Osmanlı Devletinde Ulaşım
Osmanlı İmparatorluğu toprakları, doğu ve batı ekonomilerini
birbirine bağlayan İpek ve Baharat yolları üzerinde
bulunuyordu. Coğrafi konumun vermiş olduğu bu
avantaj dolayısıyla, yüzyıllarca ticari açıdan çok
önemli işler başarmıştır. Ancak 18. yüzyıldaki
coğrafi keşiflerle daha başka deniz yollarına
ulaşıldı ve dolayısıyla da söz konusu ticaret
yolları artık önemini kaybetmiş oldu.
18. yüzyıldaki sanayi devrimiyle birlikte, buharlı
makinelerin icat edilip bunlardan taşımacılıkta
yararlanılması sayesinde su ve karayolları
aracılığıyla insanların ve malların dolaşımı büyük
bir artış göstermiştir. Yelkenli gemilerin yerini
artık buharlı gemiler almaya başladı. 19. yüzyılda
bu yeni teknoloji daha da ilerleyerek, sürat ve
taşıma kapasitesini arttırmış ve taşımacılık daha
güvenli ve emniyetli hale gelmiştir. Buharla çalışan
gemiler, Osmanlı kara sularında ilk kez 1820’li
yıllarda kullanılmaya başlandı ve hızla
yelkenlilerin nüfuzunu eline geçirdi.
Başlıca Osmanlı limanlarına giren tonaj, 1830-1913 (bin ton)
Liman |
1830 |
1860 |
1890 |
1913 |
Basra |
10 |
- |
100 |
400 |
Beyrut |
40 |
400 |
600 |
1700 |
İstanbul |
- |
- |
800 |
4000 |
İzmir |
100 |
600 |
1600 |
2200 |
Trabzon |
15 |
120 |
500 |
- |
Buhar gücü, gemilerin tonajını arttırmıştır. Bu artış, Tablo 2.5’te
de görülmüş olduğu üzere, nakliyat hacminin büyük
miktarda genişlemesiyle yüzyıl boyunca devam
etmiştir. 1830 ile 1913 yılları arasında Osmanlı
limanlarına gelen tonaj kat kat artmıştır.
Ticaret hacminin ve buharlı gemilerin artmasıyla beraber, yabancı
şirketlerin çalışanları, Osmanlı halkının limanlarda
faaliyet gösteren işçilerini oldukça zor durumda
bıraktı. Ayrıca, yabancı şirketlere tanınan
imtiyazlar onlara limanlarda bir tekel gibi hareket
etme hakkını veriyordu. Yabancı tüccarlar ve deniz
yolu şirketleri yabancı işçileri veya herhangi bir
loncaya mensup olmayan Osmanlıları istihdam etmeyi
tercih ettiler. Dolayısıyla bu durumda bir çok liman
işçisinin de işini kaybettiği ileri sürülebilir.
Bu arada İstanbul başta olmak üzere İzmir, Selanik,
Şam ve Beyrut gibi büyük şehirlerde toplu taşıma
şirketleri faaliyete geçti. Taşıma konusunda aynı
zamanda ilk Osmanlı anonim şirketleri kurulmaya
başlandı. 1843’te “Fevaid-i Osmaniye Vapur
Kumpanyası” kuruldu. Bundan sonra, Ali, Fuad ve
Cevdet Paşa’lar Şirket-i Hayriye’yi kurarak
(1851-1945) İstanbul ve civarında vapur
işletmeciliğine geçtiler.
Eldem’e göre, İmparatorlukta, bilhassa demiryolu siyasetinin
ekonomiyi kalkındırma gayesi güttüğü, kilometre
teminatı usulünün kabulünden anlaşılmaktadır. İlk
nazarda zararlı görülen bu siyaset, meyvelerini
vermekte gecikmemiş ve devlet işletmeci şirketlere
verdiğinden fazlasını, istihsalin artışı dolayısıyla
tarh ettiği vergilerden almıştır.
Tabakoğlu’na göre 1856 Paris kongresinden beri, Avrupa sermayesi
Osmanlı ülkesinde demiryolu yatırımlarına girişmeye
istekliydi. Aynı yılda yayımlanan Islahat Fermanı,
yabancı sermayeye imkan tanıdığından Avrupalı
müteşebbisler demiryolu imtiyazı koparmaya
çalıştılar. Yabancı sermaye ve yabancı işçiler
ülkenin bütün demiryollarının inşaatı ve işlemeye
başlamasında büyük rol oynadılar. Söz konusu
teknoloji, Osmanlı İmparatorluğu için oldukça yeni
olduğundan, kurulum için yabancı desteği olmazsa
olmazdı. Dış borçlar dışındaki yabancı sermaye
yatırımlarının üçte iki gibi büyük bir bölümü
demiryolu şirketlerine yapılmıştır. Bu şekilde
Osmanlı ülkesinde demiryolları 1860’lardan itibaren
hizmete girdi. Birinci dünya savaşına kadar şehir
içi ulaşımın en büyük kısmını karşılayan tramvay
işletmeleri, İstanbul’dan başka İzmir, Selanik,
Konya, Şam, Beyrut ve Bağdat’ta mevcuttu. Böylelikle
demiryolları yatırımının, yabancılara karlı yatırım
alanlarının yanı sıra, ülke içinde kendi ticari
mallarını pazarlayabilme imkanı da tanımış
olabileceği ve Osmanlı zirai üretiminin dış
pazarlara açılmasını ve yabancı malların da iç
pazarlara girmesini sağladığı sonucu çıkarılabilir.
Ulaşım alanında bir de karayollarına değinmek
gerekmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun
kuruluşundan Tanzimat’ın ilanına kadar umumi yollar
devlet tarafından, hususi yollar ise tımar, zeamet
ve hayır sahiplerinin himmetiyle inşa ve tamir
olunurdu. Tımar sistemi de 19. yüzyılda iyice
bozulduğu için karayolu yapımının sekteye uğramış
olabileceğini söylemek mümkündür.
Yollar bazı tamiratlara rağmen oldukça bakımsızdı. 19. yüzyıl
boyunca merkez idaresi yollara önem vermeyip bu iş
için çok az kaynak tahsis etmiştir. Bu kusurlarına
rağmen Anadolu’da ve Suriye’de kervanlar,
karayolları ve patikalar bütün malların neredeyse
yarısını taşımıştır. Kervanlar bölgelerin mallarını
dahildeki ve hariçteki müşterilerine taşıdıkları
gibi şehirlerdeki ve bunların banliyölerindeki daha
kültürlü tüketicilerin de ihtiyaçlarını
karşılıyordu. Nakliye tarifeleri yükte ağır, pahada
düşük olan malların fiyatlarını uzun zamandan beri
etkiliyordu. 19. yüzyıldaki teknoloji inkılabı yük
hayvanlarıyla nakliye edilen bir çok Osmanlı
mallarının maliyetlerini kabul edilemeyecek derecede
yükseltti.
19. yüzyılda modern kapitalist devletin başarısını pekiştiren
araçların başında demiryolunun da geldiği
söylenebilir. Deniz taşımacılığına ek olarak
Demiryolları vesilesiyle de uzaklığın anlamını
iyiden iyiye yitirdiği, maliyetlerin düştüğü, sahil
ve limanların iç kesimlerle çok daha fazla
işlerlik-ulaşılabilirlik elde ettiği ifade
edilmelidir.
Toplumdaki ulaşım ağlarının (demiryolu, deniz ve kara yolları),
tarih boyunca insanlık için çok önemli işlevleri
olmuştur. Bir ülkede ulaşım güvenilir, pratik, hızlı
ve sağlam olduğu müddetçe bunun ekonomik katkısı
yadsınamaz. Ülke içinde üretilen her türlü ticari
mal rahatça dolaşım imkanı bulur, istenilen hedefe
kolay ve emin bir şekilde ulaşırsa ticari hayat
canlanır ve dolayısıyla iktisadi yapıya yarar
sağlar. Osmanlı devleti ulaşım alanındaki
gelişmeleri batılı emsallerine göre daha geriden
takip etmiş olmasına rağmen, 19. yüzyılda devletin
bu alanda önemli adımlar atmış olduğunu görülüyor.
Demiryolları, karayolu ve deniz taşımacılığında
eskiye göre olumlu gelişmeler izlenmiş, bu sayede
yeni iş imkanları, ticaret, ziraat ve hizmet
sektörlerinde yeni fırsatlar doğmuştur. Dolayısıyla
ulaşım ağlarının eskiye nazaran gelişmesinin,
Osmanlı ekonomisine olumlu yönde katkıları olduğunu
ifade etmek mümkündür.
|