması milli
gelire etkisini anlamakta bize yol gösterecektir.
Aşağıda açıklanan bölümlerin bu önemli noktanın
gözönünde bulundurularak okunmasında fayda
bulunmaktadır.
Milli gelir, bir ülkede bir yıl içerisinde üretilen
nihai mal ve hizmetlerin parasal değeri olup, milli
gelir seviyesini toplam arz ve toplam talep
belirlemektedir. Toplam arz ile toplam talebin eşit
oldukları seviye milli gelir düzeyidir. Kredi
kartları tüketim eğilimini artırarak toplumun
harcama miktarlarını artırmakta toplam arz aynı
seviyede kaldığı için fiyat artışlarına yol
açabilmektedir. Ancak üretim imkanlarının elverişli
olduğu ekonomilerde fiyat artışı olmaksızın üretim
artışına sebep olmakta bu da dolayısıyla gelir
düzeyini artırmaktadır.
Efektif talep, aynı zamanda bir ekonomide istihdam
düzeyini belirler. Efektif talep harcama biçiminde
istihdam düzeyi , işgücü cinsinden belirlenen milli
gelir demektir. O halde bu üç terim herhangi bir
anda aynı büyüklüğü vurgulamaktadır. Bir diğer
deyişle aşağıdaki özdeşlik söz konusudur:
Efektif Talep = İstihdam Düzeyi = Milli Gelir
Özdeşlikteki terimleri oluşturan öğeler arasında da
aynı özdeşlik ilişkisi vardır. Şöyle ki, bir
ekonomide talep denilince hem tüketim hem de yatırım
sektörlerindeki istihdam ifade edilmektedir. Ayrıca
bir ekonomide harcamaların tüketim, yatırım
harcamaları şeklinde ayrıldığını biliyoruz. O halde
aşağıdaki eşitlikler yazılabilir. (Kapalı bir
ekonomi varsayımıyla)
Efektif Talep = Tüketim Talebi + Yatırım Talebi
Milli Gelir = C + I
Burada; Tüketim Talebi - C, Yatırım Talebi = I'dır.
Kredi kartlarının milli gelir seviyesine olan
etkisini tespit edebilmek için yukarıda açıklanan
milli geliri yani efektif talebi oluşturan
kalemlerden hareket etmek daha doğru olacaktır.
Kredi kartlarının milli gelire etkisi iki açıdan ele
alınabilir. Bunlar; kredi kartlarının tüketim
talebine ve yatırım talebine etkisidir. Aşağıda
kredi kartlarının her iki talebe etkisi
açıklanacaktır.
Tüketim talebi açısından bakıldığında kredi kartı
işlemlerinin kredi kartı sahiplerinin harcama
eğilimlerini artırdığı bir gerçektir. Kredi kartı
hamilleri kartlarıyla, almayı hiç planlamadıkları
bir malı alabildikleri gibi kartlarını kredili
kullanmak suretiyle kendilerine ilave bir satın alma
potansiyeli oluşturmaktadırlar. Kişiler ellerinde
hiç para olmadığı halde daha sonraki aylarda elde
edecekleri gelirlerini bugünden tüketerek ekonomide
toplam efektif talebin yükselmesine katkıda
bulunmaktadırlar.
Kartlı ödeme sistemlerinin tüketim eğilimini
artırdığını söylemek mümkündür. Çünkü kart
hamilinden nakit çıkışı yoktur. Ancak bu yargıyı
genel tüketim eğilimi ile açıklamak daha doğru
olacaktır. 1980'li yıllardan sonra gelişen Pazar
ekonomisi, halkın genel kesiminde bir tüketim
eğilimi yarattı. Bu durum ekonomik olarak üretim
karşılığı olmadan tüketmek yönünde bir eğilim olup
sanırız ki pazarlama tekniklerindeki gelişmelerden
kaynaklanmaktadır. Bu genel bir olgu olup sadece
kartlı ödeme sistemlerine has bir özellik değildir.
Tüketici ve tüketim kampanyaları (üreticilerde satış
kampanyaları olmaktadır) şahısların gelecekte
kazanacağı varsayılan maaş, gelir ve diğer parasal
kazanımlann ipotek altına alınarak harcamaya
yönelmesi ancak ekonomi uzmanlarının konusu
olabilecek nitelikte genel bir olgudur. Kredi kartı
da Türkiye'deki be genel olgudan etkilenmiştir. Bu
başka bir anlam taşımamaktadır. Avrupa'daki "Homo
Economicus" Türkiye'deki yerini tam almaya
başladığında sanırız bu olgu da değişecek ve
tüketiciler gelirleri ile doğru orantılı harcama
yaparak geleceklerini ipotek altına alma eğiliminden
kaçınacaklardır. Ancak bu olgunun bir yararı da
üretimi artırması ve reel
olarak milli gelire katkıda bulunmasıdır.
Ancak bu olgunun yatırımları durduracak kadar
tasarruftan kaçışa dönüşmemesi gerekmektedir.
Kredi kartı harcamalarında dikkat edilmesi gereken
husus; kullanıcıların ödeme güçlerini aşmamasıdır.
Ancak kredi kartının ilk yarattığı psikolojik etki
de maalesef parayı ikame etmesi yönü ile bu sınırın
aşılması olarak karşımıza çıkmakta, bu nedenle
tüketim eğilimini artırmaktadır. Fakat bu etki
sanıldığı üzere piyasada enflasyonist bir baskı
yaratabilecek düzeyde olmamaktadır. Buna karşılık
nakit darlığı durumunda piyasayı canlandırıcı etkisi
de göz ardı edilmemelidir.
Kredi kartı ile harcama eğiliminin artışı, efektif
talebi körüklemekte, bu da koşullann uygun olması
durumunda üretim artışına neden olmakta böylece de
ulusal reel gelir artmaktadır.
Sadece kredi kartları değil, çalışmamızın başında
açıkladığımız plastik para ya da plastik kart olarak
nitelendirdiğimiz kartlar toplumda tüketim
eğiliminin artmasına ve dolayısıyla harcamaların
artmasına neden olmaktadır. Tüketim harcamalarındaki
artış çarpan etkisi ile diğer koşullar veri iken
istihdamı ve üretimi artırmakta, neticede milli
geliri olumlu yönde etkilemektedir. Kredi
kartlarının bu etkisinin ne seviyede olduğunu
ölçümleyebilmek için kredi kartı ile ne tür
harcamaların yapıldığını bilmek fayda sağlayacaktır.
Europay îstanbul Ofisi tarafından yapılan bir
araştırma 81 kredi kartlarının hangi
çeşit mal ve hizmet alımlarında kullanıldığını
ortaya koymaktadır. (Araştırmada birden çok seçeneği
kapsayan yanıtlar verilmiştir.)
% 58 Giyim, % 35 Süpermarket, % 35 Akaryakıt, % 25
Seyahat,
% 24 Konaklama,
% 23 Lokanta,
% 19 Beyaz/Elektronik Eşya,
% 17 Mobilya/Mefruşat,
% 14 Bakkal/Market,
% 12 Sağlık,
% 7 Eğitim
Bu araştırma gösteriyor ki, ülkemizde kredi kartı
sahipleri daha çok gıda ve giyim için kredi kartı
kullanmayı tercih etmektedir. Bu durum gıda ve giyim
sektöründe kendi kendine yeten ve arz fazlası olan
ülkemizde kredi kartı nedeniyle ortaya çıkan tüketim
artışının olumsuz bir etki yapmayacağını
göstermektedir. Şunu açıkça ifade edebiliriz ki,
kredi kartı ülkemizde efektif talebi artırarak net
reel gelire olumlu katkılar yapmaktadır.
Milli gelirin yatırım talebi öğesinden bakıldığında
da kredi kartlarının olumlu sonuçlar verdiğini
görmek mümkündür. Kredi kartına sahip kişiler
genellikle fazla paralarını hesaplarında
tutmaktadırlar. Banka kartı sahipleri ise,
maaşlarının tamamını bankadan çekmeyip ihtiyaç
halinde bu paralan şube ya da ATM'lerden
çekmektedirler. Ayrıca, üye işyerleri kredi kartı
cirolarını ihtiyaçları oluncaya kadar hesaplarında
tutmakta, günlük ihtiyaçları dışındaki nakitlerinin
kasalarından bulunmasını güvenlik ve verim
açılarından tercih etmemektedirler. Günlük
ihtiyaçlar dışında kasada bulunan paranın işyerine
külfetten başka hiçbir kazancı bulunmamaktadır. Tam
tersine bu paranın banka hesabında bulunması
durumunda kısa vadeli fon alınabilmekte, para dövize
çevrilebilmekte ve repo yapabilme olanağı
bulunmaktadır. Hiçbir yerde değerlendirilmemiş olsa
dahi işyerinin ticari vadesiz mevduatında ortalama
hesap yükselecek yıl sonunda az da olsa belirli bir
faiz getirişi sağlanabilecektir. Görülüyor ki kredi
kartı taraflan paraları bankada tutmaktadırlar.
Bankalar kendilerinde toplanan bu ucuz maliyetli
fonlan kolaylıkla plase edebilmektedir. Söz konusu
bu düşük maliyetli fonlar bankanın plasman
maliyetini düşürmekte, ihtiyacı olan yatırım
sahiplerine daha ucuz maliyetli kredi olarak geri
dönmektedir. Sonuçta kredi kartları yatınm talebi
açısından da ekonomik olarak fevkalade olumlu
etkiler yaratmakta milli geliri artırıcı yönde
etkilerde bulunmaktadır.
Kredi kartı ile alışveriş yapılması durumunda fiziki
paranın tedavülü kısmen ortadan kalkmakta ve
ödemeler kaydi olarak gerçekleştiğinden
bankadan para çıkmamaktadır. Kartlı alışveriş
sesebiyle, işyerinin kasasında ya da müşterinin
cebinde bulunacak para banka sisteminde kalmaktadır.
Bu şekilde bankacılık sisteminde kalan para hem daha
az maliyetli hatta maliyetsiz mevduat olmakta, bu da
ülke için kullanılabilir tasarrufun bankalarda
toplanmasına neden olmaktadır.
|